Atı alan bir kez daha Üsküdar’ı geçer mi?
SİYASETÜlkenin içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulması için yapılacakları, seçmen ile somut bir programla paylaşmak yerine, İBB Başkanının adaylığına kilitlenen bir yönetim anlayışı seçimlerde başarıyı getirecek mi? Şimdiden kestirmek kolay değil.
Kazanılan yerel seçimin ardından, muhalefet -özellikle CHP Yönetimi- genel seçimi gündeme getirmek yerine, iktidara moral kazandıran yumuşama girişimi sürecini iyice gözden geçirmeli. AKP 22 yılı aşkın iktidarı sürecinde en çok eleştirildiği yolsuzluk, kayırmacılık ve diploma konularında, CHP’yi hedef alan yoğun bir iletişim kampanyasını etkili biçimde sürdürüyor. Unutmadan; bir kez daha atı alan Üsküdar’ı geçebilir.
Küresel yabancı sermaye hareketlerinin toplamı; 2023 yılı sonu itibariyle -geride kalan on üç yılda- 41,1 trilyon dolara ulaşmış. Aynı dönemde ülkemize gelen yabancı sermaye yatırımlarının toplamı 176,9 milyar dolarda kalmış. Bir başka açıdan bakıldığında, yılda 13,6 milyar dolar düzeyinde seyretmiş. Uluslararası yabancı sermaye girişinde, ilk sırada ABD var. Hollanda ve Çin de ilk beşte dikkati çeken ülkeler arasındalar.
Dünya ekonomilerinin yarattıkları GSMH toplamı, yaklaşık 100 trilyon dolarda seyrederken, küresel düzeyde ülke borçları toplamının 300 milyar doları aştığı ifade ediliyor. Göstergeler; en fazla borcu olan ve en yüksek tutarda yabancı sermaye alan ülkenin, ABD olduğunu gösteriyor. Kuşkusuz ABD dolarının uluslararası para piyasalarında kullanılan en önemli değişim aracı olması, ABD’nin küresel güç olmasına katkı yapıyor.
2. Dünya Savaşı sonunda galip devletlerin başında yer alan bu ülkenin, dayattığı Bretton-Wood Anlaşması -1944- ile başlayan süreçte ABD doları uluslararası para birimi niteliği kazandı. Anlaşmaya göre 1 ons altının karşılığı 35 dolar olarak benimsendi.
Bu yaklaşım bir anlamda kâğıt paraların ulusal merkez bankalarındaki karşılıklarının, dolar-altın bağıntısına göre dolaşımını güvence altına alıyordu. Küçük bir ABD kasabası olan Bretton-Wood’ ta imzalanan anlaşma salt ulusal para birimlerinin altın karşılıklarını belirlemekle kalmadı. Günümüzde adlarını çok duyduğumuz, IMF -Uluslararası Para Fonu- ve Dünya Bankasının kuruluşları, bu anlaşma ile belirlendi.
Nixon ‘un Başkanlığı sırasında1971 yılında alınan bir kararla, piyasaya sürülen dolar karşılığında -1 ons altın=35 $- altın bulundurulmasına son verildi. Dünya piyasalarında Nixon Şoku olarak adlandırılan bu radikal karar, salt Dünya ekonomisini etkilemekle kalmadı. Ortadoğu’da Arap-İsrail Savaşlarının 1967 yılında açılan, ikinci perdesi ile Bölgede siyasal harita değişikliklerini de tetikledi.
ABD Seçimlerinin ardından, Trump’ın kazanması ile ortaya çıkan gelişmelere bakılırsa, özellikle üzerinde yaşadığımız coğrafyada önemli gelişmeler yaşanacağı seziliyor. Suriye’de Rusya’nın ani çekilişi ile 50 yıllık Baas rejiminin çöküşü, Gazze’de villa inşaatı maskesiyle Çin’in OBOR projesine alternatif yeni bir Hint-Avrupa ticaret yolunu oluşturma girişimleri, pek uzak olmayan bir gelecekte Türkiye’yi de etkileyeceğe benziyor.
Özellikle Rusya’nın Suriye’den çekilmesine karşılık, Ukrayna sorununun ABD ile anlaşılarak çözülmesine yönelik girişimler hayli ilginç. Eski Dünyanın iki kutuplu yapısını oluşturan, ABD-Sovyetler Birliği ekseni, Ukrayna’nın konuşulacağı Suudi Arabistan’da yeniden ama bu kez farklı bir boyutta karşımıza çıkacağa benziyor. İlginç olan Ukrayna ‘nın masada yer almayışı.
Ülkenin içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulması için yapılacakları, seçmen ile somut bir programla paylaşmak yerine, İBB Başkanının adaylığına kilitlenen bir yönetim anlayışı seçimlerde başarıyı getirecek mi? Şimdiden kestirmek kolay değil.
Eski Dünyadan söz ederken, bizde iktidarın tümüyle reddettiği geçmiş ile günümüz arasındaki bağıntıyı sahiplenerek, gündem oluşturması gereken muhalefetin, en büyük partisinin, kendi icadı olan önseçim yöntemiyle oluşturduğu iç gündemi hayli şaşırtıcı. TBMM grubunda milletvekillerinin büyük çoğunlukla gösterdikleri tek adayın, oylanacağı bu “önseçim” modeli, umarız CHP’ni ülkenin gerçek gündeminden uzun süre uzaklaştırmaz.
Ülkenin içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulması için yapılacakları, seçmen ile somut bir programla paylaşmak yerine, İBB Başkanının adaylığına kilitlenen bir yönetim anlayışı seçimlerde başarıyı getirecek mi? Şimdiden kestirmek kolay değil.
Ancak ülkenin ağırlaşan ekonomik sorunları, çevremizdeki gelişmeler, AB içindeki çatlaklar ve en önemlisi birkaç gün sonra yapılacak, Almanya seçimlerinin sonuçlarına göre konum belirlemek yerine, tartışmaların odağında tek adaylı önseçimin başarıyı getireceği de kuşkulu.
Kazanılan yerel seçimin ardından, muhalefet -özellikle CHP Yönetimi- genel seçimi gündeme getirmek yerine, iktidara moral kazandıran yumuşama girişimi sürecini iyice gözden geçirmeli.
AKP 22 yılı aşkın iktidarı sürecinde en çok eleştirildiği yolsuzluk, kayırmacılık ve diploma konularında, CHP’yi hedef alan yoğun bir iletişim kampanyasını etkili biçimde sürdürüyor.
Unutmadan; bir kez daha atı alan Üsküdar’ı geçebilir.
İlginizi Çekebilir