© Yeni Arayış

Barış, psikolojiyle başlar

Çatışmalı bir bağlamda taraflar, birbirleri hakkında olumsuz ve yıkıcı algılara ve ilişkilere sahiptirler. Barış, taraflar arası ilişkilerin doğasının değiştirilmesidir. Tarafların birbirleri hakkındaki algılarının değişmesi, barış için arzu edildiği gibi, aynı zamanda  gerekli olan bir konudur.

Güvensizliğin, vehimlerin ve şüphelerin  egemen olduğu bir yerde taraflar, barışa psikolojik olarak hazır olamamaktadırlar. Barış zihniyeti, tarafların biraraya gelebilecekleri, her şeyi çatışma konusu haline getirmeyecekleri yeni bir psikolojik-sosyal-siyasal-kültürel alanı inşa etmelerini zorunlu kılmaktadır.

Çatışmaların, şiddetin ve  silahın egemen olduğu bir kültürde ve kimlikte barış çok  derin anlamlar ifade etmemektedir. Barışın  çözüm ve yol olarak anlaşılması için zihniyetin barışa yönelimli olması lazımdır. Barış yönelimli zihniyetin temel kabulu şudur: Barış, yöndür ve yoldur. Çatışma yönelimli zihniyetin  temel kabulü ise tamamen zıd bir karakter göstermektedir: Çatışma yöndür ve yoldur. Barışı yol ve yön olarak kabul eden zihniyet,  sorunların  ve çatışmaların barış perspektifi çerçevesinde çözüme kavuşturulmasının arayışında olur. Barış yönelimli bir zihniyete ve kültüre  sahip olmak için barış yanlısı sosyal ve eğitimsel bağlamların olması lazımdır. Barış yönelimli zihniyeti destekleyen bir sosyal ve eğitimsel bağlamın yokluğu durumunda, barış adına söylenilen ve yapılan  hiçbir şeyin derinliği, sahiciliği ve kalıcılığı olmayacaktır.

Barış, sadece politikacılara bırakılmayacak kadar çok önemli bir iştir. Barışın sadece  politikacıların tekelinde olduğu, barışa dair bütün girişimlerin politikacıların iktidar mücadeleleri bağlamında kurgulandığı bir ortamda, barış sadece şark kurnazlıklarını örten bir maskeden öte bir işlev görmeyecektir. Barışın bir zihniyet, kültür ve kimlik olarak içselleştirilmesi, anlamlandırılması, anlaşılması ve anlatılması  çok önemlidir.

Barışın  gelişmesi için uygun ve olumlu bir psikolojiye  ihtiyaç vardır. Barış yanlısı psikoloji, güven ve işbirliğini esas alan psikolojidir. Bir toplumun insan sermayesi ve kaynağı, ancak güven ve işbirliğiyle  oluşturulabilir. Irksal, kabilesel, etnik, dinsel, mezhepsel, cinsel ve kültürel çatışmaların ateşini yakmamak konusunda  özel bir duyarlılık, barış yanlısı psikolojinin  temel bir özelliğidir.  Ağzından kan damlayan, tehditlerle ve güç  gösterileriyle  herkese diz çöktüreceğini iddia eden söylemlerin, barışa hiçbir katkısı olmadığı gibi, çatışmayı besleyen ve derinleştiren  bir etkisi bulunmaktadır. 

Güvensizliğin, vehimlerin ve şüphelerin  egemen olduğu bir yerde taraflar, barışa psikolojik olarak hazır olamamaktadırlar. Kırılmaların, kırgınlıkların ve kırmaların salgın haline gelmemesi için  kişilerin, grupların ve güç yapılarının empati kapasitelerinin gelişmiş olması lazımdır. Ötekini anlamayan ve  kendisini onun yerinde düşünmeyen ve düşlemeyen kişilerin, grupların ve güçlerin, ötekiyle barış yapması ve anlaşması  çok zordur. Barış, sadece bir siyasal bağlam işi değildir. Barışın kendisine özgü bir psikolojik bağlamı vardır. Barış, psikolojiyle başlar.

Çatışmalı bir bağlamda taraflar, birbirleri hakkında olumsuz ve yıkıcı algılara ve ilişkilere sahiptirler. Barış, taraflar arası ilişkilerin doğasının değiştirilmesidir. Tarafların birbirleri hakkındaki algılarının değişmesi, barış için arzu edildiği gibi, aynı zamanda  gerekli olan bir konudur. Birbirini  düşman, tehdit, tehlike ve risk olarak algılayan tarafların, birbirleriyle yeni ilişkiler geliştirmesi, birbirini yeni partnerler olarak görmeleri  mümkün değildir. Barış için uygun bir psikolojik zeminin oluşması, tarafların  karşılıklı algılarında birtakım değişmelerin ve dönüşümlerin olması  gerekmektedir.

Çatışmacı zihniyet,  her şeyi bir çatışma aracı ve alanı olarak görmektedir. Çatışma alanlarının ve konularının dışında  tarafların bir araya gelebileceği üçüncü bir  iletişim ve ilişki alanının  inşa edilmesi  için çabaya gereksinim vardır. Üçüncü bir alan oluşturulmadan her şeyin çatışma torbasının içine atılması, taraflara  yeni bir yaşam alanı oluşturmalarına fırsat vermemektedir. Barış zihniyeti, tarafların bir araya gelebilecekleri, her şeyi çatışma konusu haline getirmeyecekleri yeni bir psikolojik-sosyal-siyasal-kültürel alanı inşa etmelerini zorunlu kılmaktadır.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER