CHP, adı konulmayan çözüm sürecine ne diyor?
SİYASETCHP, belki de ayrıntıları tam açıklanmayan sürece istinaden en baştan tavır koymak istemiyor olabilir. AKP’nin stratejisine benzer şekilde önce havayı koklayıp ona göre aksiyon almayı seçebilir. Ama unutmayalım ki AKP, bu sürecin sadece “izleyicisi” değil. Tereddütte kalmak, çizgisini belirginleştirmemek CHP’ye fayda sağlamayacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Mayıs 2023 seçim sonuçları belli olduktan sonra bir açıklama yapmıştı. Bahçeli’nin ağzından “Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, inşallah Türkiye değişmez” sözlerini duymuştuk. O gün Bahçeli’nin ne mesaj vermek istediği epey tartışılmıştı. Ancak çeşitli tezler gündeme gelmesine rağmen Bahçeli’nin ifadeleri tam olarak anlaşılamamıştı. Ta ki geçtiğimiz süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıncaya dek…
Bahçeli’nin sözlerinin bir devamı mıdır bilinmez ama Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nden (DEM) milletvekillerinin elini sıkması ve terör örgütü elebaşıyla ilgili açıklamaları, gündeme bomba gibi düşmüştü. Bu andan itibaren Türkiye’nin yeniden bir çözüm süreci başlattığına veya başlatacağına dair söylemler dolaşıma girmeye başladı. DEM, ilk elden yelkenleri suya indirerek, gerekirse aynı nehirde tekrar yıkanabileceğini sinyalledi. İktidar kanadından yapılan açıklamalarda, girilen sürecin yeni bir çözüm süreci olmadığı ısrarla vurgulandı. Ancak son aylardaki DEM, İmralı ve iktidar paydaşları arasındaki trafiğe bir isim de verilmedi. Biz de herhalde bu adı konulmamış bir çözüm süreci diye değerlendirdik.
Türkiye’nin adı konulmamış çözüm süreci gündemine gömülmesiyle beraber iktidarıyla muhalefetiyle siyasî partiler kendilerince pozisyon almaya başladı. MHP, ilk elden “devlet aklının” timsali rolüne girerek, kamuoyuna “benim bir bildiğim var, sakin olun” yönünde mesajlar vermeye başladı. Son yıllardaki siyasal şerit değişikliklerine rağmen seçmenlerine gönderdiği benzer mesajlarla tabanını büyük oranda korumayı başardığı için aynı kanalda kaldı. Öbür yandan MHP’nin gündelik siyasetin kendilerince sıradan ve bir o kadar da sıcak atmosferine gark olmak yerine müesses nizamı inşa etmekle ilgilenir bir görüntü vermesi, seçmen tabanını ferahlatıyor olsa gerek. Dolayısıyla adı konulmayan çözüm sürecini vitrine ilk koyan parti olan MHP, ulvi amaçlar doğrultusunda hareket ettiğine dair izlenim uyandırdığı için siyaseten manevra yapmakta fazla zorlanmadı.
MHP’nin siyasal bakımdan pozisyon alırken elini rahatlatan bir unsur da iktidarın bir paydaşı olmasıdır. Türkiye’de merkez sağ, her zaman için ideoloji ve siyaset devşirmede sağın uç renklerinden faydalanır. Milliyetçilik ve Siyasal İslâmcılık, Türkiye’de merkez sağı besleyen siyasal ve entelektüel damarları meydana getirmiştir. Merkez sağ, kendisinin sağında konumlanan katı tonlardan gıdalanırken ilgili siyasetin aşırılıkçı yönlerini bir tornadan geçirerek seyreltir. Böylece radikal sağın sert yüzü gider, katılığı seyreltilmiş, milletin önemli bir kısmına hitap eder bir politika demeti gelir. Merkez sağın elindeki politika demeti esneklik kabiliyeti son derece yüksek, kolay manevra üretebilir, pratik sonuçlara açık ve pragmatiktir. Anlaşılan o ki MHP, iktidarın paydaşı olarak merkez sağla girdiği ilişkide kendisini bir ölçüde merkez sağın renklerine boyamış.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Türkiye’nin girdiği her kritik virajda olduğu gibi süreci izlemeyi tercih ediyor. Hem iktidar ortaklığı, hem de anayasa değişikliği gündemi göz önünde bulundurulduğunda AKP’nin sadece “izleyici” olduğu düşünülemez elbette. Ancak şu an AKP’nin görünürdeki pozisyonu için “havayı kokluyor” diyebiliriz.
CHP muallakta kalarak potansiyel seçmenlerini küstürmek istemiyor gibi duruyor. Öbür taraftan İyi Parti başta olmak üzere sağ tabandan da destek görmesi elini kolunu bağlıyor sanırım. Ancak bunlara rağmen sürecin bütün dinamikleri dikkate alınarak bir çizgi benimsenmesi gerekiyor.
CHP’NİN BİR ÇİZGİ BENİMSEMESİ GEREKİYOR
AKP ve MHP birlikteliği, muhtemelen adı konulmamış bu çözüm süreci için her hâlükârda siyaseten kârlı çıkacağını hesap ediyordur. İşlerin esas düğümlendiği noktaysa muhalefet saflarında gün yüzüne çıkıyor. Zira İyi Parti ve Zafer Partisi gibi milliyetçiliğiyle bilinen siyasî partiler en baştan tavrını belli ederken Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) pozisyon almakta mütereddit davranıyor.
CHP, belki de ayrıntıları tam açıklanmayan sürece istinaden en baştan tavır koymak istemiyor olabilir. AKP’nin stratejisine benzer şekilde önce havayı koklayıp ona göre aksiyon almayı seçebilir. Ama unutmayalım ki AKP, bu sürecin sadece “izleyicisi” değil. Tereddütte kalmak, çizgisini belirginleştirmemek CHP’ye fayda sağlamayacaktır. Hele ki iktidarın sıklıkla CHP’yi terörle yan yana getiren söylemlerini göz önünde bulundurursak, ana muhalefetin net bir politika geliştirmek için fazla zamanının kalmadığını görebiliriz.
Yerel seçimlerden galip çıkan CHP’nin başarısının arkasında kuşkusuz geçmişte DEM’e (veya aynı çizgideki başka partilere) oy vermiş Kürt asıllı seçmenlerden aldığı oylar da var. CHP muallakta kalarak potansiyel seçmenlerini küstürmek istemiyor gibi duruyor. Öbür taraftan İyi Parti başta olmak üzere sağ tabandan da destek görmesi elini kolunu bağlıyor sanırım. Ancak bunlara rağmen sürecin bütün dinamikleri dikkate alınarak bir çizgi benimsenmesi gerekiyor. Aksi takdirde iktidarın MHP ile başlattığı adı konulmayan çözüm süreci, CHP’nin birinciliğini yavaş yavaş törpüleyecektir.
CHP’nin sağ seçmenin terörle ilgili kaygılarına net cevap vermemesi ve Kürt asıllı seçmenin yeni girilen sürece dair beklentilerine kesin bir dille yanıt vermemesi, iktidar karşısında ufalanmasıyla sonuçlanabilir. Öte yandan CHP ile aynı siyasî kampta bulunan İyi Parti ve Zafer Partisi, adı konulmayan çözüm sürecinde yelkenlerini şişirecektir.
Türk siyasetinin terörle arasına koyduğu mesafeye göre şekillenmesinin bir örneğini geçmişte 1990’larda görmüştük. 1990’lı yıllarda artan terör olaylarına karşı MHP’nin çizgileri belli ve dik bir duruş sergilemesi, rüzgârın arkasından esmesini sağlamıştı. Benzer şekilde bugün İyi Parti ve Zafer Partisi de kesin tavır koyarak rüzgârı arkasına alıyor. CHP’nin taban ve seçmen kaygılarını gözeterek, çerçevesi kalın hatlarla örülü bir politika demetiyle halkın karşısına çıkması elzemdir. Bu konuda CHP’nin sadağındaki en delici ok olan Milliyetçilik kılavuzluk yapacaktır.
İlginizi Çekebilir