Beyoğlu - 5
KÜLTÜR SANATFatih, Galata ve Pera’nın yönetimin artık Osmanlı devletinde olduğunu simgelerle gösterdi. Galata surlarının kapılarını genişleterek duvarların işlevini kaybetmesini sağladı. İsa Kulesi, üzerindeki Haç’ın indirilmesiyle artık Galata Kulesi olmuştu. Bölgeye Müslüman tüccarlar da gelmeye başladı.
Fatih, Galata ve Pera’nın yönetimin artık Osmanlı devletinde olduğunu simgelerle gösterdi. Galata surlarının kapılarını genişleterek duvarların işlevini kaybetmesini sağladı. İsa Kulesi, üzerindeki Haç’ın indirilmesiyle artık Galata Kulesi olmuştu.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethinden itibaren Galata ve Beyoğlu bölgesi hızla büyük değişim geçirdi. Fatih’in politikasının İtalyan şehir devletlerinin ticaret faaliyetini devam ettirmesiyle birlikte bölgenin etnik çeşitliliğini arttırmak yönünde olduğu söylenebilir. İstanbul’un kuşatması sırasında Galata’dan kaçan tüccarları geri çağırıp iki ay içinde dönerlerse mallarının geri verileceğini bildirdi. Bunun üzerine kuşatma sırasında kaçan pek çok tüccarın geri döndüğü dönemin noter kayıtlarıyla ispatlanmıştır.
Fatih, Galata ve Pera’nın yönetimin artık Osmanlı devletinde olduğunu simgelerle gösterdi. Galata surlarının kapılarını genişleterek duvarların işlevini kaybetmesini sağladı. İsa Kulesi, üzerindeki Haç’ın indirilmesiyle artık Galata Kulesi olmuştu. Bölgeye Müslüman tüccarlar da gelmeye başladı. İlk gelenlerin bir kürk tüccarı ve bir hamamcı olduğu kayıtlarda yer alıyor. Galata ve Beyoğlu’nun yönetimi tamamen Müslüman idaresine geçti.
İlk caminin Berekatzade Ali Efendi tarafından yaptırıldığı biliniyor. Bugün Avusturya ve İngiliz hastaneleriyle aynı sokakta bulunan Bereketzade camisi zaman içinde hasar aldığı için yıkılmıştır ve şimdiki cami 1990’lı yıllarda inşa edilmiştir. Camiye ait çeşmeler de zaman içinde hasar görmüştür. 1732 yılında Lale devrinin modasına göre Bereketzade cami için yapılan ihtişamlı çeşme ise hala Galata Meydanında bulunmaktadır.
Yine Fatih Sultan Mehmet’in bugün Arap Camii adıyla tanınan Katolik kilisesini camiye çevirdiği kaynaklarda yer alıyor. San Paolo ve San Domenico adına Dominiken rahiplerin inşa ettirdiği kiliseye XIV ve XV. yüzyılın ilk yarısında bu mezhebe üye İtalyanlar da gömülmüştür. Bu cami hakkında bazı kaynaklarda yazılan İstanbul’u kuşatan Arap kumandanlar tarafından inşa edildiği fikri ise asılsızdır. Yapıda pek çok Bizans mimari unsuru uzmanlar tarafından saptanmıştır. Döşemenin altında bulunan XIV-XV. yüzyıllara ait yüzden fazla İtalyan mezar taşı İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne gönderilmiştir.
2. Beyazıt devrinde ise Osmanlı devletinin üst düzey devlet adamlarından İskender Paşa’ya Galata surlarının çevresinde büyük bir alan hediye edilmişti. Muhtemelen Bizans döneminde bölgede var olduğu bilinen Thedosius Manastırı da bu alanda yer alıyordu. İstanbul’un fethinden sonra Afyonkarahisar’dan gelen dervişler Galata’da bir Mevlevihane açmak isteyince 1491 yılında İskender Paşa kendisine hediye edilen araziden içinde manastırın da bulunduğu bölümü dervişlere hediye etti. Böylece Galata Mevlevihanesi inşa edildi.
Bu Mevlevihane de tarih boyunca pek defa yıkılmış ve meşhur Pera yangınlarında zarar görmüştür. Özellikle 1509 depreminin bölgede yıkıcı etkisi olduğu bilinmektedir.
Bugün İstiklal Caddesi’nin Tünel tarafında karşımıza çıkan Mevlevihane, özellikle 1824 yılı yangınlarında büyük zarar gördü. 2. Mahmut’un kızı Adile Sultan’ın onarım çalışmalarına büyük destek verdiği bilinmektedir.
Galata Mevlevihanesi, gerçek bir Mevlevi asitanesiydi. Asitane semahane haricinde mutfak, muvakkithane, kütüphane, selamlık, harem, çamaşırhane, somathane (fırın), derviş odaları, çilehane, hamuşan gibi bölümleri olan tam teşekküllü Mevlevihaneler için kullanılır. Her Mevlevihane’de çileye oturulmaz. İstanbul’da ancak Galata ve Yenikapı Mevlevihanelerinde çileye oturulabilirdi. Yine Kasımpaşa’da da çok önemli bir Mevlevihane vardı. Galata Mevlevihane’sinde çile odalarının zemin altında kalan Thedosius Manastırı’nın sarnıçlarına ait olabileceği düşünülür. Osmanlı Sarayı’nda görevli pek çok müzisyenin Galata Mevlevihane’sinde yetiştiği bilinmektedir. Yine buranın muvakkitti bizzat Topkapı Sarayı müneccimbaşısı tarafından atanıyordu.
Bilindiği gibi Mevlevilikte ölüm, insanın yuvaya dönmesini anlattığı için acı verici bir durum değildir. Bu nedenle insan ölünce, mezarlığa gömüldüğü değil hamuşan/ suskunlar alanında dinlenmeye çekildiği, söylenir. Galata Mevlevihanesi Hamuşan bölümüyle de ilgi çekmektedir.
Elbette Osmanlı döneminde arazisinin genişliği şimdikinde çok daha fazlaydı. Bugün İstiklal Caddesi’nin Tünel tarafında karşımıza çıkan Mevlevihane, özellikle 1824 yılı yangınlarında büyük zarar gördü. 2. Mahmut’un kızı Adile Sultan’ın onarım çalışmalarına büyük destek verdiği bilinmektedir.
Galata Mevlevihane’sini anmışken buradaki son büyük divan sahibi ve Hüsn-ü Aşk’ın yazarı Galip Dede’den saygıyla söz etmeden geçmek doğru olmaz. Bilindiği gibi kıymetli bir tasavvuf ehli olan Galip Dede Galata Mevlevihane’sinde çileye durmuş son dervişlerdendir ve türbesi burada bulunmaktadır.
İlginizi Çekebilir