Bektaşi devletine adım adım…
DIŞ POLİTİKAYüz kişilik sembolik ordusunun muhafızlık görevi üstlendiği Vatikan’da Baba Mondi’yi ağırlayan Devlet Başkanı ve dünya Katoliklerinin ruhani lideri Papa Franciscus da Bektaşi Devletinin kurulmasına destek verdi. İnançlarda ruhani liderliğin önem ve ağırlığını yüzyıllardır kanıtlayarak yaşayan Vatikan’ın bu desteği, Bektaşi Devletinin kurulması kararının uluslararası ölçekte kabul görebilecek bir adım olarak değerlendirileceği anlamına da gelmektedir.
Son yıllarda, Bektaşi tarikatının Arnavutluk’ta Vatikan benzeri bir mikro devlet kurma girişimi, uluslararası düzeyde ilgi uyandırmaktadır. Bektaşilerin ruhani lideri Baba Mondi (Edmond Brahimaj), bu oluşumun yalnızca dini ve idari bir yapı olarak kalacağının, herhangi bir askeri veya güvenlik gücüne sahip olmayacağının altını özellikle çiziyor.
Balkanlar tarih boyunca savaşların, farklı kültürlerin, inançların ve siyasi yapılanmaların kesişim noktası olmuştur. Sosyo-politik dinamikler incelendiğinde, tarihsel süreçte yaşanan savaşların ve etnik çatışmaların bölgenin şekillenmesinde belirleyici rol oynadığı görülmektedir. Ancak Balkanlardaki dini ve kültürel yapıyı anlamlandırmada tasavvufi hareketlerin ve özellikle Bektaşiliğin oynadığı rol göz ardı edilemez.
Bektaşilik, tarihsel süreç içerisinde Balkanlardaki farklı topluluklar arasında kültürel bir köprü işlevi görmüş, hoşgörüye dayalı anlayışıyla bölgenin sosyal dokusuna önemli katkılarda bulunmuştur. Osmanlı döneminde Balkanlara yerleşen Bektaşi dervişleri, dinler ve etnik gruplar arasında diyalog ortamı oluşturarak bölgenin sosyal barışına katkı sağlamışlardır. Günümüzde ise Arnavutluk merkezli kurulması planlanan ruhani Bektaşi Devleti, karşımıza Balkanların dini ve siyasi yapısını yeniden şekillendirecek önemli bir girişim olarak çıkmaktadır.
BALKANLARDA BEKTAŞİLİĞİN TARİHSEL GELİŞİMİ
Bektaşiliğin Balkanlardaki yayılım süreci Osmanlı’nın kuruluş yıllarıyla doğrudan ilişkilidir. O dönemlerde özellikle Anadolu’dan gelen Bektaşi dervişlerinin Balkan coğrafyasına yerleşmesiyle bölgede İslam inancına ilgi duyulması sağlanmış, toplumsal uyum ve hoşgörü desteklenmiştir. Bektaşi dervişleri sadece dini önderler değil, aynı zamanda toplumsal barışı teşvik eden liderler olarak hareket etmişlerdir. Sarı Saltuk, Seyid Ali Sultan (Kızıl Deli Sultan), Gül Baba, Durballı Baba, Hasib Baba, Baba Aliço, Baba İsmail, Cefai Baba, Tahir Baba ve Harabati Baba gibi isimler, bölgedeki Bektaşi hareketinin öncülerinden olmuşlardır.
Bektaşiliğin Balkanlarda yayılması sadece dini bir dönüşümü değil, aynı zamanda sosyo-kültürel bir değişimi de beraberinde getirmiştir. Sünni-Şii ayrımının ötesinde bir inanç sistemi olarak Bektaşilik, bölgedeki Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında bir uzlaşma modeli sunmuş ve Osmanlı’nın çok kültürlü ve çok inançlı yapısını destekleyen bir unsur olmuştur.
RUHANİ BEKTAŞİ DEVLETİ: YENİ BİR MİKRO DEVLET MODELİ
Son yıllarda, Bektaşi tarikatının Arnavutluk’ta Vatikan benzeri bir mikro devlet kurma girişimi, uluslararası düzeyde ilgi uyandırmaktadır. Bektaşilerin ruhani lideri Baba Mondi (Edmond Brahimaj), bu oluşumun yalnızca dini ve idari bir yapı olarak kalacağının, herhangi bir askeri veya güvenlik gücüne sahip olmayacağının altını özellikle çiziyor.
Bu yeni yapı dünya genelindeki Bektaşi topluluklarını bir araya getirerek inanç özgürlüğünü koruma amacı güdecektir. Arnavutluk Başbakanı Edi Rama da bu girişime destek vererek, Bektaşi devletinin Arnavutluk’un egemenliğini tehdit etmeyeceğini vurguluyor. Bektaşi Merkezi’nin Tiran’a taşınmasının 95. yıl dönümünde yapılan açıklamalar, bu girişimin Balkanlardaki dini ve kültürel yapıyı nasıl şekillendireceğine dair önemli ipuçları sunmaktadır.
Bektaşi Devleti, Tiran’da halihazırda Bektaşi dergahının bulunduğu 0,11 kilometrekarelik alanda kurulacaktır. Bu boyutuyla, şu anda dünyanın en küçük devleti unvanına sahip olan Vatikan’dan bile daha küçük bir alanı kapsayacaktır. Projenin hayata geçirilmesi halinde, bu yeni mikro devletin uluslararası statüsü ve diplomatik ilişkileri büyük önem kazanacaktır.
Bektaşi Devletinin kurulması süreci yalnızca dini bir hareket olarak değil, aynı zamanda Balkanlar’daki etnik ve mezhepsel dinamikleri etkileyebilecek bir gelişme olarak değerlendirilmektedir.
BALKANLAR’DA DİNİ VE STRATEJİK DENGELER
Balkanlar, Osmanlı sonrası dönemde dini ve etnik kimlikler üzerinden şekillenen siyasi gerilimlere sahne olmuştur. Bektaşiliğin tarihsel olarak Sünni-Şii ayrımının dışında bir hoşgörü modeli sunması, bölgedeki istikrar açısından dikkate değer bir unsurdur. Bektaşiliğin merkezileşmesi ve kurumsallaşması, özellikle Arnavutluk, Kosova, Yunanistan, Bulgaristan ve Kuzey Makedonya’daki dini dengeleri etkileyebilecek bir gelişmedir.
Bu bağlamda, Bektaşi Devletinin kurulması süreci yalnızca dini bir hareket olarak değil, aynı zamanda Balkanlar’daki etnik ve mezhepsel dinamikleri etkileyebilecek bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. Arnavutluk’un dini yapısı içinde Bektaşilik, Sünni Müslümanlar, Katolikler ve Ortodokslar ile birlikte önemli bir inanç grubu olarak varlığını sürdürmektedir. Bu nedenle, Bektaşi devletinin kurulması, bölgedeki diğer dini topluluklarla olan ilişkiler açısından da önemli sonuçlar doğurabilecektir.
TÜRKİYE VE İRAN’A YÖNELİK ELEŞTİRİLER
Bektaşi lideri Baba Mondi, Bektaşilerin dini özgürlüklerinin kısıtlandığı ülkeler arasında Türkiye ve İran’ı da sayarak, bu yeni yapının Bektaşilerin haklarını savunacağını dile getirdi. Bu açıklama, özellikle Türkiye’nin laik yapısı ve dini yapılar üzerindeki denetimi göz önüne alındığında dikkat çekici bir eleştiridir. Türkiye, 1925 yılında tekke ve zaviyeleri kapatarak Bektaşi dergahlarını yasaklamış ve Bektaşi Merkezi’nin Arnavutluk’a taşınmasına sebep olmuştur. Günümüzde ise Türkiye’deki Alevi- Bektaşi toplulukları, Sünni İslam’ın resmi kurumları içinde yer almayan bir azınlık grubu olarak varlıklarını sürdürmektedirler.
Türkiye’nin laik yapısı içinde Alevilik ve Bektaşiliğe yönelik kısıtlamalar olduğu yönündeki bu eleştiri, uluslararası düzeyde Bektaşilik konusundaki tartışmaları artırabilir. Aynı şekilde, İran’da da Şii İslam’ın resmi mezhep olması nedeniyle Bektaşiliğin sınırlı bir hareket alanına sahip olduğu bilinmektedir.
Bektaşiliğin Balkanlar’daki tarihi misyonu göz önüne alındığında bu yeni ruhani devletin kuruluş süreci sadece dini bir oluşum olmanın ötesinde, bölgedeki dini ve siyasi dengeleri de etkileme potansiyeline sahiptir. Balkanlar, tarih boyunca çok kültürlü ve çok dinli bir yapıya sahip olmuş, Bektaşilik ise bu yapının önemli bir unsuru olarak varlığını sürdürmüştür.
Arnavutluk’ta kurulması planlanan Bektaşi devleti, sadece Bektaşilerin örgütlenmesi ve ibadet haklarının korunması açısından değil, aynı zamanda bölgedeki dinler arası diyalog ve hoşgörünün kurumsallaştırılması bakımından da kritik bir adım olacaktır. Türkiye ve İran gibi ülkelerle ilişkilerinin nasıl şekilleneceği, Avrupa’daki diplomatik statüsü ve Balkanlardaki diğer dini gruplarla olan etkileşimi, bu sürecin başarıya ulaşıp ulaşamayacağını belirleyen temel unsurlar olacaktır.
Öte yandan Ortadoğu’daki son gelişmeler, Suriye’de yaşanan yönetim değişikliği, İran’ın Lübnan ve Filistin’e rahat ulaşımını engellemesini göz önünde bulundurduğumuzda Afrika kıtasındaki inanç örgütlenmeleri ile Balkanları kapsayacak bu yeni yapılanma tarihi bir dönemeci işaret etmektedir.
Balkanların tarihsel ve stratejik önemini göz önüne aldığımızda Bektaşi devletinin kurulması, bölgesel barış ve istikrar açısından uzun vadeli olumlu etkileri olabilecek bir gelişme olarak değerlendirilmelidir. Bektaşilik, tarih boyunca barışçıl ve uzlaşmacı kimliğiyle öne çıkmış bir inanç sistemi olarak, Balkan coğrafyasındaki etnik ve dini çatışmalara alternatif bir yaklaşım sunma potansiyeline sahiptir. Bu süreç sadece Balkanlar için değil, dünya genelindeki inanç özgürlüğü ve dini hoşgörü açısından da önemli bir örnek teşkil edebilir.
Bin kişilik yerleşik nüfusuyla bugün için dünyanın en küçük bağımsız ülkesi olan Vatikan Şehir Devleti, Papa’nın kanun hükmündeki sözleriyle Hristiyanlığın Katolik mezhebini bir arada tutmaktadır. Yüz kişilik sembolik ordusunun muhafızlık görevi üstlendiği Vatikan’da Baba Mondi’yi ağırlayan Devlet Başkanı ve dünya Katoliklerinin ruhani lideri Papa Franciscus da Bektaşi Devletinin kurulmasına destek verdi. İnançlarda ruhani liderliğin önem ve ağırlığını yüzyıllardır kanıtlayarak yaşayan Vatikan’ın bu desteği, Bektaşi Devletinin kurulması kararının uluslararası ölçekte kabul görebilecek bir adım olarak değerlendirileceği anlamına da gelmektedir.
İlginizi Çekebilir