© Yeni Arayış

Çorlu tren kazası kararı ve yanlışlıklar

Çorlu tren kazası kararı ve yanlışlıklar

Deprem davalarında tek bir devlet görevlisine soruşturma izni verilip dava açılmamışken, Bölge Müdürü seviyesinde memurlara ceza verilebilmiş olması, hukuk devleti adına ileri bir adımdır. Aslında normal bir ülkede olması gereken sıradan bir yargılamanın, bizim ülkemizde gerçekleşince alkışlarla karşılanması, hukuk devletinin düşürüldüğü pespayeliği anlamaya yeter. Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 2018 yılında meydana gelen tren kazasına ilişkin davada karar çıktı. Mahkeme heyeti, dönemin TCDD 1. Bölge Müdürü Nihat Aslan' a 15 yıl, Bakım Servis Alanlarından Sorumlu Müdür Yardımcısı Levent Meriçli' ye 9 yıl 2 ay, Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu' ya 17 yıl 6 ay, Altyapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Nizamettin Aras' a 8 yıl 4 ay, Mühendis Tevfik Baran Önder' e 10 yıl, Demir Yolu Bakım Müdürü Turgut Kurt' a 16 yıl 3 ay, Mühendis Deniz Parlak' a 9 yıl 2 ay, Mühendis Kubilay Başkaya' ya 9 yıl 2 ay, Çerkezköy Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat'a 13 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Levent Kaytan, Burhan Ortancıl, Çetin Yıldırım ve Celalettin Çabuk için beraat kararı verildi. Heyet ayrıca o ana kadar tutuksuz yargılanan Mümin Karasu, Nihat Aslan, Turgut Kurt ve Özkan Polat hakkında tutuklama kararı verdi, bu kişiler duruşma çıkışı tutuklandılar. İlk intiba olarak, mahkemenin ceza yağdırdığı yönünde görüşler var. Peki, Çorlu tren kazası kararı doğru mu? Bu sorunun yanıtını bulmadan önce, neler yaşandığını hatırlamakta fayda var. Edirne'nin Uzunköprü ilçesinden İstanbul Halkalı'ya gitmek için hareket eden, içinde 362 yolcu ve 6 personelin bulunduğu tren, 8 Temmuz 2018'de Tekirdağ'ın Çorlu ilçesi Sarılar Mahallesi yakınlarında raydan çıkarak devrildi. Kazada 7'si çocuk 25 kişi öldü, 328 kişi de yaralandı. Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca kazanın meydana gelmesinde kusurlu bulunan TCDD 1'inci Bölge Müdürlüğü Halkalı 14'üncü Demiryolu Bakım Müdürlüğü'nde müdür olarak görev yapan Turgut Kurt, Çerkezköy Yol Bakım Şefliği'nde çalışan Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat, Yol Bakım Şefliği'nde Hat Bakım ve Onarım Memuru Celaleddin Çabuk ile Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) bünyesinde çalışan ve Mayıs ayındaki yıllık umumi muayene raporunda imzası bulunan Köprüler Şefi Çetin Yıldırım hakkında 'taksirli ölüme ve yaralanmaya neden olmak' suçundan 2'şer yıldan 15'er yıla kadar hapis istemiyle Çorlu 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Daha sonra sanık sayısı 13'e çıktı; kaza itibarıyla TCDD 1'inci Bölge Müdürlüğü'nde görevde olan Bölge Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu, Halkalı 14. Demiryolu Bakım Müdürü Turgut Kurt ve Yol Bakım Şefi Özkan Polat'ın "bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan cezalandırılmaları ve tutuklanmaları, davaya ilişkin savcılığın esas hakkındaki mütalaasında talep edildi. Savcı, TCDD 1. Bölge Müdürü Nihat Aslan, 1. Bölge Müdür Yardımcısı Levent Muammer Meriçli, Üstyapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Levent Kaytan, Altyapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Nizamettin Aras, Hat Bakım Onarım Memuru Celaleddin Çabuk, Köprüler Şefi Çetin Yıldırım, Yol Kontrolörü Burhan Ortancıl, Mühendis Deniz Parlak, Kubilay Başkaya, Yüksek Mühendis Tevfik Baran Önder'in ise "basit taksir" suçundan cezalandırılmalarını istemişti. Ailelerin ve avukatlarının mücadelesi sonrası, olay yerinde yeniden keşif işlemleri yapıldı ve yeni bilirkişi raporları alındı. 2021 tarihli bilirkişi raporunda kaza bölgesinde yer alan menfezin hizmet ömrünü doldurduğuna işaret edildi, 2023 tarihli ek bilirkişi raporunda ise TCDD asli kusurlu bulunmuştu, çünkü kazanın ana nedeni gerekli bakım yapılmadığı için çöken ve trenin raydan çıkmasına neden olan menfez geçidiydi.

AİLELERİN MÜCADELESİ SONUCU YENİDEN KEŞİF YAPILDI

Yakınlarını kaybeden aileler ve avukatları ise mütalaaya itiraz ederek TCDD üst yöneticileri ve Ulaştırma Bakanlığı'nın yargılamaya dahil edilmemesine tepki göstermişti. Dosya kapsamında alınan 2018 tarihli bilirkişi raporunda Turgut Kurt ve Özkan Polat'ın yanı sıra Köprüler Şefi Çetin Yıldırım ve Hat Bakım Onarım Memuru Celalettin Çubuk'un da gerekli denetim ve kontrolleri yapmadıkları gerekçesiyle asli kusurlu oldukları belirtilmişti. Ailelerin ve avukatlarının mücadelesi sonrası, olay yerinde yeniden keşif işlemleri yapıldı ve yeni bilirkişi raporları alındı. 2021 tarihli bilirkişi raporunda kaza bölgesinde yer alan menfezin hizmet ömrünü doldurduğuna işaret edildi, 2023 tarihli ek bilirkişi raporunda ise TCDD asli kusurlu bulunmuştu, çünkü kazanın ana nedeni gerekli bakım yapılmadığı için çöken ve trenin raydan çıkmasına neden olan menfez geçidiydi. Ailelerin avukatları, “sonucu engellemek yönünde bir eylemleri olmadığı için” mevcut sanıkların olası kast yönünden ceza almaları, cezada indirim yapılmaması ve üst düzey yöneticilerin de mutlaka yargılanmaları gerektiğini söylüyorlar. Ceza hukuku bakımından, suçun manevi unsuru iki şekilde karşımıza çıkabilir: Kast ya da taksir. Kast, bir fiilin bilerek, istenerek gerçekleştirilmesidir. Hareketlerin bilinmesi, ancak neticenin istenmemesi durumunda ise taksir söz konusu olur. Kast ve taksir, kendi içlerinde alt bölümlere ayrılırlar; örneğin “neticenin öngörülmesine rağmen gerçekleşmesine kayıtsız kalınması” biçiminde tanımlayabileceğimiz olası kast, kastın bir alt türüdür. Taksir sorumluluğu ise kendi içinde basit taksir-bilinçli taksir olarak ikiye ayrılır. Bilinçli taksirde kişi, fiilinin neticesini öngörmekte ancak gerçekleşmesini istememekte, kendi kişisel veya mesleki özgüveninden ötürü gerçekleşmesine hiç ihtimal vermemektedir. Eğer olayda TCDD yetkilileri “biz o kadar işimizde iyiyiz ki, bizim yaptığımız geçit çökmez” biçiminde davranmışlarsa bilinçli taksirden, “geçidin çökebileceğini öngörmelerine rağmen, gerekli tedbirleri almak konusunda hiçbir fiilde bulunmayarak kayıtsız kalmış, adeta “ölürlerse ölsünler” biçiminde bir tavır içine girmişlerse olası kasttan sorumlu olacaklardır. İkisi arasınca cezalar bakımından en az onar yıllık farklar söz konusudur. Mahkemenin takdiri, bu olayda bilinçli taksir olduğu yönünde gerçekleşti. Elbette, yargılanan sanıkların hak ettiklerinden fazla ceza almalarının kimseye bir faydası yok ve verilen cezalar da ölenleri geri getirmeyecek, ancak adaletin yerine getirilmesi bakımından doğru kararın verilmesi önemliydi.

ADALETİN YERİNE GETİRİLMESİ İÇİN DOĞRU KARAR ÖNEMLİYDİ

Mahkemenin takdiri, bu olayda bilinçli taksir olduğu yönünde gerçekleşti. Elbette, yargılanan sanıkların hak ettiklerinden fazla ceza almalarının kimseye bir faydası yok ve verilen cezalar da ölenleri geri getirmeyecek, ancak adaletin yerine getirilmesi bakımından doğru kararın verilmesi önemliydi. Mağdur yakınlarının ve avukatlarının olası kasttan ceza verilmesi gerektiğine yönelik eleştirilerine üst yargı mercilerinin ne söyleyeceğini yakında göreceğiz. Bana göre burada esas noktalardan biri ise ıskalanıyor. Eğer TCDD Bölge müdürü de bu kazadan sorumluysa, neden zamanın TCDD Genel Müdürü ve Ulaştırma Bakanı sorumlu değil? Deprem davalarında tek bir devlet görevlisine soruşturma izni verilip dava açılmamışken, Bölge Müdürü seviyesinde memurlara ceza verilebilmiş olması, hukuk devleti adına ileri bir adımdır. Aslında normal bir ülkede olması gereken sıradan bir yargılamanın, bizim ülkemizde gerçekleşince alkışlarla karşılanması, hukuk devletinin düşürüldüğü pespayeliği anlamaya yeter. Devlet, patetik şekilde üstlerin sorumluluğunun ortaya çıkmaması için daha alt düzeydeki ajanlarını korumakta ve asla yargılatmamak yönünde tavır sergilemekte, bu durum da pek çok kez cezasızlık sonucuyla karşılanarak adaletsizlik duygusuna neden olmaktadır. Yargılanması gereken memurların siyasetle de ilişkisi varsa, TCDD Genel Müdürü örneğinde olduğu gibi, yargı sürecinin işlemesi neredeyse imkansız hale dönüşmektedir. O halde ortaya konan hukuk tavrının tüm sorumluluğunun siyasi iktidara ait olduğu söylenebilir. Verilen cezaların azlığı çokluğu değil, yargılanması gerektiği halde yargı önünden adeta kaçırılan siyasi-memurların ve siyasetçilerin sayısının konuşulması daha doğru olur.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER