Gündüz kuşağı programlarıyla toplumsal çöküş
PSİKOLOJİGündüz kuşağı programları adı altında sürekli adli vakaların çözüldüğü öne sürülen, olayların vahamiyetini göz önüne almadan kimi zaman da cıvıtılarak halkta infial uyandıran olayların işlenmesi, yine adalet ve emniyet mercilerine olan güveni sarsmaktadır.
Çok masumane görünen ve çarpıcı olaylara parmak bastığı, sorunları çözdüğü izlenimini veren, kimi seyirci tarafından dramatize edilip; hayret, korku ve panikle izlenen, kimi kesimce ötekileştiren, ayrımlaşma ve kutuplaşmayla karakterize bir güdülenmeyi doğuran, kimilerince absürt olarak değerlendirilip alay konusu olan ve tüm medya organlarında bir şekilde yer bulan izleyicisi olmayan kesimlerin dahi sosyal plartformlarca yayınlandığından önüne düşen bu gündüz kuşağı programları ve şiddet içerikli, din üzerinden ayrımcılığı körükleyen, ötekileştiren diziler toplum yapısını ve ahlakını çökertmektedir. Özellikle tesettürlü kadınların üzerinden yapılan bu yayınlar, bir noktada Türk toplumunun dini değerlere olan bakış açısını da zedelemektedir.
Ülkenin belki çok küçük bir kesimince yaşanan bu olayların sanki her evde yaşanıyor gibi topluma pompalanması özellikle pornografiye konu olan, örneğin ensest ilişkiyi özendiren olayların bilinçaltı ve bilinçdışına itilmesi günümüz travmasıdır ve ilerleyen süreçlerde daha büyük travmatik yaşantılara yol açması kaçınılmazdır. Pornografiye konu olan bu olayların tamamen kurgu olduğu belirtilir, izleyiciler bu konuların gerçekliğini sınamaz. Buna rağmen pornografinin toplumlar ve birey üzerinde yıkıcı etkisi görünmektedir. Bu itiraf adı altında işlenen konular ve yapılan yayınların, yetişkinlerin ve özellikle de çocukların üzerinde aşırı yoğun ve yıkıcı sonuçları olduğu gibi bu travmatik yaşantıların çocukların gelişim sürecini etkileyip ilerleyen dönemlerde taciz, tecavüz, şiddet, ensest gibi sapkın ilişkileri doğuracağı muhakkaktır.
Bugün bir psikolog tarafından bütün etik ilkeler çiğnenerek gizlilik ilkesi gereği danışan danışman mahremiyeti içerisinde kalması gereken konular tüm ülke kamuoyunun gözleri önünde bir tür pornografi serilerine dönüşüyorsa burada ciddi bir sorun var demektir. Bu tür yayınlar yaşantılayan, izleyen ve duyumsayan herkesi kaplayacak şekilde her birimizi erotik ve sapkın aktarımlara maruz bırakmaktadır. Örneğin “eşimin abisiyle birlikte oldum.” “kocama annesi banyo yaptırıyor.” “kocam önce ablamı hamile bıraktı sonra teyzemle kaçtı.” “annem amcamla birlikte oluyor.” gibi biz yetişkinleri dahi dehşete düşürecek hikayeler, sürekli yayınlanarak bu sapkınlıkları normalize etmemiz sağlanıyor. Türk toplumunun aile ve ahlak yapısının çöküşüne zemin hazırlıyor. Sadece reyting ve tanınırlık kaygısı üzerinden bu programlar yayınlanmaya devam ediyor.
Üstelik bu tür yayınların toplumun hiç bir kesimine faydası olmadığı gibi ilerleyen süreçlerde toplumda daha büyük, yıkıcı birtakım sorunlara yol açması öngörülüyor. Bir avukatın topluma mal olmuş milyonlarca etkileşim almış konuları kamuoyu önünde hiç bir filtreden geçirmeden, mesleki etik değerleri umursamadan konuşması, oluşabilecek adalete ve emniyete olan güvensizliği hiçe sayıp aralıklarla gündeme getirmesi, sözde bedelini almadığını belirttiği olaylar sayesinde kendini gündemde tutarken reklam bedelini de fazlasıyla alması gibi uygunsuz durumları da açığa çıkartıyor. Oysaki bu tür olaylarda bedeli olmadan çalışıp bunu afişe etmeyen binlerce gizli kahraman olarak değerlendirebileceğimiz avukat, psikolog, gazeteci gibi diğer mesleklerden kişiler mevcuttur.
Örneğin “Karım beni turşu ve peynir karşılığında satıyor.” “2 elti bir fırıncıya kaçtı.” “Evli erkeklerle birlikte olmaktan hoşlanıyorum.” “Zihinsel engelli eşini başkalarına pazarlıyor.” “Kocam beni aldattı ama ben daha az aldattım.” gibi söylemleri içeren bu yayınlar şiddet, korku ve panik yaratarak halka yarar sağlamak yerine zarar veriyor.
BU YAYINLAR HALKA ZARAR VERİYOR
Gündüz kuşağı programları adı altında sürekli adli vakaların çözüldüğü öne sürülen, olayların vahamiyetini göz önüne almadan kimi zaman da cıvıtılarak halkta infial uyandıran olayların işlenmesi, yine adalet ve emniyet mercilerine olan güveni sarsmaktadır. Bu tür vakalara yapılan magazinsel yaklaşım, olayların içlerinin boşaltılmasına, bir tür şova dönüşüp bazı kesimlerce kahkaha atılarak izlenmesine sebep olmaktadır.
Bu konular arasına serpiştirilen ve yine halkta infial uyandıran, ahlaki yapıyı tarumar eden yayınlar, filtresiz bir şekilde tüm sosyal mecralarda dolanırken, kimi zaman dramatize edilerek kimi zaman eğilence ve komedi adı altında 7den 70e halkın tamamının izlenmesi sağlanmaktadır. Örneğin “Karım beni turşu ve peynir karşılığında satıyor.” “2 elti bir fırıncıya kaçtı.” “Evli erkeklerle birlikte olmaktan hoşlanıyorum.” “Zihinsel engelli eşini başkalarına pazarlıyor.” “Kocam beni aldattı ama ben daha az aldattım.” gibi söylemleri içeren bu yayınlar şiddet, korku ve panik yaratarak halka yarar sağlamak yerine zarar veriyor.
Daha da yıkıcı etkilerle karşılaşmamak adına bu tür yayınların bir son bulması, dünyanın her yerinde olması gerektiği gibi burada da meslek gruplarının kendi uzmanlık alanlarında çalışıp kendi işini en iyi, en verimli olacak şekilde yapması gerekiyor. Etik kurallar hiçe sayılıp vahşice ve sapkınca gerçekleşen olaylar her gün işlendiğinde ülkenin gelecek nesillere bırakacağı kültürel mirasın ahlaksız, duyarsız ve vicdansız bir nesil olması öngörülüyor.
Bu ahlaki çöküş ve toplumsal çürümeye hep bir ağızdan dur de Türkiye.
İlginizi Çekebilir