© Yeni Arayış

Cihadizmin mezhepsel rövanşizmi: Alevi katliamı

Selefist-cihadist grupların ve güçlerin, Alevi düşmanlığı ve nefreti bitmeyecektir. Kırk yıllık Esad rejiminin bütün karanlığını, kirliliğini ve kanlılığını Aleviler üstüne yükleyip Alevilere karşı her fırsatta soykırım ve katliam operasyonları yapılacaktır. Alevilere yönelik derin bir Selefi ve Sünni nefret ve düşmanlık vardır.

Alevileri İslam’dan çıkmış mürtedler olarak gören HTŞ yönetimi, Aleviler için ölümle ve imha ile biten korkunç bir son hazırlamayı, politikalarının olmazsa olmazı haline getirmiştir. Selefist-cihadist grupların ve güçlerin, Alevi düşmanlığı ve nefreti bitmeyecektir.

El-Kaide-IŞİD geleneğinin devamı olan HTŞ’nin (Heyet’üt Tahrir ül-Şam) Şam’da iktidarı ele geçirmesinden sonra Alevilere, Kürtlere, Dürzilere ve diğer farklı toplum kesimlerine yönelik saldırılarını yoğunlaştırmıştır. Colani yönetiminin güçlerinin, 5 marttan itibaren sahil kesimi denilen Alevi bölgelerinde yaptıkları yoğun saldırılar sonucu yüzlerce Alevi insan, hayatını kaybetmiştir. 9 Mart’ta bir bildiri yayınlayan Amerika yönetimi, “yabancı cihatçılarında aralarında bulunduğu radikal İslamcı teröristlerin Batı Suriye’de insanları katlettiğini” ifade etmekte ve katliamı reddetmektedir.  

Colani ve HTŞ yönetimi güçlerinin Alevilere yönelik saldırıları yeni değildir. İktidarı ele geçirdikleri andan itibaren cihadist HTŞ grupları, Alevilere saldırdılar. HTŞ’nin Alevilere yönelik yapmış olduğu saldırılar, hep münferit olaylar olarak değerlendirildi. Cihadist ideolojinin ve örgütün Alevilere duyduğu derin nefretin ve düşmanlığın farkında olmama hali, Colani yönetimi güçlerinin Alevilere yönelik sistematik bir şekilde katliam yapmasının önünü açtı. Alevilere karşı yapılan katliam,  Samarra anı olarak değerlendirilebilir. 2006 Yılında el-Kaide’nin Irak’ın Samarra kentinde kutsal olarak görülen bir Şii türbesine yaptığı saldırıdan sonra Irak’ta Şii-Sünni şeklinde kurgulanan mezhep savaşının fitili ateşlenmişti. Tartus’ta, Lazkiye’de ve Ceble’de Alevilere karşı işlenen katliamlar, Suriye’de de Alevi-Sünniler arasında   bir mezhepsel çatışmanın önünü açabilir.  Suriye, Esad rejiminden kurtulmuştur, ama mezhepçilikten kurtulmuş değildir. Suriye’de mezhepçilik, en dinamik faktör ve fay hattı olmaya devam etmektedir.

Colani ve HTŞ, kendilerini Suriyeli bir yapı olarak sunmaktadır. HTŞ ideolojisinin Selefilik, Sünnilik ve Suriyelilik şeklinde 3 S olarak niteleyebileceğimiz üç ayağı bulunmaktadır. Selefist cihadist HTŞ, kendisini Suriye’de Sünniliğin ulusal ölçekte silahlı koruyucusu olarak görmektedir. Suriye’nin sahil kesiminde gerçekleştirilen Alevi katliamını HTŞ zihniyeti ve yönetimi, sapkın Nusayrilere karşı Sünniliği ve İslam’ı korumak için verilen bir cihad olarak görmekte, meşrulaştırmakta ve yüceltmektedir. HTŞ militanlarının  bizzat çekip yayınladığı videolarda Aleviler domuz olarak nitelenmekte ve aşağılanmaktadır.

Selefist-Cihadist ideoloji, Suriye savaşını hak-batıl arasında meydana gelen bir mücadele olarak sunmaktadır. Suriye konteksinde savaş, sadece Esad rejimini  devirmekten ibaret değildir. Suriye konteksinde cihadın, Nusayri Alevileri ve Şiileri tamamen ortadan kaldırmak şeklinde mezhepsel bir amacı ve anlamı bulunmaktadır. Yıllardır Alevilere karşı nefretle ve düşmanlıkla dolu olan el-Kaide-DAİŞ-Nusra Cephesi-HTŞ grupları, cihad ateşiyle dolu olarak mezhepsel bir katliama ve soykırım yapmaya hazır durumdadırlar. HTŞ‘ye bağlı şiddet grupları,  Alevilere yönelik işledikleri katliamlarla cihad ateşini canlı tutmaya çalışmaktadırlar.

Selefi-Sünni Cihatçılar, Esad rejimini devirdikten sonra bugün Alevilerden yıllardır biriken nefretlerinin, kinlerinin ve düşmanlıklarının meyvesi olan rövanşist duygularla intikam alma duygularını tatmin etmeye çalışmaktadırlar. Suriye’de intikam ve ayırımcılık zihniyeti egemendir.

Suriye coğrafyası, selefi cihadist ideoloji açısından tarihsel, sembolik, dinsel ve kültürel anlamlara sahiptir. Cihadist ideolojiye göre Suriye ve Şam coğrafyası, Ümeyye hilafetinin kurulduğu ve İslam İmparatorluğu’nun yükseldiği yerdir. Selefi cihadçılar, Şam’da iktidarı ele geçirdikten sonra tarihteki muhteşem imparatorluğu yeniden küresel ölçekte kurma yolundaki amaçlarını gerçekleştirmede   anahtar bir dönüm noktasında olduklarını düşünmektedirler.

HTŞ’nin ve Colani’nin Şam’da iktidarı ele geçirmesi, sadece Esad rejiminin devrilmesi olarak görülmemektedir. HTŞ yönetimine göre, Esad rejimini devirdikten sonra bir aşağılanma ve utanç dönemi sona ermiştir. Müslüman ümmetini aşağılayan ve utandıran bu dönemin sorumlusu, Suriyeli Nusayri Alevilerdir. Hak-batıl arasındaki mücadele, Esad’ın devrilmesinden sonra yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Hak-batıl arasındaki mücadelenin yeni aşaması, mücahitler (HTŞ yönetiminin selefist cihatçıları) ve Nusayri Aleviler arasında olacaktır. Selefist cihadist ideolojiye göre, Nusayri Aleviler, Müslmanları Suriye’den   temizlemek için on yıllardır devam eden bir komployu tezgahlamakta ve uygulamaktadırlar. Müslümanlara karşı kurulan Nusayri Alevi komplosunun boşa çıkarılması için selefist-cihadist güçlerin, Alevileri temizlemesi en büyük cihad olarak yüceltilmektedir. Şeriat rejimini Suriye’nin tamamına dayatan HTŞ, Alevileri jenosit düzeyinde uyguladığı terör ve şiddetin hedefi haline getirmiştir. Yıllardır Selefist-cihadist ideolojinin Alevi sorununun çözümü hakkında verdiği hüküm, toplu imha ve ölümdür.

Aleviler hakkında verilen toplu ölüm ve imha kararı yeni değildir. Alevileri mürted  olarak  gören Gazali, Alevilerin mürtedler olarak öldürülmesine ve Müslüman toprakların onlardan arındırılmasına hükmetmektedir. Nusayri Alevileri Hristiyanlardan, Yahudilerden ve putperestlerden daha fazla kafir gören İbn Teymiyye, Müslümanların onlara karşı  cihat etmesinin farz olduğu fetvasını vermektedir. Alevilerin katlinin vacip olduğu, mallarının ve kadınlarının helal olduğu şeklindeki tarihsel hüküm, el-Kaide-DAİŞ-HTŞ ideolojisinde ve zihniyetinde geçerliliğini korumaya devam etmektedir.  Gazali ve İbn Teymiyye, Nusayri Alevileri İslam’dan çıkmış mürtedler olarak gördüğü gibi, Colani ve HTŞ’de Alevileri İslam’dan çıkmış sapkınlar, mürtedler ve kafirler olarak görmeye devam etmektedir. 2015 Yılında el-Cezire televizyonuna verdiği röportajda Colani, Alevileri “Allah’ın dini olan İslam’ın dışında olan bir mezhep grubu” olarak nitelemektedir.

Alevilerin bundan sonra işkenceye, tecavüze ve bombalanmaya maruz kalmaya devam edeceğini tahmin etmek zor değildir. Alevileri İslam’dan çıkmış mürtedler olarak gören HTŞ yönetimi, Aleviler için ölümle ve imha ile biten korkunç bir son hazırlamayı, politikalarının olmazsa olmazı haline getirmiştir.

Selefist-cihadist grupların ve güçlerin, Alevi düşmanlığı ve nefreti bitmeyecektir. Kırk yıllık Esad rejiminin bütün karanlığını, kirliliğini ve kanlılığını Aleviler üstüne yükleyip Alevilere karşı her fırsatta soykırım ve katliam operasyonları yapılacaktır. Alevilere yönelik derin bir Selefi ve Sünni nefret ve düşmanlık vardır. Selefi-Sünni Cihatçılar, Esad rejimini devirdikten sonra bugün Alevilerden yıllardır biriken nefretlerinin, kinlerinin ve düşmanlıklarının meyvesi olan rövanşist duygularla intikam alma duygularını tatmin etmeye çalışmaktadırlar. Suriye’de intikam ve ayırımcılık zihniyeti egemendir. Eşit vatandaşlık zihniyetine yabancı olan intikamcı ve ayırımcı selefizm-cihadizm, Aleviler başta olmak üzere kendisinden farklı olan herkese saldırmaya devam edecektir.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER