Erdoğan - Özel görüşmesi
GENELErdoğan-Özel arasındaki görüşme, iktidar-muhalefet ilişkisinde tezahür edecek diyalog ortamının ilk işaretini ve Türkiye’de gittikçe artan kutuplaşma ortamının yumuşaması adına yeni dönemin ilk adımını oluşturacak ihtimali taşımaktadır.
31 Mart yerel seçimleri sonrası iç siyasetin gündemini meşgul eden konuların başında CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gerçekleştireceği görüşme yer almıştır. CHP Genel Başkanı Özel ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşeceği haberi, siyasi kulislerde iktidar ve muhalefet ilişkileri açısından yeni bir dönemin başlangıcı olup olmayacağı tartışmalarını alevlendirirken görüşmenin olumlu geçmesi ihtimalinin siyasi iklimi yumuşatabileceği yorumlarını da beraberinde getirmiştir.Erdoğan-Özel görüşmesinin haberi siyaseti hareketlendirirken Özel, Erdoğan’la görüşme öncesinde, CHP’nin önceki genel başkanlarının da görüşlerini alacağını ifade etmiştir. Ancak CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sosyal medya üzerinden paylaştığı “Sarayla müzakere edilmez, mücadele edilir” ifadesi, Özel’e “görüşme kapılarını kapatması” şeklinde yorumlanmıştır.
Türkiye'de siyasi gerilim ve kutuplaşma ortamı, uzun yıllardır devam eden bir durumdur. AKP ile CHP arasındaki siyasi çekişme, sadece partilerin kendileriyle sınırlı kalmadığı gibi aynı zamanda Türkiye'nin toplumsal ve kültürel dokusuna da derinlemesine işlemiş durumdadır. Her iki tarafın lideri, farklı düzeylerde etkileşimde bulunmuş olsa da genellikle karşıt pozisyonlarda yer almışlardır. Dolayısıyla son yıllarda, yükselen ideolojik ayrışmalar ve siyasi partiler arasındaki rekabetin sertleşmesi gibi etkenler, siyasi kutuplaşmanın artmasına zemin oluşturmuştur.
Türkiye’deki siyasi kutuplaşma ortamı, toplumu derin bir şekilde bölerek farklı gruplar arasında duvarlar örmüştür. Bu durum, toplumsal birliği ve dayanışmayı zayıflatırken insanları kendi kamplarına çekmiştir.
KUTUPLAŞMA FARKLI GRUPLAR ARASINDA DUVARLAR ÖRMÜŞTÜR
Türkiye’deki siyasi kutuplaşma ortamı, toplumu derin bir şekilde bölerek farklı gruplar arasında duvarlar örmüştür. Bu durum, toplumsal birliği ve dayanışmayı zayıflatırken insanları kendi kamplarına çekmiştir. Siyasi kutuplaşmayla süregelen partizanlık; Türkiye’deki yargıyı, adil ve etkili karar alma süreçlerini tehlikeye attığı gibi demokratik değerleri de erozyona uğratmıştır. Kutuplaşmayla birlikte gelen toplumdaki gerginlik ve huzursuzlukla beraber ideolojik farklılıkların ve çatışmaların artması, toplumsal barışı tehlikeye atarken sosyal çatışmaların gün yüzüne çıkmasına neden olmuştur. Dolayısıyla Türkiye'deki siyasi kutuplaşmanın toplumsal bütünlük üzerindeki etkileri oldukça derindir.
Toplumsal bütünlük, bir toplumun dayanışma ve işbirliği içinde hareket etme kabiliyetini ifade ederken siyasi kutuplaşma ise bu dayanışma ve işbirliğini baltalayarak toplumu parçalara ayırmaktadır. Bu da ulusal hedeflere ulaşmayı zorlaştırdığı gibi toplumun genel refahını olumsuz yönde etkilemektedir.Türkiye'deki siyasi kutuplaşma, toplumun her kesimini etkileyen ve geniş kapsamlı sonuçlara yol açan ciddi bir sorundur. Siyasi liderlerin ve toplumun tüm kesimlerinin ortak bir anlayış ve işbirliği içinde hareket etmeleri, siyasi kutuplaşmanın azaltılması ve toplumsal bütünlüğün yeniden sağlanması için önemlidir. Bu, demokratik kurumların güçlendirilmesi, adaletin sağlanması ve toplumun ortak değerler etrafında bir araya gelmesiyle mümkün olacaktır. Tabi ki bu zorlu süreç, uzun vadeli ve sürekli bir çaba gerektirecektir.
Siyasette mücadelede de müzakere de olur gerçeğiyle ülkenin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve son seçimlerin birinci siyasi partisinin Genel Başkanı Özel arasındaki görüşmenin önemli olduğu kanısının yanında, Özel liderliğindeki CHP’nin muhalefet markajında esneyeceği ya da Erdoğan’ın otoriter iktidar görüntüsünden taviz vereceği anlamına gelmeyeceğinin altı da çizilmelidir.
SİYASETTE MÜCADELE DE MÜZAKERE DE OLUR
Bu anlamda siyasette mücadelede de müzakere de olur gerçeğiyle ülkenin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve son seçimlerin birinci siyasi partisinin Genel Başkanı Özel arasındaki görüşmenin önemli olduğu kanısının yanında, Özel liderliğindeki CHP’nin muhalefet markajında esneyeceği ya da Erdoğan’ın otoriter iktidar görüntüsünden taviz vereceği anlamına gelmeyeceğinin altı da çizilmelidir. Keza Özel, görüşmeden önce ‘’en sert muhalefeti biz yapacağız.’’ mesajını vererek esasında siyaseten bir ön izleme sergilemiştir.
Görüşmelerin içeriği başta yeni bir anayasa gündemi olmak üzere yerel seçimlerin ardından AKP’den devralınan belediyelerin borç yükleri, üstelik önemli bir bölümü SGK ve Maliye’ye olan bu borçların tahsili, kentsel dönüşüm ve deprem gerçeği gibi Türkiye’nin sorunlarını çevreleyen konuları kapsasa da esasında muhteviyatından ziyade mahiyetiyle daha büyük bir kıymet teşkil etmektedir.Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı vardır muhakkak ancak ondan önce, öncelik sıralamasıyla siyasi kutuplaşmanın son bulduğu ya da en azından yumuşadığı ve işleyen bir siyasi diyalog ortamına ihtiyacı vardır. Zira diyalogsuz bir anayasa girişimi, sonuçları ağır bedelleri beraberinde getiren bir hezeyandan öteye geçmeyecektir.
Erdoğan ve Özel arasındaki görüşme, Türkiye adına kutuplaşmanın bir miktar azaldığına dair umut verici bir işaret ihtimalini taşımaktadır. Her ne kadar AKP ve CHP arasındaki temel fikir ayrılıkları devam etse de liderlerin bir araya gelerek ortak çıkarlar etrafında bir araya gelme isteği, siyasi diyaloğun ve uzlaşmanın önemini vurgulamaktadır.
ERDOĞAN-ÖZEL GÖRÜŞMESİ UMUT VERİCİ BİR İŞARET İHTİMALİNİ TAŞIMAKTADIR
Erdoğan ve Özel arasındaki görüşme, Türkiye adına kutuplaşmanın bir miktar azaldığına dair umut verici bir işaret ihtimalini taşımaktadır. Her ne kadar AKP ve CHP arasındaki temel fikir ayrılıkları devam etse de liderlerin bir araya gelerek ortak çıkarlar etrafında bir araya gelme isteği, siyasi diyaloğun ve uzlaşmanın önemini vurgulamaktadır. Siyasi süreçlerin etkinliği ve sağlıklı işleyişi, siyasi diyaloğun varlığına dayanmaktadır.Siyasi diyaloğun önemi, toplumların huzur, adalet ve ilerleme açısından vazgeçilmez bir unsurudur. Siyasi diyaloğun varlığı, farklılıklar arasında köprüler kurarak çatışmaları önlemeye ve çözmeye yardımcı olduğu gibi toplumsal barışın ve istikrarın sağlanması için hayati öneme sahiptir.
Demokratik bir toplumda, vatandaşların seslerini duyurabilmeleri ve katılım gösterebilmeleri için açık ve etkili bir iletişim ortamı gerekmektedir. Keza siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, medya ve halk arasındaki sürekli diyaloğun, demokratik karar alma süreçlerinin şeffaflığını artırdığı ve toplumsal meşruiyeti güçlendirdiği bilinmektedir. Dolayısıyla Erdoğan-Özel arasındaki görüşme, iktidar-muhalefet ilişkisinde tezahür edecek diyalog ortamının ilk işaretini ve Türkiye’de gittikçe artan kutuplaşma ortamının yumuşaması adına yeni dönemin ilk adımını oluşturacak ihtimali taşımaktadır.
İlginizi Çekebilir