Devlet dindarlaşırken…
KÖŞE YAZILARIDevlet dindarlaşırken…
TÜRKİYE LAİK OLDU MU?
Özetle iktidar 2011 sonrası başladığı toplumsal mühendisliği MHP ortaklığı ve kamudaki güç paylaşımı ile devam ettiriyor. Bu süreçte kuşkusuz İslam, sadece bir din olarak değil baskın bir kültürel kimlik olarak da siyasi meşruiyet aracına dönüşüyor. İslam’ın bir yorumunun bu şekilde siyasallaştırılarak ‘devlet dini’ne dönüştürülmesi, ülkede yaşayan farklı inanç sahipleri gibi İslam’ın farklı yorumları için de ciddi bir tehdittir. Çünkü devletleşen dini yorum, her türlü farklı dini ve yorumu kendisi için tehdit görmeye başlar. Siyasi iktidar gücü ile diğer inanç grupları ve cemaatleri sindirerek bir anlamda kendi cemaatini yaratırken; devlet için de iktidarın bu fonksiyonu dini olanı kontrol amacını taşıdığı da başka bir gerçektir. Oysa din, doğası gereği çoğulcudur. O yüzden aynı dine inanan farklı cemaatler, tarikatlar vardır. Bu da kendiliğinden çoğulculuğu getirir. Ve devlete düşen görev, bu farklılıkları kamusal alanda bir arada yaşatabilmesi yani onlara arasında hakem olmasıdır. Türkiye’de ise devletin önceliği toplumda var olan inanç ya da inançsızlıklar arasında hakem olmayı değil tam tersine kontrol etmeyi, denetlemeyi gerektiğinde de kullanmayı tercih etmek olmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluşunun bir hedefi de bu kontrolü sağlamak olmuştur. Bu açıdan Türkiye’de evrensel anlamda laikliğin olduğunu söylemek de mümkün değildir. Dinin, dinselliğin devlete eklemlendiği, laik olmayan ülkelerin halini dünya örneklerinden biliyoruz. Ne yazık ki, Türkiye de o yolda emin adımlarla yürüyor. Ve bu kez devlet de, iktidarın yanında. Bunu toplumu kontrol etmek için kullandığını düşünse de, hızla dindarlaşıyor.DİN DAİMA DEVLETİN TOPLUMU KONTOL ARACI OLDU
Türkiye’yi Orta Doğu’lu ve Doğu’lu yapan da devletin dini sahiplenmesi hatta din üzerinden toplumu denetlemesidir. Batı aydınlanma sonrası dini, devlet yönetimin dışına çıkarırken, Türkiye’de siyasi iktidar/devlet bloku tam tersine dini bir yorumu devletleştiriyor. Türkiye’nin evrensel ölçülerde bir laiklik pratiğine ihtiyacı varken tam tersine laik tüm kurumlar bu nosyonlarını yitiriyorlar. Devlet, kendi ideolojik özünü korumak için iktidarın kamusal alandaki tasarruflarını görmezden geliyor. Din iktidar aracılığıyla bir meşruiyet kaynağına dönüştürüldükçe; din, dini olan her şey devlet içinde yükselmenin de, kamusal alanda görünürlüğün de ana referansı oluyor. Dinin, dinselliğin devlete eklemlendiği, laik olmayan ülkelerin halini dünya örneklerinden biliyoruz. Ne yazık ki, Türkiye de o yolda emin adımlarla yürüyor. Ve bu kez devlet de, iktidarın yanında. Bunu toplumu kontrol etmek için kullandığını düşünse de, hızla dindarlaşıyor. Bu sadece dine değil dindarlara da yapılan en büyük kötülüktür.İlginizi Çekebilir