© Yeni Arayış

Barzani'nin çözüm sürecine katkısı olur mu?*

Murat Aksoy 3 Ocak 2013’te Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata’nın İmralı’ya gitmesi ile fiili olarak başlayan “Çözüm Süreci” boyunca 28 Şubat 2015 yılında Dolmabahçe Mutabakatı’na kadar olan dönemde sırasıyla Yeni Şafak, T24 Gazeteleri’de yazdığı kimi yazıları, dönemleri kıyaslamak, neler yaşandığını paylaşmak ve dönemin ruhunu görmek açısından anlamlı olacağını düşündüğü için "Çözüm Süreci Yazıları" başlığıyla yeniden yayımlıyor.

* Bu yazı 13 Kasım 2013'te Yeni Şafak’ta yayımlandı.

Hafta sonunu Diyarbakır'da geçirecek olan Başbakan Erdoğan, Cumartesi günü Mesud Barzani ile bir araya gelecek. Bu görüşmenin bölgesel gelişmeler açısından milat olmasa da önemli olacağına kuşku yok. Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.

Bu görüşmeyi birbiriyle bağlantılı iki düzlemde değerlendirmek mümkün.

İlki devam etmekte olan çözüm süreci, ikincisi de Ortadoğu"da yaşanan gelişmeler.

İkincisinden başlayalım.

Türkiye gerek Suriye'de gerekse Mısır'da izlediği politikalara destek veren Batı"nın geri adım atması ile birlikte yalnızlaştı. Bu yalnızlık, sadece ABD"nin Türkiye"ye daha mesafeli politika izlemesi ile değil, Ruhani"nin Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra İran"ın Batı ile geliştirmeye çalıştığı ilişkilerle de daha görünür hale geldi.

PKK MI, KDP Mİ?

3 Temmuz'da Mısır'da yaşanan askeri darbenin Suriye"de durumu Esad lehine bozması başta bu ülke olmak üzere Irak ve İran denkleminin yeniden hareketlenmesine yol açtı.

Esad'ın siyasi ömrünün bir süre daha uzaması Suriye"de de facto olarak var olan parçalı yapının kalıcı hale gelmesinin yolunu açtı. PKK'nın Suriye'deki devamı olan PYD, elde ettiği bölgesel otonom yapıyı kalıcı hale getirmek için radikal İslamcı gruplarla sahada, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi, Türkiye ve ABD'ye karşı da uluslararası alanda bir tür mücadele veriyor. PYD'nin şu anda tek güvencesi PKK.

Türkiye, Suriye'de PYD'nin otonom halinin kalıcı duruma gelmesinden rahatsız. PYD'nin Suriye muhalefetinin yani SUK'un parçası olmasını arzu ediyor. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi de diğer Kürt gruplarının dikkate alınmasını istiyor.

Türkiye ile Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin PYD dolayısıyla PKK konusundaki tavrı bu.

Buna Kuzey Irak'taki PKK varlığını ve PKK ile KDP arasındaki güç mücadelesi bitmedikçe ertelenmeye devam edecek olan Ulusal Kürt Konferansı'nı da eklersek resim daha net biçimde ortaya çıkıyor.

KDP, hem PKK'dan hem de PYD'nin Suriye"deki kendine yakın Kürt grupları dışlamasından ve otonom varlığından rahatsız. Bunun temelinde yatan neden ise dört ülkeye yayılmış olan Kürtlerin uluslararası alandaki temsilcisi olma iddiasıdır.

Türkiye son yıllarda Barzani ile ekonomik ve siyasi olarak iyi ilişkiler geliştirdi. Hatta zaman zaman bunu Irak Merkezi hükümete rağmen yaptı.

İran"ın uluslararası ilişkiler denklemine yeniden girmesi ile Türkiye'nin Irak Merkezi Hükümeti'ne yaklaşımında da önemli bir değişikliğe neden oldu ve ilişkiler bir anda ısındı. Geçtiğimiz hafta başlayan karşılıklı ziyaretler ilişkileri yumuşattı.

Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin son hamleleri, ulusal çıkarları açısından anlaşılabilir stratejik hamlelerdi.

Tam da bu noktada ilk düzleme yani tüm bu bölgesel gelişmelerin, Irak Merkezi Hükümeti ile yaşanan yumuşamanın ve Barzani ziyaretinin çözüm sürecine etkisine bakabiliriz.

AK Parti Türkiye'nin en önemli sorunu olan Kürt sorununu çözmek ve PKK'nın yürüttüğü terörle mücadeleyi bitirmek istiyor. Bunun için Öcalan başta olmak üzere diğer Kürt siyasi aktörlerle sürekli temas halinde.

Adı çözüm süreci olarak konulan proje ise nihayetinde PKK'nın silahlı mücadeleye son vermesi ve silah bırakanların Türkiye'ye dönerek sosyal hayata katılmasını hedefliyor.

ANAHTAR DEMOKRATİKLEŞMEDE

Sorunun, Kürt sorunu olarak tanımladığımız bölümü daha ziyade Türkiye'nin demokratikleşme sürecine bağlı olarak çözülecek temel hak ve özgürlükler alanındaki sorunlar. Ancak çözüm sürecinin başarısı uluslararası destek ve bölge ülkeleri ile işbirliğinden çok Kürt sorununun çözülme başarısına yani demokratikleşmenin derinleştirilmesine bağlıdır.

Son dönemde "çözüm süreci" üzerinde var olan karamsar havaya neden olan da demokratikleşme sürecindeki yavaşlamadır.

Diyarbakır'da Barzani ile yapılacak görüşmenin iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine katkısı olacağı açıktır. Ama bu ziyaretin, Perwer-Tatlıses düetinin çözüm sürecine katkısı ise çok sınırlı olacaktır. Ek olarak, eğer bu görüşme, yukarıda ifade ettiğim gerginlikte bir taraf olma tercihine dayanırsa, bu da çözüm sürecini olumsuz etkileyebilir.

Şunu bir kez daha ifade etmek gerekiyor ki, çözüm sürecinin ilerlemesi de Kürt sorununun çözümü de Türkiye'de demokratikleşmenin hızlandırılmasına, derinleştirilmesine ve tüm Türkiye'yi kucaklamasına bağlıdır.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER