© Yeni Arayış

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı sendikalarla 'yetki' gündemiyle toplanacak

Birleşik Metal-İş Başkanı Özkan Atar: “AYM kararlarıyla birlikte TBMM’ye kanun değişikliği getirilmeli”

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bir süredir sendika temsilcileriyle yaptığı çalışma grubu toplantısı, yarın “yetki” gündemi ile düzenlenecek.

Toplantı öncesinde DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Birleşik Metal-İş Sendikası Başkanı Özkan Atar, “Çalışma Bakanlığı, sosyal hakların işçiler tarafından özgürce kullanılabilmesinin teminatı olmakla yükümlüdür. Anayasa Mahkemesi kararlarıyla birlikte gerekli yasal düzenlemenin yapılması için hiç zaman kaybetmeksizin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir kanun değişikliğini getirmesi gerekiyor” dedi. İşçiler de “Yetkiye itiraz edildiği zaman bile sendikal haklarımızı kullanabilmeliyiz” çağrısını yaptı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, işveren ve işçi sendikalarının temsilcileriyle bir süredir bakanlıkta toplantılar düzenliyor. Yarın yapılacak toplantının gündemi ise “6356 sayılı sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ekseninde ‘yetki’” olarak belirlendi.

İşçiler, iş yerlerinde örgütlenip sendikalı olduktan sonra toplu iş sözleşmesi imzalanması için bakanlığa başvuruyor. Bakanlıktan sendikanın o işyerinde yetkili olduğuna dair yetki yazısı gitmesi üzerine işverene itiraz hakkı tanınıyor. Bu itiraz sürecinin uzun bir zamana yayılması nedeniyle sendikalar, işçilerin mağdur edildiğini dile getiriyor.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’ndan (DİSK) da 3 yetkili, söz konusu toplantıda yer alarak sorunların çözümü noktasında taleplerini anlatacak. Toplantı öncesinde DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Özkan Atar ile yurdun çeşitli yerlerindeki fabrikalarda sendikal nedenlerden dolayı işten çıkarılan ve hâlâ grevde olan işçiler konuştu.

"4 yıla varan sürede toplu sözleşme imkanını ortadan kaldırıyorlar"

"İş yerinde adil bir toplu iş sözleşmesi, hem çalışma koşullarını iyileştirebilir hem de sosyal hakları ve iş güvencesini sağlayabilir" diyen Özkan Atar, şunları söyledi: "Türkiye’de işçilerin toplu iş sözleşmesinden yararlanma oranı yaklaşık yüzde 5’ler düzeyinde özel sektörde. Genel anlamda kamu sektöründe yüzde 7’ler düzeyinde. Tabii sendika üyelik oranları yüzde 10’u geçmiş olsa bile işçilerin toplu sözleşmeden yararlanmasının önünde çok büyük engeller var. Bunların en başında işverenlerin 6 bin 356 sayılı yasadaki imkanları kullanarak yetki itirazları dolayısıyla toplu iş sözleşmesi sürecini zorlaştırması. Çalışma Bakanlığı’ndan yetki alındıktan sonra ortalama 3,5-4 yıla varan bir süre içerisinde bunu zamana yayma, erteleme ve toplu sözleşmeye ulaşabilme imkanını ortadan kaldırıyorlar. Bu noktada Anayasa Mahkemesi’ne yaptığımız başvurular var. 2021 yılında ve 2022 yılında bazı iş yerlerinde bu yetki sürelerinin uzamasından kaynaklı yaşanan hak kayıpları ve mağduriyetler ortaya çıktı. Anayasa Mahkemesi, geçtiğimiz hafta bizim başvurumuz üzerine kararını yayınladı. Daha önce 2024 yılının şubat ayı içerisinde Nakliyat-İş Sendikası’nın başvurusuna dayanarak bir karar vermişti. Yine Lastik-İş Sendikası’nın ve Şeker-İş Sendikası’nın başvurusu üzerine benzer kararları var. Anayasa Mahkemesi’nin kararında şu var, yetki itirazlarının toplu iş sözleşmesi hakkına erişimin yıllara varan sürelerle uzaması, sendikal hakların kullanımının önünde en büyük engel.

"Yasadaki bir kelime ‘durdurmaz’ olarak değişirse mağduriyet kalkar"

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi kararının çıkmasından sonra bir toplantı kararı almış değil. 2023 yılı içerisinde, seçimlerden sonra yeni bakanın göreve gelmesiyle birlikte 6 bin 356 sayılı yasada değişikliklerin gündeme gelmesi... Bizim işçi sendikalarının talepleri var. Bu arada işveren sendikalarının da mevcut haklarını, işçi haklarını geriye götürecek. Çalışma Bakanlığı da sosyal taraflarla, hem işveren örgütleriyle hem işçi konfederasyonlarının temsilcileriyle bu yıl içerisinde iki kez toplantı yapmıştı. Şimdi üçüncüsü yapılacak ama şu anda Anayasa Mahkemesi kararının ortaya çıkmasıyla birlikte biz, o toplantıda çok açık ve net olarak şunu dile getireceğiz. Çalışma Bakanlığı, sosyal hakların işçiler tarafından özgürce kullanılabilmesinin teminatı olmakla yükümlüdür. Anayasa Mahkemesi kararlarıyla birlikte gerekli yasal düzenlemenin yapılması için hiç zaman kaybetmeksizin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir kanun değişikliğini getirmesi gerekiyor. Bu mağduriyetin giderilmesi için çok uzun ve bambaşka bir kanun yapılmasına gerek yok. Mevcut 6 bin 356 sayılı yasanın 43. maddesinin 5. fıkrası, yetki itirazının yetki prosedürünü durdurduğunu belirtiyor. Orada ‘durdurmaz’ olarak bir kelime değiştirirse bu mağduriyetin ortadan kalkabileceğini düşünüyoruz."

"Çalışma Bakanlığı’nın neden işverene itiraz hakkı verdiğini anlamadık"

Kocaeli’nin Dilovası ilçesindeki Asen Metal fabrikasında çalışırken sendikalı olduktan sonra işten çıkarılan Emre Baki de düşük ücretlere, mobbinge ve kötü çalışma koşullarına dikkat çekti. “Üye olmak bizim için çok kolay oldu” diyen Baki, sonrasında yaşadıkları sorunları şöyle anlattı: "Üye olduktan sonra, tespit yazımız geldikten sonra işverenimiz, mevcut 134 çalışandan 85’ini bir gecede kapı önüne koymayı başarabiliyordu ve kendinde bu hakkı bulabiliyordu. Çünkü yasalardaki açıklıkları ve değerlendirebilecekleri bütün her şeyin farkındaydılar. 85 arkadaş işten atıldıktan sonra yaklaşık 176 gün o kapının önünde direnişte kaldık. Kapı önünde kaldığımız süreçte bize yapılan mobbingler, şikayetler nedeniyle çok kötü bir süreç yaşadık. Güzel olan şeyler de vardı; sendikamız bize sahip çıktı. Hem maddi hem manevi olarak yanımızda oldular. Zor bir süreçti ama sendikalı olmaktan pişman değiliz. Bu kadar kolay üye olunan bir sistemin sonrasında bu kadar zor şartlar yaşamaması lazım işçilerin. Kolay olan sendikaya üye olmaktı ama neticesinde işverenlere itiraz hakkı verilmesi çok saçma. Çalışma Bakanlığı’nın artık burada sendika olabileceğini, yeteri kadar üyesi olduğunu ve bunların gerçek kişiler olduğunu tespit etmesine rağmen neden işverene itiraz hakkı verdiğini anlamadık."

"Yetkiye itiraz edildiği zaman bile sendikal haklarımızı kullanabilmeliyiz"

İzmir’in Çiğli ilçesindeki KLS fabrikasında işten çıkarılan Sedat Sadak, yetki itirazı sürecinin uzun sürdüğüne vurgu yaparak şunları dile getirdi: "Bizim asıl meselemiz, işten atılmamızla beraber işverenin yetkiye itiraz ederek süreci uzatması ve bu süre içerisinde işçilere baskı kurması, işçileri işten atmak için her türlü oyunu oynaması. En önemlisi de süreci uzatarak işçileri sendikal mücadeleden soğutmaya çalışması. Bizler bu süreçleri çok zor atlatıyoruz. İşçileri örgütlüyoruz, yan yana getiriyoruz, sendikal haklara sahip çıkmaları için bilinçlendiriyoruz ve nihayetinde devletin bize sunduğu anayasal hakkımız olan sendikalaşma hakkımızı kullanıyoruz. Burada eksik olan yanlar var. Devletin, bizim bu haklarımızı daha fazla güvenceye alan hükümler ortaya koyması gerekiyor. Mesela birçok iş yerinde yaşandığı gibi işverenin yetkiye itiraz ettiği süreçte sürecin devamının durması maddesi kaldırılmalı. Bizler yetkiye itiraz edildiği zaman bile sendikal haklarımızı kullanabilmeli ve sendikal güvenceye erişebilmeliyiz. Kendi iş yerimizde yaşadığımız örnekler de bunun benzeri. İşveren, asılsız iddialarla sürekli yetkiye itiraz ediyor ve bu süreçleri uzatarak işçilerin moral bozukluğuna, sendikaya olan inancına ve sendika ile işveren arasında seçim yapmaya zorluyor. Yasa yapanlardan beklentimiz şudur ki, yetkiye tespit davaları için yetkisiz mahkemelere başvurmalar yasaklanmalı. Bunu ihlal edenler cezalandırılmalı ama en önemlisi de bu süre içerisinde işten atmalar, yer değiştirmeler ve benzeri baskı türü uygulamaların bir an önce son bulmasını sağlayacak hükümlerin hayata geçirilmesi lazım."

"Bize sendika hakkını veren yasa, işverene de ‘itiraz edebilirsin’ diyor"

Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki Mersen fabrikasında greve devam eden Halil Yap da şöyle konuştu: "Bizler e-devlet üzerinden sendikaya üye olduk. Sendikamızın yetkisi tespit edilip onaylandı fakat bize sendikalı çalışma hakkı veren yasa, işverene de ‘bu karara itiraz edebilirsin’ diyor. Yani bizim şirketimizde kaç kişi çalıştığını, ne zaman üye olunduğunu, kaç üye gelirse yetkinin verileceğini bilen kurul, bizim hakkımız olan sendikalı çalışma hakkımızı elimizden almaya çalışan işverene de ‘ben yetki verdim, sen de itiraz edebilirsin’ diyor. Böylece yıllarca süren davalar başlıyor. Bizler tam 1,5 yıl bekledik. Dava sonuçlansa da işçinin çilesi bitmiyor. Toplu sözleşme masaları kuruluyor, işveren masaya gelmiyor, sendikayı tanımadığını söylüyor. Kanunda işveren için bir yaptırım yok. Dava işçiden yana kazanılsa da işveren istemedikçe ne kanun ne yasa, hiçbiri işçinin yanında değil. İşçilere geriye greve çıkmak kalıyor. Onun da işveren için bir sonu yok. Biz tam 173 gündür grevdeyiz ve daha ne kadar kalacağımız belli değil."

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER