© Yeni Arayış

Enflasyonun gelir dağılımı üzerindeki etkisi ve çözüm önerileri

Enflasyon ile mücadele sadece toplumun gelir ve servet düzeyini düşürerek kontrol altına alınması hem zor hem de gelir dağılımı adaletsizliği, toplumsal huzursuzluklar, yoksulluk, sosyal dışlanma, suç oranlarında artış gibi birçok derin sorunlara yol açabilir. Bu nedenle, enflasyon problemi sadece bir ekonomik problem olarak görülmemelidir, aynı zamanda ciddi bir sosyal problemdir.

Enflasyon, gelir dağılımı üzerinde derin etkilere yol açar, yaratabilir; özellikle uzun süren yüksek enflasyon ortamında gelir dağılımı adaletsizliğini derinleştirir. Bu yazımızda, enflasyonun gelir dağılımı üzerindeki başlıca etkilerini ele alacağız ve naçizane bilimsel çözüm önerilerinde bulunacağız.

Enflasyonun gelir dağılımı üzerindeki başlıca etkileri beş başlık altında ele alabiliriz;

1. Alım Gücünde Azalma: Enflasyonun yükselişiyle ulusal para birimi değer kaybedeceği için sabit gelirli (emekliler, maaşlı çalışanlar, fiyat artışlarını doğrudan müşterilerine yansıtmayanlar) kesimlerin alım gücü düşecektir. Böyle bir durumda, düşük ve sabit gelirli kesimler, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanacaklardır.

2. Varlık Sahiplerinin Avantajı: Varlık sahibi olanlar (özellikle gayrimenkul, altın gibi yatırım araçlarına sahip olanlar), enflasyon karşısında varlıklarının değer kazanması nedeniyle enflasyondan daha az etkilenirler. Bu da varlık sahipleri ile sabit gelirli bireyler arasındaki gelir farkını arttıracaktır.

3. Borçlu ve Alacaklı İlişkisi: Enflasyon tüm rakamların değerini erittiği için; borçlu olanların borcu erirken, alacaklı olanların da alacakları eriyecektir. Sabit faizli borç alanlar, borçlarını enflasyon nedeniyle daha düşük reel değerle geri ödeyecekleri için, alacaklılar ciddi düzeyde kayba uğrarlar. Bu, sermaye sahiplerinin zararına, borçluların ise lehine bir durumu ortaya çıkarmaktadır. Böylece, alacaklı kesimlerden, borçlu kesimlere doğru bir gelir transferine neden olmaktadır.

4. Tasarruf Üzerindeki Etkiler: Enflasyon arttığında, düşük gelirli ailelerin tasarruf yapma imkânı azalır, çünkü gelirlerinin önemli bir kısmını zorunlu ihtiyaçlara harcanacaktır. Hatta mevcut gelirleri temel ihtiyaçları karşılamaya yetmez duruma gelecektir. Bu durum, uzun vadede sermaye birikimi ve gelir dağılımı üzerinde olumsuz bir etkiye neden olmaktadır.

5. Enflasyon maliyetini sosyalize edilmesinin gelir dağılımı adaletsizliğini derinleştirmesi: Enflasyon ile mücadele bağlamında uygulanan daraltıcı para ve maliye politikalarının etkilerinin eşit bir şekilde uygulanması, farklı gelir düzeyine sahip kesimleri farklı derecelerde etkilemektedir. Örneğin, katma değer vergisinin arttırılması, aynı ürünü tüketen farklı gelir gruplarına sahip bireyleri farklı etkilemektedir.

Peki ne yapılmalı?

1. Gelir Politikaları ve Ücret Artışları: Sabit gelirli gruplara yönelik enflasyona endeksli ücret artışları yapılabilir. Böylece enflasyon nedeniyle kaybedilen alım gücü kısmen korunabilir.

Ancak, bu politika uygulandığında, ücret artışları çalışanlara yansımadan; mal ve hizmetlere daha yüksek oranlarda zamlar yapıldığı için, bu politikanın sabit gelirlilere bir faydası olmadığı gibi; enflasyonun daha da artmasına neden olmaktadır.

Bu durumda, yapılması gereken, zorunlu ihtiyaç mallarının üretim maliyetlerini düşürücü önlemlerle; zorunlu ihtiyaçlar mallarının daha makul fiyatlarla piyasaya sunulması sağlanmalıdır. Bu bağlamda, Tarım- Gıda- Enerji- Konut-tekstil sektöründe piyasa düzenleyici mekanizmalarının aktif hale getirilmesi gerekmektedir.

2. Vergi Politikalarının Düzenlenmesi: Düşük ve orta gelirli kesimlerin üzerindeki vergi yükünü azaltmak, gelir dağılımını daha adil hale getirebilir. Örneğin, temel tüketim ürünlerinde vergi indirimleri yapılabilir. Hatta zorunlu ihtiyaçlarda sektörün desteklenmesi gerekmektedir.

3. Finansal Eğitim ve Yatırım Teşvikleri: Halkın enflasyona karşı varlıklarını koruyabilmesi için finansal eğitim programları düzenlenmelidir. Altın, döviz veya enflasyona endeksli devlet tahvilleri gibi yatırım araçlarına erişim kolaylaştırılmalıdır. Özellikle üniversitelerden yararlanarak, finansal okuryazarlık düzeyi arttırılarak, aile bütçesi oluşturma, yönetme, tasarruf yapma teknikleri öğretimi yapılmalıdır. Özellikle, tasarruf imkanına sahip dönemlerde biriktirilen servet ile, resesyon dönemlerindeki negatif durumdan vatandaşların korunması mümkündür.

4. Merkez Bankası Para Politikaları: Enflasyon hedefleme politikasına bağlı kalarak enflasyonu kontrol altına almak, gelir dağılımı üzerindeki olumsuz etkileri azaltabilir. Bu nedenle merkez bankalarının bağımsız bir kurum olarak şeffaf bir şekilde makul hedefler koyarak ve hedeflerini yakalayabilmek için tüm araç bağımsızlığıyla donatılmış olmalıdır.

Sonuç olarak, enflasyon ile mücadele sadece toplumun gelir ve servet düzeyini düşürerek kontrol altına alınması hem zor hem de gelir dağılımı adaletsizliği, toplumsal huzursuzluklar, yoksulluk, sosyal dışlanma, suç oranlarında artış gibi birçok derin sorunlara yol açabilir. Bu nedenle, enflasyon problemi sadece bir ekonomik problem olarak görülmemelidir, aynı zamanda ciddi bir sosyal problemdir.

 

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER