© Yeni Arayış

Daha az çöp yaratmayı nasıl becerebiliriz? Geri(ye) dönüş mümkün mü?*

Kısaca artık mesele çöpü ayrıştırmakta değil, çöp üretmeye karşı duyarlı olmakta. Aksi takdirde, iklim krizini yavaşlatamıyorsunuz. Olayı yaratılmış çöpün geri dönüşümüne indirgediğinizde, karbon ayakizini azaltmaya odaklanıyor, hatta çöpünüzü başka ülkelere yollayarak kendinizi temize çekerken başkalarını pisletmekte sıkıntı görmüyorsunuz. Kısaca olay, her şey olup bittikten sonra çarkı geri döndürmeye odaklı bir tür günah çıkarma olmaktan çıkarmakta.

Ekonomi devi ABD’de lüks restoranlar dışındaki her türlü café, fastfood, pastane ve bilumum yeme-içme mekânlarının neredeyse hepsinde, oturarak tüketim yapsanız dahi size bütün ürünler plastik, kağıt veya bambu tabak, bardak ve çatal bıçak ile sunuluyor. Buna karşın, Avrupa Birliği’nin en fakir ülkelerinden Yunanistan, en hesaplı kahveyi dahi porselen fincanda sunuyor. Eğer kahvenizi alıp gitmek istiyorsanız orada da çözüm, geri dönüşümlü başka bir malzeme. Yunanistan’daki bu tutumun benzeri Türkiye’de en kıyıda köşedeki kıraathanesinde çay içtiğinizde bile cam bardakta sunulmasında görülebilir.

Bu güzel özellik mahallenizdeki dönerciye gittiğinizde maalesef devam etmiyor. Dürüm döneriniz size kağıtlara sarılı şekilde ve yanında bir sürü incecik peçete ile geliyor. Hem o incecik kalitesiz peçetelerden çok fazla kullanacaksınız hem de kağıtlardan çöp yaratacaksınız. Üstelik dönerin yağları değen kağıtlar, geri dönüşüme girme niteliğini kaybediyor. Yahut eve kebapçıdan et söylediniz. İster dönerci ister kebapçı olsun, tek kullanımlık ve geri dönüşemeyen kolonyalı mendil her restoran yahut büfenin olmazsa olmazı. Eve getirttiğiniz için plastik çatal bıçak getirmemeleri güzel olsa da içecek için yine doğada çözülmesi yüzlerce yıl alacak plastik kamışı mutlaka getiriyorlar. Anadolu’da birçok yerde çatal bıçaklar saydam bir plastik içinde masanıza konuyor. Bu pandemi sırasındaki bir sterilizasyon takıntısıydı ama adeta standart hale geldi ve hijyenik olmak adına çevre kirliliği yaratıyor. Su istediğinizde camdan yerine plastik şişede sunulması da adeta standart.

İngiltere’de çöpler kağıt; geri dönüşüm ve organik diye ayrı toplansa da, Avrupa’daki bir çok ülkenin aksine, kağıtla geri dönüşen diğer maddelerin ayrı toplanması daha yeni başladı (en azından kendi oturduğum yerde bu böyle). Dahası, İngiltere’de geri dönüşüme giden çöplerin Adana’da yakıldığı ortaya çıktı. Bir anlamda dostlar alışverişte görsün geri dönüşümü.

DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN GERİ DÖNÜŞÜMÜ

Pazara gittiğinize, her pazarcı size bir torba verse, eve en az onlarca torba ile dönmeniz mümkün. Bir başka nokta da, özellikle şarküterilerin streç film sevgisi. 100 gram zeytin yahut peynir alsanız dahi önce plastik torbaya sonra streç filme yahut tam tersine konmasına engel olamıyorsunuz. Büyük zincir marketler de birçok sebze meyveyi streç filme birkaç kat sarmadan satışa sunamıyorlar. Sanal marketlerden alışveriş yaptığınızda da durum benzer.

Bu yaratılan çöpün geri dönüşümüne gelirsek, İngiltere’de çöpler kağıt; geri dönüşüm ve organik diye ayrı toplansa da, Avrupa’daki birçok ülkenin aksine, kağıtla geri dönüşen diğer maddelerin ayrı toplanması daha yeni başladı (en azından kendi oturduğum yerde bu böyle). Dahası, İngiltere’de geri dönüşüme giden çöplerin Adana’da yakıldığı ortaya çıktı. Bir anlamda dostlar alışverişte görsün geri dönüşümü. Oysa Türkiye daha ayrıştırmayı bile doğru dürüst yapamıyor. Birçok yerde camlar renkli ve renksiz olarak toplansa da, bu kutular ya ağzına dek dolu yahut şişelerini normal çöplerle bir arada atan çok. Bu nedenle, sokaklarda gezen küçücük çocuklar, çöplerimizi karıştırarak bizim ayırmaya üşendiğimiz alüminyum teneke, plastik ve şişeleri -plastik eldivensiz- elleriyle topluyorlar. Bu şekilde sürekli çöp yaratmak bize pislik olarak geri dönüyor. Deniz dibinde yahut kumsala vurmuş şekilde kağıt peçete, şişe, alüminyum meşrubat tenekesi, plastik şişe, naylon torba bulmak sıradan bir durum. Aynı şey ormanlar, sokaklar için de söylenebilir.

En azından Kıta Avrupası’nda bu konudaki toplumsal bilincin yerleştirilmesi ve geliştirilmesi en az 35-40 yıllık. Almanya’da plastik süpermarket poşetlerinin paralı olması (ki Türkiye ve İngiltere’de de var), bu ve benzer uygulamalar üzerinden kendi poşetini, fincanını, bardağını getireni ödüllendirerek bilincin geliştirilmesinin tarihi çok eskiye dayanıyor. Artık marketlerde şarküteri alışverişinizi dahi kendi getireceğiniz kaplarla yapmak mümkün.

Kompost Almanya’da ve Fransa’da çoktan bir sonraki boyutta. Kısaca anlatmak gerekirse, apartmanlarda bile organik çöpler ayrı toplanıyor. Organik atıklar -ki bunun içinde tabaktaki yemek artıkları, soyduğunuz soğan, patates yahut meyve gibi birçok şey girebilir- ayrı bir kutuya konulduğunda, diğer küçük hayvanlar böcekler, sinek ve salyangozlar için yemek oluyor. Uzun vadede, bu atıkları karıştırdığınızda karardıklarını, eridiklerini ve gübreye dönüştüklerini görebiliyorsunuz. Doğadan gelenin doğaya döndüğü bu sistemin halen Türkiye’de olmaması büyük bir eksiklik. Diğer yandan, Türkiye’deki file, tava yoğurdu ve depozitolu cam şişeler devrini hatırlamak mümkün. Bunlar o dönemde çevre için değil ekonomi için yapılan şeylerdi. Dolayısıyla toplumsal hafızayı harekete geçirerek geri(ye) dönüşümü farklı nedenlerle yapmak mümkün.

Kısaca artık mesele çöpü ayrıştırmakta değil, çöp üretmeye karşı duyarlı olmakta. Aksi takdirde, iklim krizini yavaşlatamıyorsunuz. Olayı yaratılmış çöpün geri dönüşümüne indirgediğinizde, karbon ayak izini azaltmaya odaklanıyor, hatta çöpünüzü başka ülkelere yollayarak kendinizi temize çekerken başkalarını pisletmekte sıkıntı görmüyorsunuz. Kısaca olay, her şey olup bittikten sonra çarkı geri döndürmeye odaklı bir tür günah çıkarma olmaktan çıkarmakta. Çünkü ilk kirletmeyle verilen bir çok zarar maalesef geri dönülemez boyutlara ulaşmış durumda. Bir başka deyişle, toplumların bunu günlük hayatına dahil etme bilincinin yerleşmesi gerekiyor. 

Sade vatandaş olarak yapabileceklerimiz sınırsız. Ayrıştırabileceklerimizi mümkün mertebe ayrıştırıp çöpü doğru yere ulaştırmak için yerel yönetimlerimizden yardım isteyebiliriz. Pazarcımıza, bize “ezilir abla” diye iyi niyetle vermeye çalıştığı torbayı neden istemediğimizi açıklayacağız. 

SADE VATANDAŞ OLARAK YAPABİLECEKLERİMİZ SINIRSIZ

Örnekler verdiğimiz ülkeler arasındaki bu farklılıkların sebebi hem toplumsal hem kültürel – ve de çok bildik. Yeni dünyada tüketim öncelikliyken eski kıta tasarrufçu bir tutum sergiliyor. Tarihsel olarak da ABD ekonomisinin motoru tüketim, Avrupa ekonomisinin motoru üretim/verimlilik. Bu sebeple AB ülkeleri ve adaylarının geridönüşüm ve süreklilik konusundaki önceliği en baştan kirlilik ve çöp üretmemek ve yenilenebilir enerjiler üretmek olmuş. Peki biz ne yapacağız? 

Sade vatandaş olarak yapabileceklerimiz sınırsız. Ayrıştırabileceklerimizi mümkün mertebe ayrıştırıp çöpü doğru yere ulaştırmak için yerel yönetimlerimizden yardım isteyebiliriz. Pazarcımıza, bize “ezilir abla” diye iyi niyetle vermeye çalıştığı torbayı neden istemediğimizi açıklayacağız. Bir önceki alışverişten kalan torbaları pazar arabamıza doldurup, o torbaları tekrar kullanabilir, bazı şeyleri pazarcıya direkt arabaya boşalttırabiliriz. Streç filmi ayrı ürün olarak almak yerine, başka aldıklarımızdan gelenleri yemeklere kapak olarak kullanabiliriz. Dahası, çaycımızdan hala bardakta çay içebiliriz. Şimdi "TIP" desek eski kıta olarak hala geri(ye) dönebiliriz. Çünkü en son umut ölür.

* Bu yazı Güldilek Schlieker'in katkılarıyla kaleme alınmıştır. 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER