© Yeni Arayış

İçki yasaklarının Kafkaesk hukuku

İçki yasaklarının Kafkaesk hukuku

İstanbul Valiliği’nin “hatırlatma” kararını barışçıl bir şekilde protesto etmek için Serbest Düşünce Derneği isimli düşünce kuruluşundan üç arkadaş sahilde bir etkinlik düzenlemek istemişti. Etkinlik dediğime bakmayın, valiliğin “Sahilde içki içemezsin” demesi üzerine, altını çiziyorum, üç arkadaş (ki kendilerini şahsen tanır ve severim) sahilde arkadaş grubu olarak bir-iki bira içmek üzere toplanmaya karar vermişlerdi. Gösteri yok, slogan yok, sahilde bir elin parmağını geçmeyecek birkaç yetişkin arkadaşın güzel vakit geçirmek istemesiyle sınırlı bir vakıaydı bu. “(...) Genel güvenliğin, can ve mal güvenliğinin ve huzurun sağlanması bakımından (...) Gerek araç yolu üzeri, sağlı sollu kaldırım alanları, deniz ile yol arasındaki kumluk alan (plaj) üzerinde herhangi bir şekil ve şartta her türlü alkollü içki içilmesi ve kullanılmasının yasaklanması (...)” Bu ifadeler, 17 Temmuz Çarşamba günü Karasu Kaymakamlığı’nca yayınlanan genelgeden. Karasu Kaymakamlığı’nın bu kararına karşı yazılıp çizilen pek fazla içerik ile karşılaşmadım. Bunun pek çok sebebi olabilir, ancak bazı konuların artık kamuoyunun kolektif itirazıyla çözüme bağlanmayacağını da istemeyerek de olsa kabul etmek gerekiyor gibi. Bu siyasallaşma sorunu üzerine kamuoyunda hukuksallık üzerine yoğunlaşan itirazın neden karşılık bulamadığını düşünüyorum. Türkiye için valilik ve kaymakamlık gibi idari kurumların il ve ilçelerde alkollü içki tüketimine ilişkin aleyhte kararları yeni bir tartışma. Bu tartışmaların en çok ses getireni, İstanbul Valiliği’nin geçtiğimiz yıl Ağustos ayında yayınladığı genelgeden hareketle söz konusu olmuştu. İstanbul Valiliği yayınladığı bu genelge üzerine kamuoyunda ortaya çıkan kolektif itiraza karşı bir açıklama getirmiş, ve yasağın yalnızca Kabahatler Kanunu’nda ifade edilen hükümlerin bir hatırlatması olduğunun altı çizilmişti. Ancak “hatırlatma” açıklamasında bile yerine oturmayan bazı taşlar vardı, ki bu yerine oturmayan taşlar herhalde mevcut kararın icra edilebilirliğine yönelik şüphelerin gölgesinde kaldı. Muhalif kamuoyunun bu ve benzeri kararlara dair ilk refleksi genellikle hukuka aykırılığa ilişkin bir itiraz üzerinden oluyor. Ki bunda yanlış bir şey yok, ancak eksik var. İdari kurumların kararlarının hukuka aykırılığının tespiti büyük resme ilişkin kısa bir rahatlama sağlıyor yalnızca. İstanbul Valiliği’nin Ağustos 2023’te dağıttığı genelgeye dair İstanbul Barosu’nun açtığı yürütmeyi durdurma davasının da farklı bir kadere tabi olacağını düşünmek naif olurdu. Hukuk sahasından bir adım ileriye gidip gerçek dünyaya baktığımızda bu süre zarfında icra edilen eylem ve işlemleri düşündüğümüzde mesele gittikçe Kafkaesk bir boyut alıyor maalesef.

MESELE GİTTİKÇE KAFKAESK BİR BOYUT ALIYOR

Pandemi döneminde yine idari tasarruflarla gündeme gelen “alkol yasağına” yönelik Hakkını Savun derneğinin açtığı dava pandemi ve beraberindeki tüm idari tedbirler son bulduktan iki yıl kadar sonra karara, ve de aleyhte karara bağlanmıştı örneğin. İstanbul Valiliği’nin Ağustos 2023’te dağıttığı genelgeye dair İstanbul Barosu’nun açtığı yürütmeyi durdurma davasının da farklı bir kadere tabi olacağını düşünmek naif olurdu. Hukuk sahasından bir adım ileriye gidip gerçek dünyaya baktığımızda bu süre zarfında icra edilen eylem ve işlemleri düşündüğümüzde mesele gittikçe Kafkaesk bir boyut alıyor maalesef. Kafkaesk demişken, hukuka aykırılık tespitinin neden aktif siyaset ve muhalefetten önemli olmadığını gerçek hayattan bir örnekle açıklamaya çalışayım. İstanbul Valiliği’nin “hatırlatma” kararını barışçıl bir şekilde protesto etmek için Serbest Düşünce Derneği isimli düşünce kuruluşundan üç arkadaş sahilde bir etkinlik düzenlemek istemişti. Etkinlik dediğime bakmayın, valiliğin “Sahilde içki içemezsin” demesi üzerine, altını çiziyorum, üç arkadaş (ki kendilerini şahsen tanır ve severim) sahilde arkadaş grubu olarak bir-iki bira içmek üzere toplanmaya karar vermişlerdi. Gösteri yok, slogan yok, sahilde bir elin parmağını geçmeyecek birkaç yetişkin arkadaşın güzel vakit geçirmek istemesiyle sınırlı bir vakıaydı bu. Evet, sahilde içki içmek yasak değildi. Valiliğin “hatırlattığı” Kabahatler Kanunu içki içmeyi bir fiil olarak değil, “sarhoş olmayı” bir netice olarak yasaklıyor ve idari yaptırıma bağlıyordu. Dolayısyıla kolluk güçlerinin sahilde toplanan bu arkadaş grubuna içki içtikleri için bir işlem yapması mümkün değildi. Konu buradan sonra, maalesef fıkraya bağlıyor. Ancak gerçekliği konusunda şüpheniz olmasın. Kolluk güçleri, arkadaşlara yapacakları etkinlikte alkollü içki tüketimi olması hâlinde hakların işlem yapacağını, dolayısyıla alkollü içki tüketemeyeceklerini ifade ediyor. Arkadaşlar, karşılık olarak Anayasal haklarına ve bireysel özgürlüklerine atıf yapmak suretiyle alkollü içki içebileceklerini beyan ediyor. Kolluk güçleri, bunun üzerine arkadaşlar hakkında işlem yapıyor. Dikkat edin, sahilde alkollü içki tükettikleri için değil, emre aykırı hareket ettikleri için. Başta işaret ettiğim soruya ilişkin tüm çıkış yolları, siyasetsizlik sorununu işaret ediyor. Bu tarz kolektif itirazları siyasal tartışma sahasına kanalize etme görevi kanımca mecliste vekili olan muhalefet partilerinin, ve başta Cumhuriyet Halk Partisi’nin.

SİYASAL TARTIŞMA SAHASINA KANALİZE ETME GÖREVİ BAŞTA CHP’NİN

Fıkra olmasını ve gerçeği yansıtmamasını yürekten umduğum bu hikaye maalesef ki gerçek. Bu kıssadan çıkarılabilecek onlarca hisse var şüphesiz, ancak işaret etmek istediğim nokta, idari işlemlerin hukuka aykırılığının tespitinin muhalif kamuoyu için yeterli olmadığı. Karasu’daki genelgeyi de bu eksende tartışmak gerekiyor. Ancak meselenin önemli bir boyutu da konuya dair tartışmaların sürdürülebilir olmaması. İstanbul’u ilgilendirince anaakım tartışılan bir hukukî vakıanın Anadolu’da bir ilçe için göz ardı edilebilir olmasını kabul etmiyorum. Başta işaret ettiğim soruya ilişkin tüm çıkış yolları, siyasetsizlik sorununu işaret ediyor. Bu tarz kolektif itirazları siyasal tartışma sahasına kanalize etme görevi kanımca mecliste vekili olan muhalefet partilerinin, ve başta Cumhuriyet Halk Partisi’nin. Aksi hâlde Kafka’yı kıskandıracak daha çok hikayemiz olacak.  

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER