© Yeni Arayış

Filistin’de gergin bekleyiş

Mevcut dönemde ikinci aşama için Katar’ın başkenti Doha’da Hamas ve İsrail arasında görüşmeler devam etmektedir. ABD, Trump’ın söylemleriyle Hamas üzerindeki baskısını artırmaktadır. Trump, rehinelerin bir an evvel serbest bırakılmaması durumunda Hamas’a "cehennemi yaşatacağı” konusunda yine tehditte bulunmuştur. İsrail ise birinci aşamayı 6 hafta daha uzatmak istemektedir.

Netanyahu-Trump ikilisinin attıkları adımlara karşı çıkış sürerken gözlerin çevrildiği Arap dünyasından Trump’ın “Gazze Rivierası Planı”na karşılık gelmesi iki devletli çözümün korunmasında etkili olacaktır. 

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Filistin’in aleyhine olan ve uluslararası hukuku, uluslararası ilişkilerin normlarını ve teamüllerini ihlal eden işbirliği güçlenerek devam etmektedir. Söz konusu işbirliğinin içeriği ve iki liderin kullandığı söylemler, uluslararası toplumunun genelinde yine şaşkınlık yaratmıştır. Trump’ın “Gazze Rivierası”nda, Netanyahu’nun işgal ettiği Filistin topraklarını Filistinsizleştirme gündemi devam etmektedir. Bu süreçte Hamas ve İsrail arasında ateşkes görüşmeleri devam etmektedir. Bu yoğun ve zorlu gündeme dair yeni gelişme ise Arap dünyasından gelmiş; liderler hazırladıkları “Gazze Planı” ile Filistin’e olan desteklerini sergilemişlerdir. Diğer yandan Filistin yönetiminde de reform hareketliliği ve seçimlerin düzenlenebileceğinin açıklanması 

Netanyahu-Trump ikilisinin attıkları adımlara karşı çıkış sürerken gözlerin çevrildiği Arap dünyasından Trump’ın “Gazze Rivierası Planı”na karşılık gelmesi iki devletli çözümün korunmasında etkili olacaktır. Mısır’ın liderliğinde Arap devletleri “Gazze Planı” hazırlayarak Trump’ın ısrar ettiği, Netanyahu’nun ise “vizyoner” ifadesi ile desteklediği Gazze’nin tahliyesini, Gazze’nin Filistinsizleştirilmesini öngören dayatmasının uygulanamayacağını açıklamıştır. 

Avrupa ülkelerinin de desteğini alan Gazze Planı, üç aşamadan oluşmaktadır. Salt Gazze’nin yeniden yapılandırılmasını değil Filistin siyasetinin canlandırılarak Filistin devletinin kurulmasını diğer bir ifadeyle iki devletli çözümü desteklemektedir. Örneğin Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi, Gazze’nin yeniden inşasının yanısıra iki devletli çözümü sağlayabilecek bir planın eş zamanlı uygulanması gerektiğini ifade etmiştir. Plana göre 53 milyon dolarlık bir bütçe ile Gazze’nin yeniden inşası 5 yıl içinde tamamlanabilir. Plan; Gazze’nin bağımsız ve kalifiye teknokratlardan oluşan Filistin hükümetinin çatısı altındaki bir komite tarafından yönetilmesini, uluslararası barış güçlerinin konuşlandırılmasını ve Filistin siyasetinin canlandırılmasını, Filistinlilere haklarının verilmesini içermektedir. BM Güvenlik Konseyi devreye sokulmak istenerek bölgeye uluslararası barış gücünün konuşlandırılması gerektiği vurgulanmaktadır. 

Plan, üç aşamadan oluşmaktadır. “Erken Toparlanma” olarak adlandırılan ve 6 ay sürecek olan ilk aşamada Gazze’deki büyük miktardaki enkazın ve patlamamış mühimmatın temizlenmesi amaçlanmaktadır. Bu esnada sayıları yaklaşık 1.5 milyon Filistinli geçici konteynırlarda barındırılacaktır. 

Sürecin ilerleyişinde plana ne kadar ve kimlerin destek vereceği önem teşkil edecektir. 53 milyon dolarlık bütçenin toplanabilmesi için gelecek ay konferans düzenlenecektir. Bu noktada gözler, Avrupa başta olmak üzere Filistin’i ve Filistinlilerin self-determinasyon haklarını desteklediklerini söyleyen kesime çevrilecektir.Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya dışişleri bakanları planı gerçekçi bulduklarını açıklamışlardır. ABD-İsrail ikilisi ise beklendiği üzere Gazze Planı’nı kabul etmemiştir. Netanyahu’nun zaten Gazze’nin Hamas ve Filistin Otoritesi’nce yönetimine karşı olduğu bilinmektedir.

Bütçesinin nasıl sağlanacağının yanısıra Hamas’ın bu plandaki rolü merak edilenlen unsurlar arasında yer almaktadır. Arap devletlerinin Hamas’a mesafeli olması, örgütü silah bırakmaya çağırması ve Hamas’ın Avrupa devletlerinin çoğu tarafından terör örgütü olarak kabul edilmesi ilgili süreçte Hamas’ın arada planda yer almasına neden olabilir. Öyle ki Arap devletlerinin planında bu duruma da yer verilmiştir. Hamas ve benzeri örgütlerin barışın sağlanmasına yönelik birtakım engeller koyduğu planda hatırlatılırken İsrail ile çatışmanın sona ermesi durumunda ilgili sorunların çözülebileceği vurgusu yapılmıştır. Basına yansıyan haberlerde ise Hamas’ın Gazze’nin yönetiminde rol almamayı kabul ettiği fakat silah bırakmayı reddettiği belirtilmektedir.

Mevcut dönemde ikinci aşama için Katar’ın başkenti Doha’da Hamas ve İsrail arasında görüşmeler devam etmektedir. ABD, Trump’ın söylemleriyle Hamas üzerindeki baskısını artırmaktadır. Trump, rehinelerin bir an evvel serbest bırakılmaması durumunda Hamas’a "cehennemi yaşatacağı” konusunda yine tehditte bulunmuştur. İsrail ise birinci aşamayı 6 hafta daha uzatmak istemektedir.

ABD’nin ve İsrail’in karşı çıktığı bu ortamda Gazze Planı’nın hayata geçirilmesinde zorluklar yaşanabilir. Plan, harap halde olan Gazze’nin yeniden yapılandırılması gibi zorlu hedefleri benimsemiştir ve siyaset, maddi olarak dış desteğe ihtiyaç duymaktadır. BM’nin verilerine göre Gazze’deki konutların neredeyse yüzde 90’ı hasarlı ya da tamamen yıkılmıştır. İsrail saldırılarının hedefleri olan okullar, hastaneler çok büyük oranda zarar görmüştür. Kanalizasyon sistemi çökmüştür. İsrail ayrıca elektriği kesmektedir. Gazzelilerin suya ve gıdaya erişimini engelleyen İsrail; su, gıda ve elektriği bir silah olarak kullanmaya devam etmektedir.  Gıda yardımlarının girişini engellemiştir. Ateşkesin mimarlarından Mısır ve Katar, İsrail’i gıdayı silah olarak kullanmakla ve dolayısıyla uluslararası hukuku ihlal etmekle suçlamaktadır. Antlaşmaya göre insani yardım taşıyan 600 kamyonun Gazze’ye ulaşması gerekmekteydi.  

Bu tabloda Hamas ve İsrail arasında gerçekleşen ateşkesin akıbeti de merak edilmektedir. Antlaşmanın ilk aşaması 1 Mart 2025’te sona ermiştir. İlk aşama 42 günlük ateşkesten oluşuyordu. İkinci aşamada Hamas’ın elinde kalan rehinler İsrail’e teslim edilecek ve son aşamada ise Gazze yeniden inşa edilecekti. Ateşkes, İsrail’in savaşı sona erdirmesini ve İsrail askerlerinin Mısır-Gazze sınır hattındaki Philadelphia koridorundan çekmesini öngörüyordu.

Mevcut dönemde ikinci aşama için Katar’ın başkenti Doha’da Hamas ve İsrail arasında görüşmeler devam etmektedir. ABD, Trump’ın söylemleriyle Hamas üzerindeki baskısını artırmaktadır. Trump, rehinelerin bir an evvel serbest bırakılmaması durumunda Hamas’a "cehennemi yaşatacağı” konusunda yine tehditte bulunmuştur. İsrail ise birinci aşamayı 6 hafta daha uzatmak istemektedir. Diğer ifadeyle daha fazla rehinenin Hamas tarafından bırakılmasını istiyor fakat askerlerini Gazze’den çekmek istemiyordu. İsrail, artık yeni bir anlaşmanın yapılması gerektiğini savunmaktadır.

Gazze Planı doğrudan olarak Filistin siyasetini de etkilemektedir. Filistin Otoritesi (FO) ve el-Fetih lideri Mahmud Abbas’ın yaptığı açıklamalar, Arap dünyasında Filistin siyasetinde reform gerekliliğinin konuşulduğunu göstermiştir. Abbas’ın liderliği eleştirilmemiş, yeni bir lider ihtiyacından bahsedilmemiş fakat Plan’da yönetime dair çeşitli yenilikler öngörülmüştür. Seçimlerin düzenlenmesi, cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görevinin oluşturulması bu bağlamda örnek olarak verilebilir.

Planın açıklandığı toplantıda söz alan ve reform paketini açıklayan FO ve el-Fetih lideri Abbas, savaş sonrası Gazze’de FO’nun ve el-Fetih’in iktidarı Hamas’a kaptırmaya niyeti olmadığını  göstermiştir. Bu bağlamda Abbas’ın yaptığı en önemli açıklamalar arasında Filistin’de cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin gelecek sene düzenlenmesi yer almaktadır. Neredeyse 20 yıldır beklenen bu açıklamanın devamında Abbas, şartların el vermesi durumunda Gazze’de, Batı Şeria’da ve Doğu Kudüs’te seçimlerin yapılabileceğini açıklamıştır. Abbas, Arap dünyasının Gazze planını olumlu karşıladığını belirterek Trump’ı da söz konusu planın kabul etmeye çağırmıştır. Seçim çağrısında bulunurken Filistin topraklarındaki kuvvet kullanmaya yetkili tek meşru ve yasal kurumun Filistin Otoritesi olduğunu yenilemiş ve Hamas ile arasındaki farkı bir kez daha gözler önüne sermiştir. Zaten Abbas, Gazze Planı’na göre FO’nun Gazze’de kontrolü yeninden sağlayabileceğini ifade etmiştir. Bağımsız teknokratlardan oluşacak komitenin yanında FO’nun kurumlarının da Gazze’nin yönetiminde yer alabileceğini açıklamıştır. Lideri olduğu el-Fetih’te üyelikten çıkarılanların tekrar örgüte geri alınacağını da duyurarak örgüt içinde uzlaşının ve birliğin sağlanmasının amaçlandığını göstermiştir. Öte yandan uzlaşı açıklaması Filistin siyasetinin tartışmalı ve bir o kadar da önemli ismi Mahmud Dahlan’ın el-Fetih’e geri dönebileceği ve iki isim arasında işbirliğinin başlayabileceği şeklinde okunabilir. Dahlan, bir dönem Gazze’deki güvenlikten sorumlu el-Fetih yetkilisi idi. Bunun dışında da Filistin yönetiminde reforma gideceğinin işaretlerini veren Abbas, cumhurbaşkanı yardımcısı atayacağını da açıklamıştır. 

Sonuç olarak, Filistin’de kısa ve orta vadede sancılı sürecin devam edeceği anlaşılmaktadır. İsrail’in Batı Şeria’da da saldırılarına devam etmesi, uluslararası hukuku ihlal etmeyi sürdürmesi ve Gazze’deki yıkım, soykırıma varan şiddet gündemdeki yerini koruyacaktır.

Abbas’ın 2005’de seçilmesinden bu yana Filistin’de seçimler düzenlememektedir. 20 yıla aşkın bir süredir yapılan çağrılara karşın Hamas ile anlaşmazlığı, Doğu Kudüs’te İsrail’in oy kullanılmasına izin vermemesini gerekçe olarak göstererek Abbas, seçim kararını vermemektedir. Cumhurbaşkanlığı yardımcısının da ilk defa atanacak olması başta Avrupa olmak üzere uluslararası toplumun önerilerini dinleyeceği şeklin okunabilir.

Gazze Planı, Filistin’in siyasi olarak yapılandırılması başlığında güvenlik güçlerinin oluşumuna da yer vermiştir. Buna göre söz konusu kuvvetler Gazze’deki kadrolarla birleştirilecek, Mısır ve Ürdün’de eğitim alacaklardır. Güvenlik güçlerinin kimlerden oluşacağı ve sahip olacağı yetkiler, el-Fetih ve Hamas arasında uzun zamandır anlaşmazlık yaratan başlıklar arasında yer almakta idi.

Avrupa’dan ve Arap dünyasından aldığı desteği yenileyen el-Fetih lideri Mahmud Abbas’ın gerek Gazze’nin yıkık halinden ve Filistin siyasetinde devam eden iki başlılıktan gerekse ABD-İsrail ikilisinden destek alamamasından dolayı hedeflerini hayata geçirirken zorluk yaşayabilir. Tel Aviv, Gazze’nin sadece Hamas değil FO tarafından da yönetilmesini karşı çıkmaktadır. Abbas’ı yolsuzlukla ve barış istememekle suçlamaktadır. Uluslararası meşruluğu sahip ve Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak kabul edilen bir yapılanmanın, yolsuzlukla ve barışı istememekle suçlanması Filistin siyasi tarihinde ilk defa yaşanan bir gelişme değildir. Yaser Arafat da bir dönem İsrail tarafından teröre destek vermekle, yolsuzlukla ve barışı istemekle suçlanmıştır. 

Sonuç olarak, Filistin’de kısa ve orta vadede sancılı sürecin devam edeceği anlaşılmaktadır. İsrail’in Batı Şeria’da da saldırılarına devam etmesi, uluslararası hukuku ihlal etmeyi sürdürmesi ve Gazze’deki yıkım, soykırıma varan şiddet gündemdeki yerini koruyacaktır. Diğer yandan Trump’ın planana karşı Arap dünyasının baskıya karşı durması gerekecektir. Trump’ın yaptığı son açıklamasında ise “Gazze Rivierası”nda geri plan atabileceği şeklinde yorumlanabilir. Trump, Filistinlilerin Gazze’den ayrılacaklarına dair açıklaması olmadığını ifade etmiştir. ABD Başkanı’nın açıklamalarına temkinle yaklaşılması gerekmektedir. Gerek Netanyahu’nun gerekse Trump’ın gündeminde Filistinlilere baskı yapılması yer almaktadır. Bu bağlamda Abbas üzerinde baskı artabilir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER