© Yeni Arayış

Çocukluktan gelen öğrenmeler değişemez mi?

Çocukluktan gelen öğrenmeler değişemez mi?

Uzman bir klinisyenle olumsuz çocukluk deneyimleri üzerine çalışmak, kişiye yalnızca iç görü ve daha güçlü başa çıkma mekanizmaları vermekle kalmaz; aynı zamanda bu etkilerin nörolojik hasarlarını onarma sürecini de başlatabilir. Zarar verici düşünce ve davranış kalıplarını sağlıklı alternatiflerle değiştirerek eski/zedeleyici nöronal yolları daha fazla güçlendirmeyi durdurabilir ve daha sağlıklı düşünceleri, duyguları, davranışları besleyen yeni sinirsel bağlar kurabiliriz. Psikoloji bilimiyle ilgilenmeye başladığımdan beri, çocukluk dönemindeki olumsuz yaşantıların yetişkinlik hayatını mutlaka domine edeceğine dair fikirler bende sanırım bir çeşit duvara çarpıyordu.  Psikolojik ya da fiziksel istismara uğrayan çocukların yetişkinlik hayatlarında bu olumsuzlukların gölgesinde kalmak durumunda oldukları düşüncesini içime sindiremedim ve bununla ilgili neler yapılabilir konusunu hep çok önemli buldum.  Hüzün, çaresizlik, umutsuzluk, korku, kaygı hissettireni de kucaklayarak, umudu, çareyi, huzurlu ve hoş hissettireni aramayı seviyorum. Bu konuda yalnız olmadığımı da biliyorum, etraftaki onlarca kendini yeniden bıkmadan usanmadan doğuran, büyüten insanları gördükçe.  Üstelik bilim de destekliyor bu umudu. Şöyle ki; Bir çocuğun hayatında meydana gelen ve büyük etkiler bırakabilen negatif yaşamsal olaylara “olumsuz çocukluk deneyimleri/adverse childhood experiences” deniyor.  Uzun süreli çocukluk çağı travması durumlarında çocuğun beyni ve vücudu, beynin işlevine ve yapısına zarar verebilecek aşırı stres hormonları üretiyor. Çocukların beyni hızlı bir şekilde geliştiği için, bu durum onların öğrenme mekanizmalarına, strese nasıl tepki vereceklerine ve karar verme mekanızlamarına etki ederek hayatlarının geri kalanı için bir risk durumu oluşturabiliyor. Bu konuda yapılan bazı araştırmalar, yetişkinlerin yarısından fazlasının geçmişlerinde en az bir olumsuz çocukluk deneyimi yaşadığını gösteriyor. Bu olayların sayısı arttıkça kalıcı olma ve kişiyi etkileme riskleri de bir o kadar artıyor. Ancak unutmamak gerekir ki, risk kaderi tanımlamaz.

RİSK KADERİ TANIMLAMAZ

Bu olumsuz çocukluk deneyimlerine şunları örnek gösterebiliriz:  Ebeveynlerin boşanması/ayrılması Aile üyelerinden birinin hapse girmesi Alkol ya da uyuşturucu bağımlısı bir ebeveyne sahip olmak Mental sağlık problemleri olan bir ebeveyne sahip olmak Fiziksel ya da duygusal ihmale uğramak Fiziksel, duygusal ya da cinsel istismara maruz kalmak Bu konuda yapılan bazı araştırmalar, yetişkinlerin yarısından fazlasının geçmişlerinde en az bir olumsuz çocukluk deneyimi yaşadığını gösteriyor. Bu olayların sayısı arttıkça kalıcı olma ve kişiyi etkileme riskleri de bir o kadar artıyor. Ancak unutmamak gerekir ki, risk kaderi tanımlamaz.  Bu olumsuz yaşantıların kişide nörolojik ve psikolojik çıktılarının onarabileceğine dair kanıtlarımız var! Çocuklar aslında en basit anlamıyla, içinde büyüdükleri dünyayı yansıtırlar. Bu dünya tehdit, kaos, öngörülemezlik, korku ve travmayla karakterize ediliyorsa, çocuğun beyni de bu dünyayı içselleştirecek ve yansıtacaktır.  Fakat aynı nörolojik sistem, iyileşmeye de gebedir. Beynin nöroplastisitesi sayesinde travmaların sebep olduğu hasarlar onarılabilir. Nöroplastisite, insan beyninin değişimlere ayak uydurabilme, esneyebilme, kendini yeniden şekillendirme ve onarabilme becerisini anlatan bir terimdir.  Ayrıca çalışmalar, olumsuz çocukluk deneyimlerinin negatif etkilerinin, kişiler güçlü bir destek sistemine ve yaşamın zorluklarıyla başarılı bir şekilde başa çıkma becerisine sahip olduğunda hafifletebildiğini göstermektedir. Bu başa çıkma becerisi rezilyans/dayanıklılık olarak adlandırabilir.  Çocuklukta ve sonrasında dayanıklılığı güçlendirmenin bazı yolları şunlardır: Bir amaç duygusuna sahip olmak Destekleyici bir sosyal çevre Bireysel problem çözme ve öz düzenleme becerilerini güçlendirmek  Ruh sağlığını destekleyen kurum ve topluluklardan destek almak  En az bir ebeveynle yakın bir ilişki sürdürmek  Klinisyen / terapist desteği almak  Uzman bir klinisyenle olumsuz çocukluk deneyimleri üzerine çalışmak, kişiye yalnızca içgörü ve daha güçlü başa çıkma mekanizmaları vermekle kalmaz; aynı zamanda bu etkilerin nörolojik hasarlarını onarma sürecini de başlatabilir. Zarar verici düşünce ve davranış kalıplarını sağlıklı alternatiflerle değiştirerek eski/zedeleyici nöronal yolları daha fazla güçlendirmeyi durdurabilir ve daha sağlıklı düşünceleri, duyguları, davranışları besleyen yeni sinirsel bağlar kurabiliriz.  Yani, iyi olmak bize bahşedilmemiş olabilir, Ancak biz kendimize iyi olmayı öğretebiliriz.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER