© Yeni Arayış

'Cumhuriyet Savcısı' ünvanının derin anlamı ve tarihi mirası

Mustafa Kemal Zengin’in gözaltına alındıktan sonra tutuklanması, adaletin tecellisi adına önemli bir gelişme oldu. Ancak burada asıl sorgulanması gereken, bu durumu mümkün kılan Cumhuriyet Savcısı’nın kararlılığıdır. İşte bu noktada, "Neden 'Cumhuriyet Savcısı' denir?" sorusu gündeme geliyor.

Son dönemde ülkemizin gündemini sarsan en büyük olay, 12 bebeğin ölümüne sebep olan Yenidoğan Çetesi'nin varlığıdır. Bu trajik durum, yalnızca insanlık adına bir felaket değil, aynı zamanda ülkemizdeki hukuk sisteminin ne denli karmaşık ve önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. Her şey, yeni doğum yapmış bir annenin, yoğun bakımdaki bebek ünitelerinin günlük 8 bin TL gibi bir bedelle doldurulduğunu iddia etmesiyle başladı. Bu çarpıcı iddia, yoğun bakımda gereksiz yere tutulan bebeklerin, "Yenidoğan Çetesi" olarak adlandırılan bir suç şebekesi tarafından öldürüldüğünün ortaya çıkmasına zemin hazırladı.

Bu korkunç olayın detayları, gazeteci Emrullah Erdinç’in yürüttüğü titiz bir araştırma ile gün yüzüne çıktı. Araştırma sonucunda, çetenin başında bulunan ve kendisini müsteşar olarak tanıtan Mustafa Kemal Zengin’in, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı’nı tehdit ettiği görüntülere ulaşıldı. Zengin’in, “Sadece seni koruyarak olmaz, markete giden eşini, camiye giden babanı, çocuklarını da korumak lazım” sözleri, adalet sisteminin ne denli tehlikeye girdiğini gözler önüne serdi. Bu tehdit, Zengin’in, “Devlet için yurt dışında operasyon yapan adamlar” ifadesiyle birlikte, suçun ciddiyetini sorgulanır hale getirdi.

Mustafa Kemal Zengin’in gözaltına alındıktan sonra tutuklanması, adaletin tecellisi adına önemli bir gelişme oldu. Ancak burada asıl sorgulanması gereken, bu durumu mümkün kılan Cumhuriyet Savcısı’nın kararlılığıdır. İşte bu noktada, "Neden 'Cumhuriyet Savcısı' denir?" sorusu gündeme geliyor. Diğer meslek gruplarında “Cumhuriyet” sıfatı kullanılmazken, bu unvan yalnızca Cumhuriyet Savcıları için verilmiştir.

Bu sorunun cevabı, Türkiye'nin hukuk devriminin önemli simgelerinden biri olan "Cumhuriyet Savcısı" unvanının köklerinde yatmaktadır. Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un bu unvanı açıklayan ölümsüz sözleri hâlâ akıllardadır: “Devletin her kademesi yanılabilir, hukukun dışına çıkabilir. Ama Cumhuriyet adına hesap soracak tek merci Cumhuriyet Savcılarıdır. İşte bu yüzden yalnızca onlara ‘Cumhuriyet Savcısı’ denir.” Bu unvan, bağımsız yargının ve hukuk devletinin sarsılmaz bir güvencesidir. Cumhuriyet Savcıları, bu büyük sorumluluğu millet adına tam yetkiyle ve vicdanla taşımaktadır.

Hukuk devrimi sürecinde, Cumhuriyet Savcıları için "cumhuriyet savcısı" ifadesinin kullanılmaya başlanması, bu unvanın içerdiği derin sorumluluğun bir yansımasıdır. Atatürk’ün, Adalet Bakanı Bozkurt’tan konuyu izah etmesini istemesi ve Bozkurt’un yaptığı açıklama, bu unvanın gerekliliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir: “Devletin her kademesinde olanlar yanlış yapabilirler. Hukuk dışına çıkabilirler. Onlara millet, devlet ve ikisini de kucaklayan cumhuriyet adına hesap soracak olan Cumhuriyet Savcılarıdır.” Bu sözler, yalnızca geçmişte değil, günümüzde de geçerliliğini korumakta ve Cumhuriyet Savcılarının rolünü daha da önemli kılmaktadır.

Ancak, bazı zamanlarda “cumhuriyet savcısı” ifadesinin gerektirdiği sorumluluk ve özen çizgisinde bazı kırılmalar yaşanmıyor değil. Bu kırılmaların başında yargıya olan güvenin azalması ve cezasızlık algısı yatıyor. Yargıya güven öncelikle yargının kararları ile oluşur. Bu karar üzerinde bina edilir ve yükselir. Güven verebilen ve erişilebilir bir adalet için yine güven veren erişilebilir bir adil kararların çıkması gerekmektedir. Adaletin sağlanması adına atılacak her adım, gelecekte hukuk sistemimizin ne denli güçlü ve bağımsız olacağını belirleyecektir. Mecelle’den bir örnek vereceksek “suimisal, misal olamaz” ilkesini unutmamak da önemlidir. Cumhuriyet Savcılarının, "cumhuriyet savcısı" görevlerini tam yetki ve sorumlulukla yerine getirebilmeleri için, yasal güvencelerin yanında, toplumdan da destek almaları gerekmektedir. Cumhuriyet Savcıları, yalnızca hukukun tecellisi için değil, aynı zamanda toplumun vicdanını da temsil etmektedir. Bu sebeple, her bir Cumhuriyet Savcısının yürüttüğü soruşturmalar, adaletin sağlanması için kritik öneme sahiptir.

Yenidoğan bebek çetesi davasında dik duran Cumhuriyet Savcısını tebrik ediyorum. Bu, yalnızca bir davanın değil, hukuk devletinin, adaletin ve insanlığın bir zaferidir. Bugün, adaletin sağlanması adına atılacak her adım, gelecekte hukuk sistemimizin ne denli güçlü ve bağımsız olacağını belirleyecektir.

DİK DURAN CUMHURİYET SAVCISINI TEBRİK EDİYORUM

Günümüzde adaletin sağlanması adına atılacak her adım, hukuk devletinin temellerini güçlendirmek için elzemdir. "Cumhuriyet Savcısı", "avukat (savunma hakkı kutsaldır)", "yargıç" üçlüsü, Anayasa’daki “bağımsız yargıyı” oluşturur. Ancak bu yapı, yalnızca hukukun işleyişine değil, aynı zamanda toplumda adaletin sağlanmasına da hizmet etmelidir. Bu nedenle, kamuoyunun yargıya olan güveninin tekrar inşa edilmesi gerekmektedir. Yargı mensuplarının bağımsızlığının, adaletin ve hukukun üstünlüğünün sağlanmasında ne denli önemli olduğu bir kez daha anlaşılmalıdır.

Yenidoğan bebek çetesi davasında dik duran Cumhuriyet Savcısını tebrik ediyorum. Bu, yalnızca bir davanın değil, hukuk devletinin, adaletin ve insanlığın bir zaferidir. Bugün, adaletin sağlanması adına atılacak her adım, gelecekte hukuk sistemimizin ne denli güçlü ve bağımsız olacağını belirleyecektir. Bu bağlamda, tüm Cumhuriyet Savcılarının, "cumhuriyet savcısı" unvanının gerektirdiği sorumluluğu üstlenmeleri, adaletin teminatı açısından büyük önem taşımaktadır.

Hukukun temel ilkelerine bağlı kalmak, her zamankinden daha kritik bir hal almıştır. “Cumhuriyet Savcısı” olmak, yalnızca bir unvan değil, aynı zamanda büyük bir sorumluluktur. Cumhuriyet Savcıları, adaletin sağlanması adına fedakarlıkla çalışan, hukukun üstünlüğünü korumak için mücadele eden kahramanlardır. Onların çabaları, hukukun temel ilkelerini aydınlatan bir yol haritası oluşturarak, daha adil bir toplum inşa etme amacına katkıda bulunacaktır.

Unutulmamalıdır ki, her bir Cumhuriyet Savcısının yaptığı iş, yalnızca bireylerin değil, toplumun genelinin adalet arayışında kritik bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, adaletin sağlanması yolunda atılacak her adım, geleceğimizin teminatı olacaktır. Tüm yargı mensupları, toplumun vicdanı, adaletin sesi ve hukukun savunucularıdır. Onların güçlü duruşları, her zaman daha iyi bir geleceğin inşasında önemli bir mihenk taşı olacaktır.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER