Ana muhalefetin zor sınavı
SİYASETSuriye’deki rejim değişikliğinin Türkiye iç siyasetine olan etkisi ise büyük oldu. Erdoğan muzaffer bir komutan gibi davranıyor. Devlet ile Erdoğan arasındaki yüksek örtüşme düzeyine karşı Özel ve diğer aktörler sadece siyasetçi seviyesinde. CHP liderliği ve CHP’ye yakın medyanın Esad’ın düşüşü karşısında verdiği görüntü ise fazlasıyla dağınık ve içe dönük.
31 Mart gecesi iktidar cephesi şaşkın, ana muhalefet ise çok mutluydu. Çünkü CHP hem oy oranı hem de belediye sayısı bakımından AKP’yi geçmişti. 22 yılın ardından ilk defa birinci parti değişti ülkede. Sadece CHP değil, Yeniden Refah da seçimin galipleri arasındaydı. Beklenti CHP’nin merkez kulvar ve soldan, Erbakan’ın ise sağdan AKP’yi kuşatacağı ve erken seçimin kaçınılmaz hale geleceği yönündeydi. Yıl biterken manzara tümüyle tersine döndü. Yeniden Refah elindeki belediyelerin çoğunu AKP’ye kaptırdı. Anketlerde oy oranı yerel seçimin yarısı düzeyinde. CHP’de bekleneni veremedi. Ana muhalefet ile iktidar arasındaki oy farkı sürekli bir şekilde azaldı. Suriye’deki son gelişmelerden önce AKP zaten CHP’ye yetişmiş durumdaydı. Şimdi ise yeni durumu tahlil eden ilk anketler yapılıyor. Kuvvetle ihtimal CHP birinci parti unvanını kaybedecek. Erdoğan tekrar milletin ve ümmetin reisi, partisi ise Türk siyasetinin amiral gemisi haline gelecek.
İktidarın ana muhalefeti geçmesine yol açan son gelişmeler Suriye’yle ilgili. Ama Esad düşmeden önce de CHP için manzara pek parlak değildi. Ne oldu da muhalefet zemin kaybetti sorusunu kısaca yanıtlayalım: Öncelikle CHP liderliği kangrenleşmiş iç çekişmelerine bir türlü çözüm bulamadı. Kılıçdaroğlu ve çevresindeki ekipler parti içi iktidara talip. İmamoğlu-Özel ise bu seçeneğe yanaşmamakta. Karşılıklı bu tavır veya restleşme partiyi içten içe tüketti. Parti elitlerine hakim olan hava birlik ve umut değil, kaygı, haset ve dedikodu. Her iki tarafa yakın sosyal medya hesapları birbirine karşı malzeme üretmekte.
Partinin halledemediği bir diğer sorun cumhurbaşkanlığı aday meselesi. İmamoğlu aday olmak istiyor. Bu adaylığı partinin resmi kararı haline getirecek gücü de var. Ama İmamoğlu’nun partide aşırı şekilde güçlenmesi kendisine karşı genişçe bir karşı koalisyon yaratmış durumda. Ayrıca Yavaş faktörü de var. İmamoğlu ile Yavaş arasında bir centilmenlik anlaşması parti için elzem. Yavaş cephesi haklı bir şekilde popülerlik argümanını ileri sürüyor. Yavaş’ın beğeni düzeyi İmamoğlu’dan fazla. Ayrıca parti liderliği bu iki cumhurbaşkanı adayı arasındaki soğukluğa müdahale etmiyor. Cumhurbaşkanı adaylığının nasıl belirleneceği ve kim olacağı sorunu, 6’lı masayı nasıl tükettiyse yeni CHP’yi de öyle tüketmekte.
İç meseleler dışında söylem ve politik doğrultu bakımından da eksiklikler var. Özgür Özel yönetimi üç noktada ciddi eleştiri alıyor. Bahsi geçen meseleler moral üstünlüğün AKP’ye kaptırılmasının özeti gibi iş görüyor. Öncelikle normalleşme süreci parti tabanında yeterince destek bulmadı. AKP liderliğinin CHP’nin normalleşme isteğine somut adımlar bakımından olumlu yanıt vermemesi, hatta belediyelere kayyım ataması gibi uygulamalar bağlamında ortaya çıkan negatif hava parti liderliğini zor durumda bıraktı. Ayrıca devletin başlattığı yeni Kürt sürecinde çelişkili sinyaller verdi CHP. Ahmet Özer ve Tanju Özcan’ın aynı anda siyaset yaptığı bir partiyle karşı karşıyayız. CHP hem DEM’le aynı yerde hizalandığı ve Atatürk milliyetçiliğine karşı çıktığı için hem de yeterince demokrat ve özgürlükçü olmadığı için eleştiriliyor. Bahçeli’nin Öcalan çıkışından bugüne geçen 2 ayda CHP oylarının düzenli bir şekilde gerilemesi milliyetçilikle ilgili tartışmaların genel bir çerçeveye kavuşturulamaması olgusuyla yakından ilgili.
2025’te Erdoğan Suriye rüzgarıyla AKP gemisinin daha hızlı yüzdürdüğüne tanıklık edeceğiz. Ayrıca Öcalan üzerinden DEM yeni anayasa sürecine bağlanacak. Erdoğan’a bir daha seçilme yolunu açacak gelişmeler kapıda. Peki, CHP yönetiminin bu süreçleri durduracak ve tekrar politik liderliği alacak bir oyun planı var mı?
CHP YÖNETİMİNİN BİR OYUN PLANI VAR MI?
Suriye’deki rejim değişikliğinin Türkiye iç siyasetine olan etkisi ise büyük oldu. Erdoğan muzaffer bir komutan gibi davranıyor. Devlet ile Erdoğan arasındaki yüksek örtüşme düzeyine karşı Özel ve diğer aktörler sadece siyasetçi seviyesinde. CHP liderliği ve CHP’ye yakın medyanın Esad’ın düşüşü karşısında verdiği görüntü ise fazlasıyla dağınık ve içe dönük. “Esad diktatördü ama”yla başlayan cümleler kuruluyor muhalif medyada. Erdoğan bu açığı gördü. “Baas kaybedince CHP’de kaybetmiş mi oluyor” sözü CHP’nin iktidar tarafından nasıl kodlandığı göstermekte.
Ezcümle, bir şeyler yapılmazsa düşüş devam edecek. 2025’te Erdoğan Suriye rüzgarıyla AKP gemisinin daha hızlı yüzdürdüğüne tanıklık edeceğiz. Ayrıca Öcalan üzerinden DEM yeni anayasa sürecine bağlanacak. Erdoğan’a bir daha seçilme yolunu açacak gelişmeler kapıda. Peki, CHP yönetiminin bu süreçleri durduracak ve tekrar politik liderliği alacak bir oyun planı var mı?
İlginizi Çekebilir