© Yeni Arayış

CHP’nin yol haritası, dünyadan örnekler ve seçim nasıl kazanılır?

Siyaset bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, CHP’nin cumhurbaşkanı adayını belirleme yol haritası bağlamında adayın nasıl belirlendiğine ilişkin dünyadaki örnekleri değerlendirerek; CHP’nin yapması ve yapmaması gerekenlerini yazdı.

Türkiye kamuoyu olmasa dahi, CHP kamuoyunun bugünlerdeki başlıca gündemlerinden biri; önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olarak kimin, hangi yöntemle gösterileceğine yanıt aramak.  Ülke gündeminde ekonomik kriz, görevden alınan belediye başkanları ve tutuklanan gazeteciler öne çıkmakla birlikte, CHP’nin eşzamanlı olarak bu konuyu da gündeme almasının nedenleri tabii ki mevcut. İzlediğimiz kadarıyla CHP CB adayını kısa sürede belirleyerek iktidara “Biz hazırız” mesajı verip, erken seçime zorlamak, parti içinde kimin aday gösterileceği tartışmaları ve arayışlarını uzatmamak, böylece ülkenin temel gündem maddelerine odaklanmak, aday belirleme sürecinde demokratik usulleri kurumsallaştırmak, belirlenecek adayı strateji, taktik, politika ve kadrolarıyla rakip adaylarla yarışmaya şimdiden hazır hale getirmek istiyor. 

Özgür Özel’in açıklamaları dikkate alındığında, CHP’nin konuya ilişkin yöntemi ve sürecin neredeyse netleştiğini söylemek mümkün. Parti tüzüğünün 54.maddesinde  Cumhurbaşkanı adayının saptanması şu şekilde düzenlenmiştir; “Cumhurbaşkanı adayı seçmen yoklaması, önseçim, aday yoklaması, merkez yoklaması yöntemlerinden biriyle belirlenir. Hangi yöntemin uygulanacağına Parti Meclisi karar verir.  Seçmen yoklaması, seçmen kütüğünde kayıtlı seçmenlerin katılımıyla yapılır. Önseçim, üye kütüğünde kayıtlı üyelerin katılımıyla yapılır. Aday yoklaması, Partide belli görevlere seçilmiş olan delegelerin katılımıyla yapılır. Merkez yoklamasında adayı Parti Meclisi saptar”. Görüldüğü gibi, yöntemi belirlemeye Parti Meclisi yetkili olup, adayın ne zaman belirleneceğine ilişkin herhangi bir düzenleme yoktur. Diğer yandan, seçmen yoklamasının isteyen seçmenlerin katılımıyla mı, yoksa seçmenleri temsil eden kamuoyu araştırmasıyla mı yapılacağı konusunda da bir açık ifade bulunmuyor.

Belirlenen adayı onay yetkisi ise Parti Meclis Grubuna aittir. Özel’in 1.600.000 üyenin katılacağı bir önseçimle adayın belirleneceği şeklindeki açıklaması henüz Parti Meclisinde alınmış bir karara dayanmamış olmakla birlikte, anlaşılan o ki yine Özel’in ifadesiyle milletvekilleri başta olmak üzere, parti yönetiminde hakim eğilim bu yönde görünüyor. Diğer yandan, 20.Olağanüstü Kurultayda değiştirilen madde ile, üyelerin görevleri ve haklarını düzenleyen 54.md’nin 14.fıkrasına göre “Parti içi seçimlerde …Seçme hakkının kullanılabilmesi için; üyelikte bir (1) yılı tamamlamış olmanın ve düzenli aidat ödemenin yanı sıra eğitim alma, parti toplantılarına katılma, partinin katıldığı seçimlerde ve halkoylamalarında görev isteme veya verilen görevi yerine getirme, dijital demokratik katılım yoluyla açılan görüş ve oylamalara katılma, dijital mecralardaki parti etkinliklerine katılma veya bunları yaygınlaştırma görevlerinden en az ikisinin yerine getirilmiş olması gerekir”. Tüzüğün ilgili hükmü, parti yönetimi tarafından üye olmaya davet edilenlerin CB adayı belirleme  konusunda önseçime katılıp katılmayacaklarını ilişkin hukuki bir tartışma yaratma potansiyeline sahip olsa da, tüzüğün partinin iç işleyişine ilişkin bir düzenleme olmasıyla nedeniyle, olası itirazlarda yeni üyelerin önseçimde oy kullanmaları açısından Yargıtay’ın konuya ilişkin yerleşik içtihatlarına göre bir sorun teşkil etmeyeceği kanaatindediz.

Aday belirleme yöntemi ve sürecine ilişkin üzerinde CHP’lilerin tümünün uzlaştığı bir stratejik tercih ise şu aşamada bulunmuyor. Konuya ilişkin 2 boyutlu itiraz ve tartışma yaşanıyor. 1.boyutta önseçim yöntemine ilişkin itirazlar özellikle parti üye tabanında çok güçlü bir desteği olmayan, fakat seçmen nezdinde yüksek popülarite ve desteğe sahip bir adayın  eşit rekabet koşullarında yarışamayabileceğine, sadece önseçimle belirlenecek adayın CHP üyelerinin desteğini kazanmakla birlikte, seçmenler nezdinde en fazla desteğe ulaşamayabileceğine ilişkin itirazlar mevcuttur. 2.boyutta ise seçime uzun bir süre kala ve ülke gündeminde olmamasına rağmen aday belirlemenin yanlış olduğuna ilişkin değerlendirmeler mevcuttur. İlk boyuttaki itiraz ve tartışmalar ağırlıklı olarak Mansur Yavaş taraftarlarından, 2. boyuttaki itiraz ise Kemal Kılıçdaroğlu ile taraftarlarından gelmektedir. O’na göre Cumhurbaşkanlığı adaylığınınn sanki ülkenin tek gündemi ve sorunuymuş gibi gündemde tutulması muhalefet bloğu ve CHP’nin motivasyonunu düşürürken, iktidarı rahatlatmaktadır. Oysa ki öncelik erken seçim olmalıdır. Bugünden cumhurbaşkanlığı seçimi için parti içinde bir yarış başlatma, tarafları kutuplaştırır, böyle bir süreç ‘pimi çekilmiş el bombasının partinin içine konması demektir’[1].

Seçime katılma hakkı olan tüm seçmenler ya da ülke seçmenlerini temsil kabiliyetine sahip örneklemle yapılacak kamuoyu araştırmalarıyla aday belirlemenin avantajları, parti içi dengeler yerine, seçmenlerin büyük çoğunluğunun istediği adayın belirlenmesi, seçmen nezdinde desteği en yüksek adayla seçim kazanma şansını arttırma, seçmeni sandığa taşıma motivasyonunu sağlama, parti içi pazarlıkları minimize etme gibi daha öngörülebilir, objektif yöntem olarak değerlendirilmektedir.

BAŞKA ÜLKELERDE ADAY NASIL BELİRLENİYOR

CB adayının belirlenmesi sürecini farklı süre ve yöntemler açısından değerlendirirken, başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerdeki  örneklere de gözatmak gerekir. Aday belirleme yöntemi açısından bakıldığında,  dünyada iki model mevcuttur: Demokratik model ve merkeziyetçi model. Demokratik model partiler adaylarını gönüllü olarak seçmenlerin ya da üyelerin katıldığı ve geniş bir parti/seçmen tabanını sürece dahil etmeyi amaçlayan kapsayıcı ve/veya daha sınırlı sayıdaki seçmenleri temsil eden  kamuoyu araştırmalarına dayanan sınırlı kapsayıcı modeldir. Parti lideri ve/veya üst yönetim kadrosunun adayı belirlediği yöntem ise dışlayıcı modeldir. CHP tüzüğündeki aday belirleme yöntemleri bu anlamda her iki modeli de içermektedir.

Dünya örneklerine bakıldığında, özellikle Latin Amerika ülkelerinden Arjantin, Şili, Uruguay’da bazı partiler, bazı seçimlerde tüm seçmenlerin katılımına imkan tanıyan bir aday belirleme yöntemine başvurmaktadır. Arjantin’de ilk kez 2011 seçimlerinde uygulanan PASO sistemine göre tüm partiler devlet başkanı adaylarını belirlemeye yönelik olarak açık, eş zamanlı ve zorunlu seçim yapmışlar, bu seçime seçmen kütüğünde kayıtlı olan tüm seçmenler katılabilmişlerdir. Şili’de 2021’de demokratik sosyalist İttifak “Apruebo Dignidad”, Uruguay’da sol koalisyon “Frente Amplio” da benzer yöntemle belirli koşullara sahip seçmenlerin katılımıyla devlet başkanı adaylarını belirlemişlerdir. Brezilya, Meksika, Yarı-başkanlığın uygulandığı Fransa, A.B.D’de ise ağırlıklı olarak parti üyelerinin katıldığı kapalı ön seçimle adaylar belirlenmektedir. Fransa’da 2017’de merkez sağda Cumhuriyetçiler (Les Republicains) üye olmayan seçmenleri de açık ön seçimle aday belirleme sürecine dahil etmişlerdir.

Seçime katılma hakkı olan tüm seçmenler ya da ülke seçmenlerini temsil kabiliyetine sahip örneklemle yapılacak kamuoyu araştırmalarıyla aday belirlemenin avantajları, parti içi dengeler yerine, seçmenlerin büyük çoğunluğunun istediği adayın belirlenmesi, seçmen nezdinde desteği en yüksek adayla seçim kazanma şansını arttırma, seçmeni sandığa taşıma motivasyonunu sağlama, parti içi pazarlıkları minimize etme gibi daha öngörülebilir, objektif yöntem olarak değerlendirilmektedir. Dezavantajları ise seçmenin salt popülaritesi yüksek adayları tercih etnesi halinde, kısa vadeli popülaritenin seçim zamanına kadar yaşanabilecek gelişmeler nedeniyle riske sokabilmesi, rakipler tarafından daha fazla yıpratılabilme, partizan seçmenin adayı sahiplenmesinin önseçimle belirlenene göre daha düşük düzeyde kalabilmesi, parti içi dengeler nedeniyle çatışma ve direnç üretebilmesidir. Salt seçmen yoklaması/kamuoyu araştırmalarıyla adayın belirlenmesi de araştırmalar yöntemsel olarak sorunlu, temsil kabiliyeti çok yüksek değilse, yanlış aday belirlenmesine yol açabilmesidir.

Adayı erken açıklamanın riskleri ise rakibe adayı yıpratmaya yönelik alan açılmasına neden olabilir, parti içi dışlanmışlık hissi ve buna bağlı çatışma potansiyeli üretebilir, rakiplerin adaya karşı yıpratıcı stratejiler üretme alanı açılabilir, seçmenler çok iyi motive edilmediği takdirde, seçmenlerin adaya dair heyecanı azalabilir.

CB adayının sadece ön seçimle belirlenmesinin avantajı parti-üye ilişkisini  güçlendirmesi, üyelerin aktif üye haline gelmesine katkı yapması, parti kimliği, aidiyetini geliştirmesi, parti içi demokrasiyi güçlendirmesi, merkez yoklaması ya da aday yoklamasında öne çıkan parti içi dengeler yerine, tabanın sesine kulak verilmesiyle demokratik meşruiyetin güçlenmesi olabilir. Dezavantajları ise parti içi grupların sürece müdahil olması halinde parti içindeki gruplar ve dengelerin potansiyel bölünmelere  yolaçabilmesi, bunun da belirlenecek adayı yıpratma riski, duygusal, katı ideolojik tercihler, ilksel bağlar, parti taassubunun rasyonel karar vermeyi güçleştirebilme potansiyelidir.

CHP’de aday belirleme sürecine ilişkin bir diğer tartışma konusu olan adayın belirlenme zamanı ya da süresi açısından bakıldığında, başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerde partiler başkan adaylarını ortalama olarak seçime 6 ay ile 1 yıl kala belirlenmektedir. ABD (Demokrat, Cumhuriyetçi Parti), Meksika’da (Morena, PAN-PRI-PRD İttifakı) süreç yaklaşık 1 yıl, Brezilya’da (İşçi Partisi, Liberal Parti) 6-9 ay, Arjantin’de (Peronist Adalet Partisi, Muhalefet Bloğu- Juntos por el Cambio) 6-12 ay, Şili’de 6-9 ay (Sol İttifak-Apruebo Dignidad, Merkez Sağ-Chile Vamos), Uruguay’da 6-12 ay (Frente Amplio-Sol Koalisyon, Partido Nacional-Merkez Sağ), Venezuela’da 6 ay önce (PSUV-Birleşik Sosyalist Parti) dir.

Süre, zamanlama açısından bakıldığında, adayların erken ya da seçimlere kısa süre kala belirlenmesinin kendine özgü avantaj ve dezavantajları vardır. Adayın erken açıklanması adayı güçlendirmeye, daha iyi tanınmasına  katkı sağlayabilir, seçmenlerin talep ve beklentilerine göre politika üretilmesine hizmet eder, seçmenlerle erken bağ kurulmasına, aidiyet, özdeşlik ilişkisinin oluşmasına, pekişmesine katkı yapar, rakip adaylar karşısında daha güçlü ve hazırlıklı aday olarak konumlandırılır, adaylık üzerinden yürüyen potansiyel çatışma ve ayrışmaları minimize eder, particilerin ve seçmenlerin konsolidasyonu sağlar, ideolojik olmayan rakip seçmenlerin bir kısmı adayın yanına çekilebilir. 

Adayı erken açıklamanın riskleri ise rakibe adayı yıpratmaya yönelik alan açılmasına neden olabilir, parti içi dışlanmışlık hissi ve buna bağlı çatışma potansiyeli üretebilir, rakiplerin adaya karşı yıpratıcı stratejiler üretme alanı açılabilir, seçmenler çok iyi motive edilmediği takdirde, seçmenlerin adaya dair heyecanı azalabilir.

Seçime kısa bir süre kala aday açıklamanın da kendi içinde fırsat ve tehditler, avantaj, dezavantajlar içerdiği belirtilmelidir. Kısa süre kala açıklanacak aday güçlü, popüler, seçmen desteği yüksek, vizyon ve politikaları ile hazırsa, rakiplerin adaya karşı strateji, politika üretmeleri zorlaşabilir, süre uzadıkça yıpratılma potansiyeli artan adayı rakiplerin seçmen nezdinde yıpratma potansiyeli zayıflar, seçmenin sandığa gitme konusunda motivasyonu, heyecanı yükselir, parti içi aday belirlemeye dayalı ayrışma, çatışmalar zayıflayabilir. Dezavantaj ve tehditler olarak bakıldığında ise, kampanya süresinin az olması, adayı partizan olmayan seçmenler konusunda tanınma ve destek alma anlamında zorlayabilir, rakibin yürüteceği “hazırlıksız, zayıf, zoraki aday” algısı tarafsız seçmen için zihinlerde soru işareti uyandırabilir.

Erdoğan’ın olası adaylığı karşısında erken belirlenecek aday güçlü bir kampanya ile seçim kazanabilir. Bunun tek koşulu muhalefetin tek güçlü adayla seçime katılmasıdır. Muhalefetin birden fazla adayla seçim yarışına girmesi rakibin seçim yarışını kazanmasını kolaylaştırabilir.

Seçim Kazandıracak Yöntem ve Zamanlama

Cumhurbaşkanlığı seçimi örneğinde sonucu tayin eden formül tabii ki tek başına aday belirleme yöntemi ve zamanlaması değil. Adayın niteliği, vaatleri, partisine ilişkin algı adayın seçimi kazanmasında asıl belirleyici dinamikler. Fakat, özellikle doğru aday, strateji, taktikler, adayın vizyonu, politika önermeleri ve gelecek tahayyülü yöntem ve zamanlama ile birleştiğinde, seçim kazandıran formil keşfedilmiş olur. Bu noktada seçimi kazanma yolunda rakip karşısında doğru konumlanmanın ilk adımı hangi stratejiyle yola çıkılacağına karar vermektir.

Ülke gündeminin ilk sıralarında ekonomik kriz, yoksullaşma, otoriterleştirme olsa da, erken seçimi zorlarken eş zamanla olarak belediyecilik deneyimi ve performansıyla popüler bir adayın olduğu koşullarda erken aday belirlemenin iddia edildiği gibi olumsuz etkileri çok zayıf kalır. Mevcut koşullarda geç açıklanacak adayın belirsizlikler nedeniyle 14 Mayıs benzeri bir tablo yaratma olasılığı gözardı edilmemelidir. Erdoğan’ın olası adaylığı karşısında erken belirlenecek aday güçlü bir kampanya ile seçim kazanabilir. Bunun tek koşulu muhalefetin tek güçlü adayla seçime katılmasıdır. Muhalefetin birden fazla adayla seçim yarışına girmesi rakibin seçim yarışını kazanmasını kolaylaştırabilir.  Seçimin ikinci tura kalması halinde ise, ilk turdaki oy parçalanmasının ikinci turda yaşanmayacağının garantisi de yoktur. Muhalefetin parçalı halinin ittifakla seçime girmeyi güçleştirmesi, Erdoğan’ın Cumhur ittifakı seçmenini blok olarak tutması, önümüzdeki süreçte özellikle terörün sonlandırılmasına yönelik iktidar stratejisine bağlı oluşabilecek seçmen tercihlerindeki olası yeniden mevzilenmeler dikkate alındığında, aday belirleme yöntemi başta olmak üzere CHP seçim kazanmak için minimum hatayla süreci yönetmelidir.

Minimum hata üretmeye yatkın strateji ise parti tabanını sürece doğrudan dahil edecek önseçim olmakla birlikte, adayın aynı zamanda informel bir ittifakın adayı olarak kurgulanması, bunun için muhalefet partilerinin tümünün seçmen taleplerini yansıtacak, yüksek temsiliyete sahip adayın bulunmasıdır. Dolayısıyla, önseçimin seçmen eğilimlerini yansıtacak araştırmalarla, hatta isteyen seçmenin sürece dahil edileceği informel yöntemlerden de yararlanarak takviye edilmesi, önümüzdeki seçimi muhalefetin kazanması için ideal denge formülü olabilir.

----

[1] Saygı Öztürk’ün Kemal Kılıçdaroğlu ile yapılan söyleşi, Sözcü, 1 Şubat 2025. 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER