© Yeni Arayış

CHP Sözcüsü Deniz Yücel basın toplantısı yaptı

CHP Sözcüsü Deniz Yücel basın toplantısı yaptı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sözcüsü Deniz Yücel, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı gündemine ilişkin basın toplantısı düzenledi. CHP Sözcüsü Yücel, "Dolmayan meydanlar, tutmayan projeler, anketler Erdoğan'ın ayarını iyice bozdu. Geçenlerde çıktı bu son seçimim’ dedi. Erdoğan bundan önce de benzer açıklamalar yapmıştı. Duygu sömürüsü yapacağına ekonomiyi düzelt, sığınmacı sorununu çöz, gençlere istihdam alanı aç. Siyasi ömrünü tamamladın. Bu son seçimin. 17 gün sonra, 2019’da halkımızın CHP’li belediye başkanlarına yönelttiği teveccühün daha büyüğü yaşanacak" dedi. CHP Sözcüsü Deniz Yücel, MYK toplantısı gündemine ilişkin basın toplantısı düzenledi. Yücel’in açıklamaları şöyle:

"Ramazan bolluk, bereket demektir ama bugün Ramazan'da bile ne bolluk ne bereket kaldı"

"Öncelikle dün Şırnak’ta, görev başında geçirdikleri trafik kazası sonucu şehit olan polis memurları Fırat Der ve İlker Duran'a Allah’tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum. Bugün Konya’da askeri eğitim uçağının düşmesi sonucu, şantiyede bir askerimiz şehit düştü. Şehidimize Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı ve sabır, yaralılara acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Nefsimizi terbiye ettiğimiz, tokun açın halinden anladığı 11 ayın sultanı Ramazan ayındayız. Allah tüm vatandaşlarımızın tuttuğu oruçları, ibadetleri kabul etsin. Ramazan deyince, ülkemizde ramazan sofralarının yeri bir başkadır. Aileler toplanır, iftar sofraları kurulur, hep birlikte oruç açılır. Ramazan bolluk, bereket demektir ama bugün Ramazan’da bile ne bolluk ne bereket kaldı memlekette. Vatandaş istediği gibi bir iftar sofrası kuramıyor. Et ve Süt Kurumu önünde kuyruklar uzuyor. İnsanlar gün ağarmadan sıraya giriyor. 1 kilo kıyma alabilmek için saatlerce sıra bekleyen emekliler, artık isyan ediyor. Bir vatandaşımız, ‘Bize cehennemi yaşatıyorlar’ diyor. Bir başka vatandaşımız, ‘Kaşıkla veriyorlar, kepçeyle alıyorlar. Ben ölümü tercih ediyorum, ölüm bundan daha rahat. Yaşayacak bir halimiz kalmadı’ diyor. 30 sene devlete hizmet ettiğini söyleyen bir başka emekliyse döner ekmek alıp yiyemediğinden yakınıyor.

"Emekli de asgari ücretli de Ramazan pidesi alamıyor"

Marketlerde fiyatlar almış başını gidiyor. Orta büyüklükte bir Ramazan kolisinin fiyatı 900 lira olmuş. Bunun da ne kadar yeteceği meçhul. Açlık sınırı 16 bin, yoksulluk sınırı 53 bin lira olmuş. 10 bin lira alan emekli de 17 bin lira alan asgari ücretli de bu koşullarda bırakın iftar sofrası kurmayı, Ramazan pidesi bile alamayacak durumda. Mutfaklar tamtakır kuru bakır. Buzdolapları bomboş, evlerde tencere kaynamıyor. AKP hükümetleri dönemi, ülkemizin adeta açlıkla ve yoksullukla sınandığı dönem olarak tarihe geçti. Biz CHP olarak yerel yönetimlerdeki gücümüzle AKP iktidarında yoksullaşan vatandaşımıza destek olmak ve onları yoksulluktan kurtarmak için hiç durmadan çalışıyoruz. Bakın, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu, İstanbullulara Halk Ekmek aracılığıyla 340 gramlık pideyi 10 liradan ulaştırıyor. AKP ise hala mizansen otobüs videolarıyla algı operasyonları peşinde. Sayın İmamoğlu’nu sandıkta yenemeyeceğini anlayan AKP'nin İBB Başkan adayıysa ‘Biz aynı oyunları, aynı tiyatroları oynamaya devam ediyoruz’ diyecek kadar pişkin. Biz, AKP'nin bu filmini daha önce de gördük. Şimdiden söyleyelim: Film onlar için mutlu sonla bitmiyor.

"Vatandaş artık bitti, tükendi"

Siz tiyatroyu, filmi sanatçılara bırakın. İstanbul, Ankara ve Antalya'da 250 gramlık Ramazan pidesinin 15 lira olan fiyatını nasıl düşürürüz diye düşünün. Şunu da belirtmeden geçmeyelim: Bu fiyatlarda fırıncıların hiçbir suçu günahı yok. Eminiz, kâr dahi etmiyorlar. Yükselen maliyetleri karşılamakta zorlanan esnaf, zam yapmak zorunda kalıyor. Burada asıl sorun, enflasyonun yükselişini önleyememeleri. Burada asıl sorun, 2002 ile 2024 yılları arasındaki maaş farklarıyla övünen, ekonomiden bihaber AKP hükümeti. Burada asıl sorun, AKP zihniyetinin kendine ve yandaşlarına layık gördüğü lüks ve şatafatlı hayatın binde birini dahi kendi vatandaşına layık görmemesi. Vatandaştan fedakârlık beklerler; işçiden, emekçiden kemerleri sıkmayı beklerler; emekliden sabır beklerler; pandemi olur, vatandaşa IBAN atarlar, para beklerler; deprem vergilerini deprem dışında her yere harcarlar, deprem olduğunda da Cumhurbaşkanından, Bakanına, bürokratına gözlerine ışık tutulmuş tavşan gibi bakarlar. Sosyal devlet ilkesini, kendi iktidarlarında tam tersine çevirip adeta devletin kendi vatandaşını sömürdüğü bir sistem haline getiren AKP hükümetlerinin vatandaştan beklentileri bitmedi ama vatandaş artık bitti, tükendi, illallah etti. AKP iktidarında ne devlet ciddiyeti kaldı ne de vatandaşı için kaygılanan bir iktidar. Varsa yoksa kendi siyasi gelecekleri.

"Mal varlığını dahi açıklayamayan bu anlayışa oy vermeyin"

Buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: Sen her konuda muhalefeti hedef göstermeyi bırak da yüreğin yetiyorsa 22 yılda mal varlığın nereden nereye geldi, onu açıkla. Bizim belediye başkanlarımız, belediye başkan adaylarımız aslanlar gibi mal varlıklarını açıkladılar. Neden? Çünkü çekinecekleri, gocunacakları bir şey yok. Ankara’nın en büyük 2 ilçesinden birinde, 20 yıl belediye başkanlığı yapan, AKP’nin Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkan adayı Turgut Altınok’a ‘Mal varlığını açıkla’ diyorlar; adam büyük bir pişkinlikle, büyük bir yüzsüzlükle diyor ki ‘Mal bizim değil, Allah’ın. Biz emanetçisiyiz.’ Bu nasıl bir yüzsüzlük, nasıl bir pişkinlik? Bunlar, Allahtan korkmaz, kuldan utanmazlar. Ben, buradan Tüm Ankaralılara bir çağrı yapmak istiyorum: Bu adama oy vermeyin. Mal varlığını açıklayamayanlara, Harun gibi gelip Karun olanlara, vatandaşın parasıyla, vergileriyle, iktidarın imkanlarıyla saltanat sürenlere oy vermeyin. Türkiye’nin 81 vilayetinde yaşayan 85 milyon vatandaşımıza buradan bir çağrı yapmak istiyorum: Bu anlayışa oy vermeyin. İşçiyi, emekliyi, memuru, öğrenciyi açlığa ve sefalete mahkûm eden, tüyü bitmemiş yetimin hakkına tenezzül eden ama mal varlığını dahi açıklayamayan bu anlayışa oy vermeyin.

"Erdoğan'ın cahilce ve inatla uyguladığı ekonomi politikaları ülkeyi iflasa sürüklüyor"

Yıl olmuş 2024, beyefendi hala 2002’deki maaşlarla bugünkü maaşları kıyaslıyor. Ama o zamanki alım gücüyle bugünkü alım gücünü kıyaslamıyor. Yaptıklarını, ülkeyi getirdikleri durumu bir marifetmiş gibi pazarlamaya çalışıyor. Oysa 2002 yılında emekli maaşı, asgari ücretin 1,4 katıydı, şimdiyse emekli maaşları asgari ücretin kat be kat altında kaldı. Bundan hiç bahsetmiyor. 2016'dan sonra emekli maaşları, asgari ücretin altında kalmaya başladı. 2016 yılında asgari ücret, 1301 lira olurken emekli maaşı 1265 lira oldu. Böylece en düşük emekli maaşının asgari ücrete oranı 1’in altına düşerek 0,97 oldu. Bundan da hiç bahsetmiyor. 2022’in ilk yarısında bu oran 0,74’e kadar düştü. 2023’ün başında asgari ücrete oranı 0,69’u gören en düşük emekli maaşı, 2023’ün ikinci yarısında asgari ücretin 0,66’sına kadar geriledi. 2024'te, en düşük emekli maaşı 10 bin lira olurken asgari ücret ise 17 bin lira oldu. Ve en düşük emekli maaşının asgari ücrete oranı 0,58 oldu. 2002'de, en düşük emekli maaşıyla 12 gram altın alınabiliyordu. Şimdi, en düşük emekli maaşı olan 10 bin liraya yalnızca 4 gram altın alınabiliyor. Erdoğan’ın bilimsellikten uzak, cahilce ve inatla uyguladığı ekonomi politikaları ülkeyi iflasa sürüklerken emeklinin cebinden altınları her ay birer birer eksiltti.

"Çocuklar bile vatandaşın alım gücünün düştüğünün farkında"

Alım gücü aydan aya değil, günden güne düşüyor. Bu hesaplar için ekonomist olmaya gerek yok. Çocuklar bile vatandaşın alım gücünün düştüğünün farkında ama Sayın Erdoğan hala laf ebeliğinde. Milyonlarca emekli, geçinemediği için emekli olduğu halde çalışmaya devam ediyor. Yıllarca bu ülkenin ekonomisine katkı sunan, katma değer yaratan emekliler, kendilerini yok sayan AKP’ye 31 Mart’ta hesap soracak. Rahat edip torun sevecekleri dönemde AKP, emeklileri ucuz et kuyruklarında saatlerce sıra bekleyecek hale getirdi. Emekliler nerede, ne ucuz diye market geziyor, pazar dolaşıyor. 70 yaşında insanlar, ekmeği ucuz alabilmek için saatlerce sıra bekliyor, kendilerine uzatılan mikrofonlardan, kameralardan emekliler utanıyor ama asıl utanması gereken AKP utanmıyor.

"Hiçbir yerde şansı olmadığını görünce siyasi dilenciliğe başladı"

Erdoğan, geçtiğimiz günlerde İzmir'e geldi ve bir miting yaptı. Yine İzmirlilere nasıl hitap edeceğini bilemedi. Mitingden geriye sadece Roman vatandaşlarımıza ettiği hakaret kaldı. Neymiş efendim CHP’deki kavgalar, Tepecik’teki kavgalara benziyormuş. CHP'ye hakaret etme telaşına düşen AKP Genel Başkanı, bu kez de İzmir'deki Roman vatandaşlarımızı kırmayı, rencide etmeyi ve ötekileştirmeyi başardı. Dolmayan meydanlar, tutmayan uçuk kaçık projeler, moral bozan anketler Erdoğan’ın ayarını iyice bozdu. Geçenlerde çıktı, ‘Bu son seçimim’ dedi. Erdoğan bundan önce de 2009’da da 2012’de de 2022’de de benzer açıklamalar yapmıştı. Dolar 32 liraya çıkmış, emekliler 10 bin liraya mahkûm edilmiş, vatandaş indirimli et almak için gecenin geç saatlerinde kuyruğa girmeye başlamış, öğretmenler atanmamış, tarikatlar ilköğretim okullarına sızmış, gençler işsiz... Biz de AKP Genel Başkanının yalvarışlarını izliyoruz. Neymiş? Bu seçim son seçimiymiş, ona oy verilsinmiş. İstanbul'dan Adana'ya, Ankara'dan İzmir'e hiçbir yerde şansı olmadığını görünce siyasi dilenciliğe başladı. Duygu sömürüsü yapacağına ekonomiyi düzelt, sığınmacı sorununu çöz, gençlere istihdam alanı aç. Zaten hepimiz biliyoruz, siyasi ömrünü tamamladın. Evet doğru, bu son seçimin. 17 gün sonra, 2019’da halkımızın CHP’li belediye başkanlarına yönelttiği teveccühün daha büyüğü yaşanacak.

"Güven çemberini 22 yılda neden oluşturmadınız?"

AKP’nin alışılagelmiş bir seçim klasiği de sınır ötesi operasyonlar. AKP’nin söyleyecek yeni bir sözü, adaylarının açıklayacak projeleri olmayınca ‘beka’ söyleminden medet umar, sınır ötesi operasyonları seçim malzemesi yaparlar. Neymiş, Bu yaz Irak sınırımızı güven altına alacak çemberi tamamlayacak, terör meselesini sorun olmaktan çıkaracaklarmış. 22 yaz, 22 yıl geçti. Bu güven çemberini 22 yılda neden oluşturmadınız? Yeni mi aklınıza geldi? Terör meselesini bugüne kadar neden sorun olmaktan çıkarmadınız? Şunu hatırlatırım: AKP iktidara geldiğinde, 2002 yılında terör sorunu bitmişti. Şehit haberleri gelmez olmuştu. AKP iktidara geldi ve terör belasını yine bu milletin başına bela etti. O yüzden vatandaşın bu masallara artık karnı tok.

"Türkiye’de işsiz sayısı artıyor ama istihdam alanları daralıyor"

Hafta başında TÜİK, işsizlik oranlarını açıkladı. Buna göre işsizlik yüzde 9,1; işsiz sayısıysa 3 milyon 214 binmiş. Ancak gerçek rakamlar tabii ki böyle değil. Gerçek işsizlik yüzde 26 buçuk; gerçek işsiz sayısıysa 11 milyona ulaşmış durumda. Genç işsizliği yüzde 16,6; kadın işsizliğiyse yüzde 21,1. AKP iktidarlarının yanlış istihdam politikalarının sonucu, ülkede koca bir işsizler ordusu oluştu. Türkiye’de işsiz sayısı artıyor ama istihdam alanları daralıyor. Gençler bu ülkede, kendilerine iş bulamıyor. Liyakatin yok edildiği ülkemizde, yurt dışına gitmeyi planlayan genç oranı yüzde 70’leri geçmiş durumda. Benzer bir durum, biliyoruz ki sağlık çalışanlarında da var. Bugün 14 Mart Tıp Bayramı. Adı bayram ama kendisi maalesef artık bayram değil. Kendini Türk hekimlerine emanet eden Mustafa Kemal Atatürk’ten, maalesef ‘Giderlerse gitsinler’ anlayışına geldik. Şehir hastaneleri denilen beton yığınlarının içinde, doktorların ameliyathane temizlemek, hemşirelerin hasta, teknikerlerinse malzeme taşımak zorunda kaldığı bir dönem yaşıyoruz. İzmir Bayraklı Şehir Hastanesi’ndeki bu iddialar karşısında, Sağlık Bakanlığı sus pus. Sağlık çalışanları çaresiz, hastalar çaresiz. Eczanelerdeyse veresiye ilaç dönemi başladı. İşte 21’inci yüzyılda, AKP’nin ‘sağlıkta dönüşüm’ masallarının dramatik sonu. Biz, tüm sağlık çalışanlarının özlük haklarının iyileştirildiği, şiddetten korunduğu bir Türkiye’yi var etme dileğimiz ve iddiamızla 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutluyoruz.

"Resmi Gazete, Yandaşa tanınan ayrıcalıkların ilan edildiği fermanlar haline geldi"

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın ‘Yatırım Teşvik Belgesi Listesi’ geçtiğimiz günlerde Resmî Gazete’de yayımlandı. Bakanlık, Eylül-Aralık 2023 döneminde, 5 bin 122 yatırım teşvik belgesi verdi. Yayımlanan listede önceden, ‘öngörülen destek unsurları’ adı altında, şirketlere tanınan vergi muafiyetleri, vergi indirimleri ve teşvikler yer alıyordu. Fakat şimdi bu listede, şirket teşvikleri ve vergi muafiyetleri yok. Peki ne var derseniz? Gerici faaliyetleriyle dikkat çeken birçok kuruma ve iktidara yakın şirketler teşvik var. Cübbeli Ahmet Hoca’nın onursal başkanı olduğu dernek de teşvik almış, Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın mütevelli heyeti başkanı olduğu ‘Yeni Türkiye Eğitim Vakfı İktisadi İşletmesi’ de teşvik almış. Nakşibendi tarikatının ‘Muradiye Eğitim Öğretim Okulları’ da yatırım teşviki alan şirketler arasında. AKP’nin vazgeçilmezi, kamu ihaleleriyle gündemden düşmeyen Albayraklar şirketi de beşli çete olarak bilinen Kalyon ve Cengiz İnşaat da teşvik alan firmalar arasında. Yine Cengiz Holding’e bağlı şirketlerden Eti Bakır Anonim Şirketi de teşvik alan şirketler arasında. Resmî Gazete, AKP döneminde tabiri caizse padişahın dağıttığı ulufelerin okunduğu fermanlara dönüştü. Yandaşa tanınan ayrıcalıkların ilan edildiği gece yayınlanan fermanlar haline geldi. Vatandaşa, kobilere, esnafa teşvik ve ayrıcalık yok; ülkenin kaymak tabakası olarak bilinen beşli çeteye, Erdoğan’ın yedi göbek akrabalarına teşvik üstüne teşvik var. İhtiyaçları mı var? Hayır. Hiç utanmıyorlar, hiç uslanmıyorlar.

"Birileri teşviklere boğuluyor, diğeri kredi kartı borcundan boğuluyor"

Onca teşvik arasında vatandaşın hali nedir, derseniz de vatandaşın haline bir göz atalım. Faizler yükseliyor yükselmesine fakat vatandaş başka çaresi olmadığı için kredi çekmeye ve kredi kartına borçlanmaya devam ediyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, son 3 ayda kredi kartı borçları, yüzde 8 arttı. İşte size kaymak tabaka olarak bilinen beşli çete ve sarayın akrabalarının haliyle sade vatandaşın karşılaştırmalı tablosu. Birileri teşviklere boğuluyor, diğeri kredi kartı borcundan boğuluyor. Birileri servetini büyütme çabasında, diğeri hayatta kalma çabasında. İşte biz vatandaşı yokluğa mahkûm eden bu adaletsiz sisteme itiraz ediyoruz. Macera aramayan, ayakları yere basan projelerle halkın derdine çare olan yerel yönetim anlayışını önce 31 Mart’ta yerel seçimlerde, daha sonra da genel seçimlerde hayata geçireceğiz.” Deniz Yücel açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"Provakatif eylemlerden medet umanların avuçlarını yalayacaklarını söyleyebilirim"

Yücel, "MYK toplantısında kampanyaya ilişkin yeni adresler belirlendi mi? Yeni bir taktik izlenecek mi" sorusuna şu yanıtı verdi: "MYK toplantımızda tabii ki kampanya ve seçim çalışmaları gündeme geldi. Biz kampanyamızı sürekli sahadan ve saha çalışmalarından geri dönüşler alarak, kampanyamızı sürekli güncelleyerek, yenileyerek, sahadan gelen veriler doğrultusunda revize ederek yürütüyoruz. Kampanyamız çok başarılı bir şekilde yürüyor. Türkiye'nin hemen hemen her yerinde ve bunun da seçim sonuçları ve sandık sonuçlarını yansıyacağına inanıyoruz. Genel Başkanımızın önümüzdeki seçimlere kadar kalan sürede programları önümüzdeki günlerde açıklanır. Elbette Doğu’da, Güneydoğu’da, Karadeniz'de birçok program yapılacak." Yücel, İstanbul İl Başkanlığı'nda kaydedildiği iddia edilen para sayma görüntülerine ilişkin ise şunları söyledi: "İstanbul İl Başkanlığı binamızın satın alındığı dönemde, kayıt altına alınan para sayma görüntüleriyle ilgili MYK toplantımızda herhangi bir gündem olmadı. İBB Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu bu konuda gerekli açıklamayı yaptı. Seçimlere 20 gün kala böyle bir şeyin gündeme getirilmesi AKP iktidarının, yandaşlarının ve onlardan medet umanların yine bir panik yaşadıklarını ve çaresizlik içerisinde olduklarını çok net bir şekilde gösteriyor. Bu tip provokatif işler, bu tip çamur atma niteliğindeki işler ve eylemler her seçim öncesinde, her seçim arifesinde yaşanıyor. Dolayısıyla buradan medet umanların avuçlarını yalayacaklarını çok büyük bir rahatsızlıkla söyleyebilirim."

"Devletin imkanlarını kendi ikballeri için kullanıyorlar"

Yücel, Bakanların 81 ilde AK Parti adayları için oy istemelerine ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: "Bakanların özellikle İstanbul'da, diğer illerde seçim çalışmaları yapmaları AKP'nin yine yaşadığı çaresizliği, korkuyu, kaygıyı ve paniği bize gösteriyor. Bir taraftan bakanları, seçilmiş kişiler içerisinden değil de atanmış kişiler olarak olarak belirleyeceksiniz, Bakanları yetkisizleştireceksiniz, bürokrasiyi güçlendirdiğinizi iddia edeceksiniz. Ama bir taraftan o bakanları bakanlıkların ve devletin tüm imkanlarıyla seçim döneminde adaya çıkartıp seçim çalışması yapacağız, yaptıracaksınız. Bu hem siyasete ne kadar samimiyetsiz baktıklarını, devletin kaynaklarını, imkanlarını, kamu kaynaklarını, kendi siyasi gelecekleri, ikballer için ne kadar kaygısızca ve şuursuzca kullandıklarını bize gösteriyor. Bir taraftan da seçim kaybetmenin paniğini, yani aynı 2019’da olduğu gibi ülkemizin dört bir yanında CHP’li belediye başkan adaylarına halkımız büyük bir teveccüh gösterdi. Şu anda da daha büyük bir teveccühün arifesindeyiz. Dolayısıyla 31 Mart 2024 seçimlerinde böyle bir korku, kaygı ve panik yaşadıklarını bize gösteriyor. Kimi çalıştırırsa çalıştırsınlar, Sayın Erdoğan da bir fiil çalışsa ki çalışıyor; İstanbul'da da başka yerlerde de yerel seçimlerde AKP'nin ve Cumhur İttifakı adaylarının bir hezimete uğramasını engelleyemeyecekler."

"Seçim gecesine ilişkin tatbikatlar yapılıyor"

Yücel, "Toplantıda seçim güvenliğine dair bir başlık konuşuldu mu? Nasıl tedbirler alınacak" sorusunu şöyle yanıtladı: "Seçim güvenliğine ilişkin bir gündemimiz oldu. Seçim güvenliğiyle ilgili örgütlerimiz, her türlü çalışmayı, önlemi yapıyorlar. Seçim gecesine ilişkin tatbikatlar yapılıyor. Sandık görevlilerimiz, okul sorumlularımız, okul görevlilerimizin, bilişim sorumlularımızın katıldığı, dahil olduğu... Önümüzdeki günlerde bu önlemleri ve çalışmaları sizlerle daha somut olarak paylaşacağız. Ben buradan şunu söylemek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her bir birey, vatandaşlık görevini yapmalı, sandığa gitmeli ve iradesi ne olursa olsun sandığa yansıtmalı. Sandık güvenliğiyle ilgili, seçim güvenliğiyle ilgili hiçbir yurttaşımızın herhangi bir kaygısı olmasın. CHP de bu düzenin değişmesi gerektiği konusunda iddia ortaya koyan ve çalışma yapan diğer tüm siyasi partiler de ve tabii ki yine sivil toplum kurumları, barolar da gereken çalışmaları yapıyorlar."

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER