© Yeni Arayış

Dikenli battaniye: Kar ve Ayı

Filmin senaryosunu Selcen Ergun ve Yeşim Aslan kaleme aldı. Başrollerde Merve Dizdar ve Saygın Soysal var. Türkiye, Almanya, Sırbistan ortak yapımı Kar ve Ayı, kendisiyle aynı adı taşıyan ‘kar’ ve ‘ayı’ ile dikenli bir battaniye gibi üzerimize seriliyor.

Selcen Ergun’un ilk uzun metraj filmi Kar ve Ayı, dünya prömiyerini Toronto Uluslararası Film Festivali’nde yaptı. Altın Portakal’da (2022) jüriden ve seyirciden tam not aldı ve ödül yağmuruna tutuldu. Filmin senaryosunu Selcen Ergun ve Yeşim Aslan kaleme aldı. Başrollerde Merve Dizdar ve Saygın Soysal var. Asiye Dinçsoy, Muttalip Müjdeci, Erkan Bektaş, Derya Pınar Ak, Onur Gürçay da oyuncu kadrosunun başarılı isimlerinden. Türkiye, Almanya, Sırbistan ortak yapımı Kar ve Ayı, kendisiyle aynı adı taşıyan ‘kar’ ve ‘ayı’ ile dikenli bir battaniye gibi üzerimize seriliyor. 

Köyün ve özellikle Hasan’ın sürekli tartıştığı doğayı savunan Samet, ayının ölüsüne bile ateş etmesinin vicdansızlığından bahsederken Hasan gülüyor. "İnsan mı sanki o?"  Hasan, hayvanın, kadının ve çocuğun yaşamasını istemiyor.

HASAN, HAYVANIN, KADININ VE ÇOCUĞUN YAŞAMASINI İSTEMİYOR

Film, Aslı hemşirenin Akçeken’e ulaşma mücadelesi ile açılıyor. Arabası karlarla kaplanmış bölgeyle savaşıyor ve savaşın sonunda da saplanıp kalıyor. Aslı’nın yaşayacağı zorlukların vaadini ilk dakikalarda öğreniyoruz derken imdadına Samet yetişiyor, köyde yaşadığını ve kendisine eşlik edebileceğini söylüyor. “Korkma, başına felaketler de gelse ben yanında olacağım” eşliği bu. Birlikte köye gidiyorlar. Aslı ilk andan itibaren hoş karşılanıyor. Ailesinin ısrarlı “geri dön” telefonlarına aldırış etmiyor ve idealist tavrını sürdürüyor.

Kar yüzünden bir başka köyde mahsur kalan doktora rağmen insanlara elinden geldiğince yardım ediyor, işini yapıyor. Aslı’nın hastaları hikâyenin taşıyıcı ayakları, seyirciye köyle ilgili bilgi verme görevi onlarda. Örneğin yaşlı amca sağlık ocağını her ziyaretinde doktorun dönmeyeceğini, köyün böylesine karı daha önce görmediğini anlatıyor. Artık biliyoruz, Akçeken pisliğini örtmek için o yıl çok fazla kara ihtiyaç duymuş.

Aslı’nın bir diğer hastası da Cemile. Riskli hamilelik sürecini yatarak geçirmesi gerek ama kocası Hasan’ın kasap dükkanında çalışmaya devam ediyor. Çünkü Hasan öyle istiyor. Aslı bu isteğe karşı çıksa da Hasan yumruğunu masaya vuruyor. Ve o yumruk masadan hiç kalkmıyor. Köyün ve özellikle Hasan’ın sürekli tartıştığı doğayı savunan Samet, ayının ölüsüne bile ateş etmesinin vicdansızlığından bahsederken Hasan gülüyor. “İnsan mı sanki o?”  Hasan, hayvanın, kadının ve çocuğun yaşamasını istemiyor.

Hasan sadece kendisini insan ve yaşamaya layık görüyor. Bu yüzden de ölümün kıyısında gezen hamile karısını zorla çalıştırırken hovardalık etmekte beis görmüyor.  Hovardalıklarının köyün gündeminde olmasını önemsemiyor, erkektir elinin kiridir. Hasan’ın eli masaya yumruk olarak inmediği zamanların dışında hep havada. Hesap soruyor, tehdit ediyor, had bildiriyor. O havada asılı duran el Aslı’ya uzandığında ise Hasan Akçelen’in dikenli battaniyesinin içinde kaybolup gidiyor. 

Köy halkı, Hasan’ın kaybından ayıları sorumlu tutuyor. Vahşice zarar verdikleri bir türün kendilerine zarar verdiklerini düşünüyorlar. Köpekleri zehirleyen ‘insan’ olmasına rağmen köpekler için “öldürmeyelim de çocuklarımızı öldürsünler” diyen ‘insan’ gibi. Yaşanan tüm pisliğin ve felaketin sorumlusu olarak ötekini görmek, içerideki bizim oğlanı, bizim abiyi, bizim babayı, bizim Hasanları sarıp sarmalamak ne kadar da bize özgü. Keşke diyoruz izlerken, keşke şu dikenli battaniye, kar çekilse de Hasanlarını bulup hayvanları rahat bıraksalar. Ancak bunun gerçekleşmesi için güneşe ve ışığa ihtiyaç var. Kötülüğün etten duvar ördüğü topraklarda ışığın sızması için küçücük bir çatlak açmak bile imkânsız.

Bu dünyaya hoş geldin Aslı, benzer bir coğrafyada sekiz yaşındaki Narin tanıdığı insanlar tarafından katledildi. Sekiz yaşındaki Narin’in ölümüyle o köyün üzerindeki dikenli battaniye havalandı ve başka çocukların cesetleri göründü.  

BU DÜNYAYA HOŞ GELDİN ASLI

Hasan’ın araması esnasında sanki kişi ortadan kalkıyor, köy halkı elbirliğiyle bir şey arıyor. Ne o? Masumiyet mi, kötülük mü, insanlık mı? Samet ve Aslı arasındaki güvenli ipler de geriliyor. Samet’in sınır bilmez korumacılığı Aslı’yı rahatsız ediyor. Tıpkı Akçeken halkı gibi Aslı da düşman oluyor Samet’e. Bu noktada Aslı’ya Akçeken temsiliyeti atamak ve karakterin dönüştüğü yeri Akçeken olarak belirlemek haksızlık gibi geliyor. Aslı kimdi ki kim oldu? O köyden gitmek istememesi, geçmişi, arzuları, elle tutulur idealleri… Bana kalırsa kendini aramak için çıktığı o yolculukta Akçeken’e kahramanca hizmet ederek varlığını kurmaya çalıştı. 

Bu dünyaya hoş geldin Aslı, benzer bir coğrafyada sekiz yaşındaki Narin tanıdığı insanlar tarafından katledildi. Sekiz yaşındaki Narin’in ölümüyle o köyün üzerindeki dikenli battaniye havalandı ve başka çocukların cesetleri göründü. Devasa bir çocuk, kadın ve hayvan mezarlığı olan bu ülkede, onlardan olmamak da kendini tanımaktır Aslı…

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER