© Yeni Arayış

Bütçe: Ekonomik istikrarın ve kalkınmanın anahtarı

2025 yılında faiz dışı fazla hedeflenmiş olsa da, faiz oranlarının ve enflasyonun kontrol altına alınması gerekli. Bütçenin sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması, mali disiplinin sağlanması ve gelir dağılımındaki adaletsizliklerin giderilmesi için yapısal reformları bir an önce hayata geçirmek gerekir. Yoksa hastalığı kökten yok etmez, sorunları sadece ertelersiniz.

2025 yılı bütçe kanun teklifi Meclis’e sunuldu. Kamuoyu ile de gelir ve gider tahminleri, hedeflenen bütçe açığı gibi önemli göstergeler paylaşıldı. Ancak ekonomi basını dışında hem siyaset, hem iş dünyasında hem de vatandaşın gündemine pek gelmedi. Bunda son yıllarda yapılan tahminlerin, daha yılın ortasına gelmeden hükmünü yitirmesi de önemli bir etkiye sahip.

Bütçe, siyasetle iç içe geçen bir araç olarak, hükümetlerin ideolojik tercihlerini ve toplumsal önceliklerini somutlaştıran en önemli politikalardan biri. Bir hükümetin bütçesi, kamu harcamalarının hangi alanlarda yoğunlaşacağını, kimin vergilendirileceğini ve hangi sosyal programların finanse edileceğini belirleyerek siyasal iktidarın ekonomik ve sosyal politikalarına dair güçlü ipuçları verir.

Bütçe, aynı zamanda siyaset sahnesinde iktidarla muhalefet arasında çekişme konusu olan bir alan olarak da dikkat çeker. Örneğin, vergilendirme politikaları, sosyal yardım programları ve kamu yatırımlarına ayrılan kaynaklar, hükümetin toplumsal tabanına yönelik tercihlerini yansıtırken, muhalefet bu tercihleri sık sık eleştirerek alternatif politikalar sunar. Bununla birlikte, bütçeler aynı zamanda halk nezdinde siyasi meşruiyeti güçlendirmek ya da zayıflatmak için kullanılabilir. Özellikle seçim yıllarında, popülist harcamalar ve vergi indirimleri yoluyla seçmen desteği sağlanmaya çalışılırken, mali disiplinin korunması yönündeki tartışmalar da ön plana çıkar. Bu açıdan bütçe, sadece bir ekonomik araç değil, aynı zamanda siyasi güç mücadelelerinin de önemli bir parçası.

Devlet bütçesi, bir ülkenin ekonomik politikasının ve kalkınma vizyonunun en somut göstergelerinden… Hükümetler, gelir ve gider kalemlerini dengeleyerek, ekonomik büyüme, istihdam, enflasyon kontrolü ve toplumsal refah gibi hedeflere ulaşmaya çalışırlar. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, bütçenin etkin yönetimi, makroekonomik istikrarın sağlanması açısından büyük önem taşır. 

2024 ve 2025 bütçeleri, bu bağlamda Türkiye'nin ekonomik yönelimini ve karşı karşıya olduğu zorlukları ortaya koyuyor. Faiz harcamaları, faiz dışı fazla, vergi yapısı ve kamu yatırımları gibi unsurlar, bu bütçelerin ana unsurlarını oluşturur. 

2024 Bütçesi: Harcama Artışları ve Makroekonomik Riskler

2024 yılı bütçesi, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ekonomik zorluklar doğrultusunda şekillendi. 2023 yılı, deprem felaketi ve küresel ekonomik dalgalanmalar nedeniyle Türkiye ekonomisi için zorlayıcı bir yıl oldu. Bu zorluklar 2024 bütçesine de yansımış durumda. Hükümet, hem deprem bölgesinin yeniden inşası hem de enerji maliyetlerindeki artışları karşılamak için bütçede önemli düzenlemelere gitmiştir. 

2024 yılı için bütçe harcamaları, özellikle sosyal harcamalar, altyapı yatırımları ve kamu çalışanlarının ücretleri gibi kritik alanlara odaklanmıştı. Sağlık ve eğitim gibi temel hizmetler için ayrılan ödeneklerde önemli artışlar gözlemlenmektedir. 2024 bütçesi, eğitim için 1 trilyon 615 milyar lira, sağlık için 1 trilyon 650 milyon lira ayırmıştır. Harcamaların niteliği ve yerindeliğinin de mutlaka sorgulanması gerekli.

Ancak, bütçe açığının %6,4 olarak hedeflenmesi, Türkiye’nin makroekonomik istikrarı açısından riskler taşımaktadır. Bu açık, büyük ölçüde döviz kuru dalgalanmaları, enerji maliyetlerindeki artışlar ve enflasyon baskıları gibi dış faktörlerden kaynaklanıyor. Hükümet, bütçe açığını kontrol altına almak için dolaylı vergilere yönelmiş, Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) gibi kalemlerde artış yaptı. Ancak, bu tür vergilerin ekonomik büyüme ve gelir dağılımı üzerindeki olumsuz etkileri de unutulmamalı.

2025 Bütçesi: Büyüme, Yatırımlar ve Faiz Dışı Fazla Hedefi

2025 yılı bütçesi, Türkiye’nin büyüme hedefleri doğrultusunda şekillendirilmiş ve özellikle kamu yatırımlarına ağırlık verilmiş. Toplam bütçe giderleri 14,7 trilyon lira olarak planlanmışken, gelirlerin 12,8 trilyon lira olması beklenmektedir. Bütçe açığı ise GSYH’nin %3,1’i olarak hedeflenmiş. Bu durum, 2024’e kıyasla bütçe açığında bir iyileşme sağlama gayretini gösteriyor.

2025 bütçesinde özellikle deprem bölgesinin yeniden inşası ve afetlere karşı dirençli şehirlerin oluşturulması için 584 milyar liralık bir ödenek ayrılması dikkatimizi çeken unsurlardan. Hala afet bölgelerinde hayatın yeniden kurulması anlamında istenilen gelişme sağlanmış değil.  Diğer yandan, 2025 bütçesi, faiz dışı fazla vermeyi hedefliyor. Bütçede faiz dışı fazla vermeden borçlanma ihtiyacını azaltmayı ve mali sürdürülebilirliği sağlayamazsınız.

Faiz giderleri, ekonomik büyümenin ve kamu yatırımlarının finansmanını sınırlayan en önemli faktörlerden biri. Faiz harcamalarının yüksek olması, hükümeti daha fazla borçlanmaya itmekte ve bu da bütçe açığının kontrol altında tutulmasını zorlaştırmaktadır.

Faiz Harcamaları: Artan Faiz Oranlarının Bütçeye Etkisi

Türkiye’nin bütçesi, son yıllarda artan faiz oranlarının etkisiyle giderek daha fazla faiz ödemesine ayrılmak zorunda kalmıştır. 2024 bütçesinde faiz harcamalarının toplam bütçe harcamalarının önemli bir kısmını oluşturması beklenmektedir. Bu yılın ilk 9 ayında bir önceki yıla göre faiz harcamaları yüzde 94 artmış. Faiz giderleri, ekonomik büyümenin ve kamu yatırımlarının finansmanını sınırlayan en önemli faktörlerden biri. Faiz harcamalarının yüksek olması, hükümeti daha fazla borçlanmaya itmekte ve bu da bütçe açığının kontrol altında tutulmasını zorlaştırmaktadır. Faiz ödemelerinin azalması, mali disiplinin sağlanabilmesi açısından büyük önem taşımakta. 2025 bütçesinde faiz harcamalarının azaltılması hedeflenmiş ve bu doğrultuda faiz dışı fazla hedefi konulmuş. Ancak bu hedefin gerçekleşmesi, faiz oranlarının ve enflasyonun kontrol altına alınmasına bağlı.

Vergi Yapısı: Dolaylı ve Dolaysız Vergiler Arasındaki Dengesizlik

Türkiye’de vergi yapısı, büyük ölçüde dolaylı vergilere dayanmaktadır. Dolaylı vergiler, mal ve hizmetlerin tüketimi üzerinden alınan vergilerdir ve genellikle ekonomik faaliyetleri olumsuz yönde etkileyen bir yapıya sahiptir. ÖTV, KDV gibi dolaylı vergiler, gelir adaletsizliğini artırır ve düşük gelirli kesimler üzerinde daha fazla yük oluşturur. 2024 ve 2025 bütçelerinde de bu eğilimin devam ettiği görülmektedir. 2025 yılı bütçesinde, Katma Değer Vergisi (KDV) gelirlerinin 3 trilyon 599 milyar lira, Özel Tüketim Vergisi gelirinin ise 2 trilyon 145 milyar lira olarak hedeflenmesi, dolaylı vergilere olan bağımlılığın sürdüğünü gösteriyor… Toplanacak her yüz liradan 65’i dolaylı vergilerden gelecek.

Sonuç: Türkiye Ekonomisinde Bütçenin Rolü

2024 ve 2025 yılları, Türkiye ekonomisinin yeniden dengelenme sürecinde olduğu yıllar olarak öne çıkıyor. Faiz oranlarının yüksek olması, bütçe açıklarının kontrol altında tutulmasını zorlaştırırken, kamu yatırımlarına olan ihtiyaç da devam ediyor. 2025 bütçesi, ekonomik büyümeyi desteklemek ve doğal afetlere karşı dirençli şehirler oluşturmak amacıyla büyük ölçekli yatırımlara öncelik veriyor. Kamu harcamalarının önceliklendirilmesi gerekli yoksa kamu maliyesi ile para politikasına yeterli desteği veremezsiniz. Devletin tasarruf yapması şart. Ayrıca, dolaylı vergilere dayanan vergi yapısının sürdürülebilirliği ve gelir dağılımı üzerindeki etkileri de, hükümetin mali disiplin politikalarını zorlayacak.

Türkiye’nin bütçe politikası, ekonomik istikrarı ve kalkınmayı sağlamak açısından büyük bir öneme sahip. 2025 yılında faiz dışı fazla hedeflenmiş olsa da, faiz oranlarının ve enflasyonun kontrol altına alınması gerekli. Bütçenin sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması, mali disiplinin sağlanması ve gelir dağılımındaki adaletsizliklerin giderilmesi için yapısal reformları bir an önce hayata geçirmek gerekir. Yoksa hastalığı kökten yok etmez, sorunları sadece ertelersiniz.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER