CHP’nin tüzükle imtihanı
GENELCHP’nin yeni tüzüğünde cumhurbaşkanı adayı belirleme sorununun karara bağlanması gerek. Artık muhalefetin kendi iç çelişkileri yüzünden kaybedeceği bir seçim daha olmamalı. Yavaş mı, İmamoğlu mu, yoksa başka biri mi? Muhalefetin gelecekteki cumhurbaşkanı adayı milyonlarca üyenin oyuyla ve hukuk teminatı altında seçilmeli.
Tüzük ve parti hukukun demokratikleşmesi Özel’in lideri olduğu değişimci ekibin temel vaatleri arasındaydı. Ancak Kurultay kazanıldıktan sonra parti içi demokrasinin gereği yapılmadı. Yeterince vakit yok denilerek önseçim rafa kaldırıldı. Oysa propaganda için makul bir süre vardı. Belediye başkan adayları Kılıçdaroğlu ve Baykal dönemlerinde bir benzerine tanıklık ettiğimiz üzere parti elitleri arasındaki pazarlıkla, yani oligarşiyle belirlendi. Lütfi Savaş’ın adaylaşma süresine hepimiz tanıklık ettik. Veli Ağbaba’nın akrabası ve avukatının Çankaya belediye başkan adayı olması örneği aday belirleme usullerine yönelik liyakat eleştirisini daha da ön plana çıkardı. Bu kadroyla girilen 31 Mart seçimlerinde ise CHP yakın tarihin en büyük seçim başarısına imza attı. Halk Partisi artık birinci parti. Ana muhalefet kazandığı belediyelerle yerel iktidarı devraldı.
Geldiğimiz yer bir çelişkiyi gözler önüne sermekte. Parti içi demokrasi ile seçim başarısı arasında bağlantı yok. Yani 31 Mart’ta CHP’nin yaşadığı zafer ve son 20 yılda AKP’nin kazandığı seçim başarıları bize gösteriyor ki parti içi demokrasi olmasa dahi seçim kazanmak mümkün. Bu durumda şu soruyu sormak daha da makul hale geliyor: Parti içi demokrasi başarıya katkı sağlamıyorsa siyasetçiler parti içi yarışma ve yarışmaya dayalı rekabetçi bir liyakati neden savunsun?
Partilerin gündelik siyaset yapan yapılar olmaktan çıkarak ideoloji ve kalıcı söylemler üreten siyasi geleneklere dönüşmesini istiyorsak parti içi demokrasiye ihtiyacımız var. Çünkü parti içi demokrasi aynı zamanda rekabet ve rekabetten kaynaklanan ek kalite demek. Sadece felaketle sonuçlanan 2023 seçimlerini hatırlatmak bile parti içi yarışmanın ne kadar değerli olduğunu anlamamız bakımından önemli.
PARTİ İÇİ DEMOKRASİ REKABETTEN KAYNAKLANAN EK KALİTE DEMEK
Bu sorunun yanıtı uzun erimli ve istikrarlı siyasette yatıyor. Partilerin gündelik siyaset yapan yapılar olmaktan çıkarak ideoloji ve kalıcı söylemler üreten siyasi geleneklere dönüşmesini istiyorsak parti içi demokrasiye ihtiyacımız var. Çünkü parti içi demokrasi aynı zamanda rekabet ve rekabetten kaynaklanan ek kalite demek. Sadece felaketle sonuçlanan 2023 seçimlerini hatırlatmak bile parti içi yarışmanın ne kadar değerli olduğunu anlamamız bakımından önemli. Kılıçdaroğlu, tüzüğü değiştirerek ve 2018 seçimlerinde hemen tüm parti içi muhaliflerini tasfiye ederek CHP’nin tek adamı oldu. 2019 yerel seçim başarısı genel başkanın parti içindeki gücünü pekiştirdi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken ise muhalif kesim içinde adaylık tartışması baş gösterdi. Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş’a göre daha az popüler bir aday olmasına ve hemen tüm anketlerde geride kalmasına rağmen adaylığını dayattı. Genel başkanlık gücünü kullanarak parti içi rekabeti imkansız hale getirdi. İki belediye başkanının adaylığı en başta engellendi. Ayrıca ittifak içi 4 küçük sağ partiye bolca vekillik dağıtarak onların desteği kazanıldı. İYİ Parti’nin itirazı ise çok geç geldi. Sonuçta Kılıçdaroğlu muhalefetin adayı oldu. Sonrasında yaşananları hepimiz biliyoruz. Muhalefet hem cumhurbaşkanlığı hem de meclis seçimlerini kaybetti. Ülkenin yönetimi bir 5 yıl daha Erdoğan ve Cumhur İttifakı bileşenlerinde kaldı. Şu anki genel başkan Özgür Özel dahil olmak üzere CHP parti elitlerinin hemen hiçbiri Kılıçdaroğlu’na itiraz etmedi. İşte parti içi demokrasi yokluğu böyle bir şey. İnsanlar genel merkeze karşı çıkmak siyaseten sonlarını getireceği için yanlış da olsa sürece itiraz etmeyip susmayı tercih ediyor. Bu kötü örnek. ABD demokrasisi ise neyin nasıl doğru yapılacağını gösterir nitelikte. Biden aday olmak istiyordu. Ama seçimi kaybetme riski olduğundan Demokrat Parti elitleri Biden’ı adaylıktan çekilmeye zorladı. Çünkü ABD’de parti içi demokrasi var. Liderler her istediklerini yapamıyor.
Ezcümle, doğru olan tavır demokrasi tartışmasını siyasi partilerden başlatmaktan geçiyor. Parti içi demokrasi olmadan ulusal düzeyde demokrasiyi tesis etmek ise imkansız. Genel başkanı eşitler arasında birinci seviyesine indiren demokratik bir değişime, yani gerçek bir değişime iktidarın en büyük adayı olan CHP’nin diğer herkesten daha fazla ihtiyacı var.
DEMOKRASİ TARTIŞMASINI SİYASİ PARTİLERDEN BAŞLATMAK
Şu bir gerçek ki, geçmişi değiştirmek mümkün değil. Ama yine de geçmişten ders çıkararak gelecekte aynı hataların yaşanmasını engellemek pekala mümkün. Bu nedenle CHP’nin yeni tüzüğünde cumhurbaşkanı adayı belirleme sorununun karara bağlanması gerek. Artık muhalefetin kendi iç çelişkileri yüzünden kaybedeceği bir seçim daha olmamalı. Yavaş mı, İmamoğlu mu, yoksa başka biri mi? Muhalefetin gelecekteki cumhurbaşkanı adayı milyonlarca üyenin oyuyla ve hukuk teminatı altında seçilmeli.
Ezcümle, doğru olan tavır demokrasi tartışmasını siyasi partilerden başlatmaktan geçiyor. Parti içi demokrasi olmadan ulusal düzeyde demokrasiyi tesis etmek ise imkansız. Genel başkanı eşitler arasında birinci seviyesine indiren demokratik bir değişime, yani gerçek bir değişime iktidarın en büyük adayı olan CHP’nin diğer herkesten daha fazla ihtiyacı var.Bu cesareti gösterip göstermeyeceklerini hep beraber deneyimleyeceğiz.
İlginizi Çekebilir