© Yeni Arayış

Değişimin motoru “cibiliyetsizler”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi ve destekçilerinden farklı toplumsal kesimlere “cibiliyetsizler” diye atarlanması büyük tepki aldı. Fikirler tartışılarak uzlaştırılabilirler. Ama değerler arasında bir tartışma anlamlı değildir. Yapılacak bir yolun oraya değil de buraya yapılması gibi bir tartışmadan bir uzlaşı üretebilirsiniz. Ama bir dindarla bir ateist arasında tanrının varlığı konusunda bir uzlaşı üretemezsiniz. Bütün bu nedenlerle Türkiye için bir değişim zamanı gelmekte. Bu değişimin nasıl bir değişim olacağı ise “cibiliyetsizlerin” tutumuna bağlı.

Küreselleşme ulus-devletlerin “norm” ve “değer” üretme kapasitelerini de yok etmeye başladı. Neyin doğru, neyin yanlış; neyin ahlaklı, neyin ahlaksız; neyin değerli, neyin değersiz olduğu karışıyor. O nedenle de bütün bu karışıklığa rağmen ulus-devleti büyük bir kıskançlıkla yönetenler, ulus-devletin yalnızca kendilerine ait olduğunu düşünenler sanki böyle bir karışıklık yokmuş, kendi değerleri tek doğru değerlermiş gibi davranmakta bir beis görmüyorlar.

Örneğin, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haniye’nin öldürülmesi ile ilgili ulusal yas ilan etmeye karşı çıkanlara “cibiliyetleri bozuk” gibi bir ifade kullanmakta bir beis görmüyor. Oysa Haniye’nin temsil ettiği değerlerin “ulusal” nitelikte bir yas ilan etmeyi meşru kılan değerler olmadığını düşünen milyonlarca insan var bu ülkede. Bir Cumhurbaşkanı nasıl olur da kendi ülkesindeki bu insanlara “cibiliyetsizler” diyebiliyor?

Diyebiliyor çünkü kendisinin ve kendisi gibi düşünenleri “cibiliyetliler” yani bu toplumun bireyleri, diğerlerini ise “cibiliyetsizler” yani “olmaması gerekenler” olarak görüyor. Her iki toplum kesiminin de bu ülkenin insanları olduğu gerçeğini unutuveriyor. Cumhurbaşkanının bu gerçek karşısında böyle bir ifade kullanabilmesi kafasının ne kadar karışık, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayıramayacak bir durumda olduğunu gösteriyor.

Küreselleşme ulus-devletin rolünü zayıflattıkça, ulus devletin içinde farklı kimlikler toplumda farklı değerlerin ve farklı fikirlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. O nedenle de iktidarda olanların aldıkları kararların tüm toplumu kapsayamayacağını bu nedenle de “temsili demokrasinin” miadını doldurduğunu ve yeni bir yönetim modeli bulunması gerektiğini öne sürüyorlar. Türkiye siyasi eliti bunun farkında bile değil. O nedenle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi ve destekçilerinden farklı toplumsal kesimlere “cibiliyetsizler” diye atarlanması büyük tepki aldı.

KÜRESELLEŞME ULUS-DEVLETLERİN ROLÜNÜ ZAYIFLATTI

Kaldı ki bu karışıklık durumu yalnızca bize ait de değil. Bugün bütün Batı dünyasında da benzer bir değer karışıklığı var. Batı’da, çoğu “bu toplumlarda” üretilmiş ve insanı öne çıkaran “evrensel değerler” ortadayken İsrail’in sürdürdüğü kirli savaşa dur diyen yurttaşlarına kötü muamele etmesi, edebilmesi, İsrail devlet terörünü karşı çıkamaması da bir değer karışıklığının örneğidir bence.

Kısacası, küreselleşme ulus-devletin rolünü zayıflattıkça, ulus devletin içinde (ya göçlerle ya da baştan beri var olan) farklı kimlikler toplumda farklı değerlerin ve farklı fikirlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Dolayısıyla da günümüz ulus devletleri inanılmaz karmaşık değerlerin ve fikirlerin olduğu yapılara dönüşüyorlar. O nedenle de iktidarda olanların aldıkları kararların tüm toplumu kapsayamayacağını bu nedenle de “temsili demokrasinin” miadını doldurduğunu ve yeni bir yönetim modeli bulunması gerektiğini öne sürüyorlar.

Türkiye siyasi eliti bunun farkında bile değil. O nedenle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi ve destekçilerinden farklı toplumsal kesimlere “cibiliyetsizler” diye atarlanması büyük tepki aldı. Bu nedenle de Erdoğan’ın Türkiye toplumunun geldiği yer ile bir ilişkisi kalmadığını söyleyebiliriz. Hatta kendi seçmen kitlesi arasında bile farklılaşmaları anlamakta zorlanıyor. Ekonomik krizi yönetememek de böyle yapısı bozulmuş bir düşünce dünyasının sonucu.

Fikirler tartışılarak uzlaştırılabilirler. Ama değerler arasında bir tartışma anlamlı değildir. Yapılacak bir yolun oraya değil de buraya yapılması gibi bir tartışmadan bir uzlaşı üretebilirsiniz. Ama bir dindarla bir ateist arasında tanrının varlığı konusunda bir uzlaşı üretemezsiniz.

Bütün bu nedenlerle Türkiye için bir değişim zamanı gelmekte. Bu değişimin nasıl bir değişim olacağı ise “cibiliyetsizlerin” tutumuna bağlı.

Yaşayıp göreceğiz.

 

 

 

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER