Atatürk algısı sivilleşirken
SİYASETAtatürk algısı sivilleşirken
DEVLETİN ATATÜRK'Ü
Türkiye’nin çok partili hayata geçtiği 1950’den AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılına kadar Atatürk, sağ ve sol siyasi partilerin farklı yerlerden ve farklı düzeyde sahiplendiği bir figürdü. Bununla birlikte Atatürk imgesi, asker ve sivil bürokrasi tarafından benimsenen ve resmi ideoloji çerçevesinde topluma söylemde ve eylemde sunulan tek meşru yoldu. Dolayısıyla Atatürk algısı, toplumun büyük kısmı tarafından pozitif bir şey olarak görülmekle birlikte, devlet merkezli bir yaklaşım olarak görülüyordu. Bu süreçte devlet, Atatürk’ü her türlü baskı ve anti-demokratik pratikte bir meşrulaştırma aracı olarak kullanırken ve “gardırop Atatürkçülüğü” olarak tasvir edilen şekilci Atatürkçülük topluma dayatılırken, Atatürk’ün ilerici, aydınlanmacı medeniyet tasavvuruna dair ilkeleri geri planda kaldı. Atatürk, devletin çizdiği sınırlar içerisinde ve devletin algıladığı resmi söylem çerçevesinde anlatıldı ve aktarıldı. 12 Eylül cuntası bu yaklaşımın zirve noktasını oluştururken, 12 Eylül sonrası süreçteki iktidarlar da benzeri bir yoldan gitmekten imtina etmediler. Bu dönem, özetle “devlet merkezli Atatürkçülük” olarak tasvir edilebilir. AKP’ye kadar devletin Atatürk’ü anmasına ve söylem olarak dillendirmesine alışmış olan toplum, devletin anti – Atatürkçülüğü karşısında Atatürk’ü kurucu, öncü ve medenileştirici bir figür olarak daha çok sahiplendi ve devlete rağmen bunu her platformda ortaya koydu. Sokaklar, üniversiteler, stadyumlar, konser alanları ve akla gelen hemen her yerde toplum, Atatürk’ü anmaktan ve devlete anımsatmaktan imtina etmedi.HALKIN ATATÜRK'Ü
2002’de AKP’nin iktidara gelmesi, Türkiye için her anlamda bir dönüm noktası oldu. Muhafazakar demokrat ve değişimci bir program iddiasıyla iktidara gelen AKP, zamanla siyasal İslamcı çizgisini gizleme gereği duymaksızın, toplumun ve devletin kademeli İslamizasyonuna dayalı politikalarla yoluna devam etti. AKP döneminde Atatürk, düşünce ve siyasi figür olarak inceden inceye önemsizleştirilen bir tarihsel olgu ve ayrıntı olarak görüldü. Atatürk’e ve Cumhuriyet’e dair özel günlerin genelde sönük geçmesi/geçiştirilmesi de bu yaklaşıma paralel bir tercihin ürünü olarak her yil tekrarlanıyor. AKP’yi yukarıdaki şekliyle tasvir ederken şu parantezi açmakta fayda var. MetroPOLL Araştırma’nın Kasım 2023’te duyurduğu araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de toplumun %86,4’ü, Atatürk’e yaptıkları için şükran duyduğunu belirtiyor. Böyle bir ortamda AKP’nin Atatürk’ü doğrudan hedef almasının toplumsal bir karşılığı olmadığı gibi, stratejik olarak da rasyonel değil. Bu nedenle AKP’nin stratejisi Atatürk’ü adım adım sıradanlaştıran, önemsizleştiren ve “eleştirilmesi gerekir” perdesi altında hataları doğrularından fazla bir figür olduğu algısını güçlendirmek. Salt Atatürk bahsinde değil, AKP’nin Atatürk’ün mirası olan Cumhuriyet’le ilişkisinde de aynı şey söz konusu. Söz gelimi Cumhuriyet’in 100.yılı gibi çok önemli ve simgesel değeri büyük bir olay, AKP iktidarı döneminde sönük ve önemsiz bir şey gibi geçiştirildi. Başka bir ülkede olsa kuşaklar boyu unutulmayacak etkinlikler yapılacak bir olay, Türkiye’de AKP’nin iktidar olduğu şartlarda basit bir olaymış gibi görüldü, gösterildi. AKP’nin Atatürk’e dönük sıradanlaştırıcı ve önemsizleştirici stratejisinin toplumdaki karşılığı ise, toplumun büyük kısmının Atatürk’ü bağımsız bir iradeyle sahiplenip kucaklaması oldu. Başka bir deyişle toplum, herhangi bir otorite yönlendirmesi olmadan, tamamen bağımsız iradesiyle inisiyatif alarak Atatürk’ü sahiplendi ve yaşatmaya çabalıyor. AKP’ye kadar devletin Atatürk’ü anmasına ve söylem olarak dillendirmesine alışmış olan toplum, devletin anti – Atatürkçülüğü karşısında Atatürk’ü kurucu, öncü ve medenileştirici bir figür olarak daha çok sahiplendi ve devlete rağmen bunu her platformda ortaya koydu. Sokaklar, üniversiteler, stadyumlar, konser alanları ve akla gelen hemen her yerde toplum, Atatürk’ü anmaktan ve devlete anımsatmaktan imtina etmedi.SİVİLLEŞEN ATATÜRK
Atatürk’ün halk tarafından devlete rağmen anılması, korunması ve yaşatılması, Cumhuriyet’in kurucu değerlerinin halkın kendi iradesiyle sahiplenilmesi bağlamında büyük önem taşıyor. Paradoksal görülecek şekilde Atatürk algısı ve figürü devlet nezdinde itibar görmezken, halkın sahiplenmesiyle Atatürk giderek halkta anlam bulan, halk desteğiyle daha görünür hale gelen ve doğrudan halkın iradesiyle güçlenen bir öncü, kurucu ve yol gösterici bir figüre dönüştü. Günümüzde devlet nezdinde Atatürk’ün anılması ve Atatürk’e ilişkin kutlamalar yapılması, çoğu kez toplumsal baskı ve beklentiler sonucu gerçekleşebiliyor. AKP iktidarı, Atatürk’ü resmi söylemde ve devlet nezdinde önemsizleştirerek yürüttüğü stratejinin ters teptiğini, önemi azalmak bir yana Atatürk’ün toplumsal reflekslerle daha görünür hale geldiğini görüyor. Bu saatten sonra devleti yönetenlerin Atatürk’ü olumlu ya da olumsuz görmesinin pratikte bir önemi kalmadı. Atatürk algısı, halkın sahiplendiği, koruduğu ve gerektiğinde sokağa inerek savunduğu bir pratiğe dönüştü. Atatürk’ün 100 yıl önce attığı temelin ne kadar güçlü ve kalıcı olduğunu gördüğümüz günlerden geçiyoruz.İlginizi Çekebilir