CHP’den yayılan ışık ve karanlık
SİYASETCHP’den yayılan ışık ve karanlık
ÖZEL, KILIÇDAROĞLU GİBİ ILIMLI VE ÇOKKÜLTÜRLÜ BİR DEMOKRASİYİ SÖYLEMLEŞTİRİYOR
Bir süredir CHP’ye yöneltilen en büyük eleştiri Atatürkçü kimliğin aşındığı şeklinde. Kılıçdaroğlu, Özel veya İmamoğlu gibi liderler dahil olmak üzere hiçbir CHP’linin bu suçlamayı kabul etmeyeceği açıkça ortada. Ancak Kılıçdaroğlu döneminde CHP’nin AKP dışındaki sağla ve Kürt hareketiyle iyi ilişkiler kurduğu bilinen bir gerçek. 6’lı masa bir ölçüde bu ilişkiler zemininin sonucu. CHP’nin muhafazakar-milliyetçi kesimler ve Kürt siyasetini de içine alacak şekilde geniş bir zeminde siyaset yapması ise Atatürkçülüğün iki yönünün, yani laiklik ve Türk milliyetçiliğin daha az vurgulanmasıyla mümkün hale geldi. Özgür Özel’in Arapça tabelalarla ilgili son açıklaması Yeni CHP’nin özeti gibi. Zamanında Harf İnkılabı yapmış, Arap harflerini kaldırıp yerine başka bir alfabe koymuş bir partinin bugünkü genel başkanı Arapça tabelaların kaldırılmasını aşırı milliyetçilik olarak değerlendirdi. Ayrıca ona göre Arapça Kuran dili. Tabela kaldırmak dindarları incitebilir. Bu söylemin Kemalist laiklik ve Atatürk milliyetçiliğine karşı başka bir paradigmayı yansıttığını gözlemleyebiliyoruz. Özel, tıpkı halefi Kılıçdaroğlu gibi İslamcıları ve Kürtleri rahatsız etmeyecek düzeyde, ılımlı ve çok kültürlü bir demokrasiyi söylemleştiriyor. Bu noktada temel sorun Suriyeliler ve tarikatlara karşı çıkan seküler milliyetçiğinin ülkede çok popüler olması. Atatürkçülük nostaljik yanı ağır basan bir Rönesans yaşıyor. CHP’nin siyaset dilinde ise popüler Atatürkçülükten çok az şey var. Merkez sol ve sağ artık Halk Partisinde birleşti. Bu partinin iki yıldız ismini ortaya çıkan sonuçta büyük bir payı var. Bilindiği üzere İmamoğlu ve Yavaş klasik sosyal demokrat-Atatürkçü profilinin tipik temsilcileri değil. İlki ANAP, yani liberal merkez sağ, ikincisi MHP’nin milliyetçi-muhafazakar siyasetinden evirilerek CHP’ye geldi.MERKEZ SOL VE SAĞ, HALK PARTİSİNDE BİRLEŞTİ
CHP’nin politik ağırlığını tartışırken sadece Atatürkçülük ve sosyal demokrasi üzerinden bir tahlil yapmak ise şüphesiz ki yetersiz. Çünkü İmamoğlu ve Yavaş sayesinde CHP merkez parti haline geldi. Merkez sol ve sağ artık Halk Partisinde birleşti. Bu partinin iki yıldız ismini ortaya çıkan sonuçta büyük bir payı var. Bilindiği üzere İmamoğlu ve Yavaş klasik sosyal demokrat-Atatürkçü profilinin tipik temsilcileri değil. İlki ANAP, yani liberal merkez sağ, ikincisi MHP’nin milliyetçi-muhafazakar siyasetinden evirilerek CHP’ye geldi. İmamoğlu ve Yavaş sayesinde CHP, geniş sağ kitle için korkutucu bir figür olmaktan çıktı. Geçmişte sağ partilere oy vermiş seçmenler ve onların çocukları gönül rahatlığıyla Halk Partisini destekliyor. AKP’ye karşı yürütülen iktidar mücadelesinde partinin en büyük şansı Halk Partisinin kendi evlatları haline gelmiş bu iki belediye başkanının sağ popülist dili. İlgimizi yerelden genel merkeze çevirdiğimizde ise başka ayrıntılarla karşılaşıyoruz. Önce parti içi muhalefet, sonra da partinin yumuşak muhalefet çizgisine değinelim. Eski CHP hiziplerin partisiydi. 2019’dan sonra ise durum değişti. Yerelde iktidarın yarattığı belediye olanakları parti içi harareti düşürdü. Bu seçim bakımından ise kapanmamış bir kurultay hesabı yapılıyordu. Ancak beklenen olmadı. Geri dönmeyi uman Kılıçdaroğlu yanlıları büyük bir sessizliğe büründü. Bu saatten sonra Özgür Özel’i genel başkanlığa taşıyan ittifak sisteminde büyük bir kırılma olmadığı müddetçe parti içi muhalefetin biçim değiştirerek kendisini 4 yıl sonraki Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlayacağını öngörebiliriz. İmamoğlu, Yavaş ve Özel taraftarları şimdiden alan kapmaya ve kendi kadrolarını ayrıştırarak parlatmaya başladı. Bu durumu da normal görmek gerekli. Siyaset çatışmasız olmuyor. CHP söylemde sert, eylemde ise sistem içi bir parti. Yaptığı muhalefet basın açıklamaları, bölge mitingleri ve AYM başvurularının önüne geçemiyor. 1 ve 2 Mayıs günlerinde yaşananlar CHP’nin kontrollü muhalefet pozisyonunu devam ettirmeye istekli olduğunu gösterdi.CHP, SÖYLEMDE SERT, EYLEMDE SİSTEM İÇİ BİR PARTİ
CHP’nin muhalefeti meselesinde ise kafalar epey karışık. Çünkü CHP söylemde sert, eylemde ise sistem içi bir parti. Yaptığı muhalefet basın açıklamaları, bölge mitingleri ve AYM başvurularının önüne geçemiyor. 1 ve 2 Mayıs günlerinde yaşananlar CHP’nin kontrollü muhalefet pozisyonunu devam ettirmeye istekli olduğunu gösterdi. Taksim’e yürüyeceğini söyleyip yürümeyen bir Halk Partisi yönetimi var karşımızda. Dahası CHP 1977’den beri ilk defa bir seçimde 1. parti oldu. Ancak yerel siyasetteki bu başarı ulusal siyasete taşınamadı. Tarihin bu anında pek çok olasılık varken erken seçim yerine yumuşama istendi. Özel liderliği AKP’nin en çok işine gelen politik tercihi benimsedi. İktidarın muhalefet için çizdiği sınırın aşılamaması manidar. Bu arada 2 Mayıs’taki tutanaklar hala kamuya açılmadı. Aleniyet yerine kapalı kapılar ardında siyaset devam ediyor. Bu noktada CHP yönetimine Alevi ve Kürt açılımlarının neden başarısızlıkla sonuçlandığını bir kez daha hatırlatmak lazım. Süresi ve içeriği belli olmayan süreçler hak talebiyle masaya oturan kesimlerin her zaman aleyhine işler. Bugün durum da geçmişten çok farklı değil. Şüphesiz ki CHP’nin taktiğinin yeni bir siyasal iklim oluşturarak AKP ile MHP arasındaki ayrışmayı hızlandırmak olduğu iddia etmek de mümkün. Ancak yapısal durumun bu olasılığa izin vermediği açıkça ortada. AKP için MHP’den başka bir alternatif yok. Ekonomi düzelmediği, dış konjonktür demokrasinin lehine işlemediği ve yargı siyasetin aracı olmaktan çıkmadığı müddetçe Türk siyasetindeki mevcut dinamikler kendisini yeniden üretmeye devam edecek.İlginizi Çekebilir