Bozkurt işareti
KÖŞE YAZILARI
Doğru tavır Merih Demiral’ın “bozkurt” işaretine değil, nasıl yaparız da bu ülkede herkesin içinde hissedeceği yeni bir sözleşme yapabiliriz konusuna takılmamız gerekir. Türklerin, Kürtlerin, Çerkezlerin, Arapların, Lazların, Ermenilerin, Süryanilerin, Sünnilerin, Alevilerin, Hristiyanların huzur içinde birlikte yaşayabilmelerini sağlayacak yeni bir sözleşme.
Attığı ikinci golden sonra sevincini göstermek isteyen Merih, iki eliyle “bozkurt” işareti yapması UEFA’nın ceza vermesiyle sonuçlandı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Eğer olay bozkurt işaretini cezalandırmaksa Almanlar’da kartal var, kartalı cezalandırıyor musunuz? Yok. Fransızlarda horoz var, ‘Niye horozlanıyorsun’ diyerek kalkıp da Fransızları cezalandırıyor musunuz? Yok. Fakat Türkiye'de o golün ve arka arkaya atılan gollerin heyecanı içerisinde bizim efsanelerimizde yer alan bozkurt işaretini yapan Merih’e verilen bu ceza, Merih’in şahsına değildir” diyerek kararı eleştirdi.
UEFA’nın Merih’e ceza vermesi, “Merih’in şahsına değil” tespiti doğru olmasına doğru ama Merih’in “bozkurt” işareti yapması ile ne Fransızların “horozu” ve ne de Almanların “kartalı” herhangi bir biçimde ilişkili değil. Değil çünkü Merih’in “bozkurt” işareti, ne “horozun” Fransızları ve ne de “kartalın” Almanları sembolize ettiği gibi bir işaret değil. “Bozkurt” işareti, Osmanlı bakiyesi çok-kimlikli bir toplum olan Türkiye’de yalnızca “Türklüğü” sembolize eden ve bu nedenle de siyasi kutuplaşmada kullanılan bir semboldür. Türkiye’de herkes etnik olarak Türk olsa bu sembol bir sorun yaratmazdı tabii ki. Ama gerçek odur ki bu ülkede Türklerden başka farklı etnik ve inanç kimlikleri de var ve dolayısıyla “bozkurt işareti” bu gerçek karşısında Türkiye’de yaşayan herkesi değil sadece Türk olanları ya da kendilerini Türk hissedenleri sembolize edebilir. Bundan dolayı da “ulusal” nitelikte bir işaret sayılamaz. Nitekim Merih Demiral de "İki gol attığım için çok mutluyum. Bir gol sevinci vardı aklımda onu yaptım, Türklükle alakalı. Türk olduğum için çok gurur duyuyorum, o yüzden golden sonra bunu iliklerime kadar hissetim. Öyle bir şey yapmak istedim, yaptığımdan dolayı çok da mutluyum" diyor.
Evet Merih, Türklüğü ile övünebilir. Sevincini “bozkurt selamı” ile de yapabilir. Ama Merih’in bilmesi gereken bu ülkede Türk olmayan milyonlarca Türkiyeli’nin var olduğu. O nedenle de milli bir maçta, yani o sırada sahada yer alan herkesin Türkiye ile özdeşmesi gereken bir momentte, herkesin “Türk” olmayabileceğini düşünerek davranması ve Türkiye’deki herkesin kendini içinde hissedeceği bir işaret kullanması gerekirdi. Ama öyle yapmadı!
Türkiye, henüz toplum olabilmiş bir toplum değildir. Onun için herkesin kendini içinde hissedebildiği bir “biz” duygusu üretebilmiş değildir. Dolayısıyla da bu “biz”i sembolize eden herhangi bir işareti de mevcut değildir.
Peki ama bu sporcumuzun Türkiye’de yaşayan herkesi içine alan böyle bir sembol vardı da mı kullanmadı? Hayır! Maalesef böyle bir sembolümüz yok!
Yok, çünkü Türkiye, henüz toplum olabilmiş bir toplum değildir. Onun için herkesin kendini içinde hissedebildiği bir “biz” duygusu üretebilmiş değildir. Dolayısıyla da bu “biz”i sembolize eden herhangi bir işareti de mevcut değildir. Aslında bütün ana sorunlarımızın da temeli bu eksikliktedir. O nedenle de yeni anayasa yapmanın konuşulduğu bir ülkede bence asıl yapılması gereken bu herkesin kendini içinde hissedebileceği yeni bir Türkiye yaratmanın koşullarını oluşturarak bunları yeni anayasaya yazdırmak olmalıdır. Türkiye’deki sağ siyasetçilerin sıklıkla söyledikleri gibi "Biz Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Arabıyla biriz, beraberiz, kardeşiz" sözlerinin bir kıymet-i harbiyesi olabilmesi için bu farklı kimliklerin farklı taleplerini içine alan ve onları içinde eriten yeni bir demokrasi anlayışı ortaya koymak gerekir.
O nedenle de bence doğru tavır Merih Demiral’ın “bozkurt” işaretine değil, nasıl yaparız da bu ülkede herkesin içinde hissedeceği yeni bir sözleşme yapabiliriz konusuna takılmamız gerekir. Türklerin, Kürtlerin, Çerkezlerin, Arapların, Lazların, Ermenilerin, Süryanilerin, Sünnilerin, Alevilerin, Hristiyanların huzur içinde birlikte yaşayabilmelerini sağlayacak yeni bir sözleşme.
Zor ama imkansız değil!