© Yeni Arayış

Gidilecek bir Davos varsa…

Gidilecek bir Davos varsa…

İşin özünde, pek de söyleyebilecek sözü kalmadı Türkiye dış politikasının gibi gözüküyor. İç siyaset ve dış politika o kadar birbirine girdi; o kadar ayrılmaz bütün hâline getirildi ki, içinden çıkamıyoruz artık. Daha kötüsü, dünya da çıkamıyor ve artık; çok gerekmedikçe, yolu düşmedikçe, Türkiye’yi odağına alan yok. Türkiye için gidilecek bir Davos Zirvesi varsa, o da buydu. 2024 Davos’unun ana gündem maddesi Gazze Savaşı’nın nasıl sonlanacağı ve Filistinlilerin kaderinin nasıl şekilleneceği idi. Ve Türkiye’nin, Bloomberg’in hemen Davos’un arifesinde duyurduğu habere göre, bu seneki zirveyi boykot kararı aldı çünkü organizatör Dünya Ekonomik Forumu’nun başkanı Klaus Schwab’ın bir röportajında, Hamas’ın İsrail’e 7 Ekim Saldırısı’nı, “terör eylemi” diye nitelemişti. Hakikaten tuhaf noktalara savruluyor Türkiye dış politikası… Türkiye, ifade edildiği kadarı ile, Gazze Savaşı ateşkes sürecinde ve İsrail-Filistin barış sürecinde, garantör devlet rolü oynamak istiyor. Fakat, uluslararası diplomaside bu konunun dünya devletlerinin temsilci, diplomatları tarafından konuşulduğu en önemli buluşmaya dönüşen Davos’u boykot ediyor. Vurgulayayım: Davos Zirveleri çok önemli ve Türkiye, her Davos’a katılmalı demiyorum. Tersine Davos Zirveleri, son yıllarda giderek sönükleşiyordu ve dahası, ideolojik olarak Davos’u “seçkinler kulübü buluşması” olarak da mümkün. Ancak, önce Ukrayna ve şimdi de Gazze Savaşları, bu aralar normalde bir araya gelmeyecek tarafları ve ülkelerin temsilcilerini bir araya getirmesi açısından Davos, özellikle bu yıl önemliydi. Gazze Savaşı ile ilgili söyleyecek sözü olan bölge ülkeleri başta olmak üzere, dünya genelinden temsilciler, diplomatlar ve iş dünyası, uluslararası kurumların temsilcileri 2024 Davos’undaydı. Hamas’a “terör örgütü” denilmesi mesele ediliyorsa gerçekten; İran’ın dışişleri heyetinin ve Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın da Davos’a katıldığını anımsatalım. Dahası eğer, Hamas’ın İsrail’e 7 Ekim saldırılarına her “terör eylemi” diyen siyasetçi ve devleti boykot edecekse Ankara, konuşabileceği çok az dünya devleti kalacak. Dahası, bu devlet ve taraflar sadece Batı’da da değil…Davos’ta “boykot” nedeniyle yer almayan Türkiye’de, Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı’nda Japonya Dışişleri Bakanı Yoko Kamikawa misafir ediliyordu. Japonya ile ilişkilerin 100. yılı dolayısıyla bu buluşmaların olması çok güzel. Ama, Türkiye’nin dış ilişkilerinde bundan sonra “Hamas’a kim nasıl bakıyor” kriterine göre politika oluşturulacaksa; Hamas, Japonya’nın da terör örgütü listesinde. Davos’ta Filistinlilerin geleceği konusunda en belirleyici rolü üstlenen ve bölge ülkesi, yine Suudi Arabistan olarak sivrildi. Suudi Arabistan’ın da Hamas’a negatif yaklaştığı biliniyor. Suudi Arabistan’ı temsil eden Prens Faysal bin Farhan, Davos’taki bir panelde, “bölgesel barış, İsrail için de barışı içeriyor” diyordu. Ve dahası, Suudi Arabistan’ın, daha geniş çaplı bir siyasi anlaşmanın parçası olarak “İsrail’i tanıyıp tanımayacağı” sorulduğunda, “kesinlikle tanıyacağı” yönünde yanıt veriyordu. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, İsrail’i tanımanın şartı olarak da “ancak Filistinliler için Filistin Devleti’nin kurulması söz konusu olursa” diye de ekliyordu. Türkiye’nin de bu söylenenlere bir karşılığı; kendi katacağı bir şey olamaz mıydı? Çok da örnek gösterilecek bir isim olmasa da Arjantin Başkanı Javier Milei gibi, Davos’u protesto etmek istiyorsa, bunu da Davos’ta yapsaydı bari Ankara… Dahası, sadece devletler değil iş dünyasının liderlerinin de en başta yapay zekanın olumlu ve olumsuz etkileri gibi konuları konuştuğu bir Davos Zirvesi’nde, Türkiye’den bir heyetin de en azından “kulak kabartması” gerekiyordu. Ne kadar ironik: “One minute” çıkışıyla Davos’ta başlayan bir iç ve dış politika çıkışının, 15 yıl sonra yine Davos’ta “sönmeye başlayan bir yıldızı” akla getirmesi… İşin özünde, pek de söyleyebilecek sözü kalmadı Türkiye dış politikasının gibi gözüküyor. İç siyaset ve dış politika o kadar birbirine girdi; o kadar ayrılmaz bütün hâline getirildi ki, içinden çıkamıyoruz artık. Daha kötüsü, dünya da çıkamıyor ve artık; çok gerekmedikçe, yolu düşmedikçe, Türkiye’yi odağına alan yok. Türkiye’nin iç politika gündemine endeksli, dış siyaset çizgisini anlamaya çalışan da…Koparmak istediğini koparan, ilişkilerini mesafesini de koruyarak yürütebilen yürütüyor. İran’ın kendi güç gösterisi için Irak’ın kuzeyindeki Kürtleri, Türkiye sınırından yaklaşık 380 kilometre uzaktaki Erbil’in 15 Ocak’ta füzelerle hedef alınmasına karşılık, bir itidal çağrısı bile yapamadı Türkiye.            Ertesi gün, 16 Ocak’ta Pakistan’ın Belücistan bölgesine İran’ın füze ve insansız hava araçlarıyla saldırmasına yönelik de bir açıklama yapmadı Türkiye…Türkiye’nin de yakın ilişkileri olan Pakistan’ın çok sert tepki verdiği İran saldırısından 48 saat kadar sonra Dışişleri Bakanlığı’nın “itidal” çağrısı yapan bir mesajı söz konusu olabildi. Ne kadar ironik: “One minute” çıkışıyla Davos’ta başlayan bir iç ve dış politika çıkışının, 15 yıl sonra yine Davos’ta “sönmeye başlayan bir yıldızı” akla getirmesi…      

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER