Deprem ve TSK
SİYASETÖzetle TSK deprem sonrası için hızla dikkate alınmalı. Gerekiyorsa yasal düzenlemeler yapılmalı, bu konuda görevlendirmeler acilen yapılmalıdır. Bir 6 Şubat daha yaşanmamalıdır.
Ülkemizin bir dizi deprem hattı üzerinde olduğunu artık hepimiz gayet iyi biliyoruz.
En büyük felaketleri de artık tarihleri ile ezberledik.
17 Ağustos Depremi, 6 Şubat Depremi diye bahsediyoruz onlardan.
Ve hiçbirimiz 17 Ağustos’ta 17 bin, 6 Şubat’ta 50 bin insanımızın can verdiğine inanmıyoruz. Rakamların çok daha fazla olduğunu ve bizden saklandığını düşünüyoruz. Yıkılan binaların sayılarına bakıyoruz, çarpıyoruz, bölüyoruz hesaplar yapıyoruz öyle çıkıyor çünkü.
Ölümlerle de bitmiyor acılar, arkasından bin bir türlü acı yaşıyoruz. Evsiz, susuz, yiyeceksiz kalmak, saldırılara açık hale gelmek, hırsızların, yağmacıların eylemleri, yetişemeyen yardımlar, korkunç yolsuzluklar…
Türkiye’de her deprem birilerini zengin etmiştir. “Deprem Zengini” diye bir kavram vardır ülkemizde. Gelen yardımları ihtiyacı olanlardan saklar, bir yerlerde biriktirir unutulunca çıkarıp satmaya başlarlar. Yardım etmeye geldik diyerek yağmacılık yapar, ölüleri bile soymaktan geri durmazlar.
Depremzedelerin çektikleri bunlarla bitmez, pek çok yakınlarını bazıları da her şeylerini yitirmiştir. İntiharlar birbirini kovalar, insanların ruh hali bozulur psikolojik sorunlar ortaya çıkar. Hele bir de ilgisizlikle karşılaşırlarsa isyanları büyür.
6 Şubat Depremi bu tür olayların tepe noktasını oluşturmuştur. Beş şehrimizi doğrudan vuran deprem insanların ne kadar kötü ve ne kadar iyi olabildiklerinin sergilendiği bir durum yaratmıştır.
Madencilerimizin adeta isyan ederek yardıma koştukları, uluslararası kuruluşların mesafeler aşarak yardıma geldiği, vatandaşların bütün olanaklarını seferber ettiği, elleriyle enkaz kaldırmaya çalıştığı, kamyonlar dolusu yardımla tıkanan yollara rağmen günlerce yardım malzemesi taşıdığı bir duygudaşlık sergilenmiştir. Depremden sonra da devam etmiş ve hala da devam etmektedir iyilik.
Deprem sonrası müdahalelere ilişkin ordu temsilcilerinin katılımından söz edilmiyor. Olanakları tespit ediliyor mu? Hatta soruluyor mu bilemiyorum. AFAD, AKUT vs. elbette işe yarar kurumlardır herhalde fakat hiçbirinin TSK’nın insan ve teknik gücüne sahip olduğunu zannetmiyorum.
Öte yandan yardım kamyonlarının önlerinin silahlı eşkıyalarca kesildiği, yardım götürmeye çalışanlara ateş edildiği, yardım götürenlerin siyasi tutumlarına göre, yardım götürülenlerin mezhebine göre seçildiği, “muhalif” yardımcıların engellenmeye çalışıldığı sahneler hala ezberimizdedir.
Enkaz kaldırma çalışmalarında “hatırlı” kişilerin evlerinden başlandığı vs. rivayetleri kulaklarımızdadır. Bir dükkandan su aldı diye linç edilenlerden tutun da yağmacı zannedilip öldürülenler mi istersiniz, hepsini 6 Şubat Depremi’nde yaşadık.
Neden böyle oldu?
17 Ağustos Depremi’nde depremden sonra en hızlı müdahaleyi TSK gerçekleştirmişti. Binlerce kişi Mehmetçik’in elleriyle hayata tutunmuştu. Oysa 6 Şubat’ta günlerce “Ordu nerede?” cümlelerini, yakarışlarını duyduk.
Bütün dünyada böyle büyük afetlerde en önce başvurulan güç o ülkenin ordusu olur. Bu durum da gayet normal ve hatta elzemdir.
Niçin? Çok açık. Bir milletin en örgütlü, en hazırlıklı, teknik olarak en güçlü kurumu ordudur da ondan. Ordumuzun “savaşta ve barışta” milletin koruyucusu sıfatlarını almasının bir gereği de bundandır. Ayrıca bir ordu sahaya indiğinde muhtemel değil artık her depremde kadrolu hale gelmiş “kötülere” karşı en önemli caydırıcı güçtür. İnsan gücü, makine gücü bakımından milletin en güçlü parçasını bu “savaşın” dışında tutmak olacak iş değildir.
Bakıyorum deprem sonrası müdahalelere ilişkin ordu temsilcilerinin katılımından söz edilmiyor. Olanakları tespit ediliyor mu? Hatta soruluyor mu bilemiyorum. AFAD, AKUT vs. elbette işe yarar kurumlardır herhalde fakat hiçbirinin TSK’nın insan ve teknik gücüne sahip olduğunu zannetmiyorum.
Ayrıca bir ordunun en önemli özelliği disiplinidir. Ordu sahaya indiğinde yardımcı kurumların birbiriyle çekişmeleri, birbirlerine “kaprislenmeleri” söz konusu olamaz, olsa da kurtarma çalışmalarını aksatamaz. Kimse “şu binayı bitirelim de sıra şuradakine gelecek!” diyemez. İş makineleri “özel” isteklere göre yönlendirilemez.
Çevrede park halinde iş makineleri varken mülkiyetleri özel olduğu için park halinde tutulmaları hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği bir durumdur. Bunların rıza ile değilse eğer zorla alınmasının gereği apaçık ortadadır. Bunu da polis ve ordu eliyle yapmak mümkündür.
Üstelik ordumuzun istihkam ve muhabere gibi özel gelişmiş birimleri vardır. Ateş altında bile görev yapmak için eğitim almış bu birimlerin bir depremde nelerin üstesinden gelebileceği tahmin edilebilir.
Velhasılı kelam, TSK deprem sonrası için hızla dikkate alınmalı. Gerekiyorsa yasal düzenlemeler yapılmalı, bu konuda görevlendirmeler acilen yapılmalıdır. Bir 6 Şubat daha yaşanmamalıdır.
İlginizi Çekebilir