Hukuk mu dediniz gukuk mu? Anlayamadım da!
SİYASETYargıyı kontrol eden, “sürekli çizgi” ihlalinin ne zaman “ihlal” ne zaman “ihlal olmadığına karar veriyor. O nedenle de “Yahu benim dediğim bu değildi” deseniz de bir savcı size “görevliye hakaretten” hatta “terör örgütüne yardım ve yataklık” etmekten soruşturma bile açabilir vs. Durumumuz bu!
Otoyollardaki yol çizgilerini bilirsiniz. Kimisi kesikli olur, kimisi sürekli. Trafik mevzuatımıza göre “sürekli çizgi” şu anlama gelir: “Bu çizgi boyunca hiçbir sebeple sol şeride geçilemez ve üzerinden gidilemez. Öndeki araçları geçmenin yasak olduğu kavşak, tepe üstü, dönemeç, yaya geçidi, okul geçidi, demir yolu geçidi, köprü tünel gibi yerlerin yaklaşımında çizildiği için şerit değiştirilemez”.
Evet eğer yolda “sürekli çizgi” varsa trafik kurallarına göre bu çizgiyi aşarak önünüzdeki arabayı sollayamazsınız.
Aranızda otomobil kullananlara sorsam bu kurala hep uyar mısınız diye. Vereceğiniz cevabın “bazen” şeklinde olacağını biliyorum. İşte o “bazen” uyduğunuz “bazen” uymadığınız kural bir gün birdenbire size ceza verilmesine neden olabilir. Eğer birileri ceza vermek istiyorsa, her gün rahatlıkla hemen herkesin yaptığı “sürekli çizgiyi” aşıp önündeki aracı sollamaya ceza kesebilir. “Yahu iyi de biz her gün bunu yapıyoruz, bu ne cezası?” diye sorduğunuzda alacağınız cevabın “yasaları çiğnediniz!” olacağı açık değil mi?
Yanlış mı? Yoo! Gerçekten yasaları çiğnemiş durumdasınız. Dolayısıyla cezayı da hak etmişsiniz!
İşte hukuk bizde böyle işliyor. Yargıyı kontrol eden, “sürekli çizgi” ihlalinin ne zaman “ihlal” ne zaman “ihlal olmadığına karar veriyor. O nedenle de “Yahu benim dediğim bu değildi” deseniz de bir savcı size “görevliye hakaretten” hatta “terör örgütüne yardım ve yataklık” etmekten soruşturma bile açabilir vs. Durumumuz bu!
Aslında gerçek şudur ki: bir yasa “bazen” uygulanır, “bazen” uygulanmazsa o yasa yasa değildir. Yasa olmayan yasalarla yönetilen bir devlet ise “hukuk devleti” değildir. Durumumuz da budur!
Bu uzun girişi neden yazdığımı anlamışsınızdır. Birkaç gün önce CHP Beşiktaş Belediye Başkanının tutuklanmasının hemen ardından İstanbul Savcılığı’nın CHP Gençlik Kolu başkanını “keyfi” bir biçimde gözaltına alması ve sonrasında olanlar. Öyle görünüyor ki iktidar bir karar vermiş ve CHP’yi deyim yerindeyse “çalkalıyor”. Sağdan soldan vurup duruyor.
Bahçeli’nin Erdoğan’ın bir dönem daha “Başkan” olmasının gerekliliğini açıklamasıyla ortaya çıkmıştır ki Erdoğan’ın böyle bir arzusu vardır. Dolayısıyla bu gördüğümüz iktidar tasarrufları, (özellikle CHP ve DEM Parti bağlamında) Erdoğan’ın bu arzusunun yerine gelmesi için yapılanlardan ibarettir.
Eğer yazdığım bu son cümlem doğruysa önümüzdeki günlerde özellikle CHP’nin atacağı adımlara çok dikkat etmesi gerekiyor. Bu çerçevede birkaç düşüncemi burada paylaşayım.
Bahçeli’nin Kürt sorunu çerçevesinde açtığı yol, CHP’nin de önünü açmalı, tereddütlü sözlerden vazgeçmeli ve Kürt sorununu çözmenin adresi CHP ve DEM partidir diyebilmelidir.
CHP, ÇÖZÜMÜN ADRESİ CHP VE DEM PARTİDİR DİYEBİLMELİ
1) CHP bir vizyon değişikliği yapmalıdır. Bu vizyon değişikliği “bütün mağdurları” ya da kendilerini “mağdur” hissedenleri kapsama alanına alacağını, onların dertlerine çare bulmak amacıyla siyaset yapmakta olduğunu açıklamalıdır. Bu kapsama alanının içine “Atatürk’ün askerleriyiz” diyenleri de demeyenleri de, Kürt olsun olmasın ama Kürt sorununun çözülmesini isteyenleri de, Alevilerin ve de samimi Sünnilerin de, hatta sayıları azalmış olsa da Hristiyanların da, işçilerin ve işsizlerin ve de emeklilerin de sorunlarını çözmek istediğini topluma açıklayarak yeni bir demokrasi arzusu yaratmalıdır.
2) Bahçeli’nin Kürt sorunu çerçevesinde açtığı yol, CHP’nin de önünü açmalı, tereddütlü sözlerden vazgeçmeli ve Kürt sorununu çözmenin adresi CHP ve DEM partidir diyebilmelidir.
3) 17-25 Aralık mevzuunu güçlü bir biçimde gündeme getirmeli, yaşanan ekonomik felaketin ve yoksulluğun, toplumun bir bütün olarak yarattığı değerlerin iktidarın “devlet” dediği ama yalnızca kendi emirlerine uyan bir mekanizmayla kendisine bağlı yeni bir zengin sınıfının yaratılmasına harcandığını topluma anlatabilmelidir.
Naçizane bu üç önerimin yanı sıra başkalarını da ekleyebilirim ama bu üçünün çok acil ve etkili olabileceğini düşündüğümden diğerlerini başka yazılarıma bırakmış olayım. Eğer ortada CHP ve DEM partiyle ilgili bir plan varsa bu planı bozmak yine bu partilerin elinde. “Terör”, “hırsızlık”, “yolsuzluk” terimlerine hapsedilmek istenen bu iki parti bu terimlere uygun olanın asıl iktidar olduğunu topluma gösterebilir.
Umarım böyle de yaparlar!
İlginizi Çekebilir