© Yeni Arayış

Ben seni de sevmedim Adem

Ben seni de sevmedim Adem

Sosyal medyada kimi zaman vurucu sözler, deyişler ve tarihten bir dolu ünlü isme ait kotasyon arasında geçenlerde gördüğüm bir söz psikoloji açısından aslında o kadar çok şey anlatıyordu ki içimi dökmezsem hatta belki birçoğumuzun içini dökmezsem olmazdı: “Herkes kendi yerini öyle güzel belirledi ki, benim uğraşmama gerek kalmadı.” Kalan sağlar bizimdir! Sen sen ol, sevgini, muhabbetini ve içinden gelenleri dilediğin gibi ifade et. Anlayan olur, anlamayan olur. Hayat bu işte; kıymet bilen olur, bilmeyen olur. Hani bir de yanılıp karşı tarafa adeta sevginle cömertçe akınca, “ne oldum delisi” olanlar var ya; onlar fena olur. İyi de aslında, yeter ki çok hırpalamadan, çok fazla anı yaratmadan, kendilerini en başından ele versinler. Tabii bir de ilişkilerinde sen kimi zaman hızını ayarlayamazsan, o arızalıya, kompleksliye sevgini çok gösterirsen masalların, şarkıların sandığı gibi kucaklayanlar değil de bu sevgiyi hazmedemeyen veya değerini bilemeyenler ya da çantada keklik sananlar da çok olur. Bazen birine kapılırsın ve dünyan olur ama velhasıl kendini dünyanın merkezi sanan da çok olur. Bazen birine karşı temiz sevgini bedeninin farklı yerinden anlayan da olur. Ah bir bilseler, oysaki kimse bulunmaz Hint kumaşı değil. Hatta Sezen Aksu’nun şarkısında dediği gibi; “Ben seni de sevmedim Adem. Doğruyu duymak istiyorsun madem, alt tarafı bir elma yedik beraber, zehir zıkkım oldu bal badem.” Heyecanınıza, sevincinize de derdinize olduğu kadar koşanlar kıymetli, sırf sizi dertli görmeye bayılanlar değil. İnsanın ilkel doğası dertli görmeye bayılır nitekim ancak daha olgun sevgilerde mutluluk paylaşılır.

İNCELİKLERİNİZDEN VAZGEÇMEYİN

Hiç kimse zehir zıkkım etmesin hayatınızı, hevesini, içten sevgilerinizi ancak elbette cehennem de değil dünya, illa ki değerinizi bilen, sizin de değerini bildiğiniz güzel dostlar da olur ama ne olur kendi değerinizi bilin, güç sizde. Kendinizi öyle bir sevin ki, değerinizi hissetsinler… Ama sizi gerçekten seven, yanınızda olan güzel dostlukların, hediyelerinizin de farkında olun. Değerinizi hissettirin derken, bahsettiğim asla şişkin bir ego değil, başkalarına duyarsızlık, kendinizle meşguliyet ve empati yoksunluğu da değil… Ne var ki kendi değerinizi de pul etmeyin, hayat bir tane siz olanca sevginizi gösterin, ifade edin ama kıymetini bilmeyeni de bir saniyede yollayın hayatlarınızdan… Hiç görüşmemekler, küsmeler, darılmalar da demiyorum. Gönlünüzün bir mesafesi olur, onu sırf siz bilirsiniz. Karşı taraf da hıyar değilse, azıcık anlar. Siz güzelliklerinizden vazgeçmeyin. Canım mentorum, arkadaşım, hocam Psikolog Dr. Nursu Marmara’nın dediği gibi belki biraz amiyane olacak ama çok da yerinde bir tabirle: “Başkalarının hödüklükleri yüzünden, kendi inceliklerinizden vazgeçmeyin.” Siz sevginizi hep gösterin, ancak sizi sevmeyeni hiç sevmeyin. Asalet bunu gerektirir. Bu noktada da merak etmeyin, biraz gönül gözünüzü açarsanız her şey apaçık ortada olur zaten. Velhasıl ister sevgili olsun ister evvel ezel arkadaş; aslında herkes kendi yerini öyle güzel belirliyor ki; uğraşmanıza da gerek kalmıyor olgunlaştıkça, kazıkları yedikçe. Sadece en zor zamanlarınızda, en hassas anlarınızda değil; mutluluklarınızda da sizinle sevincinizi paylaşanlar kıymetli. Heyecanınıza, sevincinize de derdinize olduğu kadar koşanlar kıymetli, sırf sizi dertli görmeye bayılanlar değil. İnsanın ilkel doğası dertli görmeye bayılır nitekim ancak daha olgun sevgilerde mutluluk paylaşılır. Sözün kısası mutluluklarınızı da içtenlikle paylaşanlar gerçek dostlarınızdır. Nitekim siz deliler gibi aşkınızı kutlayarak çağlarken, kendinden fazla etkilenerek kendini dünyada bir tek sananlar da gerçek aşk değildir, gerçek aşk sizi besler, güzelleştirir, havalara girmez. Birlikte kanatlanırsınız.  

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER