Hangi fosil yakıt şirketleri Filistin işgalinden kâr ediyor?
EKOLOJİ
Hangi fosil yakıt şirketleri Filistin işgalinden kâr ediyor?
Gazze halkına yönelik soykırım sürerken, bu insanlık trajedisi birilerine büyük kazançların fırsat kapısı olarak açılıyor. Fosil yakıt şirketleri insanların çektiği acılardan kâr elde etmeye devam ettiği sürece, bu gezegen üzerinde iyi bir şeyden bahsedilemez.
Yeni yılın ilk günü itibariyle Türkiye medyasında hiç konuşulmayan birkaç enerji başlığı ile başlayalım.
Dünyanın en büyük beş petrol şirketi BP, Shell, Chevron ExxonMobil ve Total Energies, fosil yakıt şirketlerine yönelik giderek artan öfke ortamında yatırımcılarına 2023 için 100 milyar dolardan fazla ödeme yapacak.
Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, tüm petrol ve gaz endüstrisi 2022’de 4 trilyon dolar kazandı. Eğer bu bir ülke olsaydı, dünyanın en büyük 5’inci ülkesi olabilirdi.
Bu rekor seviyedeki ödemeler, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi, küresel enerji piyasalarının alt üst olması, Brent petrolün uluslararası fiyatında artış yaşanması ve Avrupa genelinde gaz fiyatlarını tetiklemesinin ardından büyük petrol ve gaz şirketlerinin bir yıl boyunca rekor kâr elde etmesinin ardından geldi.
Big Oil şirketlerinin 2023 temettü ödemelerinin 2022 yılında 104 milyar dolara ulaşan ödeme miktarı geçmesi bekleniyor.
Temettü ödemelerinin, sıcaklık rekorlarının kırıldığı, aşırı hava olaylarının sıklığının ve şiddetinin giderek arttığı bir yılın ardından gelmesi açısından da epey manidar.
Üstelik dünyada milyonlarca hane, yüksek enerji maliyetleri nedeniyle yaşamsal krizler içinden geçerken bunlar oluyor.
Diğer yandan, COP28’de kurulması kabul edilen Kayıp ve Zarar Fonu’na zengin ülkeler şimdiye kadar sadece 700 milyon dolarlık bir katkı sağlayacağını açıkladı.
Fosil yakıt şirketlerinin bir yandan gezegeni yok ederken, bir yandan da büyük kârlar elde etmesine artık son verilmeli. Hem gezegenin geleceği açısından hem de ahlaki değerler açısında bu durum sürdürülebilir değil.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın tahminlerine göre, petrol talebinin öngörülebilir gelecekte artacağı tahmin ediliyor ve işin kötü tarafı petrol ve gaz endüstrisi hâlen büyük ölçüde üretimin artırılmasına yönelik yatırım yapıyor.
Bu noktada da Ortadoğu’daki gelişmeler dikkat çekici.
İsrail'in nihai hedefini sadece Hamas'ı yok etmek ve/veya Filistinlileri anayurtlarından uzaklaştırmak değil, aynı zamanda Gazze'nin milyarlarca dolarlık gaz kaynaklarına da zaman içinde el koymak olarak görebiliriz.
Ortadoğu’da çıkan çatışmaları petrol ya da gazla ilişkisini kurmadan anlatmak eksik kalır. Fosil yakıt endüstrisi bizi tartışmasız şekilde küresel iklim krizine doğru sürüklerken, dünyanın sürüklendiği bu krizden nemalanma fırsatını da kaçırmıyor.
Fosil yakıt şirketleri dünyayı kirletmekle meşgulken hiçbir ahlaki değerlerinin olmadığına ilişkin son gelişmeleri İsrail-Hamas çatışmaları sırasında da gördük.
Her ne kadar İsrail-Filistin çatışmaları tarihsel olarak kan, ölüm ve mülksüzleştirme ile yoğrulmuş karmaşık bir geçmişe sahip olsa da işin bir boyutunda hep enerji meselesi de var.
Fosil yakıt şirketleri Gazze işgalinden nasıl kazanç sağlıyor, Filistin halkına yönelik süregelen şiddet kullanılarak, bölgede nasıl petrol ve gaz lisansları dağıtıyor bakalım.
7 Ekim’de başlayan İsrail-Hamas çatışmaları devam ederken, ekim ayının sonunda İsrail, Avrupa'ya gaz ihraç etmek için bir enerji merkezi olma hedefi doğrultusunda ülkenin enerji tedarikçilerini çeşitlendirmek ve daha fazla rekabeti teşvik etmek amacıyla, 6 şirkete 12 lisans verdi.
İsrail'in Akdeniz’deki doğal gaz arama sahası Leviathan sahasına bitişik iki alanda araştırma yapacak olan uluslararası şirketler iki ayrı konsorsiyuma bölünüyor.
İlk grupta İtalyan ENI, Güney Koreli Dana Petroleum ve İsrail şirketi Ratio Energies yer alıyor. Diğer grupta ise İngiliz BP, Azerbaycan devlet şirketi SOCAR ve İsrail şirketi NewMed Energy bulunuyor.
İsrail Enerji Bakanı Yisrael Katz, o günlerde yaptığı açıklamada, “Kazanan şirketler önümüzdeki üç yıl içinde doğal gaz aramalarına benzeri görülmemiş bir yatırım yapma taahhüdünde bulundu ve bunun yeni doğal gaz rezervlerinin keşfedilmesiyle sonuçlanacağını umuyoruz” ifadelerini kullandı.
Bu bağlamda Gazze gaz sahalarının egemenliği konusu, İsrail açısından hayati önem taşıyor.
Gazze halkına yönelik soykırım sürerken, bu insanlık trajedisi birilerine büyük kazançların fırsat kapısı olarak açılıyor. Fosil yakıt şirketleri insanların çektiği acılardan kâr elde etmeye devam ettiği sürece, bu gezegen üzerinde iyi bir şeyden bahsedilemez.
Bir yanda küresel iklim hareketi ve bilim dünyası hızla fosil yakıtlardan çıkış stratejilerinin hayata geçirilmesi çağrıları yaparken, son 15-20 yılda işgal altındaki Gazze, İsrail, Mısır ve Kıbrıs'ı çevreleyen Doğu Akdeniz bölgesinde büyük gaz yatakları keşfedildi ve bu da bir dizi anlaşma önerisinin ortaya çıkmasına yol açtı.
Tahminen 22 trilyon kübik fit gaz içeren Leviathan sahası da dahil olmak üzere büyük açık deniz keşifleri, ABD enerji devi Chevron gibi büyük petrol ve gaz araştırmacılarının yerel şirketlerle ortaklık kurmasını sağladı.
İsrail, 2020 yılında Leviathan gaz sahasından Mısır'a doğal gaz pompalamaya başladı. 2022 yılında İsrail, Mısır ve Avrupa Birliği, Rusya’ya olan bağımlılığı azaltmak için, İsrail'in ilk kez doğal gazını AB’ye ihraç etmesini öngören bir anlaşma yaptı. İsrail, Avrupa ülkelerine yönelik ihracatı artırmak amacıyla daha fazla açık deniz gaz sahası geliştirme çabalarını da hızlandırıyor.
Diğer yandan, kuşatma ve işgal altındaki Gazze, işgalci devletin tekelinde olan su dahil olmak üzere hiçbir doğal kaynağa ulaşamıyor.
Özetle, İsrail açısından nihai hedefi sadece Hamas'ı yok etmek ve/veya Filistinlileri anayurtlarından uzaklaştırmak değil, aynı zamanda Gazze'nin milyarlarca dolarlık gaz kaynaklarına da zaman içinde el koymak olarak görebiliriz.
Gazze halkına yönelik soykırım sürerken, bu insanlık trajedisi birilerine büyük kazançların fırsat kapısı olarak açılıyor. Fosil yakıt şirketleri insanların çektiği acılardan kâr elde etmeye devam ettiği sürece, bu gezegen üzerinde iyi bir şeyden bahsedilemez.
İşte bu yaşadığımız tam da fosil yakıt ekonomisinin gerçek yüzüdür ve bu gerçeklik tamamen zenginlerin ve şirketin lehine ayarlıdır. O sebeple iklim hareketinin o anlamlı sloganının tam da en uygun olduğu yerdeyiz: İklimi değil, sistemi değiştir!