© Yeni Arayış

Ganimet ekonomisi

Ganimet ekonomisi

AKP kuruluşundan beri dini hassasiyetleri merkezine alan ve İslamiyet’teki ganimet anlayışı, Osmanlı Devletinde uygulanan Pençik kanunu tarzı bir yaklaşımla ilerleyen bir parti görüntüsü vermektedir. "Ganimet ve rant yarat ve onu belli bir oranda paylaştırarak iktidarını pekiştir" bu iktidarın ana çalışma prensibini oluşturmaktadır. İktisatçılar iki tip devlet kavramı öne sürer: Sosyal sözleşmeye, anayasa/insan haklarına dayalı kamu mal ve hizmetleri sağlayıcı devlet ve yağmacı, güç kullanıcı ve sömürücü devlet. Yağmacı devletle, ganimet anlayışıyla hareket eden, rant toplayan ve dağıtan, iktidar ve çevresinin özel çıkarlarını kollayan bir devlet kastedilir. AKP kuruluşundan beri dini hassasiyetleri merkezine alan ve İslamiyet’teki ganimet anlayışı, Osmanlı Devletinde uygulanan Pençik kanunu tarzı bir yaklaşımla ilerleyen bir parti görüntüsü vermektedir.[1] "Ganimet ve rant yarat ve onu belli bir oranda paylaştırarak iktidarını pekiştir" bu iktidarın ana çalışma prensibini oluşturmaktadır. Siyaset ve sosyoloji teorisyenlerinin konuyla ilgili detaylı teorik analiz içeren makaleleri zaten bulunmaktadır. Bir iktisatçı olarak bu makaleyi yazma amacım, Acemoğlu-Robinson'un demokratik ve predatör iktidar argümanlarını Türkiye için detaylandırmak ve artık her şeyiyle net olan bu ganimet sisteminden nasıl kurtulabileceğimize dair fikirleri akademik camiada tartışmaya açmaktır. Maalesef bugün Türkiye tek kişiye bağlı siyaset erki liderliğinde bir ganimet toplama koalisyonu tarafından idare edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin 100 yıl önce hevesle, coşkuyla, büyük fedakarlıklarla kurduğu tüm oluşumlar, kazanımlar, kurumlar, bürokrasi, devlet ahlakı son 22 yılda, ama en çok da son on yılda çok hızlı bir çözülme içine girmiştir.

TÜRKİYE GANİMET TOPLAMA KOALİSYONU TARAFINDAN İDARE EDİLMEKTE

Siyaset sosyoloğu Barrington Moore Jr. (1966) "yağmacılık” kavramını çağdaş analitik bağlamda ilk defa kullanan yazarlardan biridir[2]. İktidar ne kadar çok sefalete yol açarsa o kadar yağmacı olduğunu, bunun için de asla rasyonel zeminde plan ve program uygulamayacağını iddia eder. (Evans, 1989) ise “yağmacı devlet"i, kamu yatırımlarında kamunun ortak kullanımına sunulabilse iktisadi dönüşüme yol açabilecek çok büyük miktardaki kaynağa bir şekilde el koyan ve bu oluşumu engelleyen devlet olarak tanımlamaktadır.[3] Kavramsal olarak “yağmacı devlet” ya da “yağmacı yönetim” biçimi, “kalkınmacı”, “hesap verebilir” ve “duyarlı yönetim” biçimlerinin zıddı olarak düşünülebilir. Yağma ve ganimet iktidarı, sıfır toplamlı bir oyunun kurucusudur: kendi çevresinin kazandığı ve ülkenin geri kalan fertlerinin, firma ve kurumlarının kaybettiği bir oyundur bu[4]. Paylaşım Osmanlı'da olduğu gibi ganimetin 5'te biri devlet hazinesine, kalanı ranta katılanlara sistemiyle mi oluyor şimdilik bu çok net değildir. Maalesef bugün Türkiye tek kişiye bağlı siyaset erki liderliğinde bir ganimet toplama koalisyonu tarafından idare edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin 100 yıl önce hevesle, coşkuyla, büyük fedakarlıklarla kurduğu tüm oluşumlar, kazanımlar, kurumlar, bürokrasi, devlet ahlakı son 22 yılda, ama en çok da son on yılda çok hızlı bir çözülme içine girmiştir. Türkiye, yüzüncü yılında eğitim, tarım, sağlık, imar, ve planlı şehirleşme, fikir, sanat ve teknoloji ürünlerinde dünya ile rekabet etmekten çok uzaktadır. Genel olarak toplum refahı, hayat kalitesi, yaşam standartları, Suriye'nin iç asvaşının başladığı 2011 yılından bu yana Suriye'den gelen, Amerika Birleşik Develtleri'nin Taliban'la 2021 ortasında anlaşmaya varmasından sonra Türkiye'ye Afgan ve Pakistan savaşçılar yoğun şekilde girmiştir. Ülke adeta göç istilasıyla iç huzursuzluklara gabedir. Toplumsal barış ve birlikte yaşama mutabakatımız bu şekilde, "bile isteye" tehlikeye atılmıştır. Ülkede doğurganlık hızının düşüşü ganimet ekonomisi ile birleşince, hızlıca ama fakirleşerek yaşlanan, yaşlılığını, altın çağını sefalet içinde yaşayan ve yaşamaya hazırlanan milyonlarca çaresiz emekli yaratmıştır.  Her ne kadar OECD ülkeleri grubunda da yer alıyor olsa da, bugün Türkiye her alanda sınıfta kalmış, F'lemiş bir ülkedir. Resmi ve kamusal kurumlar erozyona uğratılmıştır. Bunların başında Türkiye İstatistik Kurumu gelmektedir. Özellikle son üç yıldır ülkede toplanan istatistiklere güven yoktur. Verilerin dahi ganimetten sayıldığı ve eşit ve adaletli bir şekilde paylaşılmadığı bir ülke olmuştur maalesef Türkiye. En canlı örneği Bodrum Güvercinlik koyundaki otel inşaatıdır. 6 Şubat 2023'te yaşanan ve 11 ilimizde 53 bin 537 vatandaşımızı kaybettiğimiz deprem ganimet ekonomisinin aceleci paylaşımının kanıtıdır. Yepyeni binaların binlerce insana mezar olması, inşaat rantı ve denetimsiz, hukuksuz bir ganimet paylaşımı yarışının en acı örneğidir.

DEPREM GANİMET EKONOMİSİNİN ACELECİ PAYLAŞIMININ KANITIDIR

Bakanlıklar rant arama, bulma ve dağıtma merkezlerine dönüşmüştür. Denetleme ve düzenleme mekanizmaları, muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, sendikalar iktidarı eleştirme kabiliyetlerinden yoksun bırakılmıştır. Tepeden Rektör atamasına direnen Boğaziçi akademisyenleri sessiz direnişlerini üç yıldan fazla bir zamandır sürdürmektedirler. Boğaziçi Üniversitesine sonradan eklenen Hukuk Fakültesi ganimet ekonomisine bir örnektir. Nepotizme dayalı kadrolar hızlı bir şekilde açılan poziyonlara yerleştirilmiştir. Ülkenin en başarılı gençlerinin okuduğu, her türlü özgür düşüncenin tartışılıp paylaşıldığı, fikir üreten, geçmişi, tarihi, hikayesi olan diğer devlet üniversitelerinin yönetimleri ise bir şekilde benzer akıbete uğramış ya da bu sisteme boyun eğmiş ve tavizler vermiştir. İstanbul'un gözbebeği arazileri ordunun elinden alınmış ve peyder pey imara ve ranta açılmak üzere ganimet listesine eklenmiştir. Keza Ege ve Akdeniz kıyılarının yangınlar suretiyle imara açılması hep bu ganimet ekonomisine örnek teşkil etmektedir. En canlı örneği Bodrum Güvercinlik koyundaki otel inşaatıdır. 6 Şubat 2023'te yaşanan ve 11 ilimizde 53 bin 537 vatandaşımızı kaybettiğimiz deprem ganimet ekonomisinin aceleci paylaşımının kanıtıdır. Yepyeni binaların binlerce insana mezar olması, inşaat rantı ve denetimsiz, hukuksuz bir ganimet paylaşımı yarışının en acı örneğidir. Hiç bir inşaat firması veya yönetici ihmalinden dolayı yargılanıp hapse girmemiştir. Ganimet ekonomisinde suçların örtülmesi, ve suç ekonomisi iç içedir. İliç'de meydana gelen altın madeni kazası, Soma faciasi, Çorlu tren kazası bunlara örnektir. bu kazalar ganimet paylaşım telaşlarının sonuçlarıdır. Bugün orta kademe beyaz yaka maaşlarının asgari ücrete yakınsandığı, emeklilerin açlık sınırının altında yaşadığı hızlı bir refah kaybı ve enflasyon sarmalı içindeyiz. Ancak bu iktidarın bilinçli bir tercihiydi. Ganimet Ekonomisi artık herkese nasiplenme yaratamaz oldu. Belki 2002-2013 arasında rant paylaşımı toplumun en geniş kesimlerine kadar (azalan oranda) zenginliği paylaştırabilirken bugün artık her gün yeniden rant yaratmak gerekiyor. Bu, sık sık kural değişimine veya bazı çıkar çatışmalarına da sebep verdiğinden ganimet ve yağma ekonomisi kendi etrafına yeterince nasiplenme yaratamaz oldu. Sistemin tıkanması sendika, ve emeklileri, sivil toplum örgütlerini belki daha demokratik ve adil bir düzene dönmek için harekete geçirebilir. Geçtiğimiz gün sendikalar bastırdığı için Tüik Başkanı bir sunum yapmak ve verilerinin temizliğini (!) savunmak zorunda kaldı.

AKP GANİMET SİSTEMİNİN 'YAĞMACI KOALİSYONUN' TEMELLERİ[5]

AKP'nin dini ana eksenine almış olması ve ganimetin dini bir kavram olması, cumhuriyetçi düzene karşı rövanşist yaklaşımlar, iktidara ganimet ve zafer hırsıyla geldiklerinde daha kendini belli etmişti zaten. Cumhuriyet ve kazanımları bir ganimetti ve onları ele geçirmek, altüst etmek gerekiyordu. Daha Cumhurbaşkanı İstanbul Büyükşehir Belediyesine Başkan olduğu dönemde tasavvur ettiği, kurduğu düzen ve ilişkiler ağı Binali Yıldırım-Deniz otobüsleri işletmelerinden armatörlüğe uzanan parlak süreç örneğindeki gibi pek çok kadirşinaslık örnekleri verilebilir. Atatürk Orman çiftliği arazisininin, Atatürk havalimanının işlevlerinin değiştrilimesi, oldu bittiye getirilen ganimet paylaşımlarının örneklerindendir. Ganimet Ekonomisi kuvvetli bir ilişki ağı gerektirir: hemşehirlilik, tarikat, Milli Selamet Partisi döneminin genç siyasilerinin  Cumhuriyet ganimetini paylaşma arzusuna dayanıyordu. Elbette zaman içinde köprünün altından çok sular aktı, takım arkadaşları değişti ama hedef ve proje değişmedi. Sistem oturduğunda biz şunları gördük: Lider temelli parti-devlet oluşumu Liyakata göre değil, nepotizm, kayırmacılıkla doldurulan devlet kadroları ve bürokrasi Resmi kamusal kurumları erozyona uğratma: yetkilerini, yönetimlerini ele geçirme, itibarsızlaştırma, yetkin kadroları yıldırma ve tasfiye: Etkisiz Parlemento, Yargının bağımsızlığının sorgulanması (HSYK müdaleleri). Yaygın yolsuzluk, hukuksuzluk ve öngörüsüzlük: "kural" ve "kanun" piyasaları: arza ve talebe göre fiyatlanabilir. Kanun değiştirme ve tekelci rant yaratma: (devlet ihale kanunu değişimi; elektrik dağıtımının özelleştirilmesi ama devlet desteğinin devam etmesi (özel elektrik dağıtım şirketlerine vergi afları vs); ithalat izinleri ve kotalar Tarikatlarla iş birlikleri: devletin öğrenci yurt yapma ve yönetme sorumluluğunun tarikatlara devri: tarikatların bürokraside rant temelli kadro bölüşümü Yandaşları ödüllendirme, eleştiren kesim ve kurumlara yargı yoluyla göz dağı verme ve sindirme Muhalefeti bölme veya ganimetten pay vererek yanına çekme: MHP ile koalisyon. (Kareli ceketi giyme yarışındaki politikacılar). Bugün örneğin iktidar hala tarımda yeterince rant bulamamış gözüküyor. Tarım ürünleri ithalat izinleriyle yerli üretici toprağını ekmekten vazgeçiyor. Ekilebilir tarım alanları her yıl biraz daha küçülüyor. Tarımın kalkınması henüz iktidara yeterince rant sözü vermediğinden ihmal edilen sektör oldu. İnşaat en kolay ganimet yaratma ve yağma sistemi olarak görüldü. Şehir hastaneleri, millet bahçeleri, her şehre bir üniversite, havalanı, Kamu-Özel-İşletmeleri projeleri bir yerden aşırı bir rant ve ganimet yaratırken bir yerden de toplumsal fayda sağladığı doğrudur. Zaten bu toplumsal fayda bu nasiplenme ekonomisi ile gerçekleşiyordu (trickle down economics) ve AKP'ye seçim kazandırıyordu. Robinson (1999) [6]makalesine göre yorumlarsak, AKP kendine ve çevresine şehir ekonomisi sistemiyle rant yarattığı için, iktidar ve destekçileri de servetlerini arttırabildikleri için kalkınmayı desteklediler. Alışveriş merkezi, üniversite, öğrenci yurtları, memur ve çalışanların kalabileceği, satın almak isteyeceği konutlar, şehir hastaneleri, havaalanları, köprüler hep bir ganimetin paylaşımıydı. "İşte bu güç birliğinin kurduğu ilişkiler ağı, birbirine benzeyen kalitesiz kentler yaratmakla kalmadı, 2000’lerin kentleri yağmalanacak bir kazanç kapısı olarak gören birikim modelinin ve sınıf ittifaklarının temel taşlarından birini de oluşturdu. Bir dönemin “masum” ilişki ağları, yeni aktörlerin katılımı ile bambaşka bir niteliğe büründü ve bu süreci yönetebilecek tek aktör olan devlet, ‘80’li yıllarda ortaya çıkan sorunları çözmek yerine daha da kötüleştirecek müdahalelerde bulundu ve böylece de bugünkü akıl dışı duruma zemin hazırladı".[7] Geçtiğimiz mayıs ayında kamuda tasarruf genelgesi yayınlandı ve her alanda tasarruf yapılacağı açıklandı. Ancak 2024 yılında toplam bütçe geliri olan 8 trilyon 437 milyar TL’nin yüzde 26’sı düzeyinde vergi gelirinden vazgeçilecek. Madem tasarruf yapılması gereken bir dönemdeyiz vergi istisnaları toplam verginin dörtte biri kadar nasıl oluyor? Daha birkaç gün önce Washington'daki Nato toplantısına 5 uçak dolusu araçla gidildiği haberlere yansıdı. Mayıs ayı için gerçekleşen bütçe kalemlerinin bazılarında çılgın harcamların devam ettiği dikkatli gözlerden kaçmaz. Ocak-Mayıs ayı personel giderleri geçen yıla göre neredeyse % 140 artmış. Stratejik yönetim ve kaynak tesisi, uzay harcamaları, ticaretin kolaylaştırılması gibi kalemlerde bir aydan ötekisine 10 kata varan artışlar var. 600 milletvekili var Meclis'te, bunların 300 tanesi hem emekli hem de aktif milletvekili olduklarından maaşları bu ay yapılan % 49,25'lik zamla 147 bin liradan 230 bin liraya yükseldi. Emekli maaşının 10 bin lira olduğu bir ülkede meclis üyeleri tam olarak ne yapıyor bilmiyoruz, denetleyemiyoruz. Bugün Türkiye, iktidar ve devlet kavramının iç içe geçtiği, yasamanın hiç etkisinin olmadığı kuvvetler ayrılığının tek elde toplandığı, kişiselliğin yönetim üslübu olduğu, kurumların itibarının yerlerde süründüğü, vatandaşlığın sadece seçimlerde oy kullanmak ve vergi vermekten ibaret olarak anlaşıldığı, mevcut anayasa ve kuralların keyfiyete göre uygulandığı, Neo-saltanattan hallice tuhaf bir yönetim şekliyle yönetilmektedir.

NEO-SALTANATTAN HALLİCE TUHAF BİR YÖNETİM ŞEKLİ

Hazine Bakanlığı sadece tuvalet inşaatı için 24 milyon lira harcayacağı da tasarrufu bize öğütleyen iktidarı yalanlarcasına. Görünen o ki artık rant ve ganimeti sadece vergi toplayarak yaratmak zorunda kaldıkları bir döneme girmiş gözüküyor iktidar. Bir diğer nokta da itibardan tasarruf etmeyen yağma ekonomisinin artık yeterince nasiplenme yaratamaz olmasıydı. Bugün Türkiye, iktidar ve devlet kavramının iç içe geçtiği, yasamanın hiç etkisinin olmadığı kuvvetler ayrılığının tek elde toplandığı, kişiselliğin yönetim üslübu olduğu, kurumların itibarının yerlerde süründüğü, vatandaşlığın sadece seçimlerde oy kullanmak ve vergi vermekten ibaret olarak anlaşıldığı, mevcut anayasa ve kuralların keyfiyete göre uygulandığı, Neo saltanattan hallice tuhaf bir yönetim şekliyle yönetilmektedir. Tabii ki bu ganimet ekonomisinde, bu ahbap-çavuş sisteminde bir kesim aşırı sefilleşecekti. O kesim de sabit ve dar gelirliler (emekli, asgari ücretliler) oldu. Bugün Türkiye'de kamu bürokrasisi yetkisizleşmiş ve her türlü profesyonel karar üstlere sorularak onay alınmak suretiyle yürürlüğe konulur olmuştur. Karar alma süreçlerinde zaman uzamış, kararlar sık sık bozulur olmuş, yönetim belirsizliği artmıştır. Uzun bir süredir kurumsal yapılara, kurallara, yasa ve anayasa dahi uymayan bir yönetim söz konusu.  Anayasa ve yasaların uygulanmasında eşitsizlik, adamına göre muamele ve kayırma had safhada. Fikir tartışmaları sağlıklı bir ortamda gelişmemekte. Ekonomi politikalarında U dönüşleri, tutarsızlıklar, zikzaklar söz konusu olmuş, yapılan hatalar uzay boşluğuna atılırcasına sahipsizleştirilmekte.  Ekonomik belirsizlik, öngörülemezlik, kuralsızlıkla da birleşince yatırım ortamı bundan ciddi olarak etkileniyor. Ekonomi politikalarındaki hatalar ve inat ve ısrarlar yaratılmak istenen rant düzeni ve devam eden hukuksuzluklar milyonların sofrasından ekmeğini çalmıştır. Mobutu’nun Zaire’si, Marcos’un Filipinleri, Pehlevi’nin İranı gibi rejimlerde ortaya çıkan sosyo-ekonomik ve siyasal sonuçları gayet iyi biliyoruz. Toplumsal çalkantıların ve daha büyük sefaletin önünde duracak ve halka umut olacak bir muhalefet arayışımız sürmektedir. --- [1] Pençik Kanunu veya Penç-Yek Kanunu, 1363 yılında I.Murad döneminde düzenlenen Osmanlı kanunu. Savaşlarda alınan ganimetin beşte birinin devlet hazinesine (Beyt_ül Mal'e) aktarılıp geri kalanının ise savaşa katılanlara bölüştürülmesi. [2] Moore Jr., B. (1966). Social Origins of Dictatorship and Democracy: Lord and Peasant in the Making of the Modern World. Boston: Beacon Press. [3] Evans, P. (1989). Predatory, developmental, and other apparatuses: a comparative political economy perspective on the Third World state. Sociological Forum, 4(4), 561-587. [4] https://yeniarayis.com/aylinseckin/iktidarin-erdoganin-oyunu/ [5] https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2134153 Muhteşem Kaynak [6] Robinson, J. A. (1999). When is a State Predatory? CESifo Working Paper, No.178. Munich: Center for Economic Studies and IFO Institute (CESifo). [7] https://birikimdergisi.com/guncel/11267/yagma-kulturu-kirli-ittifaklar-yeni-bir-kent  Oğuz Işık

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER