© Yeni Arayış

Buğra Gökce: "Kayyum uygulaması toplu cezalandırma, seçmenin haklarının gaspı anlamına gelir"

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökce, kayyum politikalarını eleştirerek; Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer için açıklama yaptı.

Tutuklanarak, cezaevine gönderilen Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer için açıklama yapan İPA Başkanı Buğra Gökce, “Kayyum uygulaması toplu cezalandırma, seçmenin haklarının gaspı anlamına gelir” dedi

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökce, sosyal medya platformu X üzerinden; “Esenyurt bugün Türkiye’nin nüfus bakımından en büyük ilçesi. 983 bini aşan nüfusuyla Esenyurt tek başına 6 büyükşehir dahil 57 ilden daha büyük bir nüfusu barındırıyor.” ifadeleriyle ilçenin ve Esenyurt ilçesindedeki nüfusun önemine dikkat çekti. 

Olası İstanbul depreminde Esenyurt’un uğrayacağı hasara dikkat çeken Gökce, kayyum uygulamasının burada olumsuz sonuçlara yol açacağını ifade etti. 

"Esenyurt hormonlu, obez bir gelişime maruz kaldı"

İPA Başkanı Buğra Gökce’nin sosyal medya hesabından yaptığı açıklama şu şekilde: “Kayyum uygulaması toplu cezalandırma, seçmenin haklarının gaspı anlamına gelir.  Bugün bu uygulama yüzünden pratikte Türkiye’de 2 tip seçmen var. (1) Tam seçmen: Yerel yöneticilerini seçebilen seçmen, (2) Kısıtlı seçmen:  Yerel yöneticilerini seçme hakkı gasp edilmiş seçmen.

Esenyurt bugün Türkiye’nin nüfus bakımından en büyük ilçesi. 983 bini aşan nüfusuyla Esenyurt tek başına 6 büyükşehir dahil 57 ilden daha büyük bir nüfusu barındırıyor. 2008 - 2023 döneminde Esenyurt nüfusu yüzde 163 oranında artarken altyapı alanlarının, sosyal donatı alanlarının, eğitim, dini tesis gibi temel ihtiyaçların, yeşil alanların da plan dahilinde artması, nüfusun ihtiyacına uygun hale gelmesi gerekiyordu ancak 2019 yılına kadar bu alanda adımlar atılmadı.

Esenyurt sağlıklı ve planlı bir gelişim yerine, altyapı, güvenlik, sosyal ihtiyaçlar gibi temel alanların yok sayıldığı, tek başına konut arzı ile rant yaratmanın ve dağıtmanın asli öncelik olduğu şehircilik anlayışı yüzünden hormonlu, obez bir gelişime maruz kaldı. Deprem riski dahil bir çok alanda İstanbul’daki en riskli ilçelerden biri olan Esenyurt’a kayyum atanması bu açıdan Esenyurt’un kaderinin değişmesini de engelleyecek bir adımdır. Esenyurt halkı 2019 ve 2024 tarihlerinde bir tercih yaparak Esenyurt’un bu şekilde sağlıksız ve riskli gelişmesine neden olan siyasi anlayışı cezalandırdı. Güvenli, planlı ve sağlıklı bir kent istediğini de gösterdi.

"Esenyurt halkı "kısıtlı seçmen" oldu"

Yerel yönetimlerin en büyük özelliği seçmenle seçilmişler arasında yer ve hizmet yönünden yakınlıktır. Basitçe kentin üyeleri, vatandaşlar, kentin geleceğine, yöneticilerine, kent kaynaklarının nasıl kullanılacağına dair bir karar verirler. Seçilmiş yerel yöneticiler eliyle de bunu uygularlar. Yer ve hizmet yönünden yakınlık sayesinde de etkin bir şekilde denetleme gücüne sahip olurlar

Halbuki kayyum uygulaması ile bu bağ kesildi. Merkezi hükümet yönetime el koydu. Seçmenin yaşadığı kentin geleceği, kaynakları ve yönetimi üzerindeki iradesi geçersiz hale getirildi. Adeta Esenyurt ve benzeri durumdaki illerimizde yaşayan milyonlarca insan yok sayıldı, kendi yöneticilerini seçemez, yaşadıkları kent hakkında söz söyleyemez “kısıtlı seçmen” statüsüne indirildi.

Esenyurt’un geleceği de belirsizleşti. Yıllarca Esenyurt’u güvensiz kılan, rant odaklı politikaların yeniden uygulamaya gireceği, usulsüz emsal artışları ve izinlerle Esenyurt’un yeniden obez bir büyümeye maruz bırakılacağı endişesi doğdu.

"Kayyum uygulamasına hepimiz karşı çıkmalıyız"

Seçmenin kendisini yok sayılmış olarak görmesini engellemek, seçmen ile yaşadığı kent ve ülke arasındaki ilişkiyi doğru kurmak, milli egemenliği korumak, kent ve ülke kaynaklarının bir avuç azınlık değil herkes için kullanılmasını sağlamak için kayyum uygulamasına son vermek gerekiyor.

Hele seçilmiş yöneticilerin yargılama süreçleri tamamlanmadan tüm haklarını gasp ederek suçlu olarak gösterilmesi, tutuklu yargılama sürecinin istisna olmaktan çıkartılıp bir infaz usulüne dönüştürülmesi seçmene de uzanan, vatandaşı da cezalandıran bir toplu ceza uygulaması olarak yaşanıyor.

Kent hakkını ortadan kaldıran, seçmenin temel haklarını elinden alan, milli egemenlik ilkesine aykırı, hukuk devleti ilkesini tahrip eden operasyonel dava ve kayyum uygulamasına hepimiz karşı çıkmalıyız.”

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER