© Yeni Arayış

Bernini: Roma’yı yontan deha, aşkı yaralayan adam

Bernini, Finelli’nin detaylı ve incelikli işçiliğini kendi ünü için bir fırsat olarak görür ve Finelli’nin sanatsal kariyerini kendi lehine manipüle etmek için kullanır. Finelli, Bernini'nin altında çalıştığı süre boyunca ona olan hayranlığı ve bağlılığı ile bu manipülasyonlara ses çıkarmaz.

Bu hafta gündemden uzak bir yazı hazırlamak istedim ve yüzümü her zaman güç bulduğum sanata çevirdim. Hayranlık duyduğum Barok dönem heykeltıraşlarından Gian Lorenzo Bernini’nin hayatına beraberce bakalım istedim. Umarım bu soluklanma hepimize iyi gelir.

Önce biraz genel bilgi. Bernini, 17. yüzyıl Barok sanatını şekillendiren ve dönemin sanat anlayışına yön veren en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilir. Heykeltraş, mimar, ressam ve tiyatroda sahne tasarımcısı olan Bernini, sanat dünyasında çok yönlü bir deha olarak bilinir. Ne var ki, karakterinin derinlikleri en az heykelleri kadar ilginç ve tutku doludur.

1598'de Napoli'de doğan Bernini, ‘Roma’yı Roma yapan heykeltıraş’ olarak anılır. Tüm yaşamı Roma’da geçmiş, kariyerini bu şehrin sanatsal ve dini merkezlerinde şekillendirmiştir. Katolik Kilisesi’nin ve papalığın desteğiyle büyük projelere imza atan Bernini, bu destekle sanat dünyasında önemli bir yer edinir. Özellikle Vatikan'da yaptığı eserlerle kilisenin sanat ve propagandasındaki rolünü derinleştirir. 

Bernini, heykellerinde duygusal ifadeleri ve dramatik hareketleri ustalıkla kullanarak dönemin ruhuna uygun eserler ortaya koyar. Apollo ve Daphne, David, Pluto ve Proserpina, Azize Teresa'nın Vecdi gibi başyapıtları, Barok dönemin derin duygusal ve dramatik tarzının en çarpıcı örnekleri arasında yer alır. Eserleri tutku doludur. Hareketi mermerde donduran bir tarzı vardır; bir saniye sonrasında tozun dumana karışacağı sahneleri o anın enerjisiyle yontmayı başarır. Bu hareketli kompozisyonlarıyla heykel sanatına yeni bir soluk getirir ve Michelangelo ve Caravaggio gibi çağdaşları arasında kendine has bir yer edinir. Roma'da bulunan San Pietro Bazilikası’na yaptığı katkılar ve Bernini Meydanı gibi mimari eserleri, onun yalnızca heykeltıraş değil, aynı zamanda büyük bir mimar olduğunu da gösterir. 

İnsan dehasının keskin sınırlarında dolaşan Bernini’nin yaşantısı da sanatı kadar tutku doludur. Ne var ki, tutkusunun karanlık yüzü bilindik erkek şiddetiyle bezeli olup, kayırmacalarla ve ayak oyunlarıyla doludur. En büyük ayak oyununu, asistanı olarak işe aldığı Finelli’ye karşı gerçekleştirir. 

Özellikle portre heykellerdeki detay işçiliği ve yüz ifadelerindeki zarafet, Finelli'nin dokunuşlarını yansıtır. Ancak, Bernini Finelli'yi asla kendisiyle eşit bir sanatçı olarak tanımaz ve onu sürekli gölgede bırakma eğiliminde olur. 

GİULİANO FİNELLİ: EFSANENİN GÖLGESİNDEKİ YETENEK

Giuliano Finelli, Bernini'nin atölyesinde çalışan en önemli asistanlarından biridir. Bernini'nin imzasını taşıyan pek çok eserde onun ince işçiliği ve ustalığı vardır. Özellikle portre heykellerdeki detay işçiliği ve yüz ifadelerindeki zarafet, Finelli'nin dokunuşlarını yansıtır. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri Apollo ve Daphne heykelinde Daphne’nin el ve ayak parmaklarının defne ağacına dönüşmesini gösteren incelikli işçiliktir. Ancak, Bernini Finelli'yi asla kendisiyle eşit bir sanatçı olarak tanımaz ve onu sürekli gölgede bırakma eğiliminde olur. 

Finelli’nin Bernini ile yaşadığı en büyük zorluk, Bernini'nin onun ustalığını kendi ününe hizmet ettirme çabasıdır. Bernini, Finelli’nin detaylı ve incelikli işçiliğini kendi ünü için bir fırsat olarak görür ve Finelli’nin sanatsal kariyerini kendi lehine manipüle etmek için kullanır. Finelli, Bernini'nin altında çalıştığı süre boyunca ona olan hayranlığı ve bağlılığı ile bu manipülasyonlara ses çıkarmaz. Ne var ki Bernini'nin Finelli'ye yaptığı bu haksızlık, sanat tarihinde yerini bulur. Tüm o ihtişamlı heykellerin ustası, aynı zamanda çırağı Finelli'nin adının sanat dünyasında hak ettiği yere ulaşmasına engel olan patronu olarak anılmasına neden olur. 

Costanza, Bernini ile tanıştığı sırada 22 yaşındadır ve Bernini’nin atölyesinde çalışan heykeltıraş Matteo Bonarelli’nin karısıdır. İkili yasak aşklarını bir süre gizli tutmayı başarsa da, Bernini’nin kardeşi Luigi ile Costanza arasında yaşanan beklenmedik yakınlaşma olayların kontrolden çıkmasına neden olur.

YASAK AŞK, ŞİDDET VE CEZA

Bernini, yalnızca sanatıyla değil, yaşadığı yasak aşk skandalları ve şiddet dolu patlamalarıyla da dönemin en çok konuşulan figürlerinden biridir. Bernini’nin en bilinen aşk hikayelerinden biri, metresi Costanza Bonarelli ile yaşadığı ilişkidir. Costanza, Bernini ile tanıştığı sırada 22 yaşındadır ve Bernini’nin atölyesinde çalışan heykeltıraş Matteo Bonarelli’nin karısıdır. İkili yasak aşklarını bir süre gizli tutmayı başarsa da, Bernini’nin kardeşi Luigi ile Costanza arasında yaşanan beklenmedik yakınlaşma olayların kontrolden çıkmasına neden olur. 

1638 yazında kardeşi Luigi'nin Costanza ile ilişkisini öğrenen Bernini, kıskançlık ve öfke dolu bir krize girer. Luigi’yi her zaman gittiği meyhanede yakalayan Bernini, kılıçla saldırarak iki kaburgasını kırar. Roma sokaklarında kardeşini öldüresiye döver. Luigi canını güç bela kurtarsa da Costanza onun kadar şanslı olmaz. Bernini, yanında çalışanlardan birini göndererek Costanza’nın yüzüne usturayla derin bir kesik izi attırır. Bu, o dönem erkeğin onuruna leke süren kadınlara verilen geleneksel bir cezadır.

Roma bu olayla çalkalanmaya başlayınca Papalık duruma el koyar. Costanza, zina suçundan Casa Pia manastırında hapsedilir. Yüzüne kesiği atan saldırgan sürülür. Luigi Bernini ise abisinden korunması için sürgüne gönderilir. Gian Lorenzo Bernini, 3.000 scudi para cezasına çarptırılır. Daha sonra annesi Angelica Galante Bernini, Kardinal Francesco Barberini'ye mektup yazarak oğlunun evlendirilmesi için yardım ister. Bu istek karşılığını bulur. Bernini’nin Caterina Tezio ile evliliği adını hepten temize çeker. En ufak bir itibar kaybı yaşamayan heykeltıraş, Papa tarafından affedilir ve saygın bir sanatçı olarak yaşamına devam eder.

Costanza Bonarelli için durum farklıdır. Manastıra kapatıldıktan bir süre sonra affedilmesi için bir mektup yazar. 7 Nisan 1639'da kocasına geri verilir. Matteo Bonarelli, 1654 yılında ölürken tüm mirasını vasiyetinde kendisinden ‘sevgili karım’ diye söz ettiği Costanza Bonarelli’ye bırakır. Costanza 3 Aralık 1662’de hayata veda eder. 

Bernini, Costanza'yı aralık dudakları, iri açılmış gözleri ve göğüsleri üzerindeki bağcığı açılmış vaziyette, şehvetin bir adım öncesindeymiş gibi yontar. Sanat tarihçisi Simon Schama, "Avrupa heykel tarihindeki en seksi davet" yorumu büst için öne çıkan en belirgin tanımıdır. 

COSTANZA BÜSTÜ: UNUTULMAYAN AŞKIN MERMERDEKİ YANKISI

Costanza Bonarelli her ne kadar yaşam sahnesinden çekilse de, Bernini onun unutulup gitmesini engellemek istercesine büstünü yontar. Bu, Bernini’nin yonttuğu tek kadın büstüdür. Annesi, kız kardeşi, karısı da dahil olmak üzere hayatındaki kadınlardan hiçbirinin büstünü yapmaz. 

Bernini’nin Costanza Bonarelli büstüne 1636'da başladığı düşünülür. Arkadaşı Fulvio Testi, bir mektubunda bunu Bernini'nin şimdiye kadar yarattığı en güzel büst olarak tanımlar. Bernini, Costanza'yı mütevazı, iffetli bir kadın olarak değil de, aralık dudakları, iri açılmış gözleri ve göğüsleri üzerindeki bağcığı açılmış vaziyette, şehvetin bir adım öncesindeymiş gibi yontar. Sanat tarihçisi Simon Schama, "Avrupa heykel tarihindeki en seksi davet" yorumu büst için öne çıkan en belirgin tanımıdır. 

Bernini, Costanza’nın yüzüne attırdığı derin kesik izini mermere yontmaz. Geriye dönülmesi imkansız, hiç unutulmayan bir anı dondurmuş gibidir. Costanza Büstü, Bernini’nin kişisel hayatının sanatıyla nasıl iç içe geçtiğini gösterirken, aynı zamanda tutkusunun karanlık dehlizlerinde unutulmayan kadına itibarını geri verdiğini ortaya koyar. Dahası büste kendisinden başka kimsenin katkıda bulunmasını istemez. Her detayı kendi yontar. Sessiz heykellerin arkasındaki tutkulu ve taşkın yaşam, sanata böyle sızar. 

Not: Rahatsızlığım nedeniyle bu ay bir yazı eksik oldu, kusura bakmayın.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER