© Yeni Arayış

Eleştiriye tahammül demokrasinin olmazsa olmazıdır

Demokratik yönetimin önde gelen niteliklerinden biri muhalefete, eleştiriye tahammüldür. Eleştiri toplumdan yönetimlere bir bilgi, değerlendirme akışı sağlayarak aslında iktidarlara yardımcı olan, yol gösteren bir olgudur. Bunu sınırlamaktan ziyade teşvik etmek daha doğrudur, faydalıdır.

Demokratik yönetimin önde gelen niteliklerinden biri muhalefete, eleştiriye tahammüldür. Eleştiri toplumdan yönetimlere bir bilgi, değerlendirme akışı sağlayarak aslında iktidarlara yardımcı olan, yol gösteren bir olgudur. Bunu sınırlamaktan ziyade teşvik etmek daha doğrudur, faydalıdır.

Değerli Cumhurbaşkanımızın kendisini eleştirenler karşısından sık sık başvurduğu bir ifade var: Eleştirenleri “haddini aşmakla” itham ediyor. Acaba haddini aşmak ne demek? Günlük kullanımda deyim daha çok kişinin bilgisini ve ehliyetini aşan konularda fikir beyan etmesi manasında kullanılıyor. Ancak, tarihi kullanımına gidecek olursak, toplumda herkesin belirli bir yeri ve o yere bağlı olarak neler yapıp yapamayacağını belirleyen kurallar olduğu (yani haddi olduğu) düşünülüyor, bu kuralların ötesine geçen kişi veya kişilerin de haddini aşması söz konusu oluyordu. Örneğin bir hammal padişahı eleştirirse, haddini aşmış oluyordu. Tabii büyüklerin her şeyi yapması, her istediklerini söylemeleri mümkündü, onların “haddi” yoktu.

Had kavramı demokrasiye ait bir kavram değil. Neden derseniz, biz demokraside herkesin eşit vatandaş olduğunu, herkesin kendi çıkarını en iyi kendisinin bildiğini, eşit ağırlıklı oylarla iktidarı belirleme hakkına sahip olduğunu, iktidarda olanların icraatını istediği gibi eleştireceğini kabul ediyoruz. Diğer bir ifade ile seçmenin “haddi” yok, iktidarı istediği gibi eleştirir, istediğini söyler. Pekiyi, seçmenin sözüne sınır var mı? Evet, seçmenin bazı kurallara ve sınırlamalara riayet etmesini bekleyebiliriz. Mesela, eleştiriye küfretmenin dahil olmadığı akla geliyor. Bununla birlikte, demokrasiyle yönetilen çoğu toplumda bu türden yazılı ya da yasal kısıtlamalara bile ihtiyaç duyulmuyor çünkü vatandaşlar toplumda yürürlükte olan umumi terbiye kurallarına zaten uyuyorlar, uymayanları da toplum ayıplıyor ve haklı olsalar bile haksız duruma düşüyor, itibarlarını yitiriyor, kayba uğruyorlar. 

İşleyen bir demokraside davranışlarının sınırlanması gereken bir birim varsa, o da iktidarın kendisidir. Kim iktidarda olursa olsun, güzel işler yaptığını, topluma faydalı olduğunu düşünür.  Kendisine yöneltilen eleştirileri de çoğu zaman haksız ve isabetsiz, yanlış bilgiler üzerine inşa edilmiş önermeler olarak görür. Hatta, eleştiriler de kasıt araması da pek şaşılacak bir şey değildir. Demokrasinin gelişmesi sırasında herhalde bu doğal temayül dikkati çekmiş olmalı ki, zaman içinde bireyin vazgeçilmez bazı yetkilerle donatılması gerektiği görülmüş ve bu yetkiler gerek demokrasi kuramında gerek anayasalarda yerini bulmuştur. Bu vazgeçilmez yetkileri biz bireysel özgürlükler diye biliyoruz. Nedir bunlar diyecek olursanız ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü başta olmak üzere çoğu anayasalarda ifadesini bulan bireysel özgürlüklerden söz ediyorum. Sizlerin de bildiği gibi, demokrasi ile yönetilen toplumlarda bu özgürlüklerin özünü zedeleyecek düzenlemeler yapılamaz. Dolayısıyla, illa had kavramını kullanmak gerekirse, demokrasilerde devletin “haddini” belirleyen yasalar olduğunu, devletin “haddini aşamayacağı”, yani özgürlüklere bunları zedeleyecek sınırlamalar getiremeyeceğini ifade etmemiz daha doğru olacaktır.

Demokratik yönetimin önde gelen niteliklerinden biri muhalefete, eleştiriye tahammüldür. Eleştiri toplumdan yönetimlere bir bilgi, değerlendirme akışı sağlayarak aslında iktidarlara yardımcı olan, yol gösteren bir olgudur. Bunu sınırlamaktan ziyade teşvik etmek daha doğrudur, faydalıdır. Hükümetimizin de işlerini bu kuralı unutmadan yürütmesi en candan temennimizdir.  Ne de olsa, eleştiriye tahammül, demokrasinin olmazsa olmazıdır.

Demokrasi ile yönetilen toplumlarda, genellikle bireyler görüşlerini kişi olarak ifade etmekten öteye, kurdukları muhtelif örgütler aracılığıyla da ifade ederler. Bu gönüllü örgütlerin oluşturduğu bütüne genellikle sivil toplum adı veriliyor. Sivil toplum oluşturan unsurlar kendi temsil ettikleri camianın veya kendilerine göre umumun görüşlerini çekinmeden açıklayabilirler, hükümetlerin icraatından şikayetçi olabilirler veya onu meth-ü sena eyleyebilirler. Hükümetler herkesin görüşünü serbestçe ifade etmesini sağlamakla mükellef olmakla birlikte, bu görüşleri nazarı itibara almak ve almamakta serbesttirler. İsterlerse kendilerine yöneltilen eleştirileri dinlerler, talepleri kaydederler, uygulamada gerekli değişiklikleri yaparlar, uygun görmezlerse de bir şey yapmak zorunda değillerdir. Nasıl olsa belirli aralıklarla yapılan seçimlerde yaptıklarını toplumun onayına sunacaklar, onay alırlarsa devam edeceklerdir. Ancak, her zaman eleştiriye açık olmaları gerekmektedir. Diğer bir deyimle, azami ifade özgürlüğünü korumakla mükelleftirler.

Bu yazıyı yazmam için beni harekete geçiren gelişmenin TÜSİAD genel kurulunda yapılan konuşmalar karşısında hükümetimizin verdiği sert tepki olduğunu sanıyorum tahmin etmişsinizdir. Buna neden ihtiyaç duyulduğunu anlayabilmiş değilim. Yapılan konuşmalarda her gün gazetelerde yer alan, insanların günlük konuşmalarında atıfta bulunduğu konuları aşan herhangi bir şey söylenmiş değil. Hükümet söylenenleri kaale almak, bir şey yapmak, hatta cevap vermek mecburiyetini dahi duymayabilir. Bu kadar sert tepki insanın aklına acaba korktu mu diye yanlış olduğunu temenni ettiğim bazı düşünceler getiriyor.

Hükümet çevrelerinde pek inandırıcı bulunmasa da, haberlerin anında en ücra köşelere kadar uzandığı dünyamızda, ülkemizde cereyan eden olaylardan herkes haberdar oluyor, herkes olayları kendine göre yorumluyor, mana veriyor ve daha da önemlisi tavır alıyor. Ben sadece duyduklarımı aktarayım. Çoğu gözlemci, yurt dışında ülkemizde bireysel özgürlüklerin yeterince gözetilmediği izleniminin edinildiğini, özellikle yargının iktidarın telkinleriyle harekete geçtiğinin düşünüldüğünü, bu durumda ülkemize yatırım fonu akışında tereddütler yaşanacağını ileri sürüyor. Dilerim ki öyle olmaz ama demek ki, böyle bir ihtimal mevcut. Herhalde en iyisi, bu tür yorumlara yol açacak davranışlardan uzak durmak.

Demokratik yönetimin önde gelen niteliklerinden biri muhalefete, eleştiriye tahammüldür. Eleştiri toplumdan yönetimlere bir bilgi, değerlendirme akışı sağlayarak aslında iktidarlara yardımcı olan, yol gösteren bir olgudur. Bunu sınırlamaktan ziyade teşvik etmek daha doğrudur, faydalıdır. Hükümetimizin de işlerini bu kuralı unutmadan yürütmesi en candan temennimizdir.  Ne de olsa, eleştiriye tahammül, demokrasinin olmazsa olmazıdır.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER