Euro 2024 Türk Futbol Festivali
KÖŞE YAZILARIEuro 2024 Türk Futbol Festivali
ALMANYA’DA EV SAHİBİ BİZİZ
Daha önce defalarca Avrupa Futbol Şampiyonasına gittim. Türkiye’nin de katıldığı Fransa ve İtalya’daki turnuvalarda bizzat milli takımımızın maçlarını yerinde takip ettim. Maalesef bu turnuvalarda federasyonumuz ve ilgili bakanlıklar oldukça pasif kaldılar ve klasik maç organizasyonu dışında hiçbir özel etkinliğe imza atmadılar. Geçmiş, geçmişte kaldı. Rumi’nin dediği gibi ‘‘Dünle beraber gitti düne ait ne varsa, şimdi yeni şeyler söyleme vakti…’’ Almanya’da ev sahibi biziz. Dolayısıyla, bu turnuvayı sadece futbol maçları olarak göremeyiz. Avrupa’nın göbeğinde düzenlenecek bu turnuvayı, Türkiye’nin tanıtımına hizmet eden dev bir gövde gösterisine dönüştürebiliriz. Bunun için fikstür de elverişli. 2 maçımız üst üste Dortmund şehrinde. Yani 10 gün boyunca hep aynı yerdeyiz. Son maçımız Hamburg’da. Bunlar kesinleşmiş maçlarımız. En azından bu iki şehirlerde simültane şekilde Türkiye Tanıtım Günleri düzenleyebiliriz. Tabii ki bunun bürokratik altyapısını Dış İşleri Bakanlığımız ivedilikle yapmalı ve gereken izinleri almalı. Sonrasında, Türkiye Futbol Federasyonu, Spor Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı bu şehirleri 3 hafta boyunca Türkiye’nin tanıtım şehirlerine dönüştürebilir. 2006 Dünya Kupası’nda Almanya’daydım. O turnuvada Türkiye yoktu ve Almanya’da yaşayan gurbetçilerimiz Dünya’nın en büyük futbol eğlencesinden mahrum kalmıştı. Şimdi tadını çıkarma ve telafi etme zamanı geldi. Daha önce Rusya’da katıldığım 2018 Dünya Kupası’nda Meksika’nın dev tanıtım çadırları vardı. İçeriye giren tüm taraftarlara ücretsiz eşantiyonlar veriyorlardı, kültürlerini tanıtıyorlardı. Demek ki bu tür tanıtım izinlerinin alınmasının önünde bir engel yok. Etkinlikler için TFF önderliğinde reklamcıların, halkla ilişkiler uzmanlarının ve turizmcilerin davet edileceği bir proje takımı oluşturulması yerinde olacaktır. Böylece birbirinden ilginç fikirler çıkabilir ve ülkemizi tanıtımı için en etkili yol ve yöntemler bulunur. İyi bir hazırlıkla gidersek, uzun yıllar unutulmayacak bir PR ve lobi faaliyeti gerçekleştirmiş oluruz. Ben birkaç fikir paylaşayım. UEFA’nın kuracağı fan-zone’larda uluslararası müzik yayınları yapılacaktır, ancak bu alanlar genelde şehrin iki farklı yerine kurulur. İki milli takıma iki ayrı alan oluşturulduğu için, bu yerlere yerel halkın veya rakip taraftarların erişimi ve etkileşimi kısıtlı oluyor. Dolayısıyla mutlaka Bando Es-Es benzeri, mobil ve tüm şehri belli aralıklarla yürüyerek dolaşacak bir müzik grubumuz olmalı. Buna ek olarak şehrin en işlek yerinde geleneksel kıyafetleriyle Mehter Bandosu hazır bulundurulmalı. Saatleri kamuoyuna bildirilmiş şekilde günde 4-5 defa performans sergilemeli. En işlek caddelere Türkçe DJ kabinleri yerleştirilmeli. DJ’lerimiz sokaklarda gezen taraftarlarımızı coştururken, yabancılara da Türkçe müzik örneklerini dinletmeli. Halk oyunları ekiplerimiz kurulan bu mini sahnelerde ve şehrin işlek caddelerinde dönüşümlü olarak dans gösterileri sunmalı.HALK OYUNLARI EKİPLERİMİZ İŞLEK CADDELERDE DANS GÖSTERİLERİ SUNMALI
Fan-zone dışında kalan şehrin diğer önemli meydanlarına TFF mini sahneler kurmalı. Buralarda sanatçılarımız Türkçe müzik konserleri vermeli. En işlek caddelere Türkçe DJ kabinleri yerleştirilmeli. DJ’lerimiz sokaklarda gezen taraftarlarımızı coştururken, yabancılara da Türkçe müzik örneklerini dinletmeli. Halk oyunları ekiplerimiz kurulan bu mini sahnelerde ve şehrin işlek caddelerinde dönüşümlü olarak dans gösterileri sunmalı. Mevlevi sema gösterilerinden, horona; halaydan, harmandalıya… Hatta şehrin en büyük meydanında bugüne kadar yapılmış en büyük halayı organize edelim. Adına da Almanya & Türkiye Dostluk Halayı diyerek binlerce kişiyle dans edelim. UEFA, maçların oynanacağı stadyumlara belirli bir mesafeye kadar olan alanlardaki reklam panolarını kendi sponsorları için kontrol ediyor. Ancak spor yönetiminde ‘‘ambush marketing’’ dediğimiz bir kavram var. UEFA’nın kontrolü dışında kalan billboard ve panolarda Türkiye turizmini ve kültürünü tanıtan reklamlara yer verilmeli. Mümkünse tüm maç şehirlerinde, değilse en azından bizim maç yapacağımız şehirlerde EURO24’ün ‘‘gayri-resmî’’ sponsoru ülkemizmiş gibi olmalı… Türkiye’de Güzel Sanatlar Fakültesi, Tiyatro bölümünden mezun binlerce gencimiz var. TFF, yetenekli gençlerle anlaşarak onları Almanya’ya götürmeli. Yakışıklı ve güzel gençlerimizin Türkiye’nin yedi bölgesinden yöresel ve geleneksel kıyafetleri giyerek caddelerde manken edasıyla dolaşmalı, tribünlerde yerlerini bu şekilde almalı... Maçın oynanacağı şehrin sokaklarını adeta kültürel bir defileye çevirmeliyiz. Bu tür yöresel kıyafetler utanılacak değil, aksine gururla sunulacak kültürel zenginliklerimizdir. Örneğin; Dünya kupasında Meksikalı taraftarlar maçlara Sombrero şapkalarıyla, Perulu taraftarlar geleneksel alpaka pançolarıyla gelirler ve en ilgi çekici taraftar grubu olurlar. Günlük yaşantımızın bir parçası olmadığı için normal taraftarlar bu tür geleneksel ve yöresel Anadolu kıyafetlerine sahip değiller ancak TFF organizasyonu ile bu tür şovları kolaylıkla yapabiliriz. Yine Güzel Sanatlar Fakültelerimizin dans bölümlerinden mezun olan gençlerimizi kullanarak ses getirecek flash-mob’lar düzenleyebiliriz. Maçların yapılacağı şehirlerin merkezi noktalarında dev Türkiye çadırları kurulmalı. Bu çadırlarda şehirlerimizin tanıtım stantları, Türk kültürü örneklerinin sergilendiği tematik masalar olmalı. Örneğin, isteyen rakip taraftarlara ve yerel halka ücretsiz ebru sanatı dersleri, halk oyunları dersleri, el sanatları çalıştayları, ney, ud, bağlama gibi geleneksel Türk müzik aletlerini çalma atölyeleri, yabancı taraftarlara basit ve eğlenceli Türkçe dil kursları gibi interaktif etkinlikler düzenlenmeli. Halk kültürünün öğeleri, yöresel Anadolu kıyafetleri ve kostümleri sergilenmeli, isteyen yabancı taraftarlar bu kostümleri giyerek hatıra fotoğrafları çekinebilmeli. Çocuklara özel Türkiye temalı oyun alanları kurulmalı… Bir çadırımız sadece gastronomi ve yemek alanları için ayrılmalı. Taraftarlara ve yerel halka Türk yemekleri tanıtılmalı ve ücretsiz şekilde tattırılmalı. Kebaplar, baklavalar, sarmalar, mantılar… Gözleme yapan kadınlarımız, çiğ köfte yoğuran ustalarımız. Aklınıza ne gelirse… Almanya’da olduğu için bu tür organizasyonların tedarik ve lojistik kısmı sorunsuz yapılabilir. En önemli gösteriler ise maçlara gelen milli takım taraftarının şehrin sokaklarında yapacağı tezahüratlar ve destek şovları olacaktır. Bunun için taraftarların hangi günlerde, hangi meydanlarda, saat kaçta buluşacağını TFF önceden organize etmeli, o bölgeye müzik gruplarını ve şov ekiplerini yönlendirmeli. Futbolu yöneten kurumlar olası bir taşkınlık çıkması durumunda sorumluluk almamak için genelde böyle kalabalıkların organize edilmesini istemezler. Ama isteseniz de istemeseniz de binlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı o sokaklarda olacak. Kontrolsüz ve karışık bir şekilde her yerde olmaktansa, belli saatlerde belli yerlerde toplanmalarını organize etmek aslında güvenlik adına daha etkili bir yöntemdir. Böylece yerel halka ve rakip taraftarlara da etkili taraftar şovları sunma imkânımız olur. Özellikle galibiyetle sonuçlanan maçlardan sonra ‘‘Turkish After-Party’’ organizasyonları yapılabilir. Fransa ve İtalya’da düzenlenen önceki turnuvalarda Türkiye’den giden Türk polislerimiz görev almıştı. Bu uygulamayı çok olumlu karşılıyorum. Umarım yine devam eder. Birebir defalarca şahit oldum ki Türk taraftar grupları deplasman maçlarında, belki de biraz da alkolün etkisiyle, yabancı ülkenin polisini dinlemiyor, ancak uyarı kibar bir dille, göğsünde şanlı bayrağımızı taşıyan kendi polislerimizden gelince onları dinliyor. Hatta bununla ilgili hoş bir hatıram da var. Fransa’daki Avrupa Şampiyonası’nda Türk taraftarlar bir meydanda toplanmıştı. Ben de grubun içindeydim. Fransız polisi, grubumuzun o meydanda durmasını istemedi. Bu gereksiz talebi anlamlandıramadık çünkü hiçbir taşkınlık yapmıyorduk. Tabii ki neden diye sorduk. Fransız polisi haklı hiçbir sebep sunmadı, sadece ‘‘buradan ayrılın’’ dedi. Kitle psikolojisinden anlamayan polislerdi. Böyle durumlarda deplasman taraftarı işi inada bindirir, hiç ayrılmaz. Biz de ayrılmadık. Meydandan ayrılmazsak zor kullanacaklarını söylediler. Deplasman taraftarını zor kullanmakla tehdit etmek böyle durumlarda işi iyice çıkmaza sokar. Ben olayın büyüyeceğini anlayınca, Fransız polisine yaklaşıp yardımcı olmak istediğimi söyledim. ‘‘Arkadaşlarına söyle, buradan ayrılsınlar’’ diye tekrar ettiler. Ben de ‘‘beni dinlemezler, ama diğer meydanda Türk polisleri var, onları çağırırsanız mukavemet göstermeden ayrılırız’’ dedim. Birkaç telsiz görüşmesinden sonra, iki Türk polisi olduğumuz yere geldi. Birkaç konuşmadan sonra aynı şeyi onlar bize Türkçe tekrar etti. Ne mi yaptık? İki polisimizi omuzlarımıza aldık, omuzlarımızda taşıyarak, şarkılar söyleyerek şen-şakrak hep beraber oradan sorunsuz ayrıldık… Bu tribün liderleri maç öncesi diğer tribün liderleriyle bir araya gelerek maç toplantısı düzenlemeli. Maç esnasında nasıl ve hangi şekilde destek verileceği kararlaştırmalı. Bu şekilde tecrübeli tribün amigoları diğer taraftarları bir orkestra şefi edasıyla yönetmeli ve yönlendirmeli.AMİGOLAR, TARAFTARLARI BİR ORKESTRA ŞEFİ EDASIYLA YÖNETMELİ
Gelelim saha içine. Son iki Avrupa Şampiyonası dahil deplasmanda birçok milli maç seyrettim. Deplasmandaki milli maçlarda en büyük sorunumuz, taraftarın tezahürat konusunda koordineli ve organize olamaması. Binlerce taraftar milli duygularla bilmedikleri bir stadyumu dolduruyor ancak hiçimse ne zaman, nerede, hangi tezahüratı yapacağını kestiremediği için stat içinde tam bir karmaşa oluyor. Kale arkasındaki gruplar başka bir tezahürat yaparken, maratondakiler başka şarkılar söylemeye çalışıyor. Özellikle sponsor biletleriyle maça gelen taraftarların çoğu genelde futboldan bihaber oluyor. Enerjisi tükenen tecrübeli taraftarlar da bir süre sonra sadece maçı seyretmeye dalıyor. TFF bu konuda mutlaka inisiyatif almalı ve Türk taraftarların olacağı tribünlerin kritik noktalarına Türkiye’den getireceği tecrübeli amigoları, tribün liderlerini yerleştirmeli. Bu tribün liderleri maç öncesi diğer tribün liderleriyle bir araya gelerek maç toplantısı düzenlemeli. Maç esnasında nasıl ve hangi şekilde destek verileceği kararlaştırmalı. Bu şekilde tecrübeli tribün amigoları diğer taraftarları bir orkestra şefi edasıyla yönetmeli ve yönlendirmeli. Milli takım taraftarlığı kulüp taraftarlığından farklıdır. O yüzden dışarıdan bir elin dokunması faydalı olur. Koordineli ve hazırlıklı binlerce Türk taraftarının vereceği destekle ev sahibi olmanın avantajını kullanabilir ve maçların sonucunu etkileyebiliriz. Örneğin, maçlardan önce TFF sitesinden maçın kaçıncı dakikasında cep telefonu ışıklarıyla şov yapılacağı açıklanabilir ve tüm taraftarlar bu hazırlık çerçevesinde görsel şovun bir parçası olabilir. Planlanan koreografiler varsa maçtan günler önce web sitesi aracılığıyla taraftara bildirilir. Örneğin, Dortmund’un dünyaca ünlü kale arkası tribünü ‘‘sarı duvar’’ Türk taraftarlarına ayrılan kısma denk gelirse, o bölgede maçı izleyecek taraftarlar özel olarak organize edilebilir. Mesela tek-renk giyinmesi sağlanabilir. Binlerce atkı dağıtılabilir. Alın size hep özendiğimiz o ‘‘sarı duvarı’’ şimdi kırmızı veya beyaz duvara çevirme fırsatı… Kısacası bize Almanya’da kuru kalabalık yapacak taraftardan çok, koordineli tezahürat yapacak etkili taraftar kitlesi lazım. Daha önceki maçlarda her koltuğa bir Türk Bayrağı koyuluyordu. Bu güzel bir uygulama ancak daha yaratıcı ve ilginç hazırlıklar da yapılabilir. İzin veriliyorsa düdük, atkı, özel hazırlanmış pankartlar, kırmızı-beyaz güller, havaya atılacak kırmızı-beyaz konfeti kâğıt parçaları gibi… Her büyük turnuvanın bir saha içi şampiyonu, bir de saha dışı şampiyonu olur. Birincisini başarmak tamamen bizim elimizde değil, çünkü çok güçlü rakiplerimiz var. Ancak ikincisini başarmak tamamen bizim elimizde. Umarım 2024 Avrupa Şampiyonası’nın saha dışındaki Şampiyonu Türkiye olur.İlginizi Çekebilir