© Yeni Arayış

Emeklilik sistemini gözden geçirmek lazım

Emeklilik sistemini gözden geçirmek lazım

Sadece emeklilere daha fazla ücret vermemiz lazım demek yeterli olmuyor. Tabii, emeklilere daha yüksek bir ödeme yapalım ve onların daha iyi yaşamasını sağlayalım ama emeklilik sistemi üzerinde de düşünmemiz ve çalışmamız gerekiyor. Yoksa gelecekte hepimiz büyük maddi sıkıntılara ve mahrumiyetlere sürükleneceğiz. Devlet emekli maaşı ödemekten başka hizmet üretmekte zorlanacak, biz de düşük emekli maaşı almaktan durmadan yakınacağız. Ülkemizde bir emeklilik tartışmasıdır gidiyor. Genellikle muhalefet partilerimizin sahiplendiği görüşlere göre, devletin emeklilere ödediği maaş en temel ihtiyaçlarını bile karşılayabilecek düzeyin altındadır. En düşük emekli maaşının hiç olmazsa asgari ücretle eşit kılınması lazımdır. Fakat, asgari ücret de çok düşük olduğundan onun da yükseltilmesi lazımdır. İktidar ise şu anda ödenen miktarların bile bütçe imkanlarının zorlanması ile sağlanabildiğini, emeklilerin daha tatmin edici ödemelere layık oldukları konusunda bir tereddüt olmamakla birlikte, devlet sorumluluğunun daha fazlasını vermeye imkan bırakmadığını ileri sürüyor. Olaya bakış açınıza göre, her iki açıklamayı da haklı bulabilirsiniz. Görebildiğim kadarıyla sorunu iki ayrı düzeyde ele almak gerekiyor. İlk düzey şu anda emeklilere yapılan ödemelerle, ikinci düzey ise emeklilik sistemimizle ilgilidir. İsterseniz önce emeklilere yapılan ödemelerle başlayalım. Emeklilerimizin büyük bir bölümünün bir ailenin en temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan uzak bir maaş aldıkları bir vakıa. Çoğu vatandaşın yaşamağa mecbur kaldığı ve ancak sefalet diye tanımlanabilecek hayatı, gazeteler ve diğer yayın organları her gün teşhir ediyor. Pekiyi, daha büyük ödemeler yapılarak bu durum önlenebilir mi? Bu sorunun cevabı hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak biçimde evettir. Emeklilere ne kadar maaş ödeneceği siyasi bir tercihtir. Bir hükümet bütçede başka kalemlere daha az kaynak ayırarak emeklilere daha yüksek ödeme yapabilir. Böyle bir durumda ödemelerin daha çok tüketim mallarına yönelik talebi arttıracağı için fiyatlar üzerinde yukarıya doğru bir baskı yapması kaçınılmaz olsa da, emeklilerin yaşadığı mahrumiyeti azaltacağı da kesindir. Muhalefet partilerimizin yapılan ödemelere ilişkin eleştirileri pek haksız sayılmaz. Hükümet bütçede birçok tartışmalı harcamaya kaynak ayırmakta, birçok devlet kurumu ise toplumun israf olarak gördüğü alanlarda harcamalar yapmaktadır. Mesela birçok hükümet konağının inşaatı pazarlık usulüyle yüksek bedeller karşılığına partili müteahhitlere ihale edilmiştir. Bunlar iptal edilip, rekabete açılsa muhtemelen büyük tasarruf sağlanacaktır.  Cumhurbaşkanlığı sarayının harcamaları çok yüksektir, kısılabilir. Birçok devlet kurumu lüks araçlar edinmekte, lüks mekanlarda toplantılar düzenlemektedir. Bunlara gerek yok. İtibardan tasarruf olamayacağı gibi inandırıcılıktan bir hayli uzak düşen bir gerekçe ile devlet büyüklerinin seyahatlerinde büyük paralar harcanmaktadır. Böyle bir ortamda emeklilere para bulunamadığını ifade etmek samimiyetten uzak düşen bir ifadedir. Para vardır ama başka yerlere gitmektedir. Emekli olduğunu beyan eden kişiler arasında tek geliri emekli maaşı olan kişiler vardır, bundan kuşku yok. Fakat biz de çoğu zaman emekli olmak, artık aktif iş hayatından çekilmek anlamına gelmiyor. Emekliliği hakkeden kişi aslında çalışmaya devam ediyor, emekli maaşı diye ek bir gelir alıyor. Bu tür bir emekliliğin dünyada istisna olduğunu sanıyorum. Örneğin, Amerika’da kişi altmış iki yaşına varmadan sosyal güvenlik kurumundan emekli maaşı alamaz.

EMEKLİLİĞİ HAK EDEN KİŞİ ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYOR

Fakat, şimdi bir de ücretlerin yetmezliğinden yakınan emeklilerin profiline bakalım. Emekli olduğunu beyan eden kişiler arasında tek geliri emekli maaşı olan kişiler vardır, bundan kuşku yok. Fakat biz de çoğu zaman emekli olmak, artık aktif iş hayatından çekilmek anlamına gelmiyor. Emekliliği hakkeden kişi aslında çalışmaya devam ediyor, emekli maaşı diye ek bir gelir alıyor. Bu tür bir emekliliğin dünyada istisna olduğunu sanıyorum. Örneğin, Amerika’da kişi altmış iki yaşına varmadan sosyal güvenlik kurumundan emekli maaşı alamaz. Fransa’daki uygulamayı ise Macron yönetiminin emeklilik yaşını altmış ikiden altmış dörde çıkarması nedeniyle yakından izleme fırsatı bulduk. Emekliliğin iki yıl ileriye alınması sonucu kan gövdeyi götürdü. Nihayet tam sistem kabul gördü derken, anlaşıldığı kadarıyla son seçimler sonucu oluşan iktidar emeklilik yaşını tekrar geriye çekecek. Çalışan kişilerin aynı zamanda emekli maaşı alması, artık çalışmayacak kadar yaşlı kişilerin de daha düşük maaş almasıyla sonuçlanan bir durum. Bu tespit bizi emeklilik sistemimize bakmaya götürüyor. Bizim emeklilik sistemimizin kurulduğu dönemde, kişinin yaşı değil, kaç yıl hizmet ettiği esas alınmıştır. O dönemde toplumun demografik özellikleri muhtemelen buna müsaitti çünkü insanlar uzun yaşamıyorlardı. İnternetten edindiğim bilgiye göre, 1950’de bir Türk vatandaşının ortalama yaşam süresi 45 yıldı. Bu rakam 2020’de erkekler için 72-73, kadınlar için ise 80 olarak hesap edilmiştir. Böylece yirmi yıl çalışıp emekli olan bir kişiye devlet 1950’de pek de uzun olmayan bir süre emekli maaşı ödeyecekken, günümüzde (kişinin 40 yaşında emekli olduğunu varsayarsak) 35-40 sene emekli maaşı ödemek zorundadır. Tatmin edici olması da beklenen bir ödeme yapılacaksa, böyle bir sistemde kişinin maaşının yarısına yakınını sosyal sigortaya vermesi gerekecektir. Tabii, bu mümkün değildir. Böylece şimdiki ilginç durum karşımıza çıkıyor. Çoğu gelişmiş ülkede dört çalışan kişi bir emekli kişiye yapılacak ödemeyi üstlenirken, Türkiye’de bu sorumluluğu 1.8 kişinin üstlendiği belirtilmektedir. O zaman ya ödeme düşük olacak ya da bu ödeme başka bütçe kalemlerinden emeklilik fonuna aktarmalar yapılarak karşılanacaktır. Ülkemiz çözümünün ihtiyacın bütçeden karşılanması olduğu açıktır. Fakat yine de yapılan ödeme, haklı olarak, tatmin edici bulunmamaktadır. Sosyal güvenlik sistemimizi iktidar-muhalefet arasında bir rekabet konusu yapmak yerine, toplumumuzun yeni demografik gerçeklerini hesaba katarak yeniden düzenlememiz gerekiyor. Bunu başaramazsak, gelecekte hem devlet bütçesinin büyük bölümünün emeklilere tahsis etmemiz gerekecek hem yine de yapılacak ödemeler tatmin edici bulunmayacaktır. Reform şart. 

REFORM ŞART

Yine başka ülkelerde yaygın olarak kullanılan, ülkemizde istisnai olarak başvurulan bir yöntem var. Bir işletmeler grubunda veya işkolunda çalışanlara ek emeklilik sigortası yapılabiliyor. Kısmen çalışan fakat daha büyük oranda işverenin katkısıyla yürüyen bu sistemde, emekli olan kişi sosyal güvenlik kurumundan aldığı emekli istihkakına ek olarak özel bir kurumdan da aylık alabiliyor. Kendi alanımdan örnek vereyim. Amerikan üniversitelerinde çalışan bir öğretim üyesi sosyal güvenlik vergisi öder ve altmış iki yaşını geçmiş olmak kaydıyla emekli olduğu zaman emekli maaşı alır. Fakat çalıştığı sürece bir bölümü kendi maaşından kesilen bir bölümü ise üniversite tarafından karşılanan bir meblağ da TIAA-CREF sigorta şirketine yatırılır. Emekli olan hoca, oradan da para alır. Hatta bunu topluca peşin alması dahi mümkündür ama aylık ödemeleri tercih edebilir. Sosyal güvenlik sistemimizi iktidar-muhalefet arasında bir rekabet konusu yapmak yerine, toplumumuzun yeni demografik gerçeklerini hesaba katarak yeniden düzenlememiz gerekiyor. Bunu başaramazsak, gelecekte hem devlet bütçesinin büyük bölümünün emeklilere tahsis etmemiz gerekecek hem yine de yapılacak ödemeler tatmin edici bulunmayacaktır. Reform şart.  Böyle bir emeklilik reformunun ana hatları neler olabilir? Hemen belirtelim ki, bugüne kadar emekli olmuş kişiler açısından emeklilik kazanılmış haktır. Bu haklara saygı gösterilmesi, bu kişilerin tatmin edici bir ücrete kavuşturulması zorunludur. İkinci işlem hem çalışmaya, hem de emekli maaşı almaya imkan veren düzeni değiştirmektir. Bu imkanın varlığı, herkesin bir an önce emekli olmasını teşvik ediyor. Halbuki kişi ya çalışır ya emekli olur.

KİŞİ YA ÇALIŞIR YA EMEKLİ OLUR

Bunu yaptıktan sonra başka neler yapılmalıdır diye düşünmeye başlayabiliriz. Tabii, ilk yapılacak işlem hizmet süresine ek olarak, eldeki demografik verilere göre emekli olunabilecek bir yaşın belirlenmesidir. Farklı meslek grupları ve farklı cinsiyet için farklı emeklilik yaşları belirlenebilir. Devletimiz bu yönde bir adım da atmıştı, tedricen artan bir emeklilik yaşına doğru ilerlenmekteydi.  Fakat popülist siyaset EYT olayını gündeme getirerek, doğru yönde tasarlanmış bir sistemi ortadan kaldırdı. Şimdi yeniden aynı yönde adımlar atmamız gerekiyor. İkinci işlem hem çalışmaya, hem de emekli maaşı almaya imkan veren düzeni değiştirmektir. Bu imkanın varlığı, herkesin bir an önce emekli olmasını teşvik ediyor. Halbuki kişi ya çalışır ya emekli olur. Bu yola girilirse, üzerinde durulması gereken olasılık kişilerin emekli olduktan sonra kaçak çalışmalarıdır. Bunun sert yaptırımlarla engellenmesi gerekecektir. Hem çalışana hem işveren yaptırım uygulamak gerekecektir. Malumunuz, ülkemizde kaçak işçi çalıştırmak pek bilinmeyen bir uygulama değildir. Siz okuyucuların da emeklilik gibi kapsamlı bir konunun mütevazi bir yazıyla incelenip çözüme bağlanamayacağını bildiğinizden eminim. Ancak, bu konu üzerinde düşünmemiz gerektiğine işaret etmek istedim. Sadece emeklilere daha fazla ücret vermemiz lazım demek yeterli olmuyor. Tabii, emeklilere daha yüksek bir ödeme yapalım ve onların daha iyi yaşamasını sağlayalım ama emeklilik sistemi üzerinde de düşünmemiz ve çalışmamız gerekiyor. Yoksa gelecekte hepimiz büyük maddi sıkıntılara ve mahrumiyetlere sürükleneceğiz. Devlet emekli maaşı ödemekten başka hizmet üretmekte zorlanacak, biz de düşük emekli maaşı almaktan durmadan yakınacağız. Bu partizan bir sorun değildir. Hepimizin ortak geleceğimizi planlamaya ortak olmamızı gerektirmektedir. Ümit edilir ki, siyasi partilerimiz de bu hususun idraki içinde olacaklar ve ona göre hareket edeceklerdir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER