© Yeni Arayış

Döviz kuru kontrol edilebilir mi?

Döviz kuru kontrol edilebilir mi?

Bugün, ilan edilmiş bir döviz çıpası yok. Adeta bir sürünen kur (crawling peg) uygulanıyor. Gördüğüm kadarıyla enflasyonun altında bir kur değerlenmesine izin verilecek. Böylece döviz kurunun enflasyona olan geçişkenliği azaltılacak. Bunu sağlıklı olarak yürütebilmek çok da kolay değil. Çünkü devamlı ve önemli bir dış kaynak girişi sağlanmazsa zaten yetersiz olan rezervler buna yardımcı olmaz. Ülkemizin kronik sorunlarının başında enflasyon gelir. Enflasyon hem gelir dağılımını bozduğu hem de toplumun büyük çoğunluğunun geliri enflasyon kadar artmadığı için yarattığı hayat pahalılığından dolayı hep başımızın belası. Ancak 2001 ekonomik krizinden sonra 2021 yılına kadar enflasyon hep kontrol altında oldu. 2001 yılında yüzde 68,5 olan Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), 2004 yılında yüzde 9,3 ile tek haneli rakama indi. 2008 yılında dünyada yaşanan finansal krizin etkisiyle tekrar çift hanelere çıkan enflasyon oranı daha sonrasında da hep tek haneli olarak devam etti. Ta ki 2017 yılına kadar. Ancak fiyat artışlarının kontrolden çıktığı yıl 2021 oldu. 20 yıl sonra hayat pahalılığını iliklerimize kadar hissettik. 2023 Haziranı’nda Türkiye bir ödemeler dengesi krizinin kıyısına gelmişti, ekonomi yönetimi değişti. Bir süredir döviz kurunun maliyetler üzerinden enflasyona geçişkenliğini önlemek için döviz kurunda kontrollü bir artışa izin verdiklerini görüyorum. Aşağıda yılın ilk 4 ayında gerçekleşen TÜFE oranlarıyla, Türk Lirasının ABD doları ve Euro karşısında değer değişimlerinin olduğu bir tablo yer verdim. Bu tablo Türk Lirasının reel olarak değerlenmeye başladığını gösteriyor. AY TL/USD DEĞİŞİM(%) TL/EURO DEĞİŞİM(%) TÜFE ENFLASYON(%) TL’NİN REEL DEĞİŞİMİ (USD KARŞISINDA) TL’NİN REEL DEĞİŞİMİ (EUROKARŞISINDA) OCAK -2,81 -0,83 6,70 3,89 5,87 ŞUBAT -1,87 -1,36 4,53 2,66 3,17 MART -1,19 -4,23 3,16 1,97 1,08 NİSAN -1,14 +0,66 3,18 2,04 3,84 Döviz çıpası, bir ülkenin enflasyonu kontrol altına almak amacıyla kendi para birimini bir veya daha fazla yabancı para birimine sabitlemesi işlemi. Bu yöntem, genellikle yüksek enflasyon oranlarına sahip ülkeler tarafından kullanılır.

DÖVİZ ÇIPASI GENELLİKLE YÜKSEK ENFLASYON ORANLARINA SAHİP ÜLKELERCE KULLANILIR

Bu uygulama aklıma 2001 yılında yaşanan ekonomik krize giden yolları döşeyen döviz çıpası yönetimini getirdi. Döviz çıpası, bir ülkenin enflasyonu kontrol altına almak amacıyla kendi para birimini bir veya daha fazla yabancı para birimine sabitlemesi işlemi. Bu yöntem, genellikle yüksek enflasyon oranlarına sahip ülkeler tarafından kullanılır. Döviz çıpasının temel amacı, döviz kurlarındaki istikrarı sağlayarak iç piyasalarda fiyat istikrarını desteklemektir. Döviz çıpası kullanmanın birkaç yolu var: Sabit Döviz Kuru Rejimi: Ülke, kendi para biriminin değerini belirli bir yabancı para birimine veya bir para birimi sepetine sabitler. Merkez bankası, piyasadaki arz ve talebi yöneterek bu sabit kurun korunmasını sağlar. Döviz Kurulu: Bu daha sıkı bir sistemdir ve ülkenin para birimi doğrudan yabancı bir para birimine sabitlenir. Para tabanı tamamen yabancı rezervlere dayanır ve yerel para arzı bu rezervlerle sınırlıdır. Bu yöntem, Bulgaristan ve Bosna-Hersek gibi ülkelerde kullanıldı. Para Birliği: Ülkeler, ortak bir para birimini kabul ederek kendi para birimlerini tamamen ortadan kaldırabilirler. Örneğin, Euro bölgesi ülkeleri Euro'yu kullanıyor. Döviz çıpasının avantajları arasında döviz kuru istikrarının sağlanması, enflasyonun düşürülmesi ve ekonomik belirsizliklerin azaltılması bulunur. Ancak, bu sistem ülkenin para politikasının esnekliğini sınırlar ve dış şoklara karşı savunmasız hale getirebilir. Ayrıca, sabit döviz kuru rejimini sürdürmek için yüksek düzeyde döviz rezervlerinin bulunması gerekir. Türkiye 1999 yılının sonunda ekonomik açıdan son derece kötü bir gidişata sahipti. Ekonomi %6.1 oranında küçülmüştü. Enflasyon %70'e ulaşmış, bütçe açıkları büyümüş, Hazine faizlerinin yıllık ortalama bileşik oranı %106'ya ulaşmıştı.  İşler içinden çıkılmaz hale gelince Türkiye, 1999 yılında IMF'nin stand-by desteği ile üç yıllık bir programı uygulamaya koyduğunu açıkladı.]Enflasyonu Düşürme Programı olarak adlandırılan bu program, döviz kurunu nominal çıpa olarak kullanan para ve kur politikasının yanı sıra çok sayıda yapısal düzenleme içeriyordu.  Siyasi liderler arasında yaşanan bir güven krizi, piyasalardaki endişeleri tetikledi ve sermaye çıkışlarını hızlandırdı. Bu durum, Türkiye'nin döviz rezervlerini daha da azalttı ve sabit döviz kuru rejiminin sürdürülebilirliğini tehlikeye attı. Sonuç olarak, döviz çıpası sistemi sürdürülemez hale geldi ve Türkiye, 2001'de ciddi bir ekonomik krize girdi.

2001 KRİZİ, DÖVİZ ÇIPASI UYGULAMASIYLA YAKINDAN İLGİLİYDİ

2001 yılında Türkiye, ciddi bir ekonomik kriz yaşadı ve bu kriz, döviz çıpası uygulaması ile yakından ilgiliydi. Türkiye 1990'ların başından itibaren bir dizi ekonomik istikrar programı uygulamaya başladı ve bu programların bir parçası olarak döviz kuru çıpası kullanıldı. Bu çerçevede, Türk Lirası'nın değeri belirli bir oranda yabancı para birimlerine sabitlendi ve bu sabitlenme oranı zamanla gerçekleşen enflasyona göre kademeli olarak devalüe edilecek şekilde ayarlandı. Ancak, 2001 krizine yol açan çeşitli faktörler vardı: Yüksek Cari Açık ve Döviz Rezervlerinin Eritilmesi: Sabit döviz kuru rejimi, ihracatı zorlaştırırken ithalatı daha cazip hale getirdi ve bu durum yüksek cari açıklara yol açtı. Türkiye'nin döviz rezervleri, bu açığı finanse etmek ve TL'nin değerini korumak için kullanıldı, bu da rezervlerin hızla azalmasına neden oldu. Siyasi Belirsizlik ve Güven Eksikliği: Türkiye'deki siyasi istikrarsızlık ve hükümetin ekonomik politikalarda sürekli olarak değişiklik yapması, yatırımcı güvenini zayıflattı ve ekonomik belirsizliği artırdı. Yüksek Enflasyon ve Faiz Oranları: Döviz çıpası uygulamasına rağmen, enflasyon oranları düşürülemedi ve bu durum Türk Lirası'nın değeri ile enflasyon arasında makasın açılmasına neden oldu. Yüksek enflasyon, yüksek faiz oranlarına ve dolayısıyla yüksek maliyetlere yol açtı, bu da özellikle borçlu olan özel sektör üzerinde baskı oluşturdu. Kısa Vadeli Borçlanma ve Likidite Sıkıntısı: Özel sektörü ve devlet, yüksek faiz oranları nedeniyle kısa vadeli borçlanmaya yöneldi. Bu durum, global piyasalardaki likiditenin azalması ile birleşince, borçların yeniden finanse edilmesi zorlaştı ve kriz derinleşti. 2001 Şubat Krizi: Siyasi liderler arasında yaşanan bir güven krizi, piyasalardaki endişeleri tetikledi ve sermaye çıkışlarını hızlandırdı. Bu durum, Türkiye'nin döviz rezervlerini daha da azalttı ve sabit döviz kuru rejiminin sürdürülebilirliğini tehlikeye attı. Sonuç olarak, döviz çıpası sistemi, yukarıda sayılan iç ve dış baskılarla sürdürülemez hale geldi ve Türkiye, 2001'de ciddi bir ekonomik krize girdi. Bu kriz, döviz kuru rejiminin serbest bırakılması, bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması ve IMF ile yeni stand-by anlaşmalar yapılması gibi radikal değişikliklerle ele alındı. Bu olaylar, Türkiye'nin ekonomik politikalarında önemli dönüşümlere yol açtı. Bugün, ilan edilmiş bir döviz çıpası yok. Adeta bir sürünen kur (crawling peg) uygulanıyor. Gördüğüm kadarıyla enflasyonun altında bir kur değerlenmesine izin verilecek. Böylece döviz kurunun enflasyona olan geçişkenliği azaltılacak. Bunu sağlıklı olarak yürütebilmek çok da kolay değil. Çünkü devamlı ve önemli bir dış kaynak girişi sağlanmazsa zaten yetersiz olan rezervler buna yardımcı olmaz. Ayrıca Türk Lirası’nın değerlenmesi ithalatı cazip hale getirebilir ki geçmişte bu yaşandı. Rezerv yetersizliği ve ithalatın cazip hale gelmesiyle cari açığın artışı birikmiş bir kur artışına sebep olabilir. İnce bir işçilik gerektiren ve birçok riskin olduğu bu yöntemle umarım başarılı sonuç alınır. Bizden uyarması, tarih ders alınması gereken örneklerle dolu.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER