© Yeni Arayış

Fransa seçimleri: Almanya'da sol ittifak mümkün mü?

Fransa seçimleri: Almanya'da sol ittifak mümkün mü?

Fransa'daki seçim sonucu sizleri yanıltmasın. Le Pen, ilk bakışta seçimi kaybetmiş gibi görünüyor ancak sonuçları gelecek seçimlere yansıyacak güçlü başarılar elde etti. Örneğin, sol ve merkez sağ çok partili ittifaklardan oluşurken, RN tek ve sağlam bir blok olarak seçime girdi. Dikkate değer yanı şu ki RN, ittifaka girmeksizin, tek başına en çok sandalye kazanan ve seçmenin üçte birinin oyunu alan tek parti oldu. Fransa'daki erken seçimin ikinci turunda sandıktan çıkan "sürpriz" sonuç, demokrasi yanlısı vatandaşların, kendilerini -şimdilik- güvende hissetmelerini sağladı. Çünkü seçimin birinci turunun ardından ortaya çıkan tablo, derin bir endişeye neden olmuştu. Önce Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde birinci olan neofaşist Marine Le Pen'in partisi Ulusal Birlik (RN), daha sonra erken genel seçimin ilk turunu da önde tamamladı ancak ülkedeki sol partilerin alelacele bir araya gelip oluşturduğu ittifak, ikinci turda ipi göğüsleyen taraf oldu. Birçok politik mahfilde sevinç yaratan bu sonuç, "Aşırı sağı hallettik. Bu büyük bir zafer" düşüncesi eşliğinde pazarlanmaya başlandı. Peki öyle mi gerçekten? "Büyük zafer" diye anlatılan bu "başarı hikâyesi"nin arka planında yer alan gerçekleri konuşmayacak mıyız? Elbette konuşmak gerekiyor. Sol ittifak, yani "Yeni Halk Cephesi", irili ufaklı birkaç partinin bir araya gelmesiyle oluşturulan seçim koalisyonu. Karşısındaki neofaşist parti seçime tek başına girdi. Peki kazanılan milletvekili sayısı nedir? Sol ittifak 182, Ulusal Cephe 143 sandalye kazanmış parlamentoda. Buna ek olarak, bir kısmı Le Pen'i destekleyen merkez sağdaki Cumhuriyetçiler Partisi de 60 milletvekili çıkardı. Aslında milletvekili sayısı neredeyse aynı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un, Cumhuriyet İçin Hep Birlikte El Ele İttifakı da 168 milletvekilliği kazanmış. Neofaşist yancısı Macron'un henüz nerede duracağına dair bir sinyal vermemesi nedeniyle onu denkleme dahil etmek şu aşamada doğru olamayabilir. Bu nedenle sol ittifakın zaferi "büyük ya da kesin" değil, aksine oldukça "kırılgan"... Bu bağlamda, Fransa'daki seçim sonucu sizleri yanıltmasın. Le Pen, ilk bakışta seçimi kaybetmiş gibi görünüyor ancak sonuçları gelecek seçimlere yansıyacak güçlü başarılar elde etti. Örneğin, sol ve merkez sağ çok partili ittifaklardan oluşurken, RN tek ve sağlam bir blok olarak seçime girdi. Dikkate değer yanı şu ki RN, ittifaka girmeksizin, tek başına en çok sandalye kazanan ve seçmenin üçte birinin oyunu alan tek parti oldu. Bu ona, sonraki seçimlere hazırlanmak için önemli miktarda yeni maddi kaynaklar elde etme imkanı sağlayacak. Hiçbir ittifakın tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde edemediği parlamento aritmetiği nedeniyle uzun bir siyasi durgunluk dönemine girilir ve ekonomi buradan hasar alırsa şüphesiz bu durum Le Pen'in işine yaracaktır. O nedenle seçim sonuçlarını bir zaferden ziyade alt metninde çok sayıda tehlikeyi ve riskleri barındıran "kırılgan bir durum" olarak değerlendirmek sanki daha doğru bir bakış açısı. Bu tespitten hareketle artık sevinmeyi bırakıp, elde edilen avantajın heba edilmemesine yönelik stratejiler üzerine konuşulması gerekiyor. Zira zaman çok hızlı geçiyor.

FRANSA'DAKİ SEÇİMİN ALMANYA'DAKİ YANKILARI

Bu arada, Fransa'da sol ittifakın seçimi önde bitirmesi Almanya kamuoyunda da geniş yankı buldu. Alman medyası seçim sonucunu, "Fransa'nın siyasi dinamiklerinde önemli bir değişim" olarak değerlendirdi. Gazeteler, sayfalarında aşırı sağın yükselişine karşı sol ittifakın başarısına geniş yer ayırdı. Sol ittifakın, Fransa'da daha geniş bir demokratik cephe oluşturulması çabasının önemli bir parçası olduğu vurgulandı. Ayrıca, Fransa'daki sol ittifakın bu başarısının, Avrupa'daki benzer hareketlere ilham olabileceği ve Avrupa Birliği'nin demokratik değerlerini savunma çabalarına katkı sağlayacağı görüşü ifade edildi. Bazı siyaset yorumcuları ise sol ittifakın başarısını, Emmanuel Macron'un merkezci politikalarına bir tepki olarak değerlendirdi. Seçim sonucunun Fransa'nın AB içindeki rolünü de etkileyebileceği ve Almanya-Fransa ilişkilerinde yeni bir dönemi başlatabileceği yorumları da yapıldı. Bunların yanı sıra Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Fransa'daki seçimin sonuçlarını değerlendirirken, Macron'un sağ ile işbirliği yapmak zorunda kalmasının önlendiğini ve bunun Avrupa'nın istikrarı için olumlu bir adım olduğunu vurguladı. Scholz ayrıca, Almanya ve Fransa'nın Avrupa'nın başarısı için birlikte çalışmasının önemine vurgu yaptı. Sol Parti (Die Linke) lideri Martin Schirdewan ise Fransa'daki sol ittifakın zaferini bir "umut işareti" olarak nitelendirdi. Schirdewan, bu zaferin Avrupa genelinde sol siyasetin güçlenmesi için bir ilham kaynağı olacağını ifade etti ve Macron'un stratejisinin başarısız olduğunu öne sürdü. Bununla birlikte seçim sonuçlarına ilişkin negatif içerikli değerlendirmeler de yapıldı. Örneğin Tagesspiegel gazetesinde yer alan bir analiz yazısında, "Sevinmek için çok erken. Melenchon baştan aşağı Alman karşıtı" ifadesi kullanıldı. Aynı gazeteye açıklama yapan bir hükümet yetkilisi de "Konuşmak için beklemeliyiz. Çünkü Fransa'da sağ ve soldaki popülistler her zamankinden daha güçlü" dedi. Almanya'da, Fransız solcuların seçim galibiyetine ilişkin bir kafa karışıklığı yaşandığı anlaşılıyor. Zannediyorum, Alman diplomasisi, Fransa'da gelişen politik duruma ilişkin olarak her zamanki gibi temkinli davranıp, "bekle, gör, harekete geç" politikasını uygulayacak. Almanya'da partiler arasında bir seçim ittifakı kurulmasının hayli zor olduğunu görüyoruz. Bu nedenle demokrasi cephesindeki partilere oy veren seçmen, tabir yerindeyse eli böğründe seçimleri bekliyor. İçerisinde bulunduğumuz zaman diliminde iki büyük sorun Avrupa demokratik düzenini zorluyor.

ALMANYA'DA SOL İTTİFAK MÜMKÜN MÜ?

Almanya ve Fransa, Avrupa Birliği'nin (AB) iki lider ülkesi ve aynı zamanda aşırı sağcı tehdidin en yoğun hissedildiği ülkeler. Fransa, bir süreliğine de olsa bu tehdidi savuşturmuş görünüyor ama Almanya hızla karanlık sulara doğru sürükleniyor. Alman neonazilerin partisi Almanya için Alternatif (AfD), üzerindeki rüşvet, casusluk, ırkçılık vb. onlarca çirkin, ahlâkdışı suçlamaya rağmen bir türlü istenilen oy bandına inmiyor. Özellikle Almanya'nın doğusundaki eyaletlerde insanların kaderlerini AfD'li neonazilerle bağladığı anlaşılıyor. Araştırmalar, "doğu eyaletlerinde birçok vatandaşın demokrasiyi lüks olarak gördüğünü ve ülkenin faşist bir diktatörlüğe ihtiyacı olduğunu düşündüğünü" ortaya koyuyor. Ülkenin doğusu, batısını adeta paçalarından çeke çeke faşizm bataklığına sürüklüyor. Eylül ayında bu eyaletlerde yapılacak parlamento seçimlerine yönelik yapılan anketler bir felaketi haber veriyor. Birçok yerde AfD, rakiplerine çift haneli farklar atıyor. Bu eyaletlerde seçim ittifakları yapılmasının zorunluluğu beliriyor ancak Almanya'da örneğin sol partilerin bir araya gelip bir ittifak kurmaları mümkün olabilir mi? Almanya'da partilerin seçim ittifakı kurmaları pek rastlanan bir durum değil. Bunun birkaç nedeni var. Birincisi, partiler arasındaki ideolojik farklılıklar. Örneğin, SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) merkez-sol bir politika hattında yer alırken, Die Linke (Sol Parti) daha radikal sol görüşlere sahip. Yeşiller ise çevre ve bazı ekonomik, sosyal konularda diğer sol partilerden farklı politik görüşleri savunuyor. İkincisi, tabii olarak her parti kendi politik kimliğini ve tabanını korumak istiyor. Oluşturulacak bir ittifak, partilerin bazı politikalarından taviz vermesini gerektirebilir. Bu da partilerin taban seçmenlerinde rahatsızlığa neden olabilir. Üçüncüsü, koalisyon hükümetlerinde edinilen kötü tecrübeler. Bu tecrübelerin, partiler arasındaki güveni sarstığı anlaşılıyor. Dördüncü olarak "stratejik hesaplar"dan bahsedebiliriz. Nedir bu? Bir parti tek başına seçime girdiğinde ittifak dahilinde alacağı oyun üzerine çıkacağına inanıyorsa diğer partilerle birlikte hareket etmek istemeyebilir. Sonuncusu ve bana göre en önemlisi, Almanya'daki seçim sistemi. Seçim sistemi, partilerin bağımsız olarak yarışmalarını teşvik ediyor. Nispi temsil sistemi, küçük partilerin de meclise girmesine olanak tanıyor. Bu da partilerin ittifak kurmadan kendi başlarına başarılı olma şansını artırıyor. Sonuç olarak, tüm bu nedenlerde ötürü Almanya'da partiler arasında bir seçim ittifakı kurulmasının hayli zor olduğunu görüyoruz. Bu nedenle demokrasi cephesindeki partilere oy veren seçmen, tabir yerindeyse eli böğründe seçimleri bekliyor. İçerisinde bulunduğumuz zaman diliminde iki büyük sorun Avrupa demokratik düzenini zorluyor. Radikal İslam ve faşist renkleri baskın otoriter kapitalist rejimler... Almanya özelinde de yaşanan bu aslında. Hilafet talep eden selefi gruplar ve neonaziler arasında demokrasisini ayakta tutmaya çalışan bir ülke görüntüsü var. Fransa'daki seçimler, şimdilik "daha sağcı Avrupa" görüntüsünü geçiştirilmesine yardımcı oldu ama tehlike yukarıda da belirttiğimiz gibi henüz azalmadı aksine artarak devam ediyor. Avrupa'da demokratların, demokrasi için birleşmekten başka çarelerinin kalmadığı bir süreç başladı. Bu, hemen her ülke için geçerli. Birleşerek kazanmak zayıflık değil aksine dayanışma, umudu güçlü kılıyor. Kötülere karşı nasıl olursa olsun kazanmak iyidir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER