Hepimiz bir parça yalnızız
SÖYLEŞİHepimiz bir parça yalnızız
ENDİŞE VE KAYGI ÇOK BELİRLEYİCİ
Bu endişe ve kaygı gelecekle ilgili mi? Büyük ölçüde. Kendim için, ailem için, çevrem için, ülke için endişelenip kaygılanıyorum. Bu yüzden olsa gerek kişinin kendine yetebilmesini, yalnızlığıyla mutlu olmasının çok önemli olduğuna inanıyorum. Onun için benim kendim için de amacım bu. Yani tek başıma ayaklarımın üzerinde durabilmek ve duygusal anlamda kendime yetebilmek. Başkalarına yaslanmak zorunda kalmamak. Her ikili ilişkinin ayrılığı beraberinde getirdiğine inanıyorum. Geleceğe dair umutlarım tabii ki var. Onlar gerçekleşir ya da gerçekleşmez orasını bilemiyorum ama hayal ettiklerim de zaten daha çok yine kendime yönelik. Bilmem kimle arkadaşlığım sürsün ya da ileride geniş bir çevrem olsun ya da birine âşık olayım, evleneyim gibi değil. Açıkçası ikili ilişkiler üzerine genelde hayal kurmuyorum ya da çok düşünmüyorum. Dedim ya her ilişki biter. Devam eden ikili bir ilişki içindeyseniz demek ki sonuna gelmemişsinizdir. Kitaplardaki mutlu son hep evliliktir ama benim için orası son olmuyor. Evlilikten sonra bir ayrılık olduğunu biliyorum ve onu beklemeye başlıyorum bu sefer. Kendi ikili ilişkilerimde de öyle. Yani genel anlamda da herkes için böyle düşünüyorum. “Başlayan her şeyin sonu vardır”ı en başından kabul ediyorsun… Aynen. Peki edebiyat ne senin için? Basit biçimde anlatmak gerekirse edebiyat benim için, okumak, yazmak ve anlatmak. Okumayı da yazmayı da çok seviyorum. Kendimi bildim bileli de okuyorum zaten. Sonuçta yazmak için de gerekli bir şey okumak. Eskiden çok abartıldığını düşünürdüm bunun ama büyüdükçe daha iyi anlıyorum. Ve okumak bana gerçekten keyif veren bir şey. Yazarken de okuduklarımdan etkileniyorum. Ne zaman başladın yazmaya? İlkokul öğretmenim, güzel yazdığımı söylemişti. Açıkçası onaylanmak, övülmek beni çok mutlu etti ve o günden sonra da daha çok yazmaya başladım ve hiç durmadım. Evet daha iyi yazdıklarım oldu, daha amatörce yazdıklarım oldu ama bir şey öğrendim. O işin pratiğini yapmadan yani yazmadan gerçekten iyi olmak mümkün değil. Her ne kadar hoşuma gitmese de gerçek bu. Kimleri okuyorsun ya da seviyorsun yazar olarak? Stefan Zweig’ı seviyor ve okuyorum. Bunun dışında Türkçede Peyami Safa okumayı çok seviyorum, son zamanlarda Adalet Ağaoğlu okumaya başladım. Konu olarak da dil olarak da beğeniyorum onun yazdıklarını. Şiir okumayı da seviyorum; Behçet Necatigil’i okuyorum.HER KARAKTER FARKLI YALNIZLIK İÇİNDE
Biraz kitaptan, konudan ve karakterlerden bahsetsen… Kitap da biraz yalnızlık üstüne. Baş karakter Alçin. Yakın arkadaşı doğum sırasında ölünce doğan çocuğu evlat ediniyor. Ailesinin imkanlarına rağmen kendi kazandığıyla bir yayınevi kuruyor ve çok çalışıyor. Alçin’de kendimden çok şey var. Oktay var bir zamanlar Alçin ile ilişkisi olmuş ama onu terk etmiş ve yurtdışına gitmiş. Alçin’i, unutmamış. Bir de Ege var tabii Alçin’in evlat edindiği. Alçin biraz bana benziyor. Ben de ileride başarılı ve yalnız olacağımı düşünüyorum. Bu yalnızlık çevremin olmasından ziyade içsel bir yalnızlık olacak. Alçin’in içinde bulunduğu durum gibi. Oktay da yalnız. Hayatta bir şeyler başarmış, iyi bir işi ve çevresi var ama içsel olarak yalnız. Ben çevremizde böyle çok insan olduğunu düşünüyorum. Bana öyle geliyor ki, bence hepimiz bir parça yalnızız. Nedir bu yalnızlık? Kalabalığın içinde yalnız olmak var. Bir de yaş ilerledikçe yalnız yaşamak. Bu ikisi arasında fark var. Bir tanesinde zorunlu olarak bir ailenin parçasısın ama yalnızlığı tercih diyorsun. Diğerinde ise yaş alıp, kendi ayaklarının üzerinde durunca tercih edilmiş bir yalnızlık. Kitapta Ege, söyle düşünüyordu; gün bitse de tek başıma kalsam. Ben bunun gerekli olduğuna inanıyorum. Ben de her zaman geniş bir çevrem olsa dahi, yalnızlığı tercih eden bir taraftayım. Kendi başıma kaldığımda daha mutlu ve huzurlu hissediyorum. Ama kalabalığın içinde tercih edilmiş bir yalnızlık gerçekten de can yakan bir şey. Nasıl başladın kitabı yazmaya? Bu tek bir kadının, dört farklı kişiliğe bölünse ve baskın özelliklerini dört farklı karaktere aktarsam nasıl hayatları olurdu diye düşünerek başladığım bir kitaptı. İlk karakter Alçin’di. Alçin’n de diğer karakterlerin de hayatlarına hakim bir yalnızlık var. Alçin çevresinde pek çok insan olmasına rağmen yalnız. Ve ölürken de öyle, yalnız. Yalnızlığıyla da mutlu olmuş biri. Oktay ve Ege’nin yalnızlığını nasıl açıklarsın? Oktay ve Ege ruhen yalnız hissediyorlar fakat bu yalnızlıktan hoşlanmadıkları için çevrelerini geniş tutarak yalnızlıklarından kaçmaya çalışıyorlar.GELECEĞİ DAHİ KONTROL ETMEK İSTİYOR
Bir de Alçin vasiyetini belli aralıklarla gözden geçirip değişiklik yapıyor, neden? Alçin mal varlığı olan bir insan. Vasiyetinin sürekli gözden geçirme istediği, gerektiğinde değiştirme isteği ölümünden sonra da her şeyi kontrol etme isteğinden kaynaklanıyor. Sadece yaşarken değil ölümünden sonra da bunu istiyor. Karışmak istemediği tek nokta öldükten sonra mezar taşında ne yazılacağı. Onun da öldükten sonra hatırlanmak konusunda korkuları var. Nasıl hatırlanacağına ya da hatırlanıp, hatırlanmayacağına dair. Kitabın ismi nerden geliyor? Karakterime isim ararken gördüm Alçin’i. Ama anlamı bilmiyordum. Araştırınca küçük kırmızı kuş olduğunu gördüm ve kitabın adı oldu. Yani kitabın adı, kitaptaki karakter. Ve kitaba Alçin ölünce dahil oluyor, pencereden içeri giriyor, bir anlamda Alçin’in ruhunu o evde yaşatıyor. Ege, mesela eve iş getirdiği zaman kağıtları dağıtması, bir anlamda onun iyiliğini gözetmesi gibi. Ki, Ege de kuşa Alçin adını veriyor. Ege bir anlamda Alçin’i yaşatıyor. Kitapla ilgili sana gelen tepkiler nasıl? Birkaç tane teknik yorum aldım. Şurası şöyle mi olsaydı acaba şeklinde. Bunların hepsi ciddiye aldığım öneriler ve gelen yorumlara göre bendeki halinde değişiklikler de yapıyorum. En büyük hayalim beni tanımayan birilerinin kitabımı okumasıydı ki sanırım bunu da başardım. Umarım ileride daha da geniş kitlelere ulaşabilirim.İlginizi Çekebilir