© Yeni Arayış

Amerikan Seçimleri 2024: Kulturkampf á l'Américaine?

Siyaset bilimcilerin bir süredir ileri sürdükleri bir olgu olan kutuplaşmanın ABD siyasal hayatında etkili olmaya devam ettiği, DP’nin daha sola, CP’nin de daha sağa kayarak iki kutup oluşturdukları ve bu iki parti ve destekçileri arasında bir kültürel mücadele hatta savaşın (kulturkampf) yaşandığı görülmektedir. Bu kulturkampf’ın kazananı, protestan köktendinciliği, beyaz ırk üstünlüğü, erkeklerin statüsünün özellikle aile içinde korunması taraftarları ile desteklenen yerli ve milli değerleri vurgulayan Trump ve CP olduğu görülmektedir.

Giriş: 2024 Amerikan seçimlerine genel bakış

5 Kasım 2024 Amerikan seçimlerinin ardından hem ABD’nde hem de dünyada tartışmalar devam ediliyor. Oldukça başa baş geçen bir rekabetten sonra belirlenen sonuçları önceden tahmin etmek mümkün olmamakla birlikte, bu kez, bazı istisnalar dışında, özellikle bilimsel yönetmelere duyarlı olan kamuoyu yoklamalarının pek yanılmadıkları görüldü. Seçimlerde yarışan iki adaydan Demokrat Parti (DP) adayı olan Kamal Harris hukukçu, Kaliforniyalı bir eski savcı ve Senatör olmasının yanı sıra şu andaki Başkan Yardımcısı, Hint asıllı bir anne ve Jamaika asıllı bir iktisat profesörü babanın kızı. Onun karşısındaki Cumhuriyetçi Parti (RP) adayı olan Donald Trump ise 45. ABD Başkanı, New York’lu bir müteahhit olmasının yanı sıra iki defa Temsilciler Meclisi tarafından azledilmiş (impeached) bir Başkan, hakkında çok sayıda soruşturma ve dava var ve bunlardan bir tanesinde suçu sabit görülmüş durumda olan bir suçlu (convicted felon) olması hasebiyle 240 yıllık Amerikan demokrasi uygulamasında bir dizi ilki de temsil ediyor. Bu iki adayın birbirinden daha farklı olabilmesi herhalde kolay kolay mümkün olamazdı.

Bu durumda seçmenlerin karşısındaki adaylar arasında seçim yapmaları da bir o kadar kolay olmalıydı. Ancak, seçmenlerin tercihlerinin o kadar da kolay olmadığı yapılan araştırmalarda, söyleşi ve kamuoyu yoklamalarında ortaya çıkmış durumda. Yeterli ve kritik sayıda seçmenin yedi tane salıncak eyalet (swing states) olarak tabir edilen eyalette de Cumhuriyetçi adaya, eski Başkan Trump’a oy verdikleri görülüyor. Bu kadar kesin bir biçimde bu yedi eyaletin de uzun yıllardır Cumhuriyetçiler tarafından kazanılmadığı biliniyor. Bu da bir ilke işaret ediyor. Amerikan seçmen davranışında bir şeylerin değiştiği, Cumhuriyetçi Parti ve adayı Trump’ın adeta 1932 yılındaki seçimlerde DP ve adayı Franklin D. Roosevelt’e benzer bir seçmen kayması ile iktidara geldiğinin işaretleri varmış gibi duruyor. O dönemde hayata geçirilen New Deal politikalarının ABD toplumu, iktisadı ve siyaseti üzerinde onlarca yıl etkisi olmuştu. Acaba ABD yine böyle bir değişime mi uğramaya hazırlanıyor?

CP ve Başkan adayı Trump’ın kadınları aşağılayan söylemleri, göçmen ve sığınmacı karşıtı söylem ve politika önerileri, kaya gazı dahil fosil yakıtların üretimine hız vereceğini vaad etmesi, ülke ekonomisine yatırımı artırma, yabancı mallara karşı korumacı önlemler alma, üst gelir grubu seçmenlere vergi indirimi önerileri ile birleşerek içe kapalı ama yerli ve milli bir ekonomi önerilerine, işlerini kaybetmiş, üniversite mezunu olmayan geniş bir erkek seçmen kitlesi tarafından destek verildiği görülüyor.

AMERİKAN TOPLUMU VE İKTİSADINDA DEĞİŞİM VE SEÇİMLER ÜZERİNE

Cumhuriyetçi Parti ve adayı Trump’ın seçim kampanyasındaki söylemleri, politika önerileri ve 2017 – 2021 arasındaki görevi sırasındaki icraatlerine bakacak olursak, ABD’nin siyaseten sağa ve daha serbest (unregulated / de-regulated) bir piyasa ekonomisine, toplum olarak Protestan muhafazakarlığı ve hatta bağnazlığı, beyaz ırk üstünlüğü savunucularının değerlerine doğru kaydığını söylemek yerinde olacaktır. 1932’de sosyal devlet, toplumcu ekonomik ve siyasal uygulamalara yol açan New Deal çağına karşı bu kez adeta bir sağda yeniden saflaşan bir seçmen davranışı ortaya çıkıyormuş gibi duruyor. Bu gelişmelerde birçok etkenin rol oynadığını görmek mümkün.

Hızla devam eden Sanayi Devrimi sonucunda iletişim teknolojisi ve otomasyon (üretimde robot kullanımı) yaygınlaşmasıyla birlikte endüstri – ötesi bir toplum olan ABD’nde emek piyasası da, kültür de değişmişe benziyor[1]. Üretimde giderek daha fazla robot, yapay zeka (artificial intelligence) ve yükseltilmiş zeka (augmented intelligence) kullanılırken, başta mavi yakalı, düşük vasıflı, kas gücü ile çalışan erkek işçilere olan gereksinim ve talep azalmaya başlamış bulunuyor. Özellikle eski endüstriyel üretim merkezlerinin yer aldığı çoğu beyaz, erkek ve mavi yakalı çalışanın yaşadığı Ohio Valley gibi ABD’nin Orta Batı bölgesinde sadece işsizlik değil, iş, meslek ve işgücüne katılımın da on yıllardır azaldığı biliniyor. Bu konuda yeni seçilen Başkan Yardımcısı J. D. Vance’ın 2016’da yayınlanan Hillbilly Eligy adlı kitabı kendi hayatında tanık olduğu bu süreci, Kentucky ve Ohio gibi eyaletlerdeki iktisadi ve toplumsal değişim üzerinden anlatıyor. Buralarda insanlar sadece işsiz değil, mesleksiz de kalıyorlar ve belli bir yaşın üzerindeyseler yeni bir iş, zanaat, meslek öğrenerek tekrar iş bulma şanslarını da yitiriyorlar.

Büyük ve sürekli bir yoksulluk içine düşen, öz saygı ve güvenini de yitiren, hayata kırgın, kızgın, umutsuz insan kitlelerinin alkolizme veya uyuşturucu iptilasına (opioid crisis) kapıldıkları bunalımlı topluluklar ortaya çıkmış bulunuyor. Geleneksel aile algı ve beklentileri de bundan etkileniyor. Erkekler artık ailenin ekonomisini ayakta tutan, eve ekmek getiren (bread winner) rolünü oynayamadıklarından ayrıca mutsuz, kırgın ve öz güvenleri yok olmıuş bir haldeler. Bir kenara atılmış, unutulmuş ve inandıkları, özellikle Demokrat politikacılar ve Ivy League üniversitelerinin ünlü iktisatçıları tarafından anlatılan serbest piyasa ekonomisinin küresel uygulamasından doğacak artan gelir ve edinilecek yararlar konusunda büyük bir hayal kırıklığına da uğramış bulunuyorlar. Bu seçmenlerin kurnaz, kaypak, tuzu kuru, ağzı iyi laf yapan siyasal ve iktisadi seçkinler (elites) tarafından kandırıldıkları izlenimini edindikleri de görülüyor. Bu teknolojik, ekonomik ve toplumsal dönüşüm sonucunda işçi sınıfı üyelerine dayanan sendikalar – DP ilişkisine dayalı patronaj ve destek sayesinde seçimlerde seferber edilebilecek seçmenlerin sayıca azaldığı 2016 seçimlerinde ilk kez saptanmıştı. Bu seçmen kitleleri 2016 seçimlerinde de kadınları aşağılayan, erkeklik ve kabadayılık gösterilerini nobranca yapan CP adayları ve Başkan adayı Trump’a oy vermeyi tercih etmekte bir sakınca görmemişlerdi.

CP ve hatta adayı Trump’ın kendisinin de seçkin bir görünüm ve kökene sahip olmasına karşın, seçkinlere karşı gayet ağır ve saldırgan bir dil kullanarak propaganda yapmayı sürdürdüğü bir kez daha görüldü. ABD seçmeninin gözünde seçkin olarak temayüz edenlerin günah keçisi olarak takdim edilmesine yönelik popüler ve popülist bir söylemi Trump ve CP’nin diğer adayları gayet etkili olarak kullandılar. Mavi ve beyaz yakalı işçilerin iş ve meslek kayıplarının nedeni olarak, CP önde gelenlerinin kendilerinin de üretiminde etkili olduğu yeni teknolojileri değil de, Latin Amerika’daki çeşitli siyasal felaketlerden ki bunların yaratılmasında da bizzat kendilerinin rol oynadığı bilindiği halde, kaçarak ABD’ne sığınmaya çalışan sığınmacı ve yasal olmayan göçmenleri göstermeyi de becerdiler. Bu göçmenler ABD’ndeki suç ve işsizliğin temel etkeni olarak takdim edilirken, medya, sosyal medya ve basın aracılığıyla da bu takdim popüler bir kabule yarayacak biçimde yaygınlaştırıldı. Böylece Cumhuriyetçiler tarafından iki tane mükemmel günah keçisi imgesi üretilmiş bulunuyor: DP ile ilintili seçkinler ve Latin Amerikalı sığınmacı ve göçmenler.

Bunları da kullanılarak Cumhuriyetçiler, DP’yi ve adayı Harris’i, eşitlik savunusu yapıyoruz diye LGBT hakları, kadınların hamileliklerinin her evresinde kürtaj yaptırma hakkı v.b. savunuları yapmaları sayesinde, halkın dertlerinden uzak, seçkinci değerler ve konularla ilgilenen bir parti olarak takdim etmeyi de başardılar. Çok kültürlülük, hakkaniyet (equity) ve ayrımcılık yapmamak için içkinlik (inclusivity) tartışmaları da DP’nin çeşitli düzeydeki adayları tarafından bunlara eklenince DP’li adayların halka yabancı oldukları iddiaları daha da kolay yapılır oldu. Bu öneri ve söylemler üniversite mezunu kadınlara hitap etmesine karşın, özellikle üniversite mezunu olmayan orta yaşlı ve genç erkekleri de, onların annelerinin o erkeklerin hayatları, kazançları, gelecekleri konusundaki endişelerini de tamamen es geçmiş gibi görünüyor.

CP ve Başkan adayı Trump’ın kadınları aşağılayan, erkek kabadayılığı (bully) görüntüsü veren söylemleri, göçmen ve sığınmacı karşıtı söylem ve politika önerileri, kaya gazı dahil fosil yakıtların üretimine hız vereceğini vaad etmesi, ülke ekonomisine yatırımı artırma, yabancı mallara karşı korumacı önlemler alma, üst gelir grubu seçmenlere vergi indirimi önerileri ile birleşerek içe kapalı ama yerli ve milli bir ekonomi önerilerine, işlerini kaybetmiş, üniversite mezunu olmayan geniş bir erkek seçmen kitlesi tarafından destek verildiği görülüyor. Özellikle kırsal bölgelerde buna kadın seçmenlerin de katıldığı sandıklardan çıkan oylardan anlaşılıyor.

Kadın hakları konusunu vurgulayarak kampanya yapan Demokrat aday Kamala Harris’in tüm kadın oyunu arkasına alamadığı da anlaşılıyor. İlginç olan kadınların Arizona, Missouri, Montana ve Nevada’da büyük çoğunluklarla kürtaj hakkının o eyaletlerin anayasalarının değiştirilerek kabulüne oy kullandıklarını, ama Kamala Harris ve DP’ye aynı oranda oy vermedikleri anlaşılıyor[2]. Öyle görünüyor ki, özellikle çocuk sahibi tek ebeveynin kadın olduğu ailelerde, kadınlar kürtajdan daha çok yetişkin çocuklarının iş bulmak, eş ve aile sahibi olmalarına daha fazla önem atfetmiş bulunuyorlar[3]. Genç ve orta yaş kuşağının ebeveynleri kendi yaşlarındayken sahip olabildikleri gelir, aile, ev gibi varlıklara sahip olamadıkları, dolayısıyla görece olarak yoksul ve yanlız yaşamlar sürdükleri ve artan ölçüde mutsuz oldukları görülmektedir. Bu kesimin Biden yönetiminden pek bir yarar görmedikleri, Trump’ın iktisadi milliyetçiliğinden daha iyi bir yaşam bekledikleri anlaşılmaktadır.

Siyaset bilimcilerin bir süredir ileri sürdükleri bir olgu olan kutuplaşmanın ABD siyasal hayatında etkili olmaya devam ettiği, DP’nin daha sola, CP’nin de daha sağa kayarak iki kutup oluşturdukları ve bu iki parti ve destekçileri arasında bir kültürel mücadele hatta savaşın (kulturkampf) yaşandığı görülmektedir[4]. Bu kulturkampf’ın kazananı, protestan köktendinciliği, beyaz ırk üstünlüğü, erkeklerin statüsünün özellikle aile içinde korunması taraftarları ile desteklenen yerli ve milli değerleri vurgulayan Trump ve CP olduğu görülmektedir. DP’nin temsil ettiği değerlerin daha çok üniversite mezunlarının ve kentli kadınların kulağına hoş gelmesine karşın, daha önce pek rastlanmayan bir olgu olan genç Afrika ve Latin Amerika kökenli erkek seçmenleri Trump ve CP’yi desteklemeye yöneltmişe benzemektedir. 1930’ların F. D. Roosevelt ve New Deal döneminden beri toplumda ayrımcılığa uğrayan, azınlık durumunda olan, kaybedenlerin yanında ve yardımcısı olarak görülen Demokratlar bu seçimde, daha önce 2016 seçimlerinde de olduğu gibi üniversite mezunlarının, seçkinlerin, ABD’ne göre aşırı sol değerleri savunan mürekkep yalamış, tuzu kuruların partisi görünümünü almış ve destek yitirmiş gibi durmaktadır.

Trump ve CP’nin yeni bir Amerikan toplumu ve siyaseti üretmekten çok süregiden değişiklikle ayakta kalmaya çalışacaklarını düşünmek daha makul bir yorum gibi duruyor. Bunun da ABD’ndeki anayasaya, kurumlara ve özellikle yargıya olan maliyetinin yüksek olabileceği de şimdiden dillendiriliyor.

SONUÇ: TRUMP VE CP “YENİ ABD” Mİ KURACAKLAR?

ABD toplumu ve siyaseti Sanayi Devrimi’nin de etkisi altında endüstri – ötesi bir topluma dönüşerek hızla değişmiş bulunuyor. Trump ve CP zaferi daha çok bu değişimin popülist politikalarla yönlendirilmesi sayesinde gerçekleşmişe benziyor. Toplumsal ve iktisadi değişim neden, Trump ve CP seçim zaferleri sonuçmuş gibi duruyor. Kültürel ayrışma ve mücadele ABD seçimlerinde de aşırı sağa, özellikle Protestan köktendincilere (evangelists), beyaz ırk üstünlüğünü savunan etnik milliyetçilere, izolasyon taraflısı yerlici iktisadi çıkarlara yaramış ve zaten onların sayesinde gerçekleşmişe benziyor.

Ancak, eğer ABD’nin 23 Nobel almış iktisatçısının ortak bildirisine bakacak olursanız, Donald Trump’ın iktisadi fikirleri ve bunları hayata geçirmesi durumunda da Amerikan ekonomisi hiç de seçmenlerin beklediği gibi bir duruma gelebilecekmiş gibi durmuyor[5]. Bu politikaların enflasyonu artırırken büyüme hızını da düşürmesi rizikosu olduğuna işaret ediliyor. Şu anda %2.1 olan enflasyon oranı zaten olabildiğince düşük, işsizlik de %4.1 düzeyinde. Biden hükümetinin genel makro ekonomik dengeler konusunda başarısız olduğunu söylemek zor. Ancak, gıda, sağlık, eğitim, yakıt ve konut fiyatlarını hala çok yüksek bulan geniş bir kesim mevcut. Başkan Trump’ın politikalarının bu konularda herhangi bir çare olup olmalayacağı tartışılmakta ve yukarıda zikredilen iktisatçılar tarafından da mümkün görülmüyor.

Başkan Trump ve destekçileri iklim değişikliğine inanmadıkları gibi, Amerikanın atmosferi daha fazla kirletmesine engel olabilecek bir adım atmayı düşünmedikleri de görülüyor. Oysa, ABD kasırgalar, fırtınalar, yangınlardan en fazla etkilenen ülkelerden birisi. Bunların sıklığı ve şiddetinde bir azalama olmasını hiçbir uzman beklemiyor.

Başkan Trump’ın dış politikada ne yapacağı konusunda herkes ağız birliği etmişcesine belirsizlik olduğunu vurguluyor. Ukrayna’da adeta II. Dünya Savaşı sonrası Almanya’da olduğu gibi, Doğu ve Batı Ukrayna diye bir ayrışmaya dayanan, Batı Ukrayna’yı NATO ve AB üyesi yaparken, doğuyu ise Rusya’ya terk etmeyi önereceği sanılıyor. Orta Doğu ve Tayvan konularının ise oldukça belirsiz bir içerikte oldukları görülmekte[6]. Belirsizlikler her zaman için iktisadi sonuçları olumsuz olarak etkileyen durumlar olduğundan, bu gelişmelerin ABD’ndeki yansımalarının da ekonomi için destek olmayacağı spekülasyonu yapılabilir.

2024 ABD seçimlerini Cumhuriyetçilerin kazanması kadar Demokratların izledikleri seçim kampanyasıyla kaybettikleri de söylenebilir[7]. 2022 ara seçim sonuçlarını DP’nin çok fazla dikkate aldığı, kadınların kürtaj ve kadın hakları konusunu da yanlış algılayıp, başta ekonomi olmak üzere herşeyden çok önemsediklerini varsaydığı, eşitlik ve özgürlükler konularını işlerken daha çok üniversite mezunlarının duyarlılık gösterdiği konulara sahip çıkan, ABD için aşırı sol bir gündem olarak görülen hususları vurgulayan bir seçim kampanyası sürdürdüğünden oy kaybettiği anlaşılıyor[8]. Ayrıca, Başkan Biden’ın çok uzun süre aday olmakta direnerek Kamala Harris’i adeta son anda aday olmaya zorlamasının da, daha önce aday olmayacağını açıklayıp, ön seçimde başka adaylar arasında düzgün bir yarışın yapılmasını önlemesinin de DP’nin kaybetmesinde bir miktar etkili olduğu varsayılıyor.

Bu durumda Trump ve CP’nin yeni bir Amerikan toplumu ve siyaseti üretmekten çok süregiden değişiklikle ayakta kalmaya çalışacaklarını düşünmek daha makul bir yorum gibi duruyor. Bunun da ABD’ndeki anayasaya, kurumlara ve özellikle yargıya olan maliyetinin yüksek olabileceği de şimdiden dillendiriliyor. Bu gelişmeleri ABD de, tüm dünya da yaşayarak görecek. Ancak, şimdilik görünen II. Trump yönetiminin rizikoları sanki getirilerini kolayca aşabilecekmiş gibi duruyor.

---  

[1]Inglehart, R. ve Welzel, C.,  Modernization, Cultural Change, and Democracy: The Human Development Sequence, (Cambridge, New York: Cambridge University Press, 2005).

[2] The Economist, “Donald Trump’s victory was resounding. His secondterm will be, too,” Briefing / Comeback King, 7 Kasım 2024: s. 4.

[3] Tunku Varadarajan, “A Democrat Ponders a ‘Thumping Rebuke’” Wall Street Journal, 8 Kasım 2024, https://www.wsj.com/opinion/a-democrat-ponders-a-thumping-rebuke-party-chose-hard-left-cultural-issues-over-progressive-centrism-ed02e17f.

[4] https://carnegieendowment.org/research/ 2023/09/polarization-democracy-and-political-violence-in-the-united-states-what-the-research-says?lang=en.

[5] https://economictimes.indiatimes.com/news/international/world-news/23-nobel-laureates-cant-be-wrong-about-trump-right/printarticle/114837526.cms#google_vignette.

[6] John J. Hamre, Trump II Will Be Different,” The Jerusalem Strategic Tribune, November 2024.

[7] Ali Çarkoğlu,” Uzmanından okuyun: Demokratlar neden kaybetti, Trump nasıl kazandı” 10Haber, https://10haber.net/dunya /uzmanindan-okuyun-demokratlar-neden-kaybetti-trump-nasil-kazandi-552515/.

[8] Tunku Varadarajan, “A Democrat Ponders a ‘Thumping Rebuke’” WSJ 8 Kasım 2024.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER