Erdoğan kısa mesafe koşucusu değilmiş, peki CHP?
SİYASETTürkiye’nin son zamanlardaki ana gündem maddesi de esasen Erdoğan’ın yeniden adaylığının önünü açabilecek bir formül etrafında şekilleniyor. Anayasa değişikliğiyle gene “kilometre sıfırlanırsa” Erdoğan’ın adaylığı için bir engel kalmaz deniliyor. Keza Erdoğan da neredeyse hemen her hafta daha uzun yıllar millete hizmet etmek istediğini belirten açıklamalarda bulunuyor. En nihayetinde geçtiğimiz günlerde “dikkatinizi çekerim, biz kısa mesafe koşucusu değiliz” ifadelerini kullandı.
Peki Erdoğan kısa mesafe koşucusu olmadığına göre uzun mesafe koşucusu olduğunu anladık. Buna karşın Erdoğan’ın uzun mesafe koşusuna CHP’nin nefesi yetebilecek mi? Esas odaklanmamız gerekenin bu soru olduğunu düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, on yıldan fazla bir zamandır aralıklarla siyasî hayatının sonuna doğru yaklaştığına dair mesajlar veriyor. Ancak gelgelelim kendi deyimiyle “milletin gönlünde taht kurduğu” için olsa gerek beklenen son bir türlü gelmiyor. Erdoğan, hemen hatırlanacağı üzere, Mayıs 2023 seçimlerinin kampanya döneminde tekrar cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması halinde “benim için bu bir final” demişti. Çünkü mevcut anayasaya göre parlamento bir erken seçim kararı almazsa Erdoğan yeniden aday olamıyor.
Gerçi Erdoğan tekrar aday olamıyor diyorum da aynı anayasada bir kişinin en fazla iki dönem cumhurbaşkanlığı yapabileceği açık bir şekilde belirtilmiş. Erdoğan, hâlihazırda üçüncü dönem için seçildi. Şayet parlamento tarafından seçimler öne alınırsa ve tekrar seçilirse dördüncü dönem için cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş olacak. Ama 2017’deki referandumla “kilometre sıfırlandı” denildi, Yüksek Seçim Kurulu da onay verdi. Biz sıradan vatandaşlar olarak devlet büyüklerimizden daha iyi bilecek değiliz kuşkusuz! Milletin seçtiğinin başımızın üstünde yeri var.
Türkiye’nin son zamanlardaki ana gündem maddesi de esasen Erdoğan’ın yeniden adaylığının önünü açabilecek bir formül etrafında şekilleniyor. Anayasa değişikliğiyle gene “kilometre sıfırlanırsa” Erdoğan’ın adaylığı için bir engel kalmaz deniliyor. Keza Erdoğan da neredeyse hemen her hafta daha uzun yıllar millete hizmet etmek istediğini belirten açıklamalarda bulunuyor. En nihayetinde geçtiğimiz günlerde “dikkatinizi çekerim, biz kısa mesafe koşucusu değiliz” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı’nın futbol başta olmak üzere spor terimlerine başvurarak yaptığı konuşmalara yabancı değiliz elbette. Kısa mesafe koşucusu olmadığını söylerken de aslında 2002’den beri gelen süreci, yolun daha başı olarak gördüğünü söylemek istiyor. Uzun mesafe koşabilmek için önünün açılması gerektiğini belirtiyor. Peki Erdoğan kısa mesafe koşucusu olmadığına göre uzun mesafe koşucusu olduğunu anladık. Buna karşın Erdoğan’ın uzun mesafe koşusuna CHP’nin nefesi yetebilecek mi? Esas odaklanmamız gerekenin bu soru olduğunu düşünüyorum. Çünkü Erdoğan, elindeki devlet gücünü pragmatik biçimde kullanarak veya dönemsel olarak farklı aktörlerle ittifak yaparak bir şekilde iktidarda kalmayı başarıyor. Hem de bunu yirmi yılı aşkın bir süredir yapıyor. Bu durum bize şunu gösteriyor; şimdiye kadar CHP’nin nefesi, Erdoğan’ın koşusuna yetmemiş.
Erdoğan uzun mesafe koşusuna çıkacağına göre CHP’ye eskisinden daha kuvvetli bir nefes lazım. O zaman CHP’nin bu güçlü nefesi ciğerlerine nasıl doldurabileceğini teşhis etmesi gerekiyor. Bunun için en yakın örnek gene Erdoğan’dır. Cumhurbaşkanı’nı rol model almak anlamında yazmıyorum bu satırları fakat mevcut sistemin Erdoğan’a göre kurgulandığını göz önünde bulundurarak en azından strateji geliştirmek anlamında bakmaktan bir şey çıkmaz diye düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasetle ilgilenmeye başlaması 1970’lere kadar geri gidiyor. Ancak kendisinin kamuoyunda görünmesi ve bizlerin ilgisine fazlaca mazhar olması 1994 yılında düzenlenen yerel seçimlere dayanıyor. 1994’te İstanbul’a belediye başkanı seçilen Erdoğan, sıklıkla gündemin üst sıralarındaki yerini korumuştur. Erdoğan’ın kabaca son otuz senelik siyasî yaşamındaki söylemlerine bakıldığı zaman artık stereotip hale gelen ifade kalıplarına sürekli başvurduğu görülür. Siyasal İslam’ın bagajında gittikçe biriken basmakalıp tek parti eleştirileri, Demokrat Parti’yle kurulan bağ, antimilitarizm (pek de kalmadı ama!) ve antielitizm gibi klişeleri sıklıkla dillendiriyor. Erdoğan’ın siyasal yolculuğunda bazı şerit değişiklikleri görülmekle beraber konuşmalarının ana teması hep aynı kalıyor. Söz gelimi Erdoğan olağan bir kabine toplantısı sonrasında hükümetin aldığı kararları bile açıklayacak olsa önce CHP’nin tek parti döneminde millete çektirdiği “ızdıraplardan” bahsediyor sonra ana muhalefetin darbelerle olan “ilişkisini” faş ediyor ve en son da bu zihniyetin “Allah muhafaza” iktidara gelmesi durumunda ne kadar fenalıklar edebileceğinden dem vuruyor. Bütün kanallarda canlı yayınlandığı için milletin pür dikkat izlediği konuşmasının uzun bir bölümünde bunlardan söz ettikten sonra sonlara doğru hükümet kararlarını açıklıyor artık.
Erdoğan dönemsel olarak ufak ton farklılıklarıyla beraber CHP’ye karşı aynı naratifleriısrarla sıralamaktan geri durmuyor. Ciğerlerine doldurduğu nefesi hep CHP’yi aynı noktadan vurmada kullanıyor. Erdoğan bu stratejiyi aşağı yukarı otuz yıldır sürdürüyor. Buna paralel biçimde CHP’nin Erdoğan’ı ya da iktidar partisini devamlı hedef tahtasına oturttuğu herhangi bir tematik söylemi yok. En azından benim aklıma gelmiyor.
CHP’nin Erdoğan’ın nefesine yetişebilmek için insanların zihnine kazınabilecek bir söyleme ihtiyacı vardır. Bu söylemin Erdoğan’ın elindeki belli başlı araçlar olan seçim ekonomisi ve güvenlikçi politikaların önüne geçmesi şarttır! Ekonomiyi de ihmal etmeden vurucu bir söylem geliştirilmesi elzemdir.
CHP’NİN ZİHİNLERE KAZINABİLECEK BİR SÖYLEME İHTİYACI VAR
CHP, iktidara yönelik genellikle ekonomi temelli bir muhalefet yürütüyor. Milletin alım gücünün düştüğünden, maaşlarımızla daha az altın alabildiğimizden, kamu harcamalarının büyüklüğünden falan bahsediyor. Ama her seçim bize gösteriyor ki; ekonominin yokuş aşağı gitmesi nihai tabloyu pek değiştirmiyor. Erdoğan biraz seçim ekonomisi uyguladığında, biraz da güvenlikçi söylemleri öne çıkardığında tabanını konsolide etmeyi başarıyor. Yani Süleyman Demirel’in “boş tencere iktidarı götürür” kabilinden özlü sözlerinin günümüz açısından bir geçerliliği yok!
O zaman CHP’nin Erdoğan’ın nefesine yetişebilmek için insanların zihnine kazınabilecek bir söyleme ihtiyacı vardır. Bu söylemin Erdoğan’ın elindeki belli başlı araçlar olan seçim ekonomisi ve güvenlikçi politikaların önüne geçmesi şarttır! Ekonomiyi de ihmal etmeden vurucu bir söylem geliştirilmesi elzemdir. CHP’nin yeni geliştireceği politik söylemle hep aynı noktayı nişangâhına alarak zihinlerde yer edinmesini sağlamalıdır.
CHP, bu konuda aralıklarla ivme kazanan söylemlere imza atabiliyor aslında. Ama söylemlerin belirli bir tutarlığı ve devamlılığı olmadığı için yükselen ivme kısa zamanda tersine dönüyor. Mesela Mayıs 2023 seçimlerinden önce ortaya atılan “128 Milyar Dolar Nerede?” sorusu epey ilgi uyandırmıştı. İktidarı yer yer köşeye sıkıştıran bir söylem olma yolunda hızla ilerliyordu. CHP, milyarlarca doların hesabını sorarken iktidarı aynı noktadan hedef almayı bıraktığı için söylem gücünü kaybetti.
Tabi Mayıs 2023 seçimleri öncesi dönem malum Kemal Kılıçdaroğlu dönemiydi. Şimdilerde partinin başında Özgür Özel var. Özel, Kılıçdaroğlu’nun edilgen tavrına karşılık sahada daha aktif bir genel başkan imajı çiziyor. Bunun için tematik mitingler düzenliyor. Geçinemeyenler, atanamayan öğretmenler ve emekliler gibi belirli temalar içeren mitingler yaptı. Çiftçilerin sıkıntılarını duyuracağını ısrarla vurguladı. Özellikle iktidar partisinin yüksek oy aldığı seçim çevrelerindeki fındık, çay ve buğday üreticilerine dikkat çekti. En sonda iktidara kırmızı kart çıkışı yaptı. Bunların hepsi kendi içinde etkili bir söylemsel çıkış olabilirdi. Ancak hem üzerinde fazla durulmadı, hem de belirli bir tutarlılıkta kalmadı. Oysa kitlelerle iyi bir frekans uyumu yakalanıp aynı hatta kalınsaydı etkili bir politik faz yakalanabilirdi.
CHP, etkin bir söylem tutturmaya çalışırken sıklıkla medya tarafından karikatürize edildi. Özel’in bir yanda Kars kaşarı keserken öbür tarafta başka bir görüntü vermesi magazinleştirildi. Fakat CHP’nin bunlara aldırmaması gerekiyor. Siyasal iletişimde öncelikli olan her zaman için bir şeyleri insanların aklına kazımaktır. Bunun için de ısrarcı olmak, yılmamak ön şarttır. Ancak CHP’nin düşük soluklu söylemler yerine Erdoğan’ın nefesini geride bırakabilecek ölçekte bir çıkışa ihtiyacı vardır. Önümüzdeki süreç uzun mesafe koşusunu kimin yapabileceğini belirleyecektir.
İlginizi Çekebilir