© Yeni Arayış

İktidar kontrpiyede kaldı

İşte Suriye’de Kürtler ve Sünni Arapların bu uzlaşısı Öcalan’ın söyledikleri doğrultusunda atılmış bir adım gibi duruyor. Kürtlere yönetimde yer vermeyin önerilerine rağmen yapılan bu anlaşma bizim iktidarımızı da kontrpiyede bırakan bir adım olmuştur. 

Bir gecede Mazlum Abdi öyle bir şut çekti ki bizim iktidar ters tarafta kaldı. YPG ve Suriye Yönetimi birlikte davranmaya karar verdiler. Böylece YPG bir gecede bir “terör örgütü” muamelesi yemekten kurtuldu ve Suriye’nin “meşru” güçleri arasında yer aldı.

Bu sefer iktidar (Erdoğan+Bahçeli) kontrpiyede kaldı. Kontrpiye (contre-pied), bildiğiniz gibi futbolda özellikle kalecilerin düştüğü bir durumu anlatan bir terim. Kalecinin, rakip oyuncunun sağa mı sola mı şut atacağı konusunda yanlış tercihte bulunup gol yemesi durumu. Daha geçenlerde Bahçeli, Öcalan’ın PKK’nın silah bırakması konusunda söylediklerinin Suriye’yi de kapsadığını, dolayısıyla YPG’nin de silah bırakması gerektiğini söyledi. YPG ise kapsamadığını söylemişti.

Suriye’de HTŞ’nin Şam’ı işgal etmesi ve Esad’ın ülkesini terk etmesi ile gelişen olaylar içinde Türkiye’nin başını ağrıtan en önemli konu bu YPG (Erdoğan’ın her nedense “vay pi ci” olarak telaffuz etmekten özel bir haz duyduğu) konusu olmuştu. Bilindiği gibi Suriye’nin önemli bir alanını kontrol eden Kürt savaşçılardan oluşan YPG, iddiaya göre 100 bine yakın Amerikan silahlarıyla donanmış savaşçıdan oluşmakta ve petrol bölgelerini kontrol etmekte. Tabii Türkiye açısında konunun önemi YPG’nin aslında PKK olduğu ve bu nedenle de o coğrafyada özerk bir bölge elde etmesi olasılığının güvenliğimiz açısından bir zafiyet teşkil edeceği değerlendirmesiyle ilgiliydi. Bu nedenle de “bir gece ansızın gelebilirim” havaları, ha bugün ha yarın Suriye’deyiz sözleriyle Suriye’deki Kürtleri çok germişti.

Ama bir gecede Mazlum Abdi öyle bir şut çekti ki bizim iktidar ters tarafta kaldı. YPG ve Suriye Yönetimi birlikte davranmaya karar verdiler. Böylece YPG bir gecede bir “terör örgütü” muamelesi yemekten kurtuldu ve Suriye’nin “meşru” güçleri arasında yer aldı.

Öcalan’ın mektubunda en anlaşılması zor cümlesi şuydu:

“Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır”.

Öcalan ne demek istemişti?

Kürt siyasi hareketi özelinde ama bence modern toplumların aldıkları yeni yönelişlere işarete ederek yeni bir toplum-devlet tahayyülünden söz ediyordu Öcalan. Uzun yıllar birlikte yaşamış ama farklı etnik ve dini görüşlere sahip toplumların, ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ya da kültüralist bir çizgide örgütlenmeye kalkmalarındansa, yine onun cümleleriyle “Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür”.

Özellikle Türkiye ve Suriye’deki gelişmelerle bu cümleleri ilişkilendirip bir yorum yapacak olursak Öcalan diyor ki yaratmamız gereken “tek tipçi, merkeziyetçi, baskıcı” olma potansiyeli yüksek olan bir toplum düzeni değil, herkesin kendi kimlik, söz ve siyasal örgütlenme özgürlüklerinin yaşanabildiği demokratik bir düzendir.

İşte Suriye’de Kürtler ve Sünni Arapların bu uzlaşısı Öcalan’ın söyledikleri doğrultusunda atılmış bir adım gibi duruyor. Kürtlere yönetimde yer vermeyin önerilerine rağmen yapılan bu anlaşma bizim iktidarımızı da kontrpiyede bırakan bir adım olmuştur. 

O nedenle de gevşek gevşek “Bebek katili Öcalan!” “Terörist başı Öcalan!” diyerek konuşanlar artık Öcalan ve onun fikirlerini ciddiye alsalar herkes için çok daha iyi olacaktır.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER