© Yeni Arayış

Görünürlük araçlarını kontrol etmenin önemi

Kemal Kılıçdaroğlu’nu siyasal olarak alakalı kılan tek şey, şu anki görünürlük araçlarında (yani TV, YouTube, X, Instagram, sokak reklamları vb.) görünmesinden kaynaklanıyor.

TV100 ekranlarında, Habertürk’te ve güncel kamuoyunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun hâlen daha görünür olması, ekrandaki ve siyasi sahnedeki insanların toplumsal arz-talep ilişkisiyle ortaya çıkmadığını bir kez daha kanıtlıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nu siyasal olarak alakalı kılan tek şey, şu anki görünürlük araçlarında (yani TV, YouTube, X, Instagram, sokak reklamları vb.) bazen tanıdıkları vasıtasıyla, görünmesinden kaynaklanıyor. Kılıçdaroğlu CHP’nin kazandığı 31 Mart seçiminde bir nüfuzunun olduğunu iddia ediyor, ancak bu iddiası da toplumdan gelen bir sesle değil, kendi ilişkilendirmesiyle ortaya atılıyor. Tüm bu tartışmaların CHP’deki güç dengesini görünürlük yoluyla sarsıyor ve aynı zamanda AKP’nin yıllardır anlattığı “samimiyetsiz” CHP’li siyasetçi imajına uymasını sağlıyor. Fakat son yerel seçimin galibi CHP ve en kritik seçimlerden birini domine ederek kaybetmiş Kemal Kılıçdaroğlu, nasıl oluyor da gözlerimiz önünde gündemin en ortasında olabiliyor?

Siyasette gücün ve nüfuzun görünürlükten neşet ettiğini savunuyorum. Dolayısıyla birini ya da bir şeyi görünür kılmak, bu kontrolü elde bulundurmak aktöre muktedir hissettiren temel bir kabiliyet. Özellikle güncel Türkiye siyaseti buna çok uygun vakalar sunuyor, Kemal Kılıçdaroğlu’nun güncel olarak gündemdeki yerini de bununla açıklayabiliriz. Siyasetçiler bu yüzden sık sık fotoğraflara ve TV kanallarına çıkmak istiyorlar, bunlar sayesinde kendilerine ikinci bir boyut ekliyorlar: Güçlü görünmek (güç imgesi). Örneğin, eğer siyasetçi halkın kaynak bakımından zengin aktörlere karşı durmayı “güçlülük” olarak gördüğünü seziyorsa, gerçekten karşı koymasa bile birine karşı koyduğunu gösteriyor. Bunun üzerinden de siyasetçilerin siyaseti nasıl tanımladıklarını, yani siyasetten ne anladıklarını anlayabiliyoruz. Eğer siyasetçi siyasetten ne anladığını kitleye kabul ettirebilirse, bu onu nüfuzlu yapıyor.

Elon Musk, Twitter’ı; Mark Zuckerberg Instagram’ı alıyor ve bunu hangi motivasyonla yapıyorlar? Örneğin, neden Acun Ilıcalı sadece Survivor programında değil de futbolcuların yanında ve futbol dünyasının merkezinde de yer alıyor? Tayyip Erdoğan neden mutlaka yanına birkaç sporcu çekmek istiyor?

GÖRÜNÜRLÜK NASIL GÜÇ HALİNE GELDİ?

Görünürlük sosyal devinimin ve günlük hayatın artık en önemli parçası. 18. yüzyıldan başlayarak akıl ve aklın ışığında diğer değerlerin arka plana atılması toplumsal devinimin ve gündelik hayatın en önemli parçasıydı. Bu rolü 2. Dünya savaşıyla birlikte işlevsellik (efficiency) düşüncesi aldı. Daha sonraları Soğuk Savaş döneminde ABD ve SSCB rekabetiyle gaza basılan teknolojik yatırımlar bilim ile doğa arasındaki ilişkiyi kopartıp, bilimi kendi içerisinde muktedir kıldı. Fakat daha sonraları özel şirketlerin bilimin muktedirliğini devralmasıyla birlikte artık iletişim modelleri toplumsal hayatın merkezine oturdu, çünkü ürün satıp zenginleşmek için toplumla alakalı olmak gerekiyordu. Bu da pazarlama ve reklam sektörlerinin ve kavramlarının toplumsal hayata egemen olmasına yol açtı. Şimdiyse iletişim şirketleri görünürlük kavramının kendi muktedirliğini kurmasına ayak uydurmaya çalışıyorlar; görünür kalamamak para kaybetmek daha büyük bir kaygıya sebep oluyor (util). Bazı sorular bizi bu açıklamayı daha iyi anlamaya itiyor: Elon Musk, Twitter’ı; Mark Zuckerberg Instagram’ı alıyor ve bunu hangi motivasyonla yapıyorlar? Örneğin, neden Acun Ilıcalı sadece Survivor programında değil de futbolcuların yanında ve futbol dünyasının merkezinde de yer alıyor? Tayyip Erdoğan neden mutlaka yanına birkaç sporcu çekmek istiyor?

Çünkü, kendi çalışmalarımda teorize ettiğim üzere güç, görünürlükle alakalı. Eğer herkes sizi görüyorsa gerçekten güçlü olduğunuzu hissedebilirsiniz. Eğer başkalarının görünürlüğünü de kontrol ediyorsanız, kendinizi muktedir hissedebilirsiniz. Şimdilerde insanların görünmek için başvurdukları mecralarda bu görüntülerin birer veri olarak sınıflandırılıp depolanması ve bunun bizlerin düşünce haritalarını çıkarmak için kullanılması bu muktedirlik hissiyle empati kurmamıza yardımcı oluyor. Öyle ki, siyasetçilerden daha üst konumda olmak için, onları “var eden” kişiler olmak yeterli. Donald Trump, Elon Musk’ı yanına çekmek zorunda. Elon Musk kendini ABD başkanından daha muktedir hissetmek (ve alakalı kalmaya devam etmek[1]) için kazanacak adayı belirlemek istiyor.

Tüm bunların yanında, eğer siz kendinizi tamamen kendi iradenizle gölgelere çekmek istiyorsanız, bu da sizi güçlü yapıyor. Gölgelerin arkasında sahne ışığının stresini tatmadan tüm bunları yapıyorsanız, bu da bir nevi bir muktedirlik hissi sağlıyor. Bu muktedirlik hissi tamamen politik ve evrensel; böylece neden bu mecraların bu kadar kullanıcıyı çektiğini ve bu mecraların yöneticilerinin ellerindeki veriyi istemek için ülke başkanları kapılarında kuyruk olduğunu açıklayabiliyoruz.

Gelgelelim tüm bu muktedirlik hissinde, insanın en büyük arzusu olan toplumla alakalı olma dürtüsü, Kılıçdaroğlu’nu sahneye çekiyor. Peki, iktidar bunu neden yapıyor?

Yazının başında AKP’nin yıllardır sürdürdüğü anlatıda CHP’liler için net bir imajı olduğunu söylemiştim, yinelemekte fayda var: İşbirlikçi, beceriksiz ve samimiyetsiz (bknz. “monşerler”). Bu imajı kuvvetlendirmek AKP için belediye seçimleriyle ilgili önem arzediyor, ancak genel seçimlerde daha genel anlatılar; daha doğrusu siyasetin ne olduğuyla ilgili anlatılar belirleyici oluyor. Bunu daha anlaşılır şekilde aşağıdaki alt başlıkta açıklayalım.

Erdoğan siyasetin milleti derli toplu koruyan bir liderin kurduğu oyunlar, yaptığı fedakarlıklar ve dış güçlerin içerideki iş birlikçileriyle onu devirmek olduğunu öne sürüyor. Hakikat tanımlaması ve görünürlük araçlarına sahip olması Erdoğan’a her genel seçimde yüzde elli artı bir oy alma ihtimali sağlıyor.

ERDOĞAN SİYASETİ NASIL TANIMLIYOR?

Erdoğan siyasetin milleti derli toplu koruyan bir liderin kurduğu oyunlar, yaptığı fedakarlıklar ve dış güçlerin içerideki iş birlikçileriyle onu devirmek olduğunu öne sürüyor. Bu mücadelesinde her türlü devlet müdahalesi mübah; çünkü en nihayetin bizlerin refahı için değil, devlet çatısı altında yaşamaya devam etmemiz için çabalıyor. Aksi takdirde, örneğin burun kıvırdığımız göçmenler gibi devletsiz olacağımız güvensizliği temelde körükleniyor. En nihayetinde bu anlatıyı AKP bir hakikat olarak sunuyor. Hakikat tanımlaması ve görünürlük araçlarına sahip olması Erdoğan’a her genel seçimde yüzde elli artı bir oy alma ihtimali sağlıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu siyaseti çeşitli kimliklerin temsil mücadelesi olarak tanımlıyor, devleti onları bir arada tutan bir araç olarak görüyordu. Özgür Özel’in CHP’si için ise siyaset insanların refahlarının arttırılması, devletin yaşamı adil ve kolay hale getirmek için bir araç olduğu fikrinde yatıyor.

CHP SİYASETİ NASIL TANIMLIYOR?

6’lı masa, helalleşme, CHP’nin sağa dönüşü gibi temellere baktığımızda şunu anlıyoruz: Kemal Kılıçdaroğlu siyaseti çeşitli kimliklerin temsil mücadelesi olarak tanımlıyor, devleti onları bir arada tutan bir araç olarak görüyordu. Özgür Özel’in CHP’si için ise (bazen belirsizleşmekle birlikte) siyaset insanların refahlarının arttırılması, devletin yaşamı adil ve kolay hale getirmek için bir araç olduğu fikrinde yatıyor. Ardından da değerler siyaseti geliyor. CHP’nin bu anlatısı AKP’nin eski yıllarda belediye seçimleri için geliştirdiği hizmet anlatısıyla benzeşiyordu ve Erdoğan’dan ziyade hükümet partisinin toplumsal refahı düşürmesi insanları yerel seçimlerde CHP’ye yöneltmişti.

Bu iki farklı siyasal tanımlamada Kılıçdaroğlu’nun tanımından yola çıkan hiçbir strateji başarı 2019 belediye seçimleri dışında başarı üretmedi, ancak o başarının da sebebinin bu tanım olduğu tartışılır. Özel’in Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş sayesinde üretip imajlaştırmaya çalıştığı bu anlatı yerel seçimler özelinde bir şans buldu. AKP’nin CHP’yi çekmek istediği sahada herhangi bir samimiyetsizlik vurgusu ya AKP’nin anlatısını destekleyecek ya da CHP’nin tanımının ne olduğunun anlaşılmamasına ve dolayısıyla büyük bir organizasyon karmaşasına yol açacak. En azından hedefin bu olduğu gözüküyor, çünkü seçim döneminde CHP’nin ortak bir tanım etrafında iyi organize olduğunu gözlemledik.

PEKİ, KILIÇDAROĞLU NASIL HALA GÜNDEM OLABİLİYOR?

Çünkü az önce anlattığım siyaset tanımlamaları artık yalnızca kameralar aracılığıyla kitleye zerk ettirilebiliyor. CHP’nin ise kendine ait yayın organlarını daha kalitesiz bir kamerayla donatması ve kendi kitlesini aşamaması, Özel’in CHP’nin görünürlüğünü kontrol edememesi bu durumun oluşmasına yol açıyor. Artık örgütlenme yetmiyor, her gün siyaset yapabilmek için kanallara, daha kaliteli çözünürlüğe, kendi kemik kitlenizin dışına çıkabilen işlere ihtiyaç var. Tüm YouTube yayıncıları için geçerli olan bu durum, CHP genel başkanı Özgür Özel ve cumhurbaşkanı adayları için de geçerli. En nihayetinde bu ülkenin ana muhalefet partisinin lideri olmak, en sık görünenlerden biri olmak anlamına geliyor.

----

[1] Görünürlük sizi temelde toplumsal olarak alakalı kılar. İnsanların pek çoğu için Instagram’ın kapanması böyle bir kaygıya sebep olmuştu.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER