Dünyanın derdi bitmez
KÜLTÜR SANAT3 Aile'nin akışkan hikayesi ne enflasyon, ne Kürt Sorunu ne de Ukrayna Krizi kadar önemli şeylerden bahsediyor. Sıradan insanların sıradan sorunlarını anlatıyor.
Nanni Moretti’nin film boyunca anlattığı hikayelerin her an hepimizin başına gelebileceğini, geldiğini biliyoruz. Bu neden bizim başımıza geldi diyerek önce kaderi sonra bazen kendimizi bazen başkalarını suçlayabiliriz. Bu hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Nanni Moretti’nin MUBİ platformunda yayımlanan 3 Aile filmini Çağatay Arslan yazdı.
Henüz 16 yaşındaki Ahmet Matteo’nun trajik ölümü pek çok açıdan derin bir yara bıraktı. Her ölüm erken der Cemal Süreyya. Ahmet’inki çok erken olmanın ötesindeydi.
Sanatçı anne ve şef babanın genlerinin vaad ettiği gelecek planları sadece Mintuzzi ailesi için değil insanlık için de büyük bir kaybın altını çiziyor.
Ahmet’in hayatı en umut veren zamanında bitmese muhtemel ki yarınlar ona çok ama çok güzel planlar sunacaktı. Tabii ki kaderin ve toplumsal gerçeklerin gölgesindeyiz. Açılan ve kapanan kapılar, atılan atılmayan adımlar hayatımıza şekil veriyor.
Carl Orff’un Carmina Burana kantatının en bilinen bölümünde Kader için:
“Ey talih,ay gibi değişkensin,
hep büyüyen ve küçülen;
menfur hayat önce zulmeder sonra teselli eder,
Talih, canavar ve boş,
sen çark-ı felek,
sen kötüsün,
servet geçicidir
ve daima kaybolur.”
diyerek tarif edilir
Sahici insanların sahici acılarının, insanlık tarihi kadar eski ateşin düştüğü yeri yakacağı gerçekliği uzun süre önce alev alacak sonra kor olarak yanacak.
Ahmet’e bu kötülüğü yapan yaşıtının zihninde biriken kötülüğü Dostoyevski’nin suç ve cezasında arasak bulur muyuz? Raskolnikov’la özleşen kötülük algısı 2025 Türkiye’sinde karşılık bulur mu?
Bu yakıcı soruların peşine düşmek ülkemizin her gün çoğalan gündemi içinde pek de tercih edilen bir seçenek olmasa gerek. O kadar önemli işlerimiz var ki dünyanın Ahmet Matteo’dan yoksun olarak dönmesi sadece birkaç gün bizi meşgul ediyor. Ahmet’i hayattan çekecek kadar kin biriktirmiş genç insanlarla yaşıyor olmamızdan duyduğumuz sıkıntı da sanki bir rüzgar gibi yüzümüzü yalayıp geçiveriyor.
Ahmet Matteo’nun İtalyan-Türk karışımı hayatı bu kadar erken sonlanırken , MUBİ’de izlediğim bir Nanni Moretti filmi ise keşke bütün trajediler filmlerde kalabilse duygusu uyandırıyor.
Ahmet gibi İtalyan liseli bir oğlum olduğu için İtalya’ya dair farkındalığım hep yüksek oldu. Moretti filminde izlediğim İtalya benim için tanıdık.
3 Aile'nin akışkan hikayesi ne enflasyon, ne Kürt Sorunu ne de Ukrayna Krizi kadar önemli şeylerden bahsediyor. Sıradan insanların sıradan sorunlarını anlatıyor.
Sıradan insanların sıradan dertleri olur. Dünyanın derdi ise hiçbir zaman bitmez.
Film gecenin bir vakti evinden valizle ayrılan bir kadının kaldırıma karışan ayak seslerini bastıran bir arabanın çılgınca yol alışıyla açılıyor. Valizli kadın için endişeye kapılmaya fırsat bulamadan araba başka bir kadını havaya fırlatıp bir evin çalışma odasından içeri giriyor.
Filme adını veren 3 dairenin sakinleriyle ilk tanışmamız bu oluyor.
O kadar önemli işlerimiz var ki dünyanın Ahmet Matteo’dan yoksun olarak dönmesi sadece birkaç gün bizi meşgul ediyor. Ahmet’i hayattan çekecek kadar kin biriktirmiş genç insanlarla yaşıyor olmamızdan duyduğumuz sıkıntı da sanki bir rüzgar gibi yüzümüzü yalayıp geçiveriyor.
Aynı apartmanı paylaşan 3 aileden birinin haylaz çocuğu kazayı yapmıştır. Girdiği ev bir küçük kız sahibi çekirdek ailenin evidir. Valizli kadın ise tek başına doğurmaya giden komşudur. Kaza kurbanı kadın hikayenin parçası olacak kadar şanslı değildi.
3 ailenin bu yıldırım gibi başlayan hikayesi giderek dünyanın derdi bitmez gerçeğinin altını çizerek devam eder.
Kaza yapan genç, hukukçu ailesinden koruma bekler. Baskıcı yargıç babanın ise artık bu serseriye tahammülü kalmamıştır. Kocasının gölgesindeki Anne, oğlu ve eşi arasında kalmıştır. Odası yıkılan ailenin genç babası ise küçük kızlarını zaman zaman emanet ettikleri yaşlı adamın bir çocuk tacizcisi olduğundan şüphelenmiştir. Zehir zihnine girmiş ve aklını esir almıştır. Tek başına çocuk doğurmaya giden anne güzel bir bebek doğursa da onun da başı annesinden miras bir zihinsel arıza ile derttedir.
3 ailenin akışkan hikayesi ne enflasyon, ne kürt sorunu ne de Ukrayna krizi kadar önemli şeylerden bahsediyor. Sıradan insanların sıradan sorunlarını anlatıyor.
Sıradan insanların sıradan dertleri olur. Dünyanın derdi ise hiçbir zaman bitmez. Çocuklar hata yapar, hataların bedellerini bazen kendileri bazen aileleri öder. İnsan zihnine giren önyargılar , peşin hükümler bazen öylesine inandırıcı gelir ki gerçekliğin yerini alır. İnsan başkalarının hatasının hesabını sorarken kendisi tuzağa düşer ve hatanın daha büyüğüyle yüzleşir. Zihin kocaman bir labirente dönüşebilir. Bu herkesin başına gelir. Ve bazan bu labirenti annemizden miras alır çocuğumuza bırakırız.
Nanni Moretti’nin film boyunca anlattığı hikayelerin her an hepimizin başına gelebileceğini, geldiğini biliyoruz. Bu neden bizim başımıza geldi diyerek önce kaderi sonra bazen kendimizi bazen başkalarını suçlayabiliriz. Bu hiçbir şeyi değiştirmeyecektir.
Dünyanın derdi hep olacaktır.
İlginizi Çekebilir