© Yeni Arayış

Devlet can alamaz

Devlet can alamaz

Son günlerin en ciddi tartışma konularından biri, devletin bir köpek kıyımına hazırlanması. “Başı boş köpek sorunu yoktur” diyemeyiz, vardır ve ivedilikle çözülmesi gerekir. Ama devlet, hiçbir koşulda can alamaz. Devletin üreteceği çözüm öldürmek olamaz-olmamalı. Şimdi bizim siyasetçilere sorsanız, “insanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünün hikmetinden saatlerce konuşabilirler. Kutsal olanın devlet değil, insan olduğunu idrak etmekten hâlâ çok uzağız. Misal, “Söz konusu insansa gerisi teferruattır,” desem ânında hakaret etmeye hazır kıyamet kadar kişi bulunur. Ama hakikat bu ve kutsamamız gereken kendimiziz. Devleti biz insanlar kurduk ve biz olmazsak devletler de olmaz. Devletler -kâğıt üstünde de olsa- bizim işlerimizi kolaylaştırmaya yarayan kurumların bütünüdür. Bir devletin çıkması için üç birliktelik şartının sağlanması gerekir ki bunların arasında ne bayrak vardır ne marş ne dil ne din ne kültür… Herkes oy verecek, herkes vergi verecek ve herkes askere gidecek. Bu üçünü sağladığınızda bir devlet kurmuş olursunuz, diğerleri arkadan gelir ve hepsinin sayısız istisnası vardır. Devlet, biz insanların hayatını kolaylaştırmanın bir aracıdır. Kutsallığını da bu görevini ifa edebildiği ölçüde kazanır. İşte bu sebepten ötürü, idam, hiçbir koşulda uygulanamaz bir ceza yönetimidir. Devlet, insanların adına can alamaz çünkü. Mesela, birini, bir bebeğin ırzına geçmeye yeltenirken görürsem ne yaparım bilmiyorum, öldürmek gözüme bir suç gibi görünmez ama ona eminim. Açıkçası çocuk tecavüzcülerinin “zarar görmesi” beni hiç üzmez, onu da söyleyeyim. Ama olması gerektiği gibi bu adam yakalanır ve hukuka uygun şekilde mahkemeye çıkarılırsa devletin idam kararı vermemesi için elimden geleni yaparım. Devletin cinayet işleme yetkisi yoktur çünkü. İnsan insan diyorum ama bir şeyin eksik kaldığının da farkındayım. Çağ değişiyor, hayat değişiyor, kelimeler, kelimelerin anlamları, içerikleri değişiyor. Yüzlerce sene önce insan hayatının kutsallığı demek yeterliydi çünkü doğa henüz tehdit altında değildi, oysa bugün insan hayatı bir parçası olduğumuz doğadan ayrı düşünülemez. O yüzden, artık insan hayatının kutsallığı derken doğayla uyum içinde yaşayan insanlıktan bahsetmiş oluyoruz. Devlet, artık, doğayı koruyarak, iklim değişikliği gibi olguları görmezden gelmeyerek, bir sonraki nesile daha yaşanabilir bir yer bırakmayı önceleyerek üstüne düşen vazifeleri yerine getirmek zorunda. Son günlerin en ciddi tartışma konularından biri, devletin bir köpek kıyımına hazırlanması. “Başı boş köpek sorunu yoktur” diyemeyiz, vardır ve ivedilikle çözülmesi gerekir. Ama devlet, hiçbir koşulda can alamaz. Devletin üreteceği çözüm öldürmek olamaz-olmamalı. Zira devlet kararı dediğimiz son kertede “ortak akıldan” başka bir şey değil. Yani biz bu ülkenin vatandaşları bir sorun karşısında neler yapmamız gerektiğini konuşuyoruz, tartışıyoruz, temsilcilerimiz aracılığıyla kamusal alana taşıyoruz, herkesin fikri bir havuzda karılıyor. Ortaya da hiçbirimiz tamamen memnun etmeyen ama hepimizin rıza gösterebileceği bir karar çıkıyor. Sokak köpekleri için düşünülen ise bir toplu kıyımdır, binlerce hayvanın öldürülmesidir. Böyle çözüm olmaz. Öldürmek bir çözüm yöntemi değildir.

ÖLDÜRMEK BİR ÇÖZÜM YÖNTEMİ DEĞİLDİR

Çeşitli fedakârlıklar sayesinde toplumsal uzlaşıya varıyoruz. Sokak köpekleri için düşünülen ise bir toplu kıyımdır, binlerce hayvanın öldürülmesidir. Böyle çözüm olmaz. Öldürmek bir çözüm yöntemi değildir. Çözümü öldürmekte görenler, başka sorunların çözümünde de benzer yöntemlere başvurmaktan çekinmeyeceklerdir. Düşünsenize, kimbilir kaç insan görev alacak bu kıyımda. Kimi dolaylı kimi doğrudan binlerce hayvan öldürmüş insanlarla dolu bir toplum sağlıklı kalamaz. Binlerce-onbinlerce hayvanın öldürülmesi vahşettir, cinayettir. Ben devlete benim adıma can alma yetkisini hiçbir zaman vermedim. Bugün de vermiyorum. İnsanı, hayvanı, ağacı, çiçeği, her şeyi yaşatmanın imkânını bul ki devlet yaşasın. Kıyıma yol açacak bu yasanın tamamen karşısındayım.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER