© Yeni Arayış

Erkan Baş ara zam çağrısı yaptı

Erkan Baş ara zam çağrısı yaptı

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, İstanbul’daki Nurtepe pazarında basın toplantısı düzenledi. TİP Genel Başkanı Erkan Baş, haftalık olağan basın toplantısını İstanbul’un Kağıthane ilçesinde bulunan Nurtepe pazarında düzenledi. Temmuz ayında asgari ücrete ara zam yapılmasının şart olduğunu vurgulayan Baş, “Bu enflasyon dediğiniz şey sizin karlarınız arttıkça niye artmıyor? Niye enflasyonun suçlusu bu yoksul, gariban insanlar oluyor?” şeklinde konuştu. TİP Genel Başkanı Erkan Baş, her hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlediği olağan basın toplantısını bugün Kağıthane’deki Nurtepe pazarında yaptı. Basın toplantısından önce yurttaşlar ve pazar esnafıyla sohbet eden Baş, açıklamalarında asgari ücreti geride bırakan açlık sınırına değinerek temmuz ayında asgari ücrete zam yapılmasının şart olduğunu vurguladı.

"MECLİS BİNASINDAN DUYULMAYAN SESİMİZ DUYULSUN DİYE NURTEPE PAZARINDAYIZ"

Erkan Baş, Nurtepe pazarında düzenlediği basın toplantısında şunları kaydetti: "Haftalık olağan basın toplantılarımızı normalde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden yapıyoruz; Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden emekçilerin, yoksulların, halkın sesini duyurmaya çalışıyoruz; gerçek sorunları dile getirmeye çalışıyoruz. Ve bildiğiniz gibi Meclis kürsüsü altında yaptığımız konuşmalar genellikle susturulmaya çalışılıyor, genellikle halkımız onları duymasın diye çaba gösteriyorlar. Biz inatla ve ısrarla bu memleketin gerçeklerini her yerde haykırmaya devam ediyoruz. Bugün aynı gerçekleri Nurtepe pazarından, Nurtepeli emekçilerin, yoksulların yanından ifade etmek istedik. Belki Ankara'da meclis binasından duyulmayan sesimiz, algılanmak istenmeyen gerçekler bu vesileyle duymak istemeyenlerin kulaklarından girer, bu vesileyle görmek istemeyen gözler görür diye Nurtepe pazarındayız.

"EGEMEN SİYASET ANLAYIŞINI YIKMAK İÇİN BURADAYIZ"

Önce bir trajikomik durumu aktararak başlayacağım. Biraz önce sevgili pazarcı esnaf,‘Hayırdır seçim mi var?’ dedi. Önce güldüm buna ama biraz da üzüldüm. Algı şu: Seçim varsa siyasetçiler pazara gelir, seçim yoksa siyasetçi zaten buralara hiç uğramaz. Türkiye'deki genel kabulü gösteren çok üzücü bir durumla karşı karşıyayız. Burada yaşayan on binlerce insan biliyor ki Türkiye'deki o egemen siyaset anlayışının temsilcileri sadece seçimden seçime, halktan oy istemek için şu pazarlara giriyorlar. Seçim bittikten sonra buradaki insanlar ne yaşıyor, ne yiyor, ne içiyor, derdi ne, tasası ne? Bununla hiçbirisi ilgilenmiyor. Biz tam da bu siyaset anlayışını yıkmak istediğimiz için, buradaki insanlar her gün, her an yaşadıkları o dertlere çözümlerini siyaset alanında dillendirebilsinler, sözlerini söyleyebilsinler diye kurulmuş Türkiye İşçi Partisi olarak, belki de biraz tesadüfle ama çok doğru bir şey yaptığımızı bu pazarda gezerken bir kez daha gördük.

"UTANMADAN ‘TEMMUZDA ARA ZAM YAPMAYACAĞIZ’ DİYEN BİR ANLAYIŞLA KARŞI KARŞIYAYIZ"

Değerli arkadaşlar, durum şu: Ülke sadece hava sıcaklığı nedeniyle değil ekonomik nedenlerle de tam anlamıyla bir yangın yerine dönmüş durumda. Bu yangın yerine dönmüş ülkede emeklileri, hayatının belki de 30-35 yılını çalışarak geçirmiş, çalışırken maaşının önemli bir bölümünü bu devlete vergi olarak, sigorta primi olarak ödemiş, yıllarca emek vermiş, alın teri dökmüş emekliye bu yangın yerine dönmüş ülkede ‘10 bin liraya yaşamını devam ettir’ diyen bir utanmazlıkla karşı karşıyayız. 17 bin liraya, yani açlık sınırının altındaki bir asgari ücrete mahkum edilmiş, günde 12 saat, 14 saat çalışmasına rağmen evine aç gitmek zorunda kalan milyonlarca insanın olduğu bir ülkede utanmadan, sıkılmadan ‘Temmuzda ara zam yapmayacağız’ diyen bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız. İşte bu gerçekleri konuşmaya geldik bugün buraya. Emeklinin 10 bin liraya yaşayamayacağını, asgari ücretle bu ülkede hayatın devam ettirilemeyeceğini bir kez de Nurtepe Pazarı'ndan tüm Türkiye'ye ifade etmek için bugün buradan bu basın açıklamasını, bu basın toplantısını gerçekleştirmeyi daha anlamlı gördük.

"SARAY’DAN DUYULMAYAN, MECLİS’TEN GÖRÜLMEYEN GERÇEKLERİ İFADE ETMEK İÇİN BURADAYIZ"

Şunu ifade etmek istiyorum: Onlar bizi susturmak için, gerçeklerin duyulmasını engellemek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar; fakat biz de bugün burada örneğini gördüğünüz gibi ‘Sesimizin ülkede emekçilere, yoksullara ulaşması için, bu ülkenin gerçek üreticilerinin, yaratıcılarının, milyonlarca insanın derdini seslendirebilmek için, onlarla el ele tutuşabilmek için, onlarla kol kola girebilmek için gerekirse dumanla haberleşir ama bu ülkede bütün gerçekleri ifade ederiz’ demiştik. ‘Gerekirse kapı kapı gezeriz bütün gerçekleri açığa çıkartırız’ dedik. İşte bugün burada bunun örneklerinden bir tanesini yaşıyoruz. Pazarda tek tek bütün esnaf arkadaşlarla konuşuyoruz, pazara giren yurttaşlarla sohbet ediyoruz veSaray’dan duyulmayan, Meclis’ten görülmeyen gerçekleri ifade etmek için buradayız. ‘BİR TARAFTA ÜRETİCİ AÇ, DİĞER TARAFTA İNSANLAR SEBZE, MEYVE ALAMIYOR’ Değerli arkadaşlar, tarım emekçilerinin sorunlarını anlatmak için buradayız. Şu tezgahlara bakın, bu üretici nasıl hayatını idame ettirecek? Bu ülkede tarım nasıl sürdürülebilir hale gelecek? İnsanlar çalışıyor, didiniyor, alın teri döküyor, emek veriyor ve karşılığında hiçbir şey alamıyorlar. Bir tarafta üreticilerin aç kaldığı öbür tarafta yurttaşın pahalılık nedeniyle evine en basit meyveyi, sebzeyi alamadığı bir ülke gerçeğiyle bizi karşı karşıya bırakan bir iktidarla mücadele etmek için buradayız. Şimdi çok açık söyleyeceğim değerli yurttaşlar, diyoruz ki ‘Bu emekli maaşlarıyla yaşanmaz’, diyoruz ki ‘Bu asgari ücretle yaşanmaz’. Hemen başlıyorlar, ‘Biz asgari ücrete zam yaparsak, emekliye zam yaparsak enflasyon tetiklenir’. ‘Hadi oradan be’ diyorum! ‘Allah belanızı versin’ diyorum! Onlar uçaklar, yatlar, katlar, villalar, saraylar alıyorlar, servetlerine servet katıyorlar, o zaman enflasyon artmıyor; asgari ücretliye, emekliye üç lira zam yapınca neymiş efendim? Enflasyon tetiklenecekmiş. Enflasyon dediğiniz şey bizim cebimizdeki parayı çalmak için sizin uydurduğunuz bir hikaye zaten! Bakın burada gezerken soruyorum teyzeye, diyorum ki ‘Bu torba geçen sene kaç paraya doluyordu, bu sene kaç paraya doluyor’. İşte bizim için enflasyon budur.

"ENFLASYONUN SUÇLUSU NEDEN YOKSUL, GARİBAN İNSANLAR OLUYOR?"

Bütün dertleri bir avuç para babası zengini daha zengin edip milyonlarca insanın da emeğinden, alın terinden ne kadar daha fazla gasp edebiliriz. Bakın cebimizdeki son kuruşu çalıyorlar demiyorum, kursağımızdaki son lokmayı çalmak için kafayı takmış durumdalar. Niye? Beyefendilerin keyfi kaçmasın diye. Şimdi ben soruyorum, Nurtepe Pazarı'ndan,Nurtepeli pazarcı adına soruyorum. Burada bir kilo domates almak için 10 tane tezgah gezen,bir lira daha ucuza bulabilir miyim diye alın teri döken Ayşe Ablam için soruyorum. Diyorum ki, bak arkadaş, bu enflasyon dediğiniz şey sizin karlarınız arttıkça niye artmıyor? Niye enflasyonun suçlusu bu yoksul, gariban insanlar oluyor?

"İNSAN GİBİ YAŞAMAK İÇİN KAVGA EDEN BİR ÜLKE HALİNE GELDİK"

Sadece kendilerini düşünen bir yönetim anlayışıyla bu iktidarın net bir yaklaşımı var. Diyor ki, ben şu koltuğumu nasıl koruyacağım, ben bu sarayda şatafat içerisinde hayatımı nasıl sürdüreceğim, eşim dostum, akrabam, yandaşım nasıl zengin olacak? Bütün dertleri bu. Diyorlar ki biz kendi etrafımızı zenginleştirirsek, biz rahat edersek Nurtepe'deki yoksul vatandaş, oradaki işçi, şu pazardaki esnaf, üretici köylü nasıl yaşıyorsa yaşasın. Utanarak söylüyorum, biz sadece insan gibi yaşamak için kavga etmek zorunda kalan bir ülke haline geldik. Sadece açlık sınırı kadar maaş alalım diye mücadele ediyoruz, böyle akıl dışı bir şey olabilir mi? Bizi buna mahkum etmişler. Ülkede bir ekonomik sistem kurmuşlar, kurdukları bu ekonomik sistem sadece ve sadece bizi yoksullaştırmaya dayalı. Biz sabah güneş doğmadan evden çıkıp akşam güneş battıktan sonra evimize geliyoruz. Yeri geliyor çoluğumuzu çocuğumuzu göremiyoruz. Çalışıyoruz, çalışıyoruz, çalışıyoruz. Şuradaki herkes kendisine sorsun, halimiz nedir? Ev kirası ödüyoruz, fatura ödüyoruz, yol parası ödüyoruz. Bir de boğazımızdan iki lokma ekmek, üç damla su geçerse kendimizi yaşıyor sayıyoruz. Bu yaşam değil, işte buna isyan ediyoruz! Bunu kabul etmiyoruz, bunu reddediyoruz! O yüzden yapmamız gereken nedir? Yapmamız gereken karşımızda örgütlü bir kötülük olduğunu kabul etmek. Karşımızda bir cahiller sürüsü yok; bilerek, isteyerek, planlayarak bizi yoksullaştıran, kendilerini zenginleştiren bir iktidar var. O yüzden bunların yalanlarına boyun eğmeyeceğiz, bunların baskısına teslim olmayacağız.

"3 GÜN SONRA BAYRAM VAR, MEMLEKETTE BİR TANE BAYRAM SEVİNCİ OLAN İNSAN YOK"

Eğer azıcık olsun, azıcık olsun yaşamımızı sürdürmemiz isteniyorsa temmuzda ara zam yapılmak zorundadır, temmuzda asgari ücrete ara zam yapılması şarttır. 3 gün sonra bayram var, bir tane bayram sevinci olan insan yok memlekette. Hepimiz bayramda çoluğumuza, çocuğumuza, torunumuza, akrabamıza harçlık veremeyeceğiz diye kaygıya kapılıyoruz, yeni ayakkabı alamıyoruz diye kaygıya kapılıyoruz, bir bayramlık kıyafet alamıyoruz diye kaygıya kapılıyoruz. Yapacağımız şey şu, hep beraber diyeceğiz ki, bir, 10 bin lira emekli ücreti olmaz, asgari ücretin altında emekli maaş olmaz. İki, ‘Asgari ücret açlık sınırının altına inmişken ben asgari ücreti arttırmıyorum, asgari ücreti arttırırsam zenginler daha az kazanacak, patronlar daha az kazanacak’ yaklaşımını reddediyoruz. Bu ülkenin yüzde 60’ı, yüzde 70’i asgari ücretli hale gelmiş. Türkiye dünya sırlamasında birinci hale gelmiş, nüfusun çok büyük bölümü asgari ücrete mahkum edilmiş. Bunu reddedeceğiz. Üç, vergi dilimi adaletsizliğine son vereceğiz. Adamlar milyonlarca lira para kazanıyorlar, onların vergilerini affediyorlar, onların vergilerine indirim yapıyorlar, iş işçiye, emekçiye, yoksula gelince daha alın terimiz kurumadan devlet vergisini alıyor. Yuvarlak söylüyorum, bu yıl devletin aldığı verginin yüzde 70’i işçinin, emekçinin, yoksulun, senin, benim, bizim verdiğimiz vergilerden oluşuyor. Ya böyle bir şey olabilir mi? Devlet bütçesinin önemli bir bölümünü yoksullar, emekçiler veriyor ama bizden aldıkları parayla zenginleri daha zengin kılıyorlar. O yüzden vergide adalet istiyoruz, çok kazanandan çok vergi alınsın istiyoruz. Emekçiler, yoksullar olarak bizim sırtımızdan inin diyoruz. Buna artık bir son vermemiz lazım.

"KİMSEDEN HAKKIMIZ OLMAYAN BİR ŞEY İSTEMİYORUZ, EMEKÇİNİN ALIN TERİNİN KARŞILIĞINI İSTİYORUZ"

Biz şunu söylüyoruz: Biz emeğiyle, alın teriyle yaşayan bu ülkenin onurlu insanlarıyız. Biz hiç kimseden hakkımız olmayan bir şey istemiyoruz, hiç kimseden bize iyilik yapmasını beklemiyoruz. Bize bir şey bahşetmesini beklemiyoruz. Emeklinin 25 yıl, 30 yıl çalışırken ödediği primlerin karşılığını istiyoruz. Emekçinin döktüğü alın terinin karşılığını istiyoruz. İnsanların çoluğunun çocuğunun açlığa mahkum edilmesine son verilmesini istiyoruz. Huzurlu yaşamak istiyoruz. Onurumuzla alın terimizle, emeğimizle karnımızı doyurabilmek istiyoruz. Bu iktidarın bizi çaresizliğe mahkum edip sonra da o çaresizlikten siyasi rant devşiren, bizi kendisine mahkum eden, el açıp dilendirmek isteyen anlayışına son vermek istiyoruz. Yapılması gereken şey çok basit. Bu iktidar diyor ki ‘Ben seni yoksullaştırıyorum, fakir bakıyorum, eziyorum. Sen el aç bana, dilen, ben de istediğim kadar sana vereyim’. Biz Türkiye İşçi Partisi olarak buradan emekçilere, yoksullara, halkımıza, size diyoruz ki zaman el açıp dilenme zamanı değil. Hepimiz şu beş parmağımızı birleştireceğiz, yumruk olacağız ve bu iktidardan hakkımız olanı alacağız. Hakkımız olanı alacağız! Hatırlayın, bundan bir yıl önce seçimlerde ‘Bize oy verin’ dediler, ‘Biz iktidara geleceğiz, ekonomiyi düzelteceğiz’ dediler mi? ‘Yoksulluğa son vereceğiz’ dediler mi? ‘Fiyatlar artık artmayacak’ dediler mi? Şimdi bir yıl sonra onlar adına burada soruyorum: Yalan söylememişler mi? Hadi 20 yılı boş verdim, son bir yıldır her gün fiyatlar artıyor mu, her gün yoksulluğumuz artıyor mu, her gün bu krizin faturasını bize ödetiyorlar mı? O zaman yeter kardeşim, bu ülkenin emekçilerinin, işçilerinin sırtından inin.

"KİMSE UMUTSUZLUĞA KAPILMASIN, YETER Kİ KOL KOLA GİRELİM"

Temmuzda ara zam istiyoruz, insanca yaşam istiyoruz, emeklinin hakkı olanın verilmesini istiyoruz ve bu gidişata karşı hep beraber sesimizi yükseltiyoruz. Hepinize geldiğiniz için, yanımızda olduğunuz için bize destek verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın, hiç kimse karamsarlığa düşmesin. Biz her şeyi başarabilen bir halkız, biz çok daha zor günlerden çıktık. Yeter ki kol kola girelim, yeter ki omuz omuza duralım, yeter ki yüreklerimizi birleştirelim, akıllarımızı birleştirelim. Bu ülkeyi kim alın teri döküyorsa, kim emek veriyorsa, o yönettiği gün bu ülkede her şey düzelmeye başlayacak. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum."

Genel Başkanımız Erkan Baş, İstanbul Nurtepe Pazarı’nda https://t.co/pZ2R42Z4J5

— Türkiye İşçi Partisi (@tipgenelmerkez) June 12, 2024 https://yeniarayis.com/eserkarakas/ab-parlamento-secimlerinin-gercek-kazanani-kaybedeni-sizce-kim-kimler/

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER