© Yeni Arayış

Hazinenin 2002 sevdası

Hazine, krizin üzerinden yirmi yıldan fazla geçmiş olsa da duyarlılık analizlerinde baz yıl olarak 2002 yılını seçiyor.

Borç stokunun büyüklüğü ve borcun ne şekilde finanse edildiği ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği, fiyat istikrarının sağlanması ve finansal piyasaların sağlıklı bir şekilde gelişimi açısından önem taşıyor. Zira, borç dinamiklerinin istikrarsız bir yapıda olduğu, borç portföyünün dışsal şoklara açık olduğu bir ekonomide başta maliye politikası olmak üzere ekonomi politikasının etkin bir şekilde oluşturulması mümkün değil. Nitekim 1994–2001 döneminde yaşadığımız krizlerde de bunu deneyimlemiştik.

Derin bir ekonomik krizin yaşandığı 2001 yılında vergi gelirleri bütçe faiz harcamalarının yüzde 91,7'sini ancak karşılıyordu. Faiz harcamaları tek başına toplam bütçe harcamalarının yüzde 51,6'sını oluşturuyordu. Güçlü Ekonomiye Geçiş programı kapsamında alınan tedbirlerle enflasyonla birlikte faizlerde de gerileme yaşanmıştı. Bunun yanı sıra hayata geçirilen yapısal reformlarla birlikte vergi gelirlerinde de kayda değer artış gözlenmişti. Bu doğrultuda 2002 yılında vergi gelirleri bütçe faiz giderlerinin 1,1 katına yükselmişti. Yani toplanan vergilerle faizi ödeyebilir hale gelmiştik. Aynı dönemde faiz harcamalarının bütçe harcamalarına oranı da yüzde 44,8'e gerilemişti.

Uygulanan ekonomik program sayesinde iç borçlanmanın ortalama vadesi 4,8 aydan 9,4'e aya yükselmiş, faiz oranları da yüzde 99,6'dan yüzde 53,6'ya gerilemişti. Bu dönemde uluslararası piyasada ihraç edilen dolar cinsi tahvillerin faizi ise yüzde 11,5 civarındaydı. 2002 yılında borçlanma koşulları 2001 yılına göre bir miktar iyileşme göstermiş olsa da genel olarak son derece olumsuzdu.

Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı

Duyarlılık analizi

Kamu borcunun yatırımcılar tarafından riskli olarak algılandığı koşullarda borçlanma maliyetini etkileyen faiz, döviz kuru ve enflasyon gibi faktörlerin yükselmesiyle birlikte borçlanma faizlerinin de yükseldiğini ve borç dinamiğinin daha da bozulduğunu biliyoruz. Bu durum risk algısının daha da artmasına neden oluyor ve bir kısırdöngü şeklinde faizlerin daha da yükselirken ve borç dinamiği de daha çok bozuluyor.

Borç dinamiğinin dışsal şoklardan olumsuz yönde etkilenmesine yol açabilecek koşulların erkenden tespit edilerek gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak için duyarlılık analizi kullanılıyor.

Bu aracın finansal modellerden biyoloji ve coğrafyaya kadar geniş bir alanda kullanımı söz konusu. Nitekim Hazine de risk yönetimi biriminin kurulduğu 2002 yılından bu yana bazı şok senaryoları karşısında AB tanımlı borcun GSYH’ye oranının alacağı olası değerleri tahmin etmek için duyarlılık analizini kullanıyor. Bu kapsamda Hazine belirli koşulların gerçeklemesi halinde makroekonomik değişkenlerin farklı değerlerinin borç stokunu nasıl etkilediği analiz ediyor.

Hazine, duyarlılık analizlerini her yıl olmasa da yıllık Kamu Borç Yönetimi Raporunda ve aylık Borç Göstergeleri Sunumu’nda yayımlıyor. En son Borç Göstergeleri Sunumunda yer alan analize göre AB tanımlı borç stokunun döviz kuru, faiz oranı ve büyüme şoklarına karşı duyarlılığı 2002 yılına kıyasla önemli oranda iyileşmiş görünüyor.

Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı

Benzer şekilde, 2012 yılında yayınlanan Borç Göstergeleri Sunumu’nda da 2010 yılındaki borç stokunun makroekonomik göstergelerdeki değişikliklere karşı duyarlılığı bu defa 2001 yılına kıyasla analiz edilmiş. Buna göre borç stokunun faiz, kur ve büyüme şoklarına karşı duyarlılığı oldukça azalmış bulunuyor.

Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı

Hazine aynı analizi 2007 yılına ilişkin olarak yaptığında yine 2002 yılını baz almış. Söz konusu analiz borç portföyünün makroekonomik göstergelerdeki olası değişikliklere karşı duyarlılığının azalmış olduğuna işaret ediyor.

Kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı

Meğerse risklere duyarlığımız azalmamış

Yukarıdaki tablolara teker teker değil de birlikte bakılacak olursa; 2023 yılına ilişkin analiz sonuçları Hazine borç portföyün döviz kuruna karşı duyarlılığının 2010 yılındaki, hatta 2007 yılındaki seviyenin bile gerisinde olduğu işaret ediyor. Yani risklere karşı duyarlılığımız aslında iyileşme göstermiyor, hatta döviz kuru riskine karşı duyarlılığımız artmış bulunuyor. Bu durum da son yıllarda yoğun bir şekilde ihraç edilmeye başlanılan döviz ve altın cinsi iç borçlanma senetlerinden ve kira sertifikalarından kaynaklanıyor.

Sonuç olarak, aradan 20 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen Hazinenin duyarlılık analizini hala 2001 krizi sonrasında borç portföyünün dışsal şoklara en fazla açık olduğu 2002 yılına kıyasla yapıyor olması son dönemde borç portföyünün risklere duyarlılığında ortaya çıkan bozulmanın göz kaçmasına neden oluyor. Buna sebebiyet vermemek için Hazinenin duyarlılık analizini kayan pencereler şeklinde bir önceki üçüncü ve beşinci yıla kıyasla yapması ve zaman serisi olarak da açıklaması yerinde olacaktır.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER